Babil'e Saddam'ın inşa ettirdiği yeni saray, antik kentin otantikliğine zarar verdi.
Hilla'nın hemen dışında tozlu bir tepede duran iki Iraklı yetkili, ayaklarının altında yatan gizemler ile ilgili tartışıyor.
Bilinen bir gerçek var: Ayaklarının altından Basra'dan Bağdat'a petrol ürünleri ve sıvı gaz taşıyan üç boru hattı geçiyor.
Bunlardan ikisi 70'li yılların sonu ve 80'li yılların başında inşa edilmiş. Üçüncü boru hattı ise geçen ay tamamlandı.
Ancak Devlet Tarihi Eserler Kurulu'ndan Hüseyin Falah al-Ammari bu tepenin altında petrolden daha değerli birşey olduğuna inanıyor.
Ammari ''Şu anda tarihi Babil şehrinin dış duvarının üzerinde duruyoruz, boru hatları antik şehri boydan boya geçiyor. Şu anda üzerinde durduğumuz kuzey duvarından girip buranın 1.5 km uzağındaki güney duvarından çıkıyor'' diyor.
Tarihi eserler uzmanının karşısında ise boru hattı şirketinden Muayyed al-Sultani var.
Takım elbiseli al-Sultani yanında Petrol Bakanlığı'ndan bir kamera ekibi ve dört de silahlı asker getirmiş.
Sultani ''Tarihi Eserler Kurulu'nun görüşlerine saygı duysak da bize göre burada tarihi kalıntılar yok'' diyor.
İki adam ilgili iki bakanlığın güçleri, boru hattının ve Babil kalıntılarının önemi üzerine tartışıyor.
Tartışmanın ne yazıkki bir yere vardığı yok.
Sadece toz
Turizm Bakanlığı çoktan boru hattının uzatılması ile ilgili olarak Petrol Bakanlığı'nı mahkemeye verdi.
Turizim Bakanlığı'na göre boru hattının uzatılması arkeolojik kalıntılara zarar vereceği için kanuna aykırı.
Turizim Bakanlığı'na göre boru hattının rotası değiştirilmezse Babil kalıntılarını Dünya Mirasları listesine aldırmak mümkün olmayacak.
Dışarıdan bakıldığında tartışmalara neden olan tepenin Irak'taki binlerce benzerinden hiç bir farkı yok.
Babil'in modern adı olan Hilla'nın biraz dışındaki tepe küçük bitkiler ve kurumuş otlar ile kaplı. Tepe tüm cephelerden palmiye ağaçları ile çevrelenmiş.
Sultani ''Burada tozdan başka birşey yok'' diyor.
''Boru hattını uzatırken hiç bir tarihi esere rastlamadık''
Petrol Irak'ın en önemli gelir kaynağı.
Ammari ise farklı düşünüyor. Ona göre boru hattının sadece bir metre kadar altında Babil duvarları zarar görmemiş bir şekilde gün ışığına çıkmayı bekliyor.
Ammari ''Askeri üsler, evler, yönetim birimleri bulmamız bile mümkün'' diyor.
Ancak mahkeme boru hatlarının yönünün değiştirilmesine karar verse bile Babil kalıntılarının Dünya Mirasları Listesi'ne gireceğinin bir garantisi bulunmuyor.
Tarihi zenginlik
Babil'in evrensel değerinden kimsenin şüphesi yok ancak listeye girebilmek için önemli başka kriterler de var.
Bu kriterlerden önemli bir tanesi kalıntıların ''otantik'' olması. Babil kalıntılarının bu kritere pek de uygun olmadığı ise şimdiden biliniyor.
Tarihi şehrin duvarlarının içinde 2600 yıl önce ikinci Nebukadnezar tarafından inşa ettirilmiş bir saray bulunuyor.
Saray kırmızımsı-kahverengi tuğlalardan yapılmış ve bu tuğlalar yıllar boyunca rüzgar ve diğer dış etkenler yüzünden oldukça aşınmış.
Ancak kalıntıların üzerinde son yıllarda inşa edilmiş yeni yapılar bulunuyor.
Irak'ın eski başkanı Saddam Hüseyin yönetimi sırasında tarihi sarayın üzerine bir adet kopyasının inşa edilmesini emretmişti.
Saray'ın üstüne yapılan yeni inşaat kalıntıların otantikliğine zarar verdi.
Sonuçta şu anda saray yeni ile eskinin bir karışımı ve neyin yeni neyin eski olduğunu belirlemek çok da kolay değil.
Turizim Bakanlığı antik Babil'i Dünya Mirasları Listesi'ne sokmak istiyor.
Irak'ın iki bakanlığının arasındaki tartışma modern zamanların gereklilikleri ile tarihin korunması arasındaki uzun zamandır devam eden çatışmanın bir örneği.
Irak petrol sektörü bir çok problemle boğuşuyor. Ancak bilindiği üzere potansiyeli çok yüksek.
Tabii bu potansiyeli ortaya çıkarması durumunda jeopolitik dengelerde yapacağı değişim de bir o kadar büyük olacak.
Antik Babil zamanının ticaret başkentiydi.
Tüccarlar Hindistan'dan, Iran'dan ve Mısır'dan aldıkları malları bu şehire getirir, şehrin krallarının gücünü ve hırslarını artırırdı.
Bugün'ün Irak'ında petrol aynı gücü bölgeye getirme potansiyeline sahip ve bu, karşı konulması güç bir hayal gibi görünüyor.