Güneşin, ayın ve gezegenlerin çöl semasında hareketlerini izleyen Babil’in astronomi bilginleri usta birer matematikçi olarak tanınıyordu. Yeni bulgular, ileri matematiğin temellerinin milattan çok önce atılmış olduğunu, cebrin kökeninde yatan son derece karmaşık geometri formüllerinin kullanıldığını kanıtlıyor.
Brown Üniversitesi’nden astronomi tarihçisi John Steeler, Mathiue Ossendrijver’in bu keşfinin bilim tarihini yeniden yazdığını ifade ediyor. Mathiue, Humbolt Üniversitesi’nden bir astroarkeolog, kil tabletlerini incelerken gözden kaçmış, MÖ 350 ve 50 yılları arasına ait bir metin keşfetti. Geçmiş on dört yıl boyunca her yıl bir haftasını British Museum’un devasa tablet arşivinde geçirerek, Babil çivi yazılarını okuyarak geçirdi. Astronomi hesaplarının kazındığı iki tabletin sırrının peşindeydi; zira üzerlerinde astronomiyle ilgisi olmayan, yamuk şeklinde bir yapının nasıl inşa edileceğine dair detaylı bilgiler de yer alıyordu.
Baştanrı ve Babil şehrinin efendisi Marduk ile ilgisinden dolayı Jüpiter her zaman Babiller'in iyi bildiği ve takip ettiği bir gezegendi. Mathiue Ossendrijver, 2002 ve 2008 yılları arasında, üzerinde Jüpiter ile ilgili yamuk biçimli çizimler bulunan iki tablet daha keşfetse de Marduk ve Jüpiter arasında somut bir bağ ortaya koyamıyordu.
İki yıl önce, Viyana Üniversitesi’nden emekli Asur uzmanı Hermann Hunger ziyarete geldiğinde üzerinde astronomik hesaplamalar yer alan kataloglanmamış bazı Babil tabletlerinin fotoğraflarını da yanında getirmişti. Aylar sonra inceleme fırsatı bulduğunda fotoğraflardaki görüntülerin odak dışında kaldığı ve dağıldığı yerler bulunmasına rağmen sayıların, yamuk hesabındakilerle bire bir örtüştüğünü gördü. Elindeki sayılar ve okunabilen görüntüleri karşılaştırarak Jüpiter’in yörüngedeki hareketinin hesaplanabildiğini fark etti.
British Museum’da saklı tabletlerdeki verileri de inceleyerek formüllerin Jüpiter’in ufukta göründüğü andan başlayarak günlük yer değişimini 60 günlük dönemler halinde hesaplamaya yaradığını gördü. Bu aralıkta Jüpiter’in gökyüzündeki hareketi oldukça yavaştı. Ancak yamukla yapılan hesap sonucunda dünyanın güneş ve Jüpiter’e göre değişen konumu da göz önünde bulunduruluyordu. Jüpiter’in gerçek hızının zamana göre değişimi bir eğri meydana getirir ve bu eğrinin altındaki alan yamuk biçimindedir. Bir eğrinin altındaki alanın hesaplanması, iki nokta arasında integral basit bir hesabı gerektirir. Ancak bunun Babillilerce biliniyor olması insanın kafasında şimşekler çakması için yeterli.
Mathiue’nun bulguları son derece soyut geometrik ve matematiksel hesaplamaların Babilliler tarafından yapılabildiğini ancak sonraki yıllarda bu bilginin belki de çivi yazısının bırakılmasıyla gelecek nesillere aktarılamadığını gösteriyor. Büyük ihtimalle Babil astronomi birikimi MS 100 yıllarında tamamen unutuldu ve yıllar sonra aynı olgular Arap düşünürlerce yeniden bulundu.