Kalın bağırsak (kolon denilen kısım ve bunun son kısmı olan rektum) feçesin vücutta depo edildiği ve anüs yolu ile dışarıya atıldığı kısma verilen isimdir. Kolon ve rektumun iç kısmından kaynaklanan kanserlere kolorektal kanserler denmektedir. Kanser hücreleri buradan çıkarak karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara yayılabilir, yani metastaz yapabilirler. Bir kez metastaz oluşur ise bu hastalıktan tam olarak kurtulmak mümkün değildir.
Kalın bağırsak kanseri, kanser nedeni ile ölümlerin önde gelen sebeplerindendir, tüm kanser ölümlerinde üçüncü, dördüncü sırada gelmektedir. Kalın bağırsak kanseri ile ilgili kötü bir haber de ülkemizde giderek yaygınlık kazanan fast-food denilen batı tipi diyet alışkanlığı olan toplumlarda gittikçe bu kanser tipinin artmasıdır.
Kalın bağırsak kanseri ile ilgili iyi bir haber ise bunun sıklıkla korunulabilir bir hastalık olmasıdır.
Eğer kolon kanseri erken teşhis edilirse ameliyatla çıkartılarak tedavi edilebilir.
Ancak maalesef bazı kolorektal kanserler tanı konulduğunda zaten mikroskobik yani hücresel düzeyde yayılmış olurlar. Bu metastazlar ilk ameliyattan aylar veya yıllar sonra büyüyüp yeni tümoral kitleler oluşturabilirler. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi bu hastalıktan kurtulma şansı tanısa da kolorektal kanserin üstesinden gelmenin en etkili yolu bundan kaçınmak yani korunmaktır.
1- Kolonoskopik kontroller yapılmalı, kanser öncüsü (prekanseröz) kolorektal polip denilen oluşumlar çıkartılmalıdır.
2- Az yağlı ve bol lifli gıda alınmalıdır. (sebze, meyva, tahıllar gibi)
3- Kemoprovansiyon denilen tabii veya insanlarca yapılmış olan bir takım kimyasal maddeler kullanarak kolorektal polip ve kanserlerin oluşma ihtimalinin azaltılması yöntemi uygulanmalıdır.
POLİPLERİN ÇIKARTILMASI
Kolorektal kanserleri kolon ve rektumun iç yüzeyinde oluşan polip adı verilen ufak çıkıntılardan gelişir. Kolorektal polipler başlangıçta iyi huylu olsalar bile bir kısmı beş ile yirmi yıl içerisinde kansere dönüşebilirler. Bu prekanseröz yani kanser öncüsü polipler adenoma, tübüler adenoma, villoglandüler adenoma ve villöz adenoma gibi isimlerle anılırlar.
Bu prekanseröz poliplerin çıkartılması da kolorektal kanseri engelleyecektir. Polipleri çıkartılmış kişiler arasında kanser oluşma ihtimali %90 oranında azalmaktadır.
Kolorektal poliplerin teşhisi ve çıkartılması için kolonoskopi uygulanır. Kolonoskopi esnasında uzun, kıvrılabilir ışıklı bir kamera içeren alet anüs ve rektum yolu ile gönderilerek tüm kolon gözden geçirilir. Tespit edilen polipler kolonoskopi esnasında ağrısız olarak çıkartılabilir.
Kolon kanserlerinde genetik faktör rol oynar. Birinci derece yakınlarında kolon kanseri olan kişilerde kolon kanseri gelişme riski normal popilasyona göre üç misli fazladır. Birinci derece yakınlarında kolorektal polip ve kanser olanların aralıklı olarak kolonoskopi ile incelenmesi uygun olacaktır.
Kolorektal poliplerin ve kanserlerin gelişiminde genetiğin önemli rol oynamasının yanında diyet de çok önemlidir.
Hayvan çalışmalarında ve insanlarda yapılan araştırmalarda yüksek hayvansal yağ ve kırmızı etin, et içeren diyetlerin kolorektal kanser riskini arttırdığı saptanmıştır. Yüksek yağlı diyetler kolondaki kolesterol ve safra asitlerinin metabolitlerini arttırır. Laboratuar hayvanlarında bu metabolitlerin hücre çoğalmasını arttırdığı, doku büyümesini hızlandırdığı ve kolon kanser gelişimine neden olduğu gösterilmiştir. Fare deneylerinde bol lifli diyetlerin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.
İnsan çalışmalarında bol lifli diyet alanlarda kolorektal kanser insidansı düşüktür.
Yüksek lifli gıdaların kolondaki karsinojen madde konsantrasyonunu düşürdüğü ve kolon duvarı ile karsinojenlerin temas süresini azalttığına inanılmaktadır. Bazı meyve ve sebzelerdeki maddelerin kolonu karsinojenlerden koruma ihtimali de mevcuttur.
Bugünkü bilgilerimizle kolorektal kanser riskini azaltmak için yağ oranı düşük diyet önerilmektedir (diyetteki total kalorinin %30 veya daha azı yağ olmalıdır). Günlük meyve, sebze ve tahıl miktarı fazla gıda alınmalıdır.
Yeşil çay içen insanlarda da kolon kanserinin daha az oluştuğunu gösteren çalışmalar vardır.Yeşil çayda bulunan epigallocatechin denilen aktif maddenin kolon kanseri hücrelerinin büyümesini durdurduğu söylenmektedir.
Düzenli egzersiz yapmanın da barsak çalışmasını düzenleyerek kolon kanseri görülme oranını azalttığı söylenmektedir.
Kemoprovensiyon kanserden korunmada birtakım tabii maddelerin veya laboratuarda yapılan kimyasalların kullanılması anlamına gelir. Bugün kanserden koruyucu olarak düşünülen maddelerin çoğu sebze ve meyvelerden oluşan maddelerdir. Bu maddeler kolorektal poliplerin ve kanserlerin gelişmesini engeller. Bunların karsinojenleri inaktive ederek etkilediği (mesela potansiyel olarak karsinojenik olan oksijen radikallerini imha eden antioksidanlar buna örnektir) veya bu maddelerin kolorektal hücrelerdeki DNA'nın karsinojenler tarafından hasara uğramasını engelleyerek etkilediği düşünülmektedir.
KALSİYUM
İnsan ve hayvan çalışmalarında ağızdan alınan kalsiyumlu maddelerin kolon ve rektum iç duvarındaki hücre çoğalmasını ve doku büyümesini azalttığı gösterilmiştir. Kalsiyum kolondaki safra asitlerini bağlar, inaktive edilmelerini ve atılmalarını sağlar. Kalsiyumun safra asitlerini inaktive edişinin hücre ve doku büyümesini azalttığına inanılmaktadır. Kalsiyumun prekanseröz polipleri önleyici etkisiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.
NONSTEROİDAL ANTİ İNFLAMATUAR İLAÇLAR
Birçok aktif kemoprovensiyon ajanı insan yapımıdır. Bu ilaçların içerisinde en çok çalışılanı nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlardır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar artrit ve vücudun diğer inflamatuar durumlarında çokça kullanılmaktadır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlara bazı örnekler Aspirin, İbuprofen, Naproksen ve Proksitam'dır.
Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların kemoproventif etkilerinin nasıl oluştuğu halen araştırılmaktadır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar vücuttaki prostoglandinlerin patent indibitörleridir. Prostoglandinler hücre çoğalması ve büyümesinde etkilidirler. Birçok laboratuar çalışmasında Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların karsinojene bağlı kolon kanser gelişmesini engellediği gösterilmiştir.Ayrıca aspirin ve benzeri ilaçların kanı sulandırdığı için polip ve tümörlerden kanama yaptığı,bu sayede daha erkan tanı konmasını sağladığı da söylenmektedir.
Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların ciddi yan etkileri vardır. Günümüzde sık kullanılan Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar ülserlere, mide bağırsak kanamalarına ve bazende karaciğer ve böbreklerde yan etkilere yol açmaktadırlar. Uzun süreli kullanımda emniyetliliği, etkisi ve yaşam süresini uzattığı kesin ispatlanmadan doktorlar Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçları kolorektal kanser korunmasında uzun süreli ve geniş olarak kullanmaktan kaçınmaktadırlar.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİ
Omega 3 yağ asitleri çoğunlukla balıklarda ve balık yağında bulunur.Bazı epidemiyolojik çalışmalarda yüksek miktarda balık yağı tüketen kişilerde kolorektal kanser oluşumunun azaldığı gösterilmiştir.Ayrıca deneysel çalışmalarda da kolon hücrelerinde büyümenin yavaşladığı gösterilmiştir.bu konuda daha ileri çalışmalar yapılması gerekmektedir.
FOLİK ASİT
Folik asit son yıllarda gündeme gelen önemli bir maddedir.Hamilelik esnasında annelerde yetersizliği olursa bebeklerde omurilik bozuklukları oluşmasına yol açmakta ve hamilelik esnasında anneye verilmesi ile bebekteki bu bozukluklar önlenebilmektedir.Ayrıca folik asit kandaki homosistein maddesi düzeyini düşürerek koroner kalp hastalığı riskini azaltmaktadır.Günde 400 mikrogramdan fazla folik asit alanlarda kolon kanseri görülme sıklığının düştüğü gösterilmiştir.Bir çok çalışmada folik asidin hücre DNA'sının bozulmasını önlediği ve tamirine de yardım ettiği gösterilmiştir, bu sayede kolon kanseri oluşma riskini azaltmaktadır.
SELENYUM
Selenyum vücut bağışıklık sistemi için önemli bir maddedir.Selenyum düzeyi düşük kişilerde kanser görülme oranının arttığını gösteren çok sayıda araştırma vardır.Diyete selenyum eklenmesinin yalnızca kolon değil,akciğer ve prostat kanseri görülme oranlarını da azalttığını gösteren çalışmalar vardır.
1- Diyetteki yağ ve kırmızı eti azaltmalıyız.
2- Diyetteki meyve, sebze, kepek ve tahılları arttırmalıyız.
3- Kolorektal kanser taramaları yaptırmalıyız. Check-up ve fizik muayenelerimiz esnasında doktorumuzla kolon kanser taramasını konuşmalıyız. Kolorektal kanser ve poliplerin taranmasında değişik metodlar vardır. Bunlar gaitada gizli kan bakılması, sigmoidoskopi, kolonoskopi gibi tetkiklerdir.
4- Yüksek kolorektal polip ve kanser riski olan kişiler düzenli olarak kolonoskopi yaptırmalıdır. Yüksek riskli kişilerden kasıt birinci derece akrabalarında kolorektal polip ve kanser olanlar, kendisinde daha önce kolorektal polip ve kanser olanlar ve uzun süreli ülseratif kolit ve Crohn hastalığı olanlardır.