ANKARA (İHA) - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başörtüsü meselesinin Türk toplumunda çok yönlü hassasiyetler taşıyan nazik bir konu olduğunu belirterek, "Danıştayın aldığı son karar, bu amaca maalesef hizmet edemeyecek, toplumsal hassasiyetleri daha da derinleştirecektir" dedi.
Bahçeli, bugün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti hükümetine yüklendi. AK Parti'nin tesadüflerle işbaşına geldiğini savunan Bahçeli, "AK Parti'nin temel felsefesi, ucuz bir fırsatçılığın yönlendirildiği kayıt dışı bir kapkaç siyaseti anlayışıdır" dedi. Irak krizinin giderek derinleştiğine de dikkat çeken Bahçeli, "Bölgesel güç olma iddiasındaki Türkiye, AK Parti hükümetinin gaflet siyaseti sonucu Irak'tan tamamen dışlanmış ve silinmiştir" dedi. Kuzey Irak'ta Kürt bölgesinin bağımsız bir devlete dönüştürülmesi sürecinin neredeyse bütün aşamalarının tamamlandığını ifade eden Bahçeli, Kürt peşmerge gruplarının, Irak'taki Kürt siyasi yapılanması modelini Türkiye'ye uygulamak için harekete geçtiklerini iddia etti. "Barzani'nin eli Türkiye'nin içindedir" diyen Bahçeli, "Türkiye'nin Irak'a ilişkin kırmızı çizgileri bugün artık kalmamıştır. AK Parti'nin yeni umudu, ne hazindir ki artık Barzani ve Talabani'dir" diye konuştu.
Hükümetin Kıbrıs politikası hakkında da açıklamalarda bulunan Bahçeli, Kıbrıs konusunun, Türkiye-AB sürecinde tek başına belirleyici ve yönlendirici bir baskı ve tehdit unsuru haline geldiğini söyledi. Bahçeli, "Kıbrıs Türklerine karşı reva görülen haksız ambargolar bugün aynen sürmektedir. Kıbrıs Türk tarafına adil davranma sözü veren Avrupa Birliği'nin adalet ve hakkaniyet anlayışı, göstermelik birkaç temas ve görüşme ile sınırlı kalmıştır" diye konuştu.
KARİKATÜR KRİZİ DEĞERLENDİRMESİ Danimarka ve bazı Avrupa ülkelerinde Hazreti Muhammed karikatürlerinin yayınlanması ve bunun ardından yaşanan krizi de değerlendiren Bahçeli, bunun affedilmez ve hiçbir şekilde mazur görülemez bir saygısızlık olduğunu belirterek, nefret ve şiddetle kınadıklarını açıkladı. Bahçeli, bu saldırıların tepkileri de beraberinde getirdiğini ifade ederek, "Ancak burada makul ve haklılık sınırları içinde kalınması ve tapkilerin İslam dininin geleneğine yabancı, şiddet unsurları içermemesi büyük önem taşımaktadır. Sevgi, saygı, hoşgörü ve rahmet dini olan İslam'ı terörle özdeşleştirerek karalamaya yeltenen haçlı zihniyetinin kalıntılarının oyununa gelinmemesine dikkat edilmesi bir zarurettir" şeklinde konuştu. Danimarka'da başlatılan saldırının, diğer bazı Avrupa ülkelerinin basın organlarının dayanışma adı altında aynı karikatürleri yayınlamasıyla bir gövde gösterisine dönüştüğünü kaydeden Bahçeli, "Semavi bir dinin Yüce Peygamberine bu şekilde dil uzatılmasının, Avrupa değerler sisteminin düşünce ve ifade özgürlüğü ile izah edilmeye ve savunulmaya çalışılması, Avrupa'nın farklı din ve kültürleri nasıl gördüğünün kendileri açısından utanç verici bir göstergesi olmuştur. Avrupa Birliği'nin dini değerler üzerine bina edilen ve Hıristiyan kültüründen beslenen bir yapı olduğu konusunda yakın bir geçmişte Avrupa'da yaşanan tartışmalar hatırlandığında, bu ayrımcı ve dışlayıcı kültürün Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini kaçınılmaz olarak etkileyeceği görülecektir. Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı samimiyetten uzak tutumunun temelinde din ve kültür farklılığının yattığı düşüncesi, bu son gelişmeler ışığında yeni bir anlam kazanmıştır. Bu bakımdan Türkiye'nin yaşayan bu krizden Avrupa Birliği ile ilişkilerinin geleceği açısından da gerekli sonuçları çıkarması doğal olacaktır" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan'ın geçen ay yaptığı bir konuşmasında 'Avrupa Birliği'nin Türk halkının yaşam standartlarını madden ve manen yükseltecek bir proje olduğunu ve bunun bu şekilde halka anlatılması gerektiğini' söylediğini hatırlatan Bahçeli, "İslam dininin peygamberine hakaret etmeyi düşünce ve ifade özgürlüğü adına kendilerinde doğal bir hak olarak gören bu zihniyetin, Türk halkının yaşam standartlarını manen nasıl yükselteceğini Başbakan Erdoğan ve AK Parti şimdi Türk milletine anlatmak ve açıklamak durumundadır" dedi.
DANIŞTAY'IN TÜRBAN KARARI
Danıştay'ın son 'türban' kararı hakkında da bir değerlendirme yapan Bahçeli, "Kamu hizmeti verenler için başörtüsü yasağını kamusal alan dışına da taşıran son Danıştay kararına Başbakan'ın gösterdiği tepki, aslında bir aczin itirafıdır. Sürekli sızlanmak ve yakınmaktan başka bir şey yapmayan Başbakan, hükümet etme makamını bir ağlama duvarı olarak gördüğünü bir kere daha ortaya koymuştur. Gölgesinden korkan Başbakan'ın kimseyi şikayet etmeye ve kınamaya hakkı yoktur. Bu konular AK Parti'nin aczi ve riyakarlığı sayesinde kangren haline gelmiştir" diye konuştu. AK Parti'nin Anayasa'yı değiştirecek Meclis çoğunluğuna sahip olduğunu belirten Bahçeli, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini kaydetti. Başörtüsü meselesinin Türk toplumunda çok yönlü hassasiyetler taşıyan nazik bir konu olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Burada herkesin azami sağduyu ve basiretle hareket etmesi, bu konuda ortak akılla makul bir sonuca ulaşılabilmesinin vazgeçilmez şartıdır. Danıştayın aldığı son karar, bu amaca maalesef hizmet edemeyeceaileri de beraberinde gk, toplumsal hassasiyetleri daha da derinleştirecektir. Türk yargı makamlarının bu gibi konularda Türk toplumunun yapısını ve değerler sistemini gereğince göz önünde bulunduracak bir yaklaşım içinde olması, konunun toplumsal bir gerginlik kaynağı olmaktan k'f6zdeşleştirerekçıkarılması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde başörtüsü sorununun sürüncemede kalmasından çıkarı olan istismarcı çevrelerin amaçlarına hizmet edilmiş olacaktır. Danıştay'ın son kararı, bu bakımdan başörtüsü sorununu ucuz bir istismar aracı olarak kullanmak istediği artık görülen AK Parti'nin yeni zaman kazanması sonucunu doğurmuştur" şeklinde konuştu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN-ÇİFTİ TARTIŞMASI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Marsin'de bir çiftçi ile tartışması konusuna da değinen Bahçeli, "Panik psikolojisi içine girdikleri anlaşılan Başbakan ve bakanlarının giderek bozulan ruh halleri üslup ve beyanlarına da yansımaktadır. Türk halkını azarlamasına artık alışılan Başbakan, son günlerde kontrolü iyice kaybederek aleni hakaretlere yönelmiştir. Devlet adabı, nezaketi ve ciddiyetiyle bağdaşmayan bu tavır, her şeyden önce bulunduğu makama yakışmamaktadır. Aziz milletimiz, Türk insanı adına siyaset yapma iddiasıyla ortaya çıkan bu kadroların sergilediği bu tavrın anlamını elbette takdir edecektir" diye konuştu.
Bahçeli, ayrıca erken seçim için gerekli tüm şartların bütün unsurlarıyla oluştuğunu da belirtti. Daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandıran Bahçeli, Isparta Belediye Başkanı'nın iki gazeteciyi makamında dövmesi ile ilgili haberlerin hatırlatılması üzerine, "Seçilmiş şahsiyetlerin basın mensuplarına karşı daha nazik davranmaları Türkiye'deki siyasi kültürün gelişmesine yüksek katkı sağlar" dedi. Konuşmasında söylediği 'Barzani'nin eli Türkiye'nin içindedir' sözünün hatırlatılması ve Barzani ve Talabani'nin Türkiye'de bir siyasi parti kurdurmak istemesi konusunda bir bilgi alıp almadığının sorulması üzerine ise Bahçeli, "Olayları yakından takip etmiş olsanız, bu gelişmelerin adım adım ilerlediğini görürsünüz. Bunun için özel bir bigiye gerek yok" dedi. Bahçeli, ayrıca "Arzuluyorsanız 11 Mart'taki İstanbul'da düzenen toplantıyı izleyiniz" dedi. Türban konusunda MHP'ye göre 'ortak aklın ne olduğu' sorusunu da cevaplandıran Bahçeli, "Bu toplumun sancısı konumuna gelmiş sosyal sorunu toplumsal uzlaşmayla çözmek gerekmektedir. Bunun için çaba sarf edilmelidir. Toplumsal uzlaşmada da kamu alanı ile diğer alanları çok iyi tanımlamak lazımdır. Neticede siyasi istirmardan çıkarmak gerekmektedir" dedi. AK Parti'nin bu konuyu daha önce 'namus borcu' olarak nitlendirdiğini belirten Bahçeli, "Meydanlarda tartışıp, halkı azarlayacağı yerde, Meclis'te arkadaşları ile oturup toplumsal uzlaşmanın zeminini düşünmesi daha iyidir" dedi.
Kurtlar Vadisi-Irak filmi hakkında düşüneleri ve ve milliyetçi kesimin filme olan ilgisinin sorulması üzerine Bahçeli, filmi henüz izlemediğini ve milliyetçi kesimden de diziden hoşlananlar olmasının çok doğal olduğunu kaydetti. Bahçeli, İran'ın nükleer faaliyetlerine ilişkin ABD'nin tavrının sorulması üzerine de, ABD'nin Irak'a müdahale tarzının hatırlanması gerektiğini söylemekle yetindi.