"Çaycıyı çorbacıyı bırakın, yılana çıyana bakın. Zehre odaklanın" diyen Bahçeli, "Kapıcıyı, odacıyı, memuru, işçiyi değil, 15 Temmuz'un kurgusunu, saldırı planlamasını yapan sözde akıl ve akil hocalarını yakalayın. Kavurmacılar aklanıyor, baklavacılar adaletten kaçırılıyorsa kesinlikle çözülmesi gereken bir sorun vardır" ifadesini kullandı.
ADETA YER YARILMIŞ, FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI İÇİNE GİRMİŞTİR
Bahçeli, 'FETÖ'nün siyasi ayağı' iddiasına ilişkin olarak şunları söyledi: "Adeta yer yarılmış, FETÖ'nün siyasi ayağı içine girmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'ye yeniden genel başkan olduğunda 'İhanet içinde kim olursa gözünün yaşına bakmayacağız' görüşünü dile getirmiştir. Biz bu görüşü son derece isabetli değerlendiriyoruz. FETÖ ile mücadeleye herkesi çağırmasını olumlu ve doğru buluyoruz. Bu sözden sonra artık bahane tükenmiştir. Kripto damarının kesilip atılması, kılık değiştirmiş, üslup açısından kendini emniyete almış FETÖ'nün siyasi ayağının darmadağın edilmesi, seferberlik ruhu ile ele alınmalıdır."
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu ülke huzur ve refaha kavuşuncaya kadar OHAL kaldırılmayacak" sözlerine üstü kapalı olarak destek vererek, "Olağan şartlara daha ulaşılmamışken, mücadeleyi sekteye uğratacak her adım Türkiye düşmanlarına hizmette bir ve aynı olacaktır" diye konuştu.
MHP grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:
İŞGAL, EMEL VE NİYETİ BİR DAHA AYAĞA KALKMAMALIDIR
Ülkemiz henüz "Oh be" diyememiştir, henüz düzlüğe çıkılmamıştır. Hakim olan belirsizlik sisi hala dağıtılamamıştır. Yıkmamız gereken engeller önümüzde durmaktadır. Terörizm bunlardan yalnızca birisidir. Elbette Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılıkla yürüttüğü mücadele çok değerli, çok anlamlıdır. Buna diyecek bir şeyimiz yoktur. Hatta haklı ve meşru terörle mücadele sürecine köstek olmak yerine desteğimiz de bilinmektedir. Çünkü konu Türkiye'nin bekasıdır. Hainlerin kökü kazınmadan şüpheniz olmasın ki aziz milletimiz huzur bulamayacaktır. Zaman zaman aksasa da, kuşkular fazlalaşsa da FETÖ ile mücadelede Türk devleti doğru bir çizgidedir. Milli bekamıza kast etmeye kalkan kan içici yarasaların tam bir temizlik ve tasfiye işleri vakit kaybetmeden yapılmalıdır. İşgal, emel ve niyeti bir daha ayağa kalkmamalıdır. Biz sadece bugünü değil, geleceğimizi de kurtarmak, güvenceye almak mecburiyetindeyiz. FETÖ artık tümden yok edilmeli, kaynağı kurutulmalıdır. Aynısı PKK ve diğer terör örgütleri için de geçerlidir.
FETÖ ile mücadeleyi adalet veya insani başka haslet ile ört bas etmeye kalkışmamalıdır. Mızrak çuvalı delmiş, geçmiştir. Yaşadıklarımızdan ve tecrübelerimizden sonra tahayyül ederken tahakküm çemberini kırmak zorlaşmıştır. Kafa karışıklığına, ikircikli tavırlara, sırtını sağlama hatırlı isimlerin korunmasına hiç gerek yoktur. Şunun damadı diye gözlerinin yaşına bakmamak lazım. İhanete ceza verilecekse, imtiyazlı veya değil hiç kimsenin ah vah etmesi doğru olmayacak, inandırıcı gözükmeyecektir.
Medyada fotoğrafları gösterilen lider kadrosu yorumu getirmek, arkada kalan zirve isimleri perdelemek demektir. Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu'nda jandarmalar eşliğinde sıra sıra çıkan hainlerin darbe girişiminin kilit isimleri olduğu iddia edilmiştir. Bunların bir kısmının eski general olması ve aktif rol yüklenmesi söz konusu iddiaları aydınlatacaktır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın FETÖ'den tutuklanan damadı Ömer Faruk Kavurmacı
KAVURMACILAR AKLANIYOR, BAKLAVACILAR ADALETTEN KAÇIRILIYORSA...
Adeta yer yarılmış, FETÖ'nün siyasi ayağı içine girmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'ye yeniden genel başkan olduğunda "İhanet içinde kim olursa gözünün yaşına bakmayacağız" görüşünü dile getirmiştir. Biz bu görüşü son derece isabetli değerlendiriyoruz. FETÖ ile mücadeleye herkesi çağırmasını olumlu ve doğru buluyoruz. Bu sözden sonra artık bahane tükenmiştir. Kripto damarının kesilip atılması, kılık değiştirmiş, üslup açısından kendini emniyete almış FETÖ'nün siyasi ayağının darmadağın edilmesi, seferberlik ruhu ile ele alınmalıdır. Olağan şartlara daha ulaşılmamışken, mücadeleyi sekteye uğratacak her adım Türkiye düşmanlarına hizmette bir ve aynı olacaktır. Çaycıyı çorbacıyı bırakın, yılana çıyana bakın. Zehre odaklanın. Kapıcıyı, odacıyı, memuru, işçiyi değil, 15 Temmuz'un kurgusunu, saldırı planlamasını yapan sözde akıl ve akil hocalarını yakalayın. Kavurmacılar aklanıyor, baklavacılar adaletten kaçırılıyorsa kesinlikle çözülmesi gereken bir sorun vardır. Himmet dediler, terör örgütüne para topladılar. Hidayet dediler, FETÖ'ye kan verdiler. Can aşıladılar, neden oldular.
Devletin her kademesine sızıp, iç savaş ve parçalanmanın şartlarını aşıladır. Bunlar iffetsizliğe kucak atan, vaiz geçinip vandallara bile taş çıkartan aklını ve ruhunu kaybetmiş FETÖ terör örgütünün uşaklarıdır. Bunların hakkından hukuken gelmek vaciptir. Hatırlıymış, tanınıyormuş, arkası kaviymiş, sırtı pekmiş... Bırakınız bu safsataları, geçiniz bu bayat taktikleri. Haine merhamet, mazluma ihanettir. Caniye hoşgörü, masumiyete karşı işlenmiş cinayettir. Türkiye düşmanlarına acınırsa, çok geçmez, fazla sürmez acınacak hale aziz Türk milleti düşer. Pensilvanyalı barbarın kirli oyuncuları varmış, kaç yazar? Destekçileri arasında pek çok ülke varmış, ne çıkar? ABD yediriyor, içeriyor, Almanya FETÖ'cülerin iltica taleplerini kabul ediyormuş, ne fark eder? Kahraman Türk neslinin ateşe kök söktüren kuvvetli nefesi, bunları yerle bir etmeye yeterlidir.
ABD'NİN YENİ DIŞİŞLERİ BAKANININ HADDİ DEĞİLDİR
Muhterem arkadaşlarım, hatırlarsanız ABD yönetimi terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan YPG'ye yönelik ağır silah yardımını 9 Mayıs'ta yayınlanan kararname ile resmileştirmişti. Bu karara dayanak olarak Rakka'ya yapılması planlanan askeri operasyon gösterilmiştir. ABD, ülkemizin çağrılarına kulak asmamış ve bir terör örgütü ile yol yürümeye karar vermiştir. PKK/YPG'nin silahlandırılması, iyi niyet ihlalidir. Obama döneminden miras kalan IŞİD bahanesi ile PKK, YPG'yi güçlendirmek akla uygun değildir. Terörün iyisi veya kötüsünün olmadığı söyleyegeldiğimiz bir hakikattir. Bir terör örgütünün bir başka terör örgütü ile ortadan kaldırma çabaları sorunları büyütecektir. Hangi terör örgütü olursa olsun, bunlara verilen destek ve yardımların bir süre sonra daha ciddi sorunlara yol açacağı unutulmamalıdır. Afganistan örneğinin ne anlama geldiğini en iyi bilmesi gereken ülke ABD'dir. Burada silahlandırılan grupların ABD'yi nasıl hedef aldığını 11 Eylül dolayısı ile hepimiz biliyoruz. Bugün Afganistan merkezli terör oluşumlarından bahsediyorsak ABD yönetiminin hata ve yanlışlarını gözden uzak tutmamalıyız. Ağır silahların YPG'ye verilmesi, sorumlu devlet anlayışı ile izah edilecek yanı yoktur. ABD, Türkiye gibi önemli bir müttefikine karşı büyük bir saygısızlık ve husumet örneği göstermiştir. ABD'nin bu tercihinin Türkiye nazarında sorgulanması gayet tabidir. ABD yönetiminin PKK/YPG'yi silahlandırma kararı alması sürpriz değildir. Suriye krizi başladığı günden beri bu terör örgütünü silahlandıran da, göz yuman da Washington yönetimidir. Bu konuda bir diğer suç ortağı da Moskova yönetimidir. Bunların hepsini şimdiye kadar yaşadık ve gördük. Anlaşılan gerçek odur ki, PKK ile iş tutan ve sözde Kürdistan hayali kuran karanlık lobiler, düşman çevreler boş durmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ABD ziyareti esnasında Türk güvenlik görevlilerine saygısız muameleler, hiçbir vatan evladının gözünden kaçmamıştır. ABD makamının alması gereken tedbirleri her seviyede ihmal etmesi sonucunda güvenlik zafiyetleri ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin Washington büyükelçiliği önünde gösteri yapmaya kalkan terör yandaşları ile Türk görevliler arasında yaşanan tartışma titizlikle incelenmelidir. ABD'lilerin, "Türk şiddetinden" bahsetmesi, diplomatik nezaketi hiçe sayan yanlı ve maksatlı çürük bir iddiadır. Türk ve şiddeti aynı cümle içerisinde kullanmak, ABD'nin yeni dışişleri bakanının haddi değildir. Şiddet görmek isteyen bakan kafasını kaldırıp Irak'a bakarsa, ülkesinin geçmişine bakarsa şiddeti net olarak görecektir.
ABD'li bakan bölücülerin, terör yandaşlarının ve yandan çarklı bir avuç kendini bilmezin yaptıklarını görmüyor, yaşananlardan dehşete düştüklerini söylüyor. Dehşete düşmesi gereken ABD Dışişleri Bakanı değil, küresel güçler tarafından zincire vurulan koskoca İslam alemidir.
TÜRK ŞİDDET DEĞİL, TARİHE NAM BIRAKMIŞ BİR ŞUURDUR
ABD Başkanı'nın göreve gelmesinin ardından yaptığı ilk yurt dışı ziyaretinin Suudi Arabistan'a yapması ilk bakışta iyimserlikle karşılansa da, inandırıcılığı zayıftır. "İslami aşırılara karşı" ortaklık teklifte bulunması da samimi değildir. İslam aşırı değildir. Washington'dan İslam'a baktığında terör ve şiddet görenler, ya bakan kör ya da bakmayan kötürümdür. İslam barış dinidir, şüphesiz ki Allah nezdinde din İslamdır. İslam ile terörü ilişkilendirmek art niyet değilse, su katılmamış cesarettir. ABD'li bakan şiddetin ne demek olduğunu ya girdiği kan banyosunda unutmuş, ya da Türk kime denir, unutmuştur. Türk şiddet değil, tarihe nam bırakmış bir şuurdur. Bizim geçmişimizde Vahşi Batı değil, herkesi kucaklayan merhamet ve adalet vardır. Bizim geçmişimizde posta arabasının önünü kesenler, at hırsızları, posta kutusu soyanlar, Kızılderililerin kanına giren acımasızlık değil, asalet ve soylu bir millet ruhu vardır.
Washington Büyükelçiliği önünde Türk düşmanlarının provokasyonlarını sümenaltı edip Türkiye'yi suçlamak, utanç duyulacak bir savunma hâlidir. ABD'deki PKK damarı birden damarmış, Türk heyetinin resmi ziyareti ile azgınlaşmış, savaş baltalarını ortaya çıkarmıştır. Türkiye'nin ABD'ye vermiş olduğu nota doğrudur, yerindedir. Azı vardır ama çoğu yoktur. Bu müzik notası değil, Türk milletinin onur müdafaasıdır. MHP olarak ABD'nin her fırsatta kötü niyetini gözler önüne seren iki yüzlü, hezeyan dolu politik tavrını kınıyor, yazıklar olsun diyoruz.