ANKARA (ANKA) -MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir süredir AKP ve DTP arasında süren kavganın mahalli seçimler öncesinde yürütülen "danışıklı dövüş" olduğunu söyledi. Bahçeli, "Yaklaşan mahalli iradeler seçim sürecinde milletimizi yeni bir kavganın eşiğine getiren iktidar partisi ile bölücü mihraklar arasındaki danışıklı dövüş, kamuoyunun gözü önünde cereyan etmekte, silahların gölgesinde başlatılan bir seçim kampanyası bütün gerilimi ile sürdürülmektedir" dedi. AKP'nin 6 yıl boyunca tehlikeleri gelişmeler ve bölücülüğe müsamaha gösterildiğini, bölücü tahrikler için meydanların boş bırakıldığını ifade eden Bahçeli, "Adalet ve Kalkınma Partisi ve Başbakan yıllardır ektiği rüzgarı şimdi fırtına olarak biçmektedir" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan son siyasi ve ekonomik gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli, Cumhuriyetin 85'nci yıldönümünün, ‘Cumhuriyet kuruluş felsefesi, ilkeleri ve bütün temel değerlerinin horlandığı ve sorgulandığı, terör ve bölücülük sorununun siyaset sahnesine taşındığı ve uluslar arası bir sorun haline dönüştürülmesi yolunda önemli mesafeler alındığı, Türkiye'nin her alanda krizden krize sürüklendiği bir gerilim ve kaos ortamında' kutlandığını belirterek "Ateşle imtihandan geçen Türkiye'yi bu noktaya getiren; Terörle mücadelede aciz ve hareketsiz, etnik bölücülük konusunda fırsatçı ve şaibeli, ekonomi yönetiminde vizyonsuz, pusulasız ve beceriksiz, dış politikada teslimiyetçi ve ilkesiz, siyasi kirlenme, ahlaki yozlaşma, yolsuzluk ve soygunda pervasız, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti olmuştur" dedi.
AKP VE DTP'YE "DANIŞIKLI DÖVÜŞ" SUÇLAMASI
Bahçeli, son dönemde Başbakan Erdoğan'ın Güneydoğu gezilerinde yaşanan olayları da değerlendirdi. Bahçeli şunları söyledi:
"Yaklaşan mahalli idareler seçim sürecinde, milletimizi yeni bir kavganın eşiğine getiren iktidar partisi ile bölücü mihraklar arasındaki danışıklı dövüş, kamuoyunun gözü önünde cereyan etmekte, silahların gölgesinde başlatılan bir seçim kampanyası bütün gerilimi ile sürdürülmektedir. Bu konunun üzerinde durulması gereken ciddi ve tehlikeli yönü, bölge belediyelerini kazanmak için başlayan yarışın, bölücülük ekseninde yapılması ve yerel yönetici seçimlerinin siyasi bir referanduma dönüştürülmek istenmesidir."
"BAŞBAKAN BÖLÜCÜLÜK ÜZERİNDEN KİRLİ SİYASET YAPIYOR"
Başbakan ve AKP'nin böyle bir zeminde, bölücülüğe hizmet yarışı olarak görülecek bir rekabetin tarafı olmasının, bölücülük konusundaki içten pazarlıkçı tutumunu ortaya koyduğunu savunan Bahçeli şöyle konuştu: "Bölücülük üzerinden çok tehlikeli ve kirli bir siyaset yapan Başbakan'ın içine düştüğü ve gerçek kimliğine ayna tutan çelişkiler yumağı, her yönüyle ibret ve esef verici bir ikiyüzlülük örneğidir. Başbakan'ın polis kordonu altında salonda yaptığı parti toplantılarında, bölücülerin ise taş ve sopalarla sokak ve caddelerde yürüttüğü bu kampanya, ülkemizin nasıl bir sinsi tuzağa çekilmeye başladığını da ortaya koymuştur.Başbakan meydanlarda ilan edilen ihanete ve yaşanan rezalete rağmen bu ağır sorunu basit bir belediyecilik hizmeti seviyesine indirgemiş, toplanmayan çöplere, temizlenmeyen sokaklara atıfta bulunarak silahlı bölücülerin ve silahsız uzantılarının eylemlerini tanımlamaktan ısrarla kaçınmıştır."
"BAŞBAKANIN KARŞILAŞTIĞI MANZARA ÜZDÜ"
Erdoğan'ın Güneydoğu'ya yaptığı ziyaret sırasında karşılaştığı manzaranın herkesi üzdüğünü ifade eden Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı sıfatı taşıyor olması meydana gelen olayların vehametini ve bu durum karşısında duyduğumuz kaygıları daha da artırmaktadır. Ancak ziyaret esnasında yaşanacak bu tepkiler öngörülerek devletin egemenlik kudretine ve makamın ağırlığına uygun tedbirlerin aldırılması da Başbakan'ın yetki ve sorumluluğu içindedir" dedi.
Erdoğan'ın yaşanan olaylara rağmen hiçbir şey olmamış gibi "etnik kimlikleri okşamaya" devam ettiğini savunan Bahçeli, "Buradan sormak lazım; Bölücülerin kimlik siyaseti yaptığını sürekli söyleyen Başbakan, artık bir tekerleme haline getirdiği alt kimlik tahrikleriyle kendisi neyin siyasetini yapmaktadır? Sözde eleştirdiği bölücü mihrakların söylemleri ile kendi kimlik siyaseti arasında nasıl bir fark bulunmaktadır?" sorularını yöneltti. Bahçeli, Erdoğan'ın bir yandan DTP'ye "terör yandaşı" dediğini bir taraftan ise "barış isteniyorsa silahların bırakılması gerektiği"ni ifade ederek DTP'ye PKK nezdinde arabulucuk misyonu üstlenme çağrısında bulunduğunu öne süren Bahçeli, Erdoğan'ın "barıştan ve demokratik çözüm zemini"nden ne anladığını Türk milletine açıklamak zorunda olduğunu söyledi. Bahçeli, "PKK saldırıları durursa, Başbakan kiminle barış masasına oturacak ve bu masada demokratik yollardan çözüm için neyi görüşecektir?"diye sordu. MHP lideri, DTP'nin milletvekillerine gönderdiği "Demokratik Özerklik Projesi" kitapçı konusunda ise "Başbakan Erdoğan'ın PKK güdümündeki bu kuruluşun broşür haline getirerek Meclis çatısı altında dağıttığı bölünme reçeteleri içeren sözde demokratik çözüm projeleri hakkında bugüne kadar sessiz ve tepkisiz kalması manidardır" dedi.
"BAŞKALDIRI EYLEMLERİ TÜRKİYE'Yİ KARAR AŞAMASINA GETİRMELİ"
Son günlerdeki eylemlerin hükümetin basiretsizliğinden cesaret kazananların "başkaldırı eylemleri" olduğunu kaydeden Bahçeli, bu eylemler ve ‘siyaset eliyle yürütülen hain planlar'ın Türkiye'yi 89 yıl önce olduğu gibi karar aşamasına getirmek üzere olduğunu söyledi. Bahçeli, vatandaşların ‘terör ve silah tehdidine rağmen önlerine konmak istenen tuzaklara düşmediğini ve kardeşliğin devamı yolunda kararlılıklarını hem bölücülere hem de AKP zihniyetine' gösterdiğini savundu.
"BAŞBAKAN RÜZGAR EKTİ FIRTINA BİÇİYOR"
Sokaklara taşan eylemlerin, terör örgütünün stratejik anlamda yeni bir safhaya geçiş göstermeye başladığını ortaya koyduğunu söyleyen Bahçeli, AKP ve Başbakan Erdoğan'ın ise "yıllardır ektiği rüzgarı şimdi fırtına olarak biçtiği"ni kaydetti. Bahçeli, Başbakan Erdoğan ile DTP arasındaki "ya sev ya terk et" tartışmalarını da değerlendirdiği konuşmasında şunları söyledi: "Bir zamanlar AKP hükümet üyelerinin konutlarında ağırlanan, mahkumiyetleri hülle ile ortadan kaldırılan bölücü mihraklara, şimdi ülkeyi terk etmelerini söylemek, yıllardır süren gaflet ve ihanet arasındaki hassas gidiş gelişlerin bir itirafı, bunca can ve mal kaybının bütün sorumluluğunun ilk ağızdan kabul edilmesi