HABER

Bahçeli'den çok sert suçlamalar

'Başbakan ve ilgililer hain senaryo için hesap verecek..'

MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkiye üzerinde sahnelenmek isteyen oyunun nihai hedefinin “çok parçalı devlet yapısının” kabul edilmesi olduğunu belirterek, “Başta Başbakan, ilgili Bakanlar ve buna alet olan her kademedeki bütün görevliler olmak üzere bu hain senaryoda sorumluluğu olan herkes, Türkiye bir hukuk devletiyse zamanı geldiğinde mutlaka hesap vereceklerdir” dedi.

Bahçeli, 27-28 Ekim’deki Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Milletvekilleri ve İl Başkanlarıyla yapılan özel gündemli toplantılarla ilgili görüşlerini yazılı açıklamayla duyurdu.

MHP’nin Türk Milliyetçiliği fikriyatı üzerinde, refah, huzur, kalkınma, güvenlik ve kardeşliği ilke edinerek 8-9 Şubat 1969 yılında Türk siyasal hayatına girmiş saygın bir siyaset kurumu, okulu ve ekolü olduğunu belirten Bahçeli, millet hizmetinde sürdürülen bu kırk yıllık uzun yolculuğun 8 Kasım’da yapılacak "Sonsuza Kadar 'Var ol' Türkiye" 9’uncu Olağan Büyük Kurultayı ile taçlanacağını bildirdi. Bahçeli, Kurultay’ın, millet ve siyaset için anlamını daha iyi yorumlayabilmenin yolunun, ülkenin içinde bulunduğu ağır şart ve olayların analizinden geçtiğini kaydetti.

-BAHÇELİ: TÜRKİYE HER GÜN ÖNCEKİNDEN VAHİM KAVGA ORTAMINA SÜRÜKLENİYOR-

Bugün Türkiye’nin AKP hükümetiyle her geçen gün, öncekinden daha vahim gelişmelere açık, gerilim, çatışma ve kavga ortamına biraz daha sürüklendiğini anlatan Devlet Bahçeli, “Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler, merkezinde kanlı terör örgütünün siyasallaşmasının bulunduğu bir senaryonun Türkiye'ye dayatılmasında son aşamaya gelindiğinin işaretlerini vermeye başlamıştır” dedi.

Devlet Bahçeli, “Türkiye üzerinde sahnelenmek istenen bu oyunun nihai hedefi, tek millet ve tek devlet dayanan Türkiye Cumhuriyetinin milli birlik, bölünmez bütünlük ve milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesidir” dedi.

AKP zihniyetinin geride kalan yedi uzun yıldaki uygulamaları ve söylemlerinin, devleti ve milleti Cumhuriyet tarihinin en büyük problemleri ile karşı karşıya bıraktığnı, yanlış kurguladığı siyasetin batağına sürüklenen hükümetin bugün hiçbir milli meselede direnme ve dayanma imkânı kalmadığını, anlatan Bahçeli, “Ermenistan’la tek taraflı ilişkiler, Kıbrıs’ın Avrupa ipoteğine ve Rum insafına bağlanması, Avrupa birliği ile ilişkilerin sanal sürece sokulması, Irak ve Peşmerge ile boyun eğerek sürdürülen onursuz münasebetler, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ve statüsü gibi temel meseleler girilen çıkmaz sokağın başlıca teslimiyet istasyonlarıdır.Israrla sürdürülmeye çalışılan gayri milli politikalar ülkemizi bir uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Ve en tehlikeli olanı, bin yılın köklü ve derin kardeşliğine dayanan sosyal, siyasal ve kültürel mutabakatın yerine öfke ve kuşkuların yer aldığı tehlikeli bir çatışma sürecinin önümüze konulmuş olmasıdır” ifadesini kullandı.

Ağır ekonomik krizin hükümeti küresel güçlere tam bir teslimiyete ittiğini, dayatma listelerinin Başbakanın önüne konulduğunu kaydeden Bahçeli, “Türkiye, özellikle son aylar içinde, tarihinde yaşamadığı bir teslimiyet ve zafiyet göstermiş, aziz milletimizin mukaddesatımızı asırlardır taşıyan yüksek vicdanı hükümet eliyle ağır yara almış ve derinden hırpalanmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın sözde “Kürt açılımı” etiketiyle gündeme getirdiği “Yıkım Projesi”nin söylemden eyleme geçmesinin ilk adımının geçen hafta atıldığını kaydeden Bahçeli şu suçlamalarda bulundu:

“İmralı canisi ile kol kola giren Başbakan Türkiye’nin milli birliğinin temellerine ilk darbeyi Habur’da vurmuştur.

PKK kontrolündeki Mahmur kampından ve terör örgütünün Kandil kadrosundan 34 kişinin Türkiye’ye gelmesi ve sonrası yaşanan gelişmeler, Türk milletini derinden sarsmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın yol haritasının ilk aşamasında yaşanan bu rezaletlerin siyasi ve hukuki sonuçları ve yansımaları olması kaçınılmazdır.

-"HESAP VERECEKLER"-

Başta Başbakan, ilgili Bakanlar ve buna alet olan her kademedeki bütün görevliler olmak üzere bu hain senaryoda sorumluluğu olan herkes, Türkiye bir hukuk devletiyse zamanı geldiğinde mutlaka hesap vereceklerdir.

Bu süreçte yaşananların siyasi, ahlaki ve hukuki sakatlıkları konusunda özellikle şu hususların kayda geçirilmesi, Türk adaleti önünde görülecek hesabın çerçevesini belirlemek bakımından önem taşımaktadır.

İhanet kafilesinin Türkiye’ye gelişi sırasında bölgede devlet otoritesi felce uğramış, yerini kin, nefret ve husumet gösterileriyle devlete meydan okuyan terör örgütü ve maşalarına bırakmıştır.

Hükümet ve devlet görevlileri bu ihanet resmi geçidine nezaret etmiş, bunu adata bir devlet törenine dönüştürmüştür.

Bu vesileyle Başbakan’ın teröristlere örtülü af projesinin fiilen hayata geçirilmesinin ilk provası yapılmış, teröristlerin gururunun rencide edilmemesi adına, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onuru ve haysiyeti ayaklar altına alınmıştır.

Bu süreçte hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çiğnenmiş, Anayasa ve kanunlar çöpe atılmıştır.

AKP hükümetinin talimatıyla ‘teröriste özel imtiyazlı uygulama’ yapılmış, ‘terörü koruma içtihadı’ oluşturulmuş ve ‘Kandil dokunulmazlığı’ getirilmiştir.”

İkinci ihanet kafilesinin gelişini ertelemesinin sadece taktik bir zamanlama ayarlaması olduğunu kaydeden Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın tepkilerin dinmesini beklediğini kaydetti. Devlet Bahçeli, “Türk milletinin öfkeyle şahit olduğu bu gelişmelerle sis perdesi aralanmış ve resmin parçaları birer birer yerine oturmaya başlamıştır. Bu ihanet projesinin amaçları, hedefleri ve yol haritası ile Başbakan’ın gerçek niyetleri olanca çirkinliğiyle ortaya çıkmıştı” dedi. Devlet Bahçeli, AKP hükümetinin “İmralı canisi ve terör örgütünün Kandil’deki elebaşlarıyla aracılı bir pazarlık süreci başlattığını”, “İlk terör kafilesinin Türkiye’ye gelişi ve haklarında hiçbir adli kovuşturma yapılmadan girişlerinin” bu pazarlığın bir olduğunu ifade etti. Bahçeli şöyle devam etti:

“-İmralı canisinin sözde ‘yol haritası’ Başbakan’ın elindedir. Bu sürecin ilerletilmesinde İmralı’nın yol haritası ile Başbakan’ın ‘oyun planı’ koordine edilmekte, imkânlar ölçüsünde uyumlaştırılmasına çalışılmaktadır.Terör örgütünü perde arkasında meşru muhatap kabul eden AKP hükümeti, bu süreçte karşılıklı olarak atılacak adımların niteliğini ve zamanlamasını bir takvime bağlamayı amaçlamaktadır. Kandil’deki terör elebaşları ilk kafileyi göndererek kendilerinin bir açılım yaptığını, şimdi bu pazarlık sürecinin ileri aşamalarına geçilmesi için AKP’nin adım atmasını beklediklerini açıklamışlardır. Bu beyanlar, karşılıklı adımlarla hayata geçirilecek projenin uygulama takviminin müzakere edildiğini göstermektedir. Türkiye’ye gelen ilk terörist kafilesinin ‘numune olduğu ve test amaçlı geldikleri’ terör elebaşlarının aynı gün yaptığı açıklamalarla ortaya konulmuştur. Bu kafilenin teslim olmak için değil, PKK’nın siyasi çözüm anlayışı konusunda temaslarda bulunmak ve lobi yapmak için geldiğini, bu amaçla beraberlerindeki mektupları sınırda kendilerini karşılayan mülki yetkiliye verdikleri de açıklanmıştır. İmralı canisinin birkaç gün önce PKK yayın organlarında yayınlanan sözde yol haritasının da bu yaklaşım üzerine bina edildiği açığa çıkmıştır.”

Başbakan’ın ilk kafilenin karşılanması sırasındaki gösteriler karşısında “güven bunalımı oluştu, böyle devam ederse başa döneriz” sözleri, terör örgütü ile yapılan pazarlıkların açık bir itirafı olduğunu, Başbakan Erdoğan’ın bu sözleriyle PKK ile güvene dayalı bir ilişki kurduğunu, bu zeminde bir mutabakata varıldığını kabul ettiğini, ancak bunun dışına çıkılması nedeniyle bu anlaşmayı geçici olarak askıya alındığını söyleyerek terör örgütüne sorumluluklarını hatırlattığını belirten Bahçeli, şöyle dedi:

“Terör örgütü ile güvene dayalı bir ilişki kurabilen bu Başbakan portesi çok iyi anlaşılmalıdır. Türkiye’nin karşısındaki ihanet tablosu maalesef budur. Teröristlerin barış elçisi, İmralı canisinin mihmandarı ve Başbakan’ın taşeronu olduğu bu ‘Yıkım Projesi’ bu niteliğiyle bir ihanet projesidir. Bu ihanetin artık farkına varan ve mukaddesatı sorgulanan milletimiz şehitlerine, gazilerine ve hatırlarına sahip çıkmak üzere ayağa kalkmıştır. Hukukun teröriste göre şekil değiştirdiği, mahallinde portatif mahkemelerin kurulduğu, teröristin kahraman gibi karşılandığı görüntüler milletimizde haklı infial uyandırmıştır. Sınırdan giriş yaparken, üzerlerinde taşıdıkları örgüt paçavralarıyla, barış gönüllüsü olarak takdim edilen ve hükümet nezdinde de öyle kabul gördüğü anlaşılan eli kanlı canilere yapılan hükümet teşrifatı milletimizde kapanmayacak yaralar açmıştır. Her bedeli ödemeye hazır olduğunu söyleyen Başbakan, son tepkiler üzerine geri adım atmış, yeni yığınaklara hazırlık yapmak için açılım denen yıkım sürecine mola vermek durumunda kalmıştır. AKP zihniyetinin ‘PKK açılımı’ kapsamındaki teslim törenlerinin milletimizdeki infialini durdurmak için yürüttüğü kafa karıştırıcı oyunları ve yıllardır kullanmaya çalıştığı karartma ve sıyrılma senaryolarını da artık öğrenmiştir.”

-MHP KIZILCAHAMAM TOPLANTILARINDA ALINAN KARARLAR-

Bahçeli yazılı açıklamasında Kızılcahamam’da parti organlarının yaptığı toplantılarda alınan kararları da açıkladı. Toplantılarda şu kararlar alındı:
“1.Cumhuriyetimizin 86. yılını kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde, kurucu ilkelerimiz ve temel değerlerimiz işbaşındaki hükümet tarafından tehlikelere maruz bırakılmıştır.

2. İç ve dış gelişmeler milletimizin huzuru, refahı ve birliği yönünde ciddi tehlikelerin yaklaşmakta olduğunu işaret etmektedir.

Karşımızdaki en büyük tehlike bin yıldır milli kültürün etrafında oluşturduğumuz kardeşlik hukukunun ve milli kimliğin çözülmesidir. Bu tehlike milli devletin ve üniter yapının ortadan kalkmasına neden olacak yıkılma dinamiklerini içinde taşımaktadır.

3. Hükümetin “PKK açılımı” tam bir teslimiyete dönüşmüş ve Başbakan Erdoğan’ın gerçek yüzü kamuoyu tarafından görülmüştür. Sürecin sonunda yaşanan gerçekler, partimizin milli kimlik ve kardeşlik için verdiği mücadelenin haklılığını ve doğruluğunu ortaya çıkarmıştır.

4. Hükümetin çatışmacı, dışlayıcı ve kutuplaştırıcı siyaset anlayışı toplumda öfkeye ve umutsuzluğa neden olmaktadır. Türkiye’mizin yaşadığı ağır buhranın sorumlusu AKP hükümetleridir.

5. Türkiye’nin hiçbir meselesi bu ağır tabloya rağmen çözülemez değildir. Her sorunun çaresi ve çıkış yolu vardır. Ancak, ülkemizin önünün açılması, AKP zihniyetinin teslimiyetçi anlayışından ve kadrolarından milletimizin bir an önce kurtulmasına bağlıdır.

6. Önümüzdeki süreç milletimizin bütün göz boyama ve kafa karıştırma çabalarına rağmen gerçekleri görmeye başladığını işaret etmektedir. Bu umut verici uyanış, milletimizi içine düştüğü kısır döngüden kurtarmaya talip, huzura ve refaha kavuşturmayı sağlayacak olan Milliyetçi Harekete ve kadrolarına olan teveccühü artırmaktadır.

7. Partimiz yeni dönemde milletimizin geleceği açısından tarihin kendisine yüklediği sorumluluğun farkında ve şuurundadır. Türkiye’nin ve insanlığın bütün meselelerine ilişkin görüşü, yorumu ve değerlendirmesi vardır ve çözüm için hazırdır.

8. Milliyetçi Hareket,
Ülkemizin dağılma ve çözülme sürecine sürüklenmesine asla izin vermeyecektir.

Türkiye’nin bir avuç işbirlikçinin elinde ufalanıp yok olmasına göz yummayacaktır.

Dayatmalara, istismara ve işbirlikçiliğine boyun eğmeyecek, yolsuzluğu ve yoksulluğu bir kader olarak kabul etmeyecektir.

Ağır tahriklerle çözülme belirtileri gösteren kardeşliği onaracak, Türkiye’nin milli kimlik etrafında toplanılmasını sağlayacaktır.

Milli değerler etrafında kenetlenmeye davet edecek, ayrışmayacağımızı ve ayrılmayacağımızı, dosta ve düşmana gösterecektir.

Daha müreffeh, daha huzurlu, daha onurlu ve daha kudretli bir Türkiye’nin kapılarını açacaktır.

Ve Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini sonsuza kadar koruyacaktır.

9. Milliyetçi Hareket, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri muhafaza etmeye yeminlidir. Her yönetim kademesindeki mensupları arasında bu ilke ve hedeflere ulaşılması konusunda tam bir uzlaşma ve kararlılık vardır.

Partimiz, üzerine düşen görevleri, milletimizin esenliği için kendisinden beklenen duruşu ve tepkileri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapacak inanca ve ülkülere sahiptir.

İnancımız odur ki, Cenab-ı Allah, Türkiye’yi ve Büyük Türk Milletini karşılıksız seven ve bu uğurda her çileye ve güçlüğe katlanmaya hazır olan Milliyetçi Hareketi iktidar yolunda mutlaka muzaffer kılacaktır.

10. Önümüzdeki 9. Olağan Kongre süreci, bu gerçeklere vakıf, yeni dönemin ağır gündemini taşıyacak, çözüm bekleyen sorunların farkında, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben diyen Türkiye Sevdalıları arasından yapılacak seçimin milletimize müjdesidir.

Bu görev de demokratik bir yarışma ve heyecan içinde,
Türk Milletini ve Türk milliyetçiliğini esas alan bir siyasi rekabet ortamında,
Ahlâkı ve erdemi muhafaza ederek,
Birleştiren, kucaklaştıran, kaynaştıran bir milli siyaset anlayışı ile
Milliyetçilere yakışan bir olgunluk içerisinde yürütülecektir.

Kırk yıllık siyaset tecrübemiz, karşılıksız millet sevgimiz ve tarihe, ecdada ve kutlu değerlere olan bağlılığımız, her zorluğun aşılmasında en önemli dayanağımız ve çıkış noktamız olacaktır.”

ANKA

En Çok Aranan Haberler