İstihbarat örgütleri ve terörle mücadele kurumlarının Öcalan ile zaman zaman görüştüğünü ifade eden Ergin, “Önemli olan devletin kendini koruma refleksi içinde gerekli şartları kullanması doğaldır” dedi.
Bakan Ergin, gündeme ilişkin NTV’nin sorularını yanıtladı. Bakan Ergin, Hrant Dink davasıyla ilgili bir soruya, “Devlet dostane çözüm önerisinde bulunacak. Eylül ayı başında AİHM karar sürecine giriyor. Bu süreçten önce başvuru yapılacaktır. En kısa sürede Türkiye müracaatını yapacaktır. Geri çekilmeyecek dava. Çünkü savunma yapıldı. Müracat daha önceki savunmayı tahsis eden beyanları içerecek” dedi.
Söz konusu davanın uzmanlarla değerlendirildiğini ve İçişleri, Dışişleri ile Adalet Bakanlığınca birlikte çalışıldığını dile getiren Ergin, “Bu çalışma sonucunda, Türkiye’nin AİHM’de yapılmış olan savunmanın arkasında durmasının doğru olmayacağı görüşü ortaya çıktı. Bununla beraber Dink hayatını kaybetti. Bundan dolayı AİHS 2. maddesini dikkate almak gerekir. Bu mahkemeye Türkiye’nin tek taraflı deglerasyonda bulunması gündemde. Bununlar ilgili olarak teknik çalışmalarımız sürmekte. Bu anlamda ‘şu noktada yapmamız gerekenleri tam anlamıyla yerine getiremedik’ anlamını taşıyacak bir müracaat değildir. Davada maddi tazminat talebi de var. Mahkemede isteği kendi içtihatına göre çözecektir” açıklamasında bulundu.
-“İDDİANI KANITLA”-
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın yazdığı kitapla ilgili iddiaları da cevaplayan Bakan Ergin, Avcı’nın gelip kendisi hakkında komplo kurulduğuna dair görüşlerini paylaştığını, ancak cemaat yapılanması hakkında tek kelime etmediğini anlattı. Hanefi Avcı’nın iddialarının bir kısmının doğru olduğu sözlerine ekleyen Ergin şöyle konuştu:
“Sayın Avcı, Ocak ayında geldi. Randevu talep ettiği doğru. Dilekçeyle geldi. Kendisine karşı bir komplo girişiminde bulunulduğunu, kendisi ve yakınlarının yasa dışı dinlenme sarmalı içersinde olduklarını, şikayetçi olduğunu yazmış dilekçesinde… Ancak Avcı benimle görüşmesinde ne Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun cemaat yapılanmasıyla ilgili ne de bakanlık içindeki kadrolara ilişkin herhangi bir söylemde bulunmamıştır. Dilekçesinde de böyle bir ifade yoktur. Tamamen kendisiyle ilgili dinlemeleri şikayet etmiştir. Soruşturma başlatılmıştır şikayeti doğrultusunda. Kendisine de soruşturmanın başlatıldığı tebliğ edilmiştir. Adalet Bakanlığı da inceleme başlattı. Avcı’nın bakanlığa getirdiği dilekçede sadece dinlemeyle alakalı şikayeti vardır. Kendisinin de ifadesine başvurulacaktır. Yanlış bir algı oluştu. Sanki kitap içersindeki iddialar, bakanlık içerisinde cemaatlere mahsusu kişilerin gruplaştığı, şeklindeki beyanlar sanki bakanla paylaşılmış, ama buna rağmen bakanlık bir işlem yapmamış gibi bir algı oluşuyor. Bu doğru değildir. Şifahen de cemaatlerle ilgili bir şey söylememiştir. İnceleme sonucunda kitapta yazılanlardan doğruluk payı olanlar tespit edilirse gereken yapılacaktır. Tespit edilemezse iddia sahibine ‘lütfen iddianızı kanıtlayın’ denilecek. Sonucu beklemekte fayda var.”
-HSYK’DAKİ KRİZ-
Hakim ve savcı atamaları sırasında Bakanlık ile HSYK arasında çıkan krizin anımsatılması üzerine Bakan Ergin şöyle konuştu:
“Kararnamenin 12 Eylül’den sonrasına ertelendiği tespitine katılmıyorum. Kurul çalışmaları sonlanacakken gündeme getirilen görüşülmeyen kısımlar geri çekildi, değerlendirmeler yapılıp kurula yine sunulacak şeklinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların yetişmesi halinde belki 12 Eylül’den öncesine yetişir. Şimdiden 12 Eylül sonrasına kaldığını söylemek doğru olmaz. Yargıya, yasama ya da yürütme müdahale edilmesin. Yargı bağımsız deniliyor. Halbuki yargı bağımsızlığı sadece bu demek değil. Bu yargı bağımsızlığını oluşturacaklar etmenlerden bir tanesidir. Yargıyı, parlamento, medya, STK’lar yargıya dışarıdan müdahale edebilecek mekanizmalardır.
-YARGI BAĞIMSIZLIĞI-
Bir diğer etki mekanizmaları da HSYK, Yargıtay ve Danıştaydır. Yargıcın kendi dünya görüşü ve felsefi düşünce tarzı da bir etkidir. Yargıç, kendi düşünce tarzından da bağımsız olarak önündeki dosyaya bakabilmelidir. Bu etkilerden yargıyı arındırdığımızda yargı bağımsızlığını sağlamış oluruz. Yargı bağımsızlığı başlı başına bir amaç değildir, olamaz.
Türkiye’de öteden beri güven veren bir adalet sistemi tesis edemediğimiz açıktır. Uluslar arası yapmış olduğumuz müzakerelerden de bunu görüyoruz. Geçmişten gelen çok sayıda örnek var. Danıştay’ın vermiş oldu kararlar inceleye değer. Hakim ve savcı alımlarına yönelik mülakatta Danıştay kamera ile kayıt altına alınmasını istiyor. 2009’da bu kararı veriyor. Bir ay sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın sözleşmeli subay alımında bu karara uyulmuyor. Yani Adalet Bakanlığı yapınca kayıt altına alınması gerekiyor, fakat Milli Savunma Bakanlığı yapınca sorun yok. Mülakatlarda kamera kaydı olmadığı için iptal isteminde Danıştay farklı kararlar vermiştir. Kat sayı ile ilgili yapılan başvuruyu Danıştay kabul etmiş, YÖK’ün düzenlemelerini iptal etmiştir. Yargı reformu stratejisi yargıdaki eksiklikleri tamamlamaya yönelik bir çalışma. Hakimin tarafsız olması yetmez. Tarafsız gözükmesi de lazım.”
-İMRALI GÖRÜŞMESİ-
Öcalan ile görüşme iddialarını da yanıtlayan Ergin, terörist başı Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirildiği günden beri devletin çeşitli kurumlarınca ziyaret edildiğini kaydetti. Ergin şöyle konuştu:
"Hiç kimse ulusal bir mesele üzerinden günlük polemiklere girmesin. Öcalan yakalanıp getirildiği zamandan beri güvenlik güçleri ve devletin istihbarat birimleri ihtiyaç duyulduğunda zaman zaman görüştü. Bugün başlamadı. Bu bir ihtiyaçtı. Ak Parti hükümeti ve siyaset kurumu asla böyle bir şeye tevessül etmez ama devletin güvenlik kurumları ihtiyaç duyulursa görüşür.”
Adalet Bakanlığına bağlı Cezaevi müdürünün olduğunu ve bu müdürlüğe bağlı bir çalışanın olduğunu vurgulayan Ergin, “Adalet Bakanlığı’nın zaten personeli orayı yönetiyor. Bakanlığın müsteşarının gidip görüştüğü doğru değil. Görüşmelere ilgili yetkilik savcılık izin verir” açıklamasında bulundu.
İstihbarat örgütleri ve terörle mücadele kurumlarının Öcalan ile zaman zaman görüştüğünü ifade eden Ergin, “Önemli olan devletin kendini koruma refleksi içinde gerekli şartları kullanması doğaldır” dedi.
-“TERÖR ESTİREN UNSURLARI CÜRETLENDİRECEK AÇIKLAMALAR GEREKSİZ”-
Bakan Ergin başka bir soru üzerine, siyaset kurumu olarak muhataplarının Meclis’teki partiler olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“Yapılacak olan çalışmalar, 73 milyon insan için yapılacak çalışmalardır. Bu anlamda, Anayasamızda yapılacak olan değişiklikler tamamen 70 milyonu muhatap alarak yapılmak istenen değişikliklerdir. Ak Parti’nin yapmaya çalıştığı şey 73 milyonun elini güçlendirecek adımlar atmak. Demokratik özerklik gibi teklifler getiren taleplerinin Türkiye’de ne sosyolojik ne siyasal hiçbir alt yapısı yoktur. Dağdaki terör unsurlarının Türkiye’de hiçbir karşılığı yoktur. Eline silah almış terör estiren unsurları cüretlendirecek açıklamaları gereksiz görüyorum. Pazarlık görüşmeleri ibaresi yanlış. Kabul edemeyeceğimiz bir tespit. Parlamentodaki meşru muhataplarımız belli."
-“BAŞBAKANLA 24 SAAT GÖRÜŞÜRÜM”-
Bakan Ergin, YAŞ toplantıları sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sık sık ziyaret ettiğini ve bunun bazı tartışmalara neden olduğu yönündeki soru üzerine, kabinenin bakanlarından biri olduğunu ve başbakanla günün 24 saati görüşebileceğini dile getirdi. Ergin şöyle devam etti:
“Ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu’nun iddiaları var. Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı iddialar gerçek dışıdır. Türkiye’de en kolay şey iddia ortaya atmak. Adeta itham etme makinesi gibi çalışan bir makine var. Bunları temelli reddediyoruz. Bunu söyleyen kişinin müdeddel halde ispat etmesi gerek. ‘Adalet Bakanı hakimlere talimat veriyor’ diyor. Bu hükümet 2004 yılında hakim ve savcılara talimat verilmesini kaldıran hükümet. Dolayısıyla bir tane laf söylendiği zaman arkasının dolu olması lazım. Bir tane hakim çıksın ‘Adalet Bakanı bana talimat verdi’ desin ben bu mesleği bırakıyorum.”
ANKA