Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Nazım Hikmet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dönem Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adayları Kura Töreni'nde yaptığı konuşmada, adaleti bozan, adaleti bozmak için sirayet eden her şeyin, kainatın da insanların da birinci düşmanı olduğunu belirtti.
Yargıya olan inancın ayakta tutulması gerektiğine dikkati çeken Bozdağ, yargının esas gücünün halkın ve yargıya ihtiyacı olan herkesin duyduğu güven olduğunu aktardı.
"Emin" olmanın yargıçlar ve savcılar için son derece önemli bir vasıf olduğunu ve eminlik vasfı korunmadığında yargıya, adalete, Türk milletine ve devlete en büyük zararın verileceğini söyledi.
"İHANET YAPMIŞ OLURUZ"
Mesleğe yeni başlayacak hakim ve savcılardan, görevlerini yaparken anayasa, yasa ve hukuka bağlı olmalarını isteyen Bozdağ, şunları kaydetti:
"Mesleğe yeni başlayacak hakim ve savcılarımıza diyorum ki, meslek hayatınız boyunca anayasamıza sadık kalın, hukukumuza sadık kalın, kanunlarımıza sadık kalın. Beğenmeseniz de sadık kalın. Eleştirseniz de sadık kalın. Çünkü bunları siz uygulamakla görevlisiniz. Değiştirmek, yasama organının işi, oralar değiştirdiğinde de ona uyarsınız. Ama eğer biz vicdanımızı, anayasa, yasa ve hukuka bağlı değil de, ideolojilerimize, mensubiyetlerimize, FETÖ gibilere bağlarsak o zaman bu millete de, bu devlete de, adalete de en büyük ihaneti biz yapmış oluruz. Akıl hürriyeti, vicdan hürriyeti son derece önemli. Aklını, hürriyetini kaybedenlerin kendisine hayrı olmadığı gibi, ülkesine de, milletine de hayrı olmaz."
Esir olan bir akılla sağlıklı bir kararı kimsenin alamayacağına vurgu yapan Bozdağ, hakim, savcıların ve bütün insanların akıl hürriyetine sonuna kadar sahip olması gerektiğini dile getirdi.
Bütün hakim ve savcıların vicdan hürriyetini de iyi anlaması gerektiğini belirten Bozdağ, "Eğer vicdan, anayasa, kanun ve hukukla bağlı olmazsa o zaman ideolojiyle, tarikatla, cemaatle, dinle, mezheple, siyasetle bağlı olur. Sevgiyle, saygıyla, kinle, nefretle, düşmanlıkla bağlı olur. Bunlara bağlı bir vicdan sahibinin verdiği karar, o vicdan sahibini tatmin edebilir. Çünkü o bağlı olduğu şeylere uygun bir karar verdiği için vicdanen müsterihtir. Ama bu doğru mudur? Değildir." ifadelerini kullandı.
"AKLINIZI HİÇ KİMSEYE AMA HİÇ KİMSEYE REHİN ETMEYİN"
Mesleğe yeni başlayacak hakim ve savcılara, "Vicdanınız hür olsun ama Anayasa, yasa ve hukuka bağlı olsun" çağrısında bulunan Bozdağ, tarafların hakim ve savcıları asla etkilememesi gerektiğini dile getirdi. Kendisiyle ilgili açılan davalardaki kararlara da değinen Bozdağ, şunları söyledi:"Benimle ilgili davalardan bazıları, bazı hakimlerin önüne geldiğinde 'şak' diye, Bekir Bozdağ'ı görür görmez basıyor, ya 'red' basıyor ya da benim aleyhime açılmış bir davaysa hemen tazminata hükmediyor gidiyor. Bunu yaparken de çok keyif alıyor. 'Ya çok iyi iş yaptık' diyor. İbadet yaptığını düşünüyor. Peki haklı mı, haksız mı, yok. Ben de Adalet Bakanıyım. Benimle ilgili konuda böyle olursa, hesap edin diğer insanlarla ilgili ne olacaktır. Onun için ben bütün mesleğe yeni başlayan hakim ve savcılarımıza, vicdanınızı ve aklınızı hiç kimseye ama hiç kimseye rehin etmeyin. Anayasa, yasa ve hukuka sadakat içerisinde bunlar ne diyorsa bunun gereğini yapma konusunda cesaret ve samimiyetle yolunuza devam edin."
"BÜYÜK BİR KAHRAMANLIK DESTANI"
Adalet Bakanı Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu 15 Temmuz'un, Türkiye açısından son derece önemli tarihi bir gün olduğunu ifade ederek, "Türkiye'de Fetullahçı Terör Örgütüne mensup askerler ve onlara eklemlenen bazı çevrelerce başlatılan silahlı darbe teşebbüsü; milletimizin birlikte ayağa kalkması, Cumhurbaşkanımızın ölüme uçması, milletle halkla beraber mücadele kararı, hükümetimizin duruşu, siyasetin duruşu, medyamızın birlikte duruşu, sivil toplumun birlikte hareketi, hasılı, 79 milyon aziz milletimizin darbeye karşı birlikte mücadelesiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Artık Türkiye'de bir gerçek daha ortaya çıkmıştır. Demokrasi, milli irade, hukukun üstünlüğü, seçilmişlere sahip çıkma, seçen milletin görüşleri ne olursa olsun herkesin ortak değeri haline gelmiştir." diye konuştu."Demokrasi Türkiye'de tehlike ve tehdit altında" diyenlerin Türkiye'de artık demokrasinin tehlike ve tehdit altında olmadığını, ona ölümüne sahip çıkan 79 milyon insanın var olduğunu gördüğüne dikkati çeken Bozdağ, Türk milletinin büyük bir kahramanlık destanı yazdığını söyledi.Bozdağ, Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'ün arkasında, Türkiye'nin dört bir yanı işgal edildiği halde, ölmeye koşan Türk milletinin evlatlarının, aradan geçen yaklaşık yüz yıl sonra onuruna, demokrasisine, hukukuna, iradesine sahip olmak için bu sefer farklı bir zeminde ölümüne bir araya geldiğini ifade etti.Bunun büyük bir övünç vesilesi olduğunu belirten Bozdağ, "Batı'da, Amerika'da benzer bir tavrı herhangi bir ülkenin halkı koymuş olsaydı, emin olun bugün günlerdir, aylardır bunu bütün dünya konuşuyordu. Nobel'in hangi ödülünü bu millete verelim veya tankın altına yatana 'Neyi verelim?' diye her taraftan öneriler, teklifler duyardınız. Ama Türk milleti, böylesi destansı bir kahramanlığı ortaya koyunca ne Batı'da ne Amerika'da bu milleti takdir eden en ufacık bir söyleme rastlayamadık. Adeta darbenin başarısızlığının sukutuhayali içerisinde olan hayal kırıklığını yaşayanlar, bu destansı kahramanlığı görmek istemediler." ifadelerini kullandı.
"DARBE GİRİŞİMİ BAŞARILI OLSAYDI REJİM DEĞİŞİKLİĞİ OLACAKTI"
"İyi ki aziz milletimiz var, iyi ki Rabbim bizi böylesine büyük bir milletin evladı olarak yaratmış ve bizler böylesine büyük bir mücadelenin içerisinde omuz omuza olduk." diyen Bozdağ, Türk milletine kahramanlığından dolayı teşekkür etti.
Darbe girişiminin başarıya ulaşması halinde sadece seçilmiş Cumhurbaşkanı, seçilmiş hükümetin indirilmeyeceğini, seçilmiş parlamentonun kapatılmayacağını, Türkiye'de rejim değişikliğinin de olacağına işaret eden Bozdağ, şöyle devam etti:"Yeni bir rejime Türkiye yelken açacaktı. PKK ve onun mensupları Türkiye'nin bir bölgesini bölmek için özerklik ve bağımsızlığa giden bir yolu açacak ve Türkiye süratle bölünme sürecine sokulacaktı. Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışması milletimizi farklı bir noktaya getirecek ve Türkiye ne zaman biteceği belli olmayan bir iç çatışmanın alanı haline dönecekti ve dinde reform adı altında Fetullah Gülen alçağının anlayışını din olarak bu millete anlatmak için yeni bir reform dalgasına Türkiye maruz kalacaktı.Onun için yüz yıl sonra ayağa kalkan cumhuriyetimiz, cumhuriyetin başında her şeyini kaybeden devletimiz, yüz yıl sonra boğaza yeni yeni köprüleri, pek çok alt yapı, üst yapısıyla dünyanın en üstün devletlerinden biri haline gelen ülkemiz, yeniden yüz yıl geriye götürülecekti. Ekonomisi batacak, insanları birbirini kıracak, ayakta duran doğru dürüst insanı kalmayacak ve sonra bu bizi birbirimize kırdıranlar gelip, bize yeniden bir rota çizecekti."
"TÜRKİYE İÇ SAVAŞTAN KURTULDU"
Türkiye'nin, Atatürk'ün yerine FETÖ'nün ikame edilmesinden ve iç savaştan kurtulduğunun altını da çizen Bozdağ, "Türkiye dinde reforma varacak sapıklıklardan kurtulmuştur. Ekonomik büyük bunalımlardan, krizlerden kurtulmuştur. Pek çok evladının hayatına mal olmaktan, pek çok evladının da sakat kalmasından, hasıl büyük bir tehlike ve tehditten kurtulmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Uçurumun kenarından dönüldüğünü ve bunu da Türk milletinin sağladığına vurgu yapan Bozdağ, Türk yargısının 15 Temmuz'da demokrasiye, hukuka, milli iradeye, seçilmişlere sahip çıkma adına büyük bir mücadeleyi cesurca, kahramanca yerine getirdiğini belirtti.
Darbe girişiminin kamuoyu tarafından yeni öğrenildiği saatlerde Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarının soruşturma başlattıklarını, yakalama ve gözaltı talimatları verdiklerini anımsatan Bozdağ, tüm illerdeki cumhuriyet başsavcılıklarının soruşturmalar başlattığını ve bunun da kamuoyuna duyurulduğunu anlattı.
"YARGI DARBEYE KARŞI DİMDİK KARŞI DURDU"
Yargının hemen harekete geçtiğini aktaran Bozdağ, "Yargı, darbeye karşı, tanka, topa, helikoptere, otomatik silahlara karşı hukukla dikilmiştir. Darbecilerin karşısında hukukla dimdik karşı durmuştur. Bu son derece önemli ve tarihi bir olaydır. Bu çerçevede Bursa'da yakalanan bir sıkıyönetim komutanının üzerinde, Türkiye'deki sıkıyönetim komutanlarının listesi, Türkiye üst derece makamlara yapılmış atamaların listesi ve sıkıyönetim mahkemelerine atanmış başkan ve üyelerinin listesi ortaya çıktı." dedi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK), Yargıtayda, Danıştayda, Anayasa Mahkemesinde FETÖ'yle ilgisi, darbe teşebbüsüyle irtibatlı olduğu değerlendirilenlerle ilgili de tarihi adımlar atıldığını kaydeden Bozdağ, önemli kararlar alındığını ifade etti.
Bugüne kadar darbe olduğu zaman hemen darbeye biat eden, darbenin ilk saatlerinde, darbecilerin emrinde olduğunu açıklamanın ayıbını yaşayan bir yargının var olduğunu anlatan Bozdağ, 15 Temmuz'da ise darbecilerin karşısında ölümüne ayakta duran, 'ölümüne hukuk, ölümüne demokrasi' diyen bir yargının bulunduğunu söyledi.
Darbe girişiminde bulunulan gece, Ankara'daki Hakimevi'nde kriz merkezi oluşturulduğunu dile getiren Bozdağ, "O gece Hakimevi'nde kurulan kriz merkezinde, Müsteşarımız, HSYK üyelerimiz, savcılarımız hepsi oradaydı. Herkesin belinde silahı da vardı. Herkes oraya, o gün ölmeye gelmişti. Emin olun öyleydi. Bu toprağın üstünde şerefsizce gezmektense, bu toprağın altında şereflice yatmanın en büyük adamlık olduğunu görerek oradaydılar. Darbe başarılı olsaydı bu darbecilerin kendilerine ve ailelerine ne tür zulmü reva göreceklerini bilerek ve bunu samimiyet ve cesaretle göğüsleyerek bir adanmışlık anlayışıyla oradaydılar." diye konuştu.
Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi başkanlarına ve üyelerine, HSYK üyelerine teşekkür eden Bozdağ, hukuka, demokrasiye, milli iradeye sahip çıkan, tankın topun karşısında hukukla mücadeleyi seçen ve onları alt eden bir yargının olduğu dönemde Adalet Bakanlığı ve HSYK Başkanlığı görevini nasip eden Allah'a da şükrettiğini bildirdi.
Türkiye'nin bundan sonra demokrasisini güçlendirerek, hukukun üstünlüğünü tahkim ederek, milli iradeyi güçlendireceğini ve adaleti her işin esasına koyarak yoluna daha güçlü bir biçimde devam edeceğini aktaran Bozdağ, bundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini söyledi.
ABD-TÜRKİYE ARASINDAKİ ANLAŞMA
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesine de değinen Bozdağ, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında suçluların iadesi ve cezai konularda adli yardımlaşma anlaşması bulunduğunu hatırlattı.
İade süreçlerinin bu anlaşmanın ilgili hükümleri çerçevesinde yürütüldüğünü, Türkiye'nin bu anlaşmaya göre 4 dosyaya ilişkin iade taleplerini ABD'nin adli makamlarına ilettiğini anımsatan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Aramızdaki anlaşmanın 9'uncu maddesine göre, iade talebinin iletilmesi halinde karşı tarafın alması gereken önlemlerin başında, ilgili kişinin yakalanması, tutuklanması geliyor. 9'uncu madde çok açık. Biz 4 dosya gönderdik. Bu 4 dosya hakkında 9'uncu madde, 'taraf ülke karar verene kadar ilgili kişiyle alakalı tedbir alır, tutuklama yapabilir, karar verene kadar da tutuklu kalır' diyor. Yani 40 gün, 50 gün, 100 gün falan değil, sınır da koymuyor. ABD yetkili makamları, 9'uncu maddeye göre karar verene kadar, onu yakalamak ve tutuklamak zorundadır. Burada bir tercih hakkı yoktur. Çünkü sözleşme maddesi çok açık. Ne zaman karar verecek, daha sonra karar verecek, tedbir için bunu yapacak. Tedbir için onu tutuklayacak, sonra dosyaları inceleyecek, ABD'nin iç hukukuna göre iade ve iade etmeme konusunda kararını netleştirene kadar öyle tutması gerekiyor. Kararı netleştirdikten sonra iade edecekse edecek, etmeyecekse tutukluluğunu kaldıracak. Anlaşma bu. Ama bu kısma uyuldu mu, uyulmadı. Sanki yargılama yapıyoruz. Biz yargılama yapmıyoruz ki, Amerika da yargılama yapmıyor. Biz yargılama yapılabilmesi için iade talebinde bulunuyoruz."
ABD'nin FETÖ elebaşı Gülen'i iade etmesinin ABD-Türkiye ilişkileri bakımından son derece önemli olduğuna dikkati çeken Bozdağ, ABD'nin Gülen'i iade etmemesinin Türkiye'de zirve yapmış ABD karşıtlığının, daha da büyümesine yol açacağına değindi.
Gülen'in iade konusunda ABD'nin hukuksal süreçlere atıf yaptığını bildiren Bozdağ, hukuksal süreçlerin karar vericilerin nihai kararını oluşturma bakımından etkiye sahip olduğunu ancak nihai kararı yine siyasetin verdiğine işaret ederek, "ABD bu konuda ya Türkiye'yi tercih edecek, Fetullah Gülen'i Türkiye'ye iade edecek ya da 79 milyon Türk milletini ve güçlü bir Türkiye'yi, Fetullah Gülen teröristini himaye etmek suretiyle feda edecektir." diye konuştu.
"CIA'İN ELİNDEKİ DELİL, TÜRKİYE'NİN ELİNDEKİNDEN FAZLA"
Fetullah Gülen'in darbe teşebbüsünün planlayıcısı, sevk ve idarecisi olduğunu en iyi ABD yetkililerinin bildiğini tahmin ettiğini kaydeden Bozdağ, şunları söyledi:
"CIA'in elinde Fetullah Gülen'in bu darbe teşebbüsünü sevk, idare ettiğine dair delil miktarının, Türkiye'nin elindeki delilden daha fazla olduğundan eminim. Çünkü Fetullah Gülen'in kalbinin saniyede kaç defa attığını, kaç defa nefes verdiğini, oraya girenin çıkanın kim olduğunu, gecenin karanlığında o malikanenin etrafında uçan siyah sineklerin cinsiyetini dahi bilen CIA'in, Fetullah Gülen'in bu işi sevk ve idare ettiğini bilmediğini bize söylemek bütün dünyanın ve Türk milletinin aklıyla alay etmektir. Herkes biliyor, gün gibi ortada. Onun için bundan sonra vereceğimiz karar da ona göre olacaktır. Ben ABD yönetiminin bu konuda Türkiye ile işbirliğini, Türk milleti ile işbirliğini tercih edeceğine, güçlü Türkiye'nin bir teröristten daha fazla ABD-Türkiye ilişkilerinde ABD'nin yararına olacağını göreceğine inancımı ifade etmek istiyorum. Umarız ki bu süreç gecikmez ve Türkiye'ye iadesi gerçekleşir."
Bakan Bozdağ'ın konuşmasının ardından adli ve idari yargıda görev yapacak 644 hakim ve savcı adayının, atanacakları yerlerin belirleneceği kura çekimine geçildi.
Törene, Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, HSYK, Yargıtay ve Danıştay üyeleriyle, hakim ve savcı adaylarının aileleri katıldı.