Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye’de boşanma oranlarında artış olduğunun bir gerçek olduğunu belirterek, artan nüfus ve diğer sorunların boşanmaların artmasında etki sahibi olduğunu söyledi.Ailelerin dağılmasına ve çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma olaylarının ve sebeplerinin, özellikle, sosyal medyanın boşanmaya etkilerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırılması açılmasına ilişkin Mecliste Grubu bulunan dört parti Meclis araştırma önergesi verdi.Önergelerin görüşmelerinde hükümet adına konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cumhuriyetin ilk yıllarında 20 bin civarında olan evlenme sayısının 2014 yılı sonu itibarıyla 600 binlere ulaştığını, cumhuriyetin ilk yıllarında 2 bin civarında olan boşanma sayısının günümüzde 130 bin civarına yaklaştığını belirtti. 2014 yılı TÜİK verileri incelendiğinde gerçekleşen 130 bin 913 boşanmanın 126 bin 732’sinin şiddetli geçimsizlikten kaynaklandığı, 107 boşanmanın zinadan, 31 boşanmanın cana kast ve pek fena muameleden, 36 boşanmanın cürüm ve haysiyetsizlikten, 200 boşanmanın terkten, 61 boşanmanın akıl hastalığı sebeplerinden, bin 280 boşanmanın da diğer sebeplerden gerçekleştiğini kaydeden Bakan Bozdağ, “Boşanma oranlarında Türkiye’de bir artış olduğu gerçek; bu artan nüfus ve başka sorunlar, pek çok şey bunda etki sahibidir, elbette bunların araştırılmasında fayda var. OECD ülkeleri arasında Türkiye 34 ülke içerisinde boşanma oranının yüksekliği bakımından 27. sırada. Buradaki durumumuz iyidir ancak Türk toplumu bakımından baktığımızda durumumuzun iyi olmadığını da buradan ifade etmek lazım. Zira, bizim toplumumuzun sahip olduğu kültürel anlayışlar, değer yargıları, medeniyet tasavvuru diğer ülkelerle farklılık arz ettiğinden bu rakamın elbette aşağıda olmasında fayda vardır. Esasında, boşanma nedenlerinin verilerinin yanlışlığını da görüyoruz biz çünkü pek çok ailenin gerçek boşanma sebebi yerine yargılama süreçleri içerisinde onları gizleyerek ‘şiddetli geçimsizlik’ çatısı altında bir boşanma veri bankası âdeta oluşturduğunu da görüyoruz, çünkü sebepleri ailelerin de gizlediğini hepimiz müşahede ediyoruz. Onun için bu noktada sebeplerin gerçek olarak tespiti de çözüm arayışlarına yardımcı olacaktır. Hem Aile Bakanlığımız hem de Adalet Bakanlığımız yeni dönemde bu konuda gerekli adımları atmak için ayrı ayrı çalışmalar yürütmektedirler. İnşallah, bu komisyonun çalışması da bizim için yol gösterici olacaktır” diye konuştu.“Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine baktığımız zaman 2002 yılı verilerinde 37 bin 263 kız çocuğunun erken yaşta evlendiğini, 2 bin 592 erkek çocuğunun erken yaşta evlendiğini veya evlendirildiğini görüyoruz” ifadelerini kullanan Bakan Bozdağ, 2014 yılında ise erkek çocuklarda bin 670, kız çocuklarında ise bu rakamın 34 bin 629 olarak gerçekleştiğini ifade etti. Bakan Bozdağ, “Esasında hem erkek çocuklarda hem de kız çocuklarda hükümetlerimiz döneminde erken yaşta evlilik konusunda az da olsa bir azalmanın olduğunu görüyoruz ancak bu yeterli değil, bunu daha ileri noktaya taşımamız lazım. AK Parti hükümetleri döneminde kız çocuklarımızın ve erkek çocuklarımızın erken yaşta evlenmelerini önlemek maksadıyla pek çok adım atılmıştır. Bana göre, en önemli attığımız tarihî adım 4+4+4 eğitim sistemiyle beraber zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılmasıdır. Zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması, hem kız çocuklarımızın hem de erkek çocuklarımızın erken yaşta evlendirilmeleri konusunda en önemli güç kaynağı olacaktır, hem velilerin bu noktadaki anlayışlarını değiştirmesine etki edecek hem de devletin bu meseleyi yakından takibi konusunda da önemli bir imkân oluşturacaktır. Şu anda Türkiye’de lise mezunu olmayan pek çok evladımız var ama artık yeni Türkiye’de lise mezunu olmayan kızımız da lise mezunu olmayan oğlumuz da kalmayacak, hepsi en az lise mezunu olacaktır. Bu da bu konudaki olumsuzluğu değiştirme bakımından elimizdeki en önemli imkânlardan birisidir. Elbette daha çok adımı atmamız lazım. Hem erkekleri hem de kadınları bilinçlendirme konusunda da bizim ciddi adımlara ihtiyacımız var. Bizim, toplum olarak, insan olarak hepimizin kafasında ayrımlar olduğu gibi, bizim yasalarımızda da ciddi ayrımlar vardı. 2004’te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ve diğer ceza adalet sistemine ilişkin mevzuat ve 2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ve diğer mevzuatlar beraber değerlendirildiğinde esasında bizim hukukumuzda yer alan pek çok ayrımcılığın yasalarla himaye edildiğini görüyoruz. Ceza Kanunu’nda baktığınızda ‘kız’ var, ‘kadın’ var, ‘karı’ var, ‘dul’ var pek çok ifade var. Kadınları tek gözle görmeyen bir anlayış var, kadınları da kendi içinde ayrıma tabi tutan bir Ceza Kanunu, bir Medeni Kanun ve diğer pek çok kanunumuz var ve bu kanunlar bu ayrımcılıkları himaye ederken öte yandan kadına karşı ayrımcılıkla mücadele eden anlayışlar var. Bir yandan kanun himaye ediyor, öte yandan biz bu anlayışlara karşı mücadele ediyoruz. Hem mücadele edeceğiz hem de bu yanlışlardan hukukumuzu arındırmak için çalışmalar yapacağız” şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz