Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin milletvekillerinden Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından yaptığı açıklamalara ve Ankara’dan İstanbul’a başlattığı ’Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Hiç kimsenin mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkumiyet kararının ardından yapmış olduğu, yargıya ve yargı mensuplarına yönelik eleştiri sınırlarını aşan, tahkir, tezyif ve tahrik içeren açıklamaları endişe vericidir. Türkiye’nin ana muhalefet partisinin liderine bazı temel ilke ve gerçekleri, sayısız vesilelerle tekrarına rağmen bir kez daha hatırlatma zarureti ortaya çıkmıştır. Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır. Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; kararlarını Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
"SÜRECİ ETKİLEYECEK AÇIKLAMALAR YAPMAK, SUÇTUR"
Görevlerini bağımsız ve tarafsız yerine getiren hakimler, hem kendilerinin, hem de davanın taraflarının siyasi, dini, felsefi, ahlaki, kültürel ve ekonomik farklılıklarını bir kenara bırakarak karar verir; davanın taraflarının ismi, sıfatı, unvanı, makamı, şöhreti ve mesleğini dikkate almaz; dış etkenlerin kararlarını etkilemesine asla izin vermezler. Yargılama süreci devam ederken, bu süreci hukuka aykırı olarak etkileyecek biçimde açıklamalar yapmak, yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir ve tehdit etmek açıkça suçtur. Mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını temin eden bu kural ve kısıtlamalar, herkes için olduğu gibi, hiç kuşkusuz, Sn. Kılıçdaroğlu için de geçerli ve bağlayıcıdır. Günlük çıkara veya rüzgarın estiği yöne ya da yargı kararının içeriğini beğenip beğenmemeye göre yargı mensuplarını yüceltmek veya yermek, hukuk devleti ilkesini içselleştirememiş sorunlu bir muhalefet anlayışının ürünüdür. Demokratik bir hukuk devletinde, yargı ve yargı kararları elbette eleştirilebilir. Ancak, kararı eleştirmek yerine, kararı veren yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir, tezyif ve tehdit etmek, ahlaki değildir; demokratik bir hak olan eleştiri hiç değildir; aksine kanunun tanımladığı açık suçlardandır.
"KANUN YOLLARI, ’SOKAK’LARDA DEĞİL; ’KİTAP’LARDADIR"
Kendi kuralları içinde işleyen yargılama süreçlerine müdahale hevesi, ne Türkiyeye fayda getirir, ne de ısrarla sürdürülen hazin muhalefete bir seviye kazandırır. İşini yapan ve ancak kararıyla konuşan yargı mensuplarını, siyasi polemik ve tartışmaların odağına yerleştiren ve tahrik siyasetini besleyen zehirli dil, kimseye fayda getirmez; aksine, yargıya güvene, yargı mensuplarına, hukuka, adalete ve hepimize büyük zarar verir. Mahkeme kararlarının halkı sokağa davet ederek denetlenebildiği bir hukuk devleti modeli henüz icat edilmemiştir. Yargısal karar ve tasarrufların denetimi için öngörülmüş kanun yolları herkesçe bilinmektedir. İlk derece mahkemelerince verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz, mahk?miyet hükümlerine karşı da istinaf ve temyiz kanun yolları bulunmaktadır. Bu ’yol’lar ’sokak’larda değil, ’kitap’lardadır; muhakeme usulünü belirleyen kanunlardadır. Hak ve adalet, Ankara-İstanbul E-5 karayolunda veya sokaklarda ya da meydanların ateşli nutuklarında değil, hukukun kendi doğal mecrasındaki işleyişinde, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde aranır. Yargısal süreçlerin kanuni işleyişine müdahale anlamı taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak, taciz, iftira, tahkir, tezyif ve tehdit içeren ifadelerden sakınmak herkes için ortak bir ödevdir.
"KILIÇDAROĞLU’NU HAKSIZ İTHAMLARINDAN DOLAYI ŞİDDETLE KINIYORUM"
Mahkeme kararının ardında siyasi rakiplerin ’komplo’sunu arama yönündeki beyhude gayretler ise, politik bir hezeyan değilse, siyaseten tükenmişliğin ifadesidir. Bağımsız ve tarafsız mahkemelerin, yargı yetkisinin kullanılması kapsamında kalan işlem ve tasarruflarına herhangi bir makam veya merciinin müdahalede bulunması söz konusu değildir. Yargı kararları ile ilgili açıklamalarda bulunurken, başta anamuhalefet partisi lideri olmak üzere sorumluluk makamında bulunan herkesin, daha özenli ve temiz bir dil kullanmaları sorumluluklarının gereği olarak beklenir. Yollarda yürüyerek veya sokakları hareketlendirerek adalet terazisinin ayarını bozmak mümkün değildir. 15 Temmuz hain ve kanlı darbe teşebbüsüne hukuk kılıcıyla dur diyen Türk yargısı, hiçbir suretle baskı altına alınamaz. Yargıya karşı toplumu tahrik etmeyi bir siyaset tarzı haline getiren Sn. Kılıçdaroğlunu, yargıya ve yargı görevi yapanlara yönelik, ahlaki ve hukuki olmayan, hiçbir insaf ve vicdan ölçüsüyle bağdaşmayan, haksız ithamlarından dolayı şiddetle kınıyorum. Kendisini yargı mensuplarına karşı temiz ve milletimizin ahlakına uygun, saygın bir dille konuşmaya davet ediyorum."