Bakan Çelik: Stockholm sendromu şakaydı demek daha vahim durum

AK Parti’nin 12 Haziran seçimlerinde aldığı yüzde 50 oyu ‘Stockholm sendromu’ (mağdurun kendisine zulmedene hayranlık duyması) olarak yorumlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "O bir şakaydı." açıklamasına hükümetten tepki geldi. Devlet Bakanı Faruk Çelik, “Bu ifadede seçmenlere, vatandaşlarımıza bir hakaret söz konusuysa bundan daha büyük bir hakaret olmaz. Bunun ‘şakadır’ diyerek izah edilmesi daha vahim durumu ortaya koyuyor.” dedi.
12 Haziran’da Şanlıurfa’dan milletvekili seçilen Devlet Bakanı Faruk Çelik, baba ocağı Bursa’da akraba ziyaretlerinde bulundu. Yıldırım ilçesinde dayısının evine giden Bakan Çelik, çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin MYK toplantısında seçim sonuçlarını değerlendirirken kullandığı ‘Stockholm sendrom’unu şaka olsun diye dile getirmesinin vahim olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin siyasete, AK Parti’ye, seçmenlere hakaret olduğunu kaydeden Çelik, bunun ‘bir şaka’ olarak nitelendirilmesinin ise daha vahim olduğuna vurgu yaptı. İktidarda bulundukları 9 yıllık sürede muhalefetin, özellikle ana muhalefetin hastalıklarını çok iyi bildiklerine belirten Bakan Çelik, şöyle devam etti: “Muhalefet hastalıklı. Milletimiz her seçimde tedavi reçetesini bu hastaya veriyor ama bugüne kadar anlamadılar. 12 Haziran’da da yeni bir reçete verdiler. Umuyorum ki bu reçeteyi iyi değerlendirir ve normalleşirler. Tüm bu sendrom ifadeleri rahatsızlıkların, hastalıkların ürünüdür. Millet reçetesini verdi, ama tedavi etmediler. Bu son reçetenin tedavi edeceği beklentisindeyim. İlk sinyali ‘şaka yaptım’ falan gibi biraz viraja dönük ifadelerdir. Umuyorum ki kendi iç bünyelerinde yaşadıkları o ifade ettikleri sendromdan biran önce kurtulup normalleşirler ve Türk siyasetinin normalleşmesine katkı sağlarlar.”

"BUNLAR MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİDİR"
Demokrasinin iktidarı ve muhalefetiyle bir anlam ifade edeceğini anlatan Çelik, “Biz 9 yıldır iktidardayız. Demokrasi iktidarı ve muhalefeti ile bir anlam ifade eder ama muhalefetin hasta olduğu, iktidarın sürekli başarı elde ettiği bir ülkede siz bütünlüğü nasıl sağlayacaksınız. Bunu nasıl göremiyorlar anlamıyorum. Yüzde 34’ün yüzde 47’ye, yüzde 47’nin üçüncü dönem yüzde 50’ye geldiği bir süreci okuyamayan ve halen millete hakareti ve bu ağza alınmayacak kelimeleri kullananların tedaviye ihtiyacımız yok deme gibi bir lüksleri yoktur. Bunlar mutlaka tedavi edilmelidir ve normalleşmelidir temennisinde bulunuyorum.” diye konuştu.

CHP DE MHP DE BDP DE BUNU BİLİYORLARDI
YSK’nın Hatip Dicle’nin vekilliğini düşürmesini de değerlendiren Bakan Çelik, seçimden kısa bir süre önce Dicle’nin cezasının onandığına dikkat çekti. Çelik, Yargıtay kararının ardından Dicle’nin milletvekili olamayacağının hem kendisinin hem de onu destekleyen siyasi iradenin bildiğini savundu. Yargıtay karanının YSK’ya gecikmeli gelmesine rağmen tablonun daha erken net görülebileceğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti: “YSK kararları kesin, önden karar verilmiş olsaydı konuyu bilmeyen seçmen açısından daha netlik kazanırdı. YSK kararlarını eleştirmenin de anlamı yok. Kararları kesin olan kurumla ilgili ne söylenebilir. O süreç o şekilde değerlendirilemedi. Dicle’nin milletvekili seçilemeyeceğine dair yargının hükmü açıktır. Ergenekon davası sanıklarının dokunulmazlık zırhı bünyesine girmeleri söz konusu. Milletvekili olabilirler. Mahkemeden tahliye kararı çıkarsa parlamentoda çıkmazsa cezaevinde kalacaklar. Tüm bu konularda, yaşanılan süreçte iktidarı bir sorumluluğu yoktur. Türkiye hukuk devletidir, mevzuat açık, gayet net. Kim neden yargılanıyor açıktır. Siyasi partiler bile bile aday gösterip hukuka karşı yanlış direnci, haksız direnci ortaya koymaları izah edilir değil. Bunların yaşanacağını CHP de MHP de BDP de Hatip Dicle’nin de bilmesine rağmen böyle bir sanki kaos ortamı varmış gibi konuşmalarını anlamak mümkün değil. Sistem devam ediyor, mevzuatımız açık. Parlamento bu çerçevede görevini sürdürecek. Hukuk çerçevesinde herkes konumunu belirlemiş olacak.