Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, "Biz yerli araç, yeni marka ve modeller konusunda duygusal nedenlerle, 'milliyetçi hislerimizi tatmin edelim' diye söylemiyorum. Bunun rasyonel nedenleri var. Bunu yapmaya mecburuz. Bu büyük yan sanayinin ortasına, bu büyüyen pazarın ortasına, yerli marka ve modeller koymassak geleceğimiz parlak olmaz. Yerli marka koyalım ki yan sanayi güçlensin, kendinden emin olsun.''
Ergün, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD)’ın Kocaeli’de düzenlediği ‘Devrim Arabalarından Günümüze Otomotiv Sektörü’ konulu istişare toplantısına katıldı. Leyla Atakan Kültür Merkezi’ndeki toplantıda, Bakan Ergün’ün yanı sıra, Vali Ercan Topaca, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan yer aldı.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, yaptığı konuşmada, sorunları tespit edip, bunları çözüm önerilerini sunmak için Türkiye istişare toplantıları düzenlediklerini belirterek, "Bunlardan bir tanesini daha gerçekleştirmek için Kocaeli’de bulunuyoruz." dedi.
Bakan Ergün ise Türkiye'deki otomotiv sektörünün tarihinin yarım asırdan fazla bir zamana uzandığını söyledi. Bu süreçte çok önemli gelişmelere tanık olduklarını belirten Ergün, ortaya çıkan fırsatları değerlendirdiklerini, özellikle montaj alanında çok başarılı bir ülke haline geldiklerini ifade etti.
Ergün, ''Henüz Türkiye'de üretilmiş ve üretim hatası nedeniyle geri çağrılmış bir araç bulunmuyor olması bizim bu alanda ne kadar başarılı olduğumuzu gösteriyor. Türkiye'de birçok markanın üretimi yapılıyor. Yan sanayimiz bunlara hizmet sağlıyor. Ancak Türkiye'de üretilip de imalat hatası nedeniyle geri çağrılan bir otomobil yok. Otomobilin merkezi olan ülkeler de bile bu hatalar oluyor. Öncelikle Türkiye bu konuda nasıl bir iyi bir yer olduğunu görmesi lazım.'' diye konuştu.
Türkiye'nin otomotivde üretim üssü olmak için güçlü ve çeşitli yan sanayi kapasitesi ile de önemli bir özellik taşıdığını anlatan Ergün, ''Yan sanayimizi dünyanın önemli markalarına çok ciddi parçalar ürettiklerini görüyoruz. Yan sanayi de ciddi bir tedarikçi ülkeyiz. Her markaya parça yapabiliyoruz. Bu da bizim başka bir avantajımız. Teknolojiyi iyi kullanıyoruz. Üretim sistemlerini iyi kullanıyoruz.'' ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin otomotiv sektöründeki 50 yılda iyi değerlendiremediği fırsatların da bulunduğunu aktaran Ergün, ''Üretim ve montaj alanında gösterdiğimiz başarıyı araştırma geliştirme tasarım alanlarına yansıtma da kendimize özgü markalar oluşturma konusunda sağlayamadık, ama sağlayabilirdik.'' dedi.
"BAŞLADIĞIN İŞİ BİTİRECEKSİN"
Yerli otomobil üretimi için birçok girişimde bulunulduğunu aktaran Ergün, şöyle devam etti: ''Örneğin Anadol-Ford işbirliği var. Anadol'un parçalarının tamamını kendisini üretiyordu. Ford ile motor anlaşması yapılmıştı. Devam ettirebildik. Onun tasarımını geliştirerek, motorun üretimine de geçirilerek devam ettirebilirdik. Bıraktık nedense. Yok bunu eşşekler yiyor dedik. Ama Hyundai bırakmadı. Anadol ile Ford'un yaptığı anlaşmanın benzerini Hyundai'de yapmıştı. Onlar devam ettirdiler. Onlar da parçalarını Kore'de yapıp, motorunu Ford'tan alıyordu. Şimdi Hyuandi Motors dünyada en önemli markalardan bir tanesi. Demek ki başladığın işi bitireceksin. Sonra Tofaş-Fiat, Renault-Toros serilerine başladık ancak onda da başarılı olamadık. Öteki markalar geldiler, varlıklarını tam olarak pekiştirdiler. Halbuki hem onlar, hem öteki markalar birlikte yürüyebilirdi. Birini diğerini öldürmesine gerek yoktu. Sonra bugün Toros, çok daha yaygın olabilirdi. Anadol, markalaşmaya en müsait isimlerdendi. Her isim markalaşmaya bu kadar müsait olmaz. Ama ne zor isimler markalaşıyor. Hyundai'yi, Citröen'i söylemek kolay mı? Teleffuzu zor olan arabalar var ama markalaşıyorlar. Bizim bunda ısrar etmemiz lazım. Yani Anadolu, kur serisini, Toros serisini devam ettirebilirdik. Israrcı olmadık. Başladığımız bir işi yarım bıraktık.''
Geçen yıl uygulamaya konulan Otomotiv Strateji Belgesi'nin sektörün geleceğinin nasıl şekilleneceği konusun da önemli tespitler içerdiğini kaydeden Ergün, bu belgede yer alan eylemlerini hareket geçmesi için özel sektörle yoğun bir çaba harcadıklarını aktardı. Bu seneki dış ticaret rakamlarına da değinen Ergün, şunları söyledi: "Geçtiğimiz yıllarda fazla verdiğimiz bu sektör de bugün için yaklaşık 2 milyon dolar net ithalatçıyız. Onun için durumu iyi değerlendirmemiz lazım. Türkiye son yıllarda çok ciddi ekonomik büyüme yaşadı, milli gelirini önemli miktarda arttırdı. Milletimizin harcamalarında önemli değişilikler yaşandı. Bu otomotiv sektörüne yansımıyor mu? Her şeye yansıdığı gib otomotiv sektörüne yansıyor. Sadece 91 bin araç 2001 krizin de otomobil satılmış. 2011 yılında 504 bin araç 11 ayda satıldı. 12. ayda 100 bin otomobil satılacak. Bunlar sadece otomobil. Hafif ticari araçlarla birlikte 800 bin araç satıldı. Türkiye'de satılan 600 binden fazla otomobil, yüzde 70'i ithal otomobilerden üretiyor. İç pazardaki rakamın 1 milyonu aşacağını düşündüğümüz zaman bu konuda önemli adımlar attığımızı düşünmek önemlidir. Biz yerli araç, yeni marka ve modeller konusunda duygusal nedenlerle, 'milliyetçi hislerimizi tatmin edelim' diye söylemiyorum. Bunun rasyonel nedenleri var. Bunu yapmaya mecburuz. Bu büyük yan sanayinin ortasına, bu büyüyen pazarın ortasına, yerli marka ve modeller koymassak geleceğimiz parlak olmaz. Yerli marka koyalım ki yan sanayi güçlensin, kendinden emin olsun.''
Ergün’ün konuşmasından sonra toplantı panelle devam etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz