HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Bakan Şener, erken seçimi değerlendirdi

ANKARA (İHA) - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, şu anki parlamentonun anayasadaki 5 yıllık görev süresini fiili olarak kullanmak zorunda olduğunu belirterek, "Milletvekillerinin yüzde 95'inin 2 partiden çıktığı bir meclisten erken seçim kararı çıkması fiilen zor. Erken seçim beklemiyorum. Cumhurbaşkanını bu parlamento seçecek" dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şener, İhlas Ankara Medya Grup Başkanlığı'nı ziyaret etti. Kahvaltılı sohbet toplantısında İhlas Ankara Medya Grup Başkanı Nuri Elibol ile Grup Başkan Yardımcısı Murat Odabaş'ın sorularını cevaplayan Bakan Şener, siyaset ve ekonomi gündemine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. "AK Parti'yi seçime zorlamak ve cumhurbaşkanını yeni parlamentonun seçmesi konusunda yoğun gayretler var. Bu gelişmeler ışığında AK Parti grubundan kopmalar olacağından bahsediliyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?" şeklindeki bir soruyu cevaplayan Şener, erken seçim beklemediğini ifade etti. Bakan Şener, "Erken seçimin olacağını düşünmüyorum. Cumhurbaşkanını bu parlamentonun seçeceğine inanıyorum. Bu parlamento 2007'de seçime gider diye düşünüyorum. Seçimler öncesi herhangi bir kopma beklentisini içinde olanlar ise her zaman hayal kırıklığına uğrayacaktır" diye konuştu.

Şu anki parlamentonun, seçimler konusunda fiili olarak anayasadaki 5 yılı kullanma zorunluluğu bulunduğunu dile getiren Şener, "Bunu şundan ifade ediyorum. Hukuki olarak değil de fiili olarak bir zorunluluğu var. Mecliste milletvekillerinin yüzde 95'i 2 partide. Bu partilerin seçim listeleri yapışı sonrası ne olur? Ben bunu meclisin her döneminde yaşadım. Dolayısıyla böyle bir süreci ne AK Parti ne de CHP yaşamak ister. Bu nedenle meclisten erken seçim kararının çıkması da fiili olarak zor olur. Daha önceden niye zor olmuyordu? Mecliste 4-5 parti vardı ve bütün listelerde herkes 1, 2, 3'te yerlerini gördükleri için rahatsızlık duymuyordu. Ama şimdi milletvekilleri 2 partide yoğunlaşınca liste sorunları çıkacaktır. AK Parti grubundan seçimi etkileyecek bir kopma da beklemiyorum. Seçim süreci yaklaştıkça parti içi istikrar daha da yerleşecek" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Şener, parti için muhalefet yaptığı yönündeki iddialarla ilgili olarak da, "Üslubumda parti içi muhalefet yok. Üslubum ülkeyi ve hükümeti korumaya yönelik bir üslup. Beni önceden beri siyasette izleyenler antitez olmayı değil, tez olmayı tercih ettiğimi bilir. Negatif değil pozitif anlamda siyaset yaparım" açıklamasını yaptı.

"Başbakan Erdoğan ile ilişkiniz nasıl?" şeklindeki soruyu cevaplayan Şener, "Kamuoyunun gündemine gelen ve tartışma olan konularda benim izlediğim stilin, partiye çok şey kazandırdığına inanıyorum. Stilimden parti kazanıyorsa ki, kazanıyor. Bundan başbakanımız, bakanlarımız, milletvekilimiz ve teşkilatımız da memnundur. Meclis grubu bunu hissediyor, kabine de illerdeki teşkilatlarımız da hissediyor. Sayın başbakanımızla her gün sabahtan akşama kadar beraberiz" diye konuştu.

"HER MÜLKİYELİ BİRAZ KOMÜNİSTTİR"
Devlet Bakanı Şener, "Baykal sizin CHP'nin içinde olmanız gerektiğini düşünüyor. Bu görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruyu yanıtlarken, "Ben ona cevap verdim. Beni sosyal demokrat olarak görmesinler, 'Her mülkiyeli biraz komünisttir' dedim" şeklinde konuştu. "Önümüzdeki dönemde bir kabine değişikliği olabilir mi?" sorusuna da cevap veren Şener, "Bundan 1 ay öncesine kadar yoğun bir kabine değişikliği tartışması vardı. Bir aydır bu konu rafa kaldırıldı. Bu arada benim kulağıma bir şey gelmiyor. Ama yöntem olarak şunu benimseyebilirsiniz. Eğer değişiklik olmasını istemiyorsanız, bu konuda bir şeyler yazıp çizmeyebilirsiniz" dedi. Samsun-Ceyhan hattı ile ilgili kararnameyi imzalayıp imzalamadığı sorulduğunda ise Şener, söz konusu imzayı atmadığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in bu konuda yaptığı açıklamanın doğru olduğunu dile getirdi. Şener, "BDDK'nın Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile ilgili raporunun basına sızmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum BDDK için bir zafiyet mi?" şeklindeki soru üzerine, "Raporun nerede nasıl sızdığını bilmiyorum. İlgili birimlerde konuyla bilgiler var, nasıl ve nereden sızdığını takip edemedim. Ama BDDK bağımsız bir kuruldur. Konu tamamen benim dışımdadır" diye konuştu.

"Bugün tabanın AK Parti'den memnuniyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine de Şener, "Bugün AK Parti'ye karşı bir oy birikimini sağlayacak parti yok. Bu, anketlerden de ortaya çıkıyor. Şu anda AK Parti güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. AK Parti bugünkü potansiyeli milletvekili seçimleri ile belediye seçimleri arasındaki bir yerde duruyor" açıklamasında bulundu. Şener, "Ekonomide büyüme sürerken esnaf neden yakınıyor?" sorusunu cevaplarken şunları söyledi:
"Esnafla ilgili 2002 ila 2005 yılı arasına baktığımızda, esnafın toplam tüketimi yüzde 74, reel olarak yüzde 20 arttı. 2002 Kasım ile 2005 Ekim'i arasında toplam 113 bin 833 şirket açılmış 19 bin 393 kapanmış, dolayısıyla 97 bin yeni şirket kurulmuş. 2002-2005 arasında Halkbank'tan alınan kredilere baktığımızda, 2002'de 154 milyon YTL, 2005 1 milyar 559 milyon YTL olduğu görülüyor. 10 kat bir artış var. Aynı dönemde faiz yüzde 47'den yüzde 13'e düşmüş. Takibe düşmüş kredi miktarı ise yüzde 3 civarında, daha önce yüzde 25'in üzerindeydi. Dolayısıyla kredi dönüşleri de çok sağlıklı."

Bakan Şener, "Özellikle son 6 ayda partinize yolsuzluk iddiaları yapıştırılmak ve kamuoyunda konuşulur hale getirilmek isteniyor. Partiniz için gelişmeleri bir tehlike olarak görüyor musunuz?" sorusuna da, "AK Parti'nin siyaset anlayışında 3Y 'yoksulluk-yasaklar-yolsuzluk' önemli yer tutar. Bu 3 konuda önemli mesafeler alınmıştır. Anayasa değişiklikleri yapılmıştır. AK Parti gelmeden önce fikir suçlusu olarak hapiste olanlarla şu an ki duruma bakarsanız ciddi değişiklikler olduğunu görürsünüz. 2002 yılında sosyal yardımlar toplam 1 milyar YTL tutarında iken, 2005'te 4.1 milyar YTL düzeyine çıkarak 4 kat artmıştır. Yolsuzluk mücadelede ise önemli mesafeler alınmıştır. Yılların birikim ve alışkanlıkları var. İşte zaman zaman gümrüklerde olaylar oluyor üzerine gidiyoruz. Hükümette yolsuzlukla mücadelede kesin irade mevcut, bilgimize girdiğinde gerektiği şekilde uğraşıyoruz" şeklinde cevap verdi.

KEMAL DERVİŞ'E CEVAP
"Eski Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in, cari açığın Türk ekonomisini tehdit ettiğine ilişkin görüşlerine katılıyor musunuz?" şeklindeki soruya ise Bakan Şener, "Bugün başta Merkez Bankası Başkanı olmak üzere bağımsız kurul başkanları ve ekonomi bürokratları, istisnasız hepsi Türkiye'nin dış ekonomik göstergelerde yeni bir denge noktasına ulaştığını söylüyor. Geleneksel bakış tarzı doğru değildir. Kemal Derviş'in yorumları kendince bir değerlendirme ifade eder" cevabını verdi. Cari açıkla ilgili eleştiriler hatırlatıldığında ise Şener, "Doğu Avrupa ülkeleri AB ile müzakere sürecinde bu durumla karşılaşmışlardır. Sürekli yıllarca, bir iki yıl değil yüksek cari açıklar vermişlerdir. Yunanistan'a, Polonya'ya, Macaristan'a baktığınızda hep bunu görürsünüz. Yıllarca yüzde 8, 9, 10 GSMH'ye göre açık veren ve yıllarca devam eden ülkeler bunlar. AB sürecinde Doğu Avrupa ülkelerinde yaşananlar bugün Türkiye'de de yaşanıyor" diye konuştu. Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1980 ila 2000 arasındaki 20 yılda Türkiye'ye gelen toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımı 10.3 milyar dolar. Sadece 2005 yılında Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı ise 9 milyar 650 milyon dolar. Yani Türkiye'ye 20 yılda giren doğrudan yabancı yatırım bir yılda girmiş vaziyette. Bir şeylerin değiştiğini de görmek lazım. Tamam 22.8 milyar dolar cari açık var ama 2005 yılında Türkiye'ye giren sermaye 44.4 milyar dolardır. Bu sermaye girişinin yüzde 57'si doğrudan yatırım ya da uzun vadeli para. Demek ki 22.8 milyar dolarlık cari açığımız varken, 23 milyar dolar da uzun vadeli ve doğrudan yabancı sermaye girişi var. Ekonomi bürokratlarının da dile getirdiği gibi cari açık konusunda artık yeni bir denge meydana geldi. İlginç bir nokta da reel sektörün görüşmelerimizde kurun düşüklüğünü ifade ederken, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dokunmayın demesidir. Ancak Türkiye'de kurları aşağı çekebilecek tek merci Merkez Bankası'dır. Ama tüm reel sektör derdini anlatırken söylediği bir şey var. 'Evet döviz kuru düşüktür ama Merkez Bankası'nın bağımsızlığına da dokunmamak lazım'. Biz de reel sektör ne istiyorsa onu yapıyoruz. Merkez Bankası'nın bağımsızlığına büyük önem veriyoruz."

Devlet Bakanı Şener, "TL'nin aşırı değerlenmesine önümüzdeki günlerde müdahale edecek misiniz? TL'nin aşırı değerlenmesi bir tehdit mi?" sorusunu yanıtlarken de, "Geçmişte değersiz TL'den şikayet edilirdi, bugün değerli TL'den şikayet ediliyor. İlginç bir dönüşüm yani. Bazıları diyor ya, 'Biz bir şey hissetmedik.' Nasıl hissetmedin kardeşim? Dertlerimizin niteliği bile değişti" diye konuştu. Şener, şöyle devam etti:

"Ekonomi kitaplarında paranın fonksiyonları, mübadele aracı, değer ölçüsü ve servet biriktirme aracı olarak sıralanır. Çocukluğumuzda milyoner denilirdi. Yeni Türk Lirası çıkana kadar milyoner kelimesi hiç kimseyi etkilemez olmuştu. Çünkü en düşük para birimi milyondu. Gayrimenkul satışları dolar, Euro üzerinden yapılıyordu. Birine borç verirken TL üzerinden borç verilmiyordu. Bunun ötesinde TL değer ölçüsü olmaktan çıkmıştı. Bir ay içinde TL ile ifade edilen bir değer, değer olmaktan çıkıyordu. Bankalardaki mevduatlar bile dövize kaymıştı. Servet biriktirme aracı olmaktan da çıkmıştı. 3 fonksiyonunu da kaybetmiş bir para yerine bugün, fonksiyonlarını üzerinde taşıyan bir YTL var. Bir değer ifade edebiliyor, bir mübadele aracı, hem de servet biriktirme aracı. Yabancı Merkez Bankaları YTL üzerinden tahvil ihraç etmeye başladı. Osmanlı tarihini çok okurum, Osmanlı'da şehzadeler padişahlığını ilan ettiğinde 2 şeyi hemen yaptırır. Bir, adına hutbe okutur, ikincisi, adına sikke bastırır. Bu neyin ifadesi? 'Ben varım.' Paranız yoksa 'ben varım' diyemezsiniz. Ülke olarak da 'ben varım' diyemezsiniz. Şimdi Türkiye ülke olarak 'ben varım' diyoruz. Bu önemli değişim ve gelişimdir."

Bakan Şener, "Merkez Bankası'na seçilecek yeni başkan para politikalarında bir değişikliğe gider mi?" sorusu üzerine de, "Yeni Merkez Bankası başkanıyla birlikte yeni bir para politikasının uygulanacağını da sanmıyorum. Merkez Bankası başkanlığı için kime eğilimin olduğunu ben bilmiyorum. Bu konuda son kararı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan verecek" dedi.

En Çok Aranan Haberler