HABER

Bana çocukluğunu anlat, sana nasıl bir yaşlı olacağını söyleyeyim!

Yaşlanmak çoğu kişinin korktuğu, hayatın daha da zorlaştığını düşündüğü bir dönemdir. Yaşlanırken her dönemde yara alarak büyüyen bireylerin tam da bu sebepten dolayı yaşlı sağlığı konusunda bilinçlenmesi büyük önem taşıyor. 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü de buna hizmet eden bir gün olarak değerlendirilmek isteniyor.

 Bana çocukluğunu anlat, sana nasıl bir yaşlı olacağını söyleyeyim!

Yaşamın her döneminin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bireyin yaşlanırken her dönemden yaralar alarak büyüdüğüne dikkat çekiyor. Uzmanlara göre nasıl yaşlanacağımızı, yaşlandığımızda kim olacağımızı ve nasıl hissedeceğimizi çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminde yaşadıklarımız belirliyor.

Birleşmiş Milletler, insanların “yaşlı sağlığı” konusunda bilinçlendirilmesi, yaşlıların sağlık ve sosyal açıdan yaşam standartlarının yükseltilmesine dikkat çekmek amacıyla 1990 yılında aldığı kararla 1 Ekim tarihini Dünya Yaşlılar Günü olarak ilan etti.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, hayatın önemli dönemlerinden biri olan yaşlılık dönemindeki psikolojik değişimleri anlattı.

65'TEN SONRA YAŞLILIK BAŞLIYOR

Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “Psikoloji tarihine baktığımızda; insanın kimlik ve kişilik kavramlarının gelişimi ya da dönüşümü üzerine birçok kuram oluşturulduğunu görürüz. Bu kuramlar insanın doğumundan itibaren fiziksel olarak olgunlaşmasına paralel olarak, psikolojik ve sosyolojik anlamda da bir takım değişim süreçlerinden geçtiğini varsayar. Yaşlılık kavramı da son 100 yılda ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte, yaş sınırı tartışmalı olan bir konu olsa dahi, 65 yaş ve üzeri dönemi ifade etmektedir ve psiko-sosyal gelişim kuramında insanın yaşamındaki son dönemi ifade eder” diye konuştu.

HAYATIMIZDAKİ 8 PSİKOLOJİK DÖNEM

Amerikalı psikanalist Erik Erikson’a göre; insan yaşamı boyunca sekiz psikolojik gelişim döneminden geçtiğini belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “İlk yaş ‘temel güvene karşı güvensizlik duygusu’; 1-3 yaş ‘özerkliğe karşı kuşku ve utanç duygusu; 3-6 yaş ‘girişimciliğe karşı suçluluk duygusu’; 7-11 yaş ‘başarılı olmaya karşı yetersizlik duygusu’; 11-17 yaş ‘kimlik kazanmaya karşı kimlik karmaşası’; 17-30 yaş ‘yakınlığa karşı yalıtılmışlık’; 30-60 yaş ‘üretkenliğe karşı durgunluk’ ve 60 yaş üzeri ise ‘benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk’; bu dönemlere verilen adlardır” dedi.

YAŞLANIRKEN HER DÖNEMDEN YARA ALIYORUZ

Her dönemin adının bize çift kutuplu bir varoluşsal düzlemi ifade ettiğini ifade eden Birincioğlu, “Yani doğduğumuz ilk yılda psikolojimiz ve kimliğimiz ile ilgili gelişen kısım ‘diğer bir kişiye ve dış dünyaya duyduğumuz güven duygusunun’ oluşma aşamasını anlatmak için ‘temel güvene’ karşı ‘temel güvensizlik’ duygusu şeklinde adlandırılmıştır. Çünkü bu dönemde bebek için önemli olan tek şey annenin varlığı ve bakımıdır. Anne varsa, besleyici ise, psikolojik olarak bebeği ile ‘bir’ haldeyse, bebekte ‘güven’ duygusu gelişir. Bu dönemde annenin vefatı, terki, hastalığı, depresyonu veya diğer etmenlerden ötürü bebeğine bakım verememesine dair her koşul, çocuğun ‘temel güven’ duygusunda gelişimsel bir problem yaratacak ve bebek yaşı gelip de bir sonraki psikolojik gelişim sürecine geçiş yapsa bile, bir önceki dönemi yaralı ya da yarım olarak tamamlayacaktır. Her dönem üst üste birikerek sadedi oluşturur. Yani kişi yaşlanırken her dönemden yaralar alarak ya da bütünlük duygusuna hizmet edecek şekilde büyür. Nasıl yaşlanacağımızı, yaşlandığımızda kim olacağımızı ve nasıl hissedeceğimizi şekillendiren şey işte bu bahsettiğimiz dönemlerden kişinin nasıl geçtiğidir. ‘Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk’ adı verilen yaşlılık dönemi, önceki dönemlerde kişinin nasıl bir hayattan damıtılarak geldiğine bağlı olarak değişmektedir” diye konuştu.

YAŞLANMAK, OLGUNLAŞMAKTIR

Yıllar geçtikçe bedenimizin eskidiğini, yıprandığını ve nihayetinde öldüğünü belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, psikolojik olarak yaşlanmaktan kastın olgunlaşmak olduğunu söyledi. “Deneyim kazandıkça zihin; tüm anıları bir bütün haline getirerek kendini, diğerini ve dünyayı anlamlandırmaya çalışır” diyen İnci Birincioğlu, şunları söyledi:

“Böylece birtakım psikolojik şemalar oluşturarak yaşamımızı şekillendiririz. Zihnimizin yaşadığımız deneyimleri anlamlandırırken nasıl bir alışkanlık benimseyeceği önemlidir çünkü insan zihni dikkatini verdiği deneyimleri belleğine kaydetmekte ve ilişkilendirmektedir. Mesela ‘karamsarlık’ şeması olan bir kişi yaşamda karşılaşacağı her türlü engeli bir cezalandırma; karşısına çıkan sürprizleri ise aslında bir sonraki aşamada gelecek olan bir kötülüğün habercisi olarak görebilir. Bir süre sonra karamsarlık beklentisi gerçekten de kişinin yaşamını karartır. Bu karanlığa maruz kalınca da psikolojik savunmalarımız oluşur, kendimizi ya da başkalarını suçlarız, her yeni günden korkarız, depresyona gireriz ya da anksiyetemizin kardiyovasküler sistemimizi çökerterek fiziksel yaşlanmayı hızlandırmasına sebep olabiliriz. Hayatta kalmamızı keyifsiz ve ya imkânsız hale getiren olumsuz şemalar çok erken yaşlardan itibaren oluşmaya başlarlar. Bu süreçte hem genetik mizaç hem de kişinin nasıl yaşam koşullarına doğduğu rol oynamaktadır. Kimisi genç yaşta bacağını kanserden kaybetse bile çeşitli dernek, sunum, kuruluşlar vasıtasıyla diğerlerine umut olmayı seçerken kimisi hayatında belirgin bir zorluk olmamasına rağmen yataktan çıkamayacak kadar depresif bir hale gelebilir. Bunların tümü kişinin zihinsel şemalarıyla ilişkilidir.”

Psikolojik olgunlaşmanın; yaş aldıkça eskiyen bedenimizin getirdiği fiziksel aksaklıklara rağmen, psikolojik olarak edinilen bilginin ‘bilgeliğe’ dönüştürüldüğü bir kabul süreci olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “Kimimiz yaş aldıkça bilgeleşir, sever ve üretirken; kimimiz immatür (çocuksu) kalır ve mutsuz olur, şikâyet eder ve hem kendini hem de çevresini yoracak şekilde umutsuzluğa kapılır. Bu süreç Erikson’un gelişim kuramındaki süreçlerden kişinin nasıl geçtiği ve hangi zihinsel şemaları besleyerek ‘oluşmayı’ tercih ettiği ile ilgilidir” dedi.

HERKESİN İÇİNDEKİ ÇOCUK AYNI DEĞİL

Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, yaşlılık döneminin ruhsal açıdan sağlıklı geçirilmesi için yapılması gerekenleri de şöyle anlattı:

“Altı yaşından sonra yaşımız kaç olursa olsun, hepimizin içinde yaşı hiç değişmeyen üç ana karakter oluşur; içimizdeki çocuk, yetişkin ve ebeveyn yapılarıdır bunlar. Yaşam sadece yaşlılıkta değil, her gelişim evresinde kendine has armağanları ve güçlükleri barındırır. Armağanları kabul ederken ve güçlüklere göğüs gererken bu içimizdeki çocuk, yetişkin ve ebeveyn yapılarına adil davranmak, onları dengede tutmak psikolojik sağlık için en önemli değişkendir. Bu yapıların ihtiyaçlarını karşılayabilmek, yapılar arasında adaleti sağlayabilmek, kendimizi ve diğerini sevebilmek, üretmek ve kabul edebilmek için onları tanımalıyız. Herkesin içindeki çocuk aynı değil, yetişkin de öyle. Senin içindeki çocuk kim, ne ister, yetişkin bu istekleri karşılamak için hangi yollara başvurmayı seçer ya da yetişkinin seçtiği bu yollara senin içindeki ebeveyn ne der?

BÜTÜNSEL SAĞLIK İÇİN ÇABA ŞART

Kendini bilmek için okumak, düşünmek, fikir almak ve vermek gerekir. İçsel bütünlük ve dengeyi sağlamak için hem yalnızlığı öğrenmek hem de diğerleriyle manalı vakitler geçirerek sosyalleşmek gerekir. Ayrıca unutmamak da gerekir ki; ‘ruh – zihin – beden’ bir bütündür. Ruhsal bütünlüğümüzle ilgilenirken hem zihinsel hem de bedensel sağlığımıza özen göstermek için çaba göstermemiz gerekir. Ancak bu ruhsal – zihinsel ve bedensel çabayı gösterenler ve gösterdikleri çaba ölçüsünde anlamlandırabildikleri bir yaşlılık geçirirler.”

En Çok Aranan Haberler