HABER

Bankalar gerçek bankacılık yapabilmeli

ANKARA (İHA) - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, kamu kesiminin mali disiplini sürdürerek finansal konularda fon talebini azaltmasının reel sektör ile bankacılık sektörü arasındaki ilişkilerin sağlıklı yapıya kavuşması için temel kural olduğunu söyledi.

Stratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi (STEAM) tarafından Sheraton Oteli'nde düzenlenen 1. Bankacılık Arenası Reel Sektör Bankacılık İlişkisi konulu konferansın açılışına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doğan Cansızlar, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink ve çok sayıda davetli katıldı. Konferansın açılışında bir konuşma yapan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, en az 10 yıllık gecikmeyle de olsa Türkiye'de yapısal reformların yapılmaya başlandığını, böylece siyaset ile ekonomi arasındaki bağın büyük ölçüde kaldırıldığını ifade etti. Bankacılık sisteminde ciddi bir operasyon gerçekleştirildiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, sektörün eskisine göre daha güçlü hale getirildiğini söyledi. 10 yıl sonra ilk defa üç yıl üst üste büyümenin yaşandığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, bu olumlu sürecin devamını sağlamaları gerektiğini vurguladı.

Bugün bankacılık sisteminin büyüme sürecini sağlıklı bir şekilde destekleyecek hale gelip gelmediği sorusuyla karşı karşıya olduklarını kaydeden Hisarcıklıoğlu, "Toplanan mevduatın yüzde 60'ı hazine kağıtlarına yatırılırken sadece yüzde 40'ı kredi olarak verilmektedir. Verilen kredilerin de yaklaşık yüzde 30'unun bireysel kredilerden oluştuğu dikkate alındığında reel sektörün neredeyse mali sistemin dışında kalarak faaliyet gösterdiği ortaya çıkıyor. Bankalar hala kredi verirken en çok teminata dikkat etmektedir. Yani kredi, firmaya veya projeye değil teminata verilmektedir. Bu yüzden ekonomik katkısı düşük düzeyde kalan işçiler için kredi alınabilirken daha verimli olabilecek projelere finansman bulunamamaktadır" şeklinde konuştu. Sanayide teknolojik yenilemeyi gerçekleştirebilmek için kaynak gerekli olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, bu noktada mali sistemin biran önce çalışmaya başlamasının büyük önem taşıdığını belirtti.

Türkiye'de finans sektörünün gelişmesinin çoğunlukla ülkenin gelişmesine paralel olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, bankacılık üzerinde mali yüklerin makul düzeyde olması gerektiğini, aksi halde sektörün yabancı ülkelere kaydığını ifade etti. "Mali sistem tarafından oluşturulan fonların yüzde 90'ının kamu tarafından toplandığı, banka bilançolarında toplam kredi hacminin iki katı tutarında hazine kağıdı bulunduğu, toplanan mevduatın yarısının bile krediye dönüşmediği bir ülkede ne piyasa ekonomisinden ne de sağlam bir piyasa yapısından söz edilebilir" diyen Hisarcıklıoğlu, bankaların aracılık işlevlerini yerine getirmeleri için önce kamunun mali sistem üzerindeki tahakkümünün ortadan kalkması gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, bunu yapabilmenin ön koşulunun kamuda mali disiplinin sürdürülmesi ve harcama reformu gerçekleştirilerek harcamaların azaltılması olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin en büyük bankasının, dünyanın 50. büyük bankasının onda biri kadar olmadığı bir yapıda sağlıklı bir bankacılık yapılmasının mümkün olmadığını savunan Hisarcıklıoğlu, bankaları birleşmeye teşvik edecek yasal ve vergisel düzenlemelerin yapılmasının önemine işaret etti.

Kamunun azalan borçlanma ihtiyacı ve düşen enflasyon ortamında bankaların karlılıklarını korumaları için asli fonksiyonlarına daha fazla önem vermeleri gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, bu nedenle bankaların reel sektörle daha yakın temas sağlamaları, müşteri sayılarını artırmaları ve sundukları ürünleri genişletmeleri gerektiğini dile getirdi. Bankacılıkta ahlaki zaafiyet kaynağı olan sınırsız devlet garantisinin kalkacak olmasını, doğru bir gelişme olarak gördüklerini kaydeden Hisarcıklıoğlu, bir taraftan bu adım atılırken diğer taraftan kamunun ticari bankacılık faaliyetlerini yürütmeye devam etmesinin bir başka zaafiyet ve haksız rekabet unsuru olarak ortada durduğunu anlattı. Modern devletin sadece kuralı koyan ve denetimi yapan ama doğrudan piyasanın içinde olmayan devlet olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, "Devlet hem kuralı koyan, hem hakem, hem de oyuncu olduğu sürece müreffeh bir toplum, gelişmiş bir ülke olamayız" değerlendirmesinde bulundu.

Hisarcıklıoğlu, hükümetin hem popülizmden uzak durduğunun hem de özelleştirmede kararlı olup olmadığının en güzel göstergesinin kamunun ticari bankacılıktan çekilmesi olacağını söyledi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şener ise son dönemde yaşanan büyümede bankacılık sektöründe tüketici kredilerindeki artışın etkili olduğunu, bu dönemde büyümenin iç taleple desteklendiğinin gözlendiğini söyledi. Bankacılık sektörünün aynı zamanda riski iyi yönetme sanatı olduğunu vurgulayan Şener, artık riskten kaçarak iş hayatında başarılı olmanın mümkün olmadığını ifade etti. Riski yönetmenin, başarılı olmanın temel kuralı haline geldiğine dikkat çeken Şener, Türkiye'de bankacılık sektörünün çok iyi bir şekilde gözetimi ve denetiminin hayati bir konu olduğunu dile getirdi. Yapılan son düzenlemelerle bankacılık sektöründe AB normları ile önemli ölçüde uyum sağlanmış olduğunu belirten Bakan Şener, sektörün daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğunu anlattı. Sağlanan mali disiplin ve enflasyondaki düşme süreci sayesinde istikrarlı büyüme ortamının yakalandığını vurgulayan Şener, bu sürecin devamının, reel sektör-bankacılık sektörü ilişkisinin sağlıklı yürütülmesine bağlı olduğunu kaydetti.

Bankacılık sektörünün tam rekabet şartlarına kavuşması için atılması gereken adımlar bulunduğunu hatırlatan Şener, bankaların kurumsal yükümlülüklerinden kaçmak için yurtdışında örgütlenme eğilimine girmemesi gerektiğini söyledi. Şener bu eğilimin bankalar arasında haksız rekabete yol açabileceğini belirtti. Aracılık maliyetlerinin yüksekliğinin, reel sektörün maliyetlerini de artırdığına işaret eden Şener, aracılık maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini vurguladı. Hükümetin mevduat sigortası primlerini düşürdüğünü, bankacılık işlemlerinde damga vergisi kaldırdığını anlatan Şener, önümüzdeki dönemde banka ve sigorta muameleleri vergisini de aşamalı olarak indirmeyi gündeme alabileceklerini kaydetti.

Finansman sektörünün batı ülkeleri standartlarına yükseltilmesi, güçlü sermaye yapısına sahip olması için Bankacılık Kanunu hazırlıklarının da sürdüğüne dikkat çeken Şener, sektörün reel sektöre katkılarının yanında reel sektörün de bankacılık sektörüne katkıları bulunduğunu hatırlattı. Şener, bu iki sektörün birbirini besleyen bir yapıya sahip olduklarını dile getirdi.

Üç kesime önemli görevler düştüğünü anlatan Şener, kamu kesiminin mali disiplini sürdürerek finansman konusunda fon talebini azaltmasının, bankacılık sektörü ve reel sektör arasındaki ilişkilerin sağlıklı yapıya kavuşması için temel kural olduğunu vurguladı. Bankacılık sektörünün reel sektöre daha fazla fon aktarma yönünde çaba göstermesini beklediklerini anlatan Şener, reel sektöre fon ve kaynak aktarının daha geniş boyutta düşünülmesi gerektiğini bildirdi. Yatırım ve işletme kredilerine ağırlık verilmesi gerektiğini kaydeden Şener, daha karlı olan yatırımların teminat sorunları yüzünden finans imkanlarından mahrum kaldığını hatırlattı. Şener reel sektörün de yatırım, üretim ve bunlarla ilgili finansman konularını iyi yönetişim ilkeleri çerçevesinde ele almalarını beklediklerini söyledi.

En Çok Aranan Haberler