Gaziantep, Adana, Hatay, Mersin ve Osmaniye baro başkanları, yaptıkları ortak basın açıklaması ile ’İç Güvenlik Paketi’ne tepki gösterdiler.Gaziantep Baro Başkanı Bektaş Şarklı, Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez, Mersin Baro Başkanı Alpay Antmen ve Osmaniye Baro Başkanı Dilem Aksoy, kamuoyunda ’İç Güvenlik Paketi’ olarak anılan yasa tasarısı ile ilgili ortak basın açıklaması düzenledi. Yapılan yazılı açıklamada, "Hükümet tarafından hazırlanan İç Güvenlik Paketi TBMM ‘ye sunulurken, Başbakan Ahmet Davutoğlu bu paket ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hedeflendiğini açıklamıştır. Bu paket ile Gezi olaylarında yükselen toplumsal muhalefetin sesinin kısılması, farklı düşünenlerin baskı, şiddet ve yıldırma ile sindirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yerine totaliter anlayışın hakim olduğu, Anayasa ve AİHS‘de güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ortadan kaldırılarak, idare-kolluğa verilen sınırsız ve denetimsiz yetkilerle faili meçhul cinayetlerin, gözaltında kayıpların ve yargısız infazların yeniden ülke gündemine girerek sıradan bir olay haline getirilmek istendiği, demokrasi ve hukuk devleti iddiasında olan bir ülkede olağanüstü dönemlere özgü düzenlemeler ile evrensel normlardan uzaklaşılarak polis-istihbarat vesayeti hakim kılınarak, parti-devlet sürecinin tamamlanması amaçlanmıştır. Düzenlemeye bakıldığında adli soruşturmada yetki Cumhuriyet Savcısında iken ve Cumhuriyet Savcısı adli soruşturmanın amiri konumunda iken, gözaltına alma kararında yetkinin Cumhuriyet Savcısından alınarak kolluğa verilmesi, bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda kolluğun 48 saat gözaltı uygulaması yapması, kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı bakımından önemli sorunların yaşanmasına neden olacaktır. Ayrıca, 5442 Sayılı İl İdare Yasası yapılacak değişikliklerle mülki idare amirlerine ’suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması’ şeklinde verilen yetkilerle kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve Anayasa’nın 9. maddesi düzenlenen yargı yetkisine açıkça aykırılık oluşturmuştur. Önleyici kolluk faaliyeti suç öncesi aşamaya ait olup, suçun işlenmesini önlemeyi amaçlamıştır. Suç işlendikten sonra soruşturma evresi adli makamlar tarafından yürütülüp yönetilmektedir. Mülki amirler, böylelikle suç unsuru belirleme ve suç yaratma yetkisine sahip olacaklardır, ki bu durum ’suç ve cezalarda kanunilik ilkesine’ aykırılık teşkil edecektir. Kişilerin üst, eşya ve araçlarının aranmasına dair tedbirlerin uygulanmasında yargıç kararı olmaksızın kolluğun keyfiyetine bırakılması da son derece tehlikeli bir düzenlemedir. Aynı husus koruma altına alma ve yakalama gibi tedbirler için de geçerlidir. 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu’nun 16. maddesinde yer alan polisin zor ve silah kullanma yetkisini daha da arttıran bu düzenlemelerle polise tanınan yetki sınırsız hale gelecek, polis keyfiyeti, orantısız güç kullanımı meşruluk kazanacaktır" denildi.Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde demir bilye ve sapan bulundurulması ve taşınması yasak olan maddelerin kapsamına alınarak, 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası getirildiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:"Toplumsal gösterilerde birey-yurttaş kolluğun orantısız güç kullanımına, TOMA, biber gazı, tazyikli suya maruz kalmaktadır. 2559 Sayılı Polis Vakife ve Selâhiyet Yasası’na yapılan ekleme ile basınçlı veya boyalı su kullanabilme olanağı kolluğa tanınmaktadır. Böylelikle birey-yurttaş daha da aşağılanarak, itibarsızlaştırılacaktır. Yargı denetimi olmaksızın Emniyet Genel Müdürlüğü’nün veya İstihbarat Daire Başkanının yazılı emriyle Telekominikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespit edilip, dinlenme yetkisinin getirilmesi de sakıncalı olup, zaten tartışmalı olan ve sürekli yakınılan bu durumun sıradanlaşmasına neden olacaktır. Bölge baro başkanları olarak temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan, Anayasa, AİHS ve evrensel normlara aykırı olan, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, hukuk devletini askıya alıp parti-devlet, polis devletini yasal hale getiren bu düzenlemelere karşıyız. İç Güvenlik Paketi’nin yasalaşmaması gerekir. TBMM’nin gündeminden derhal geri çekilmelidir. Siyasi iktidar hukuk tanımazlığına artık bir son vermelidir. Hukuku sözde değil, özde içselleştirmelidir. İnsanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kullanmasına ket vuracak düzenlemelere değil, demokrasi ve insan hakları standartlarını yükseltecek uygulamalara ihtiyacımız bulunmaktadır. Avukatlık Yasası’nın 76. ve 95. maddelerinin barolara verdiği yetki ve göreve dayanarak bu açıklamayı yapmamız vicdani bir sorumluluktur. Anılan bu paketin yasalaşmaması için her türlü mücadelenin içinde olacağımızın bilinmesini kamuoyunun takdirine saygıyla sunarız."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz