Mesud Barzani’nin referandumu, 1 Mart tezkeresiyle ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün kendisini arayarak “TBMM 1 Mart tezkeresini reddetmekle tarihin önüne çıkardığı Irak’ın kaderine onbinlerce askerle fiilen müdahale etme imkânını reddetmiş oldu. TBMM üyelerinin bir kısmı bu zor kararda oylarını MGK’nın yaklaşımına istinat ettirmiştir. Bu sebeple, aradan on beş sene geçtiğine göre, mevcudiyetinin temeli böyle hayati bir kararı yönlendirmek olan MGK’nın bu konudaki 31 Ocak 2003 tarihli birinci toplantı müzakerelerinin açıklanmasına imkân verecek bir hukuki düzenlemenin yapılması bugün alınacak salim kararlar için de faydalı olacaktır kanaatindeyim" dediğini aktaran Abdulkadir Selvi, şöyle devam etti:
"Geldiğimiz noktada bütün sorumluluk 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinde gibi bir iddia içerisinde değilim. Fakat bir grup, 'Bugün Ortadoğu’da Kürtler, İsrail’den sonra ABD’nin ikinci müttefiki konumuna geldiyse bunda bizim 1 Mart tezkeresini reddetmekle girdiğimiz sürecin payı büyük' tezini dillendirmeye başladı. O nedenle Vecdi Gönül’ün çağrısını anlamlı buluyorum."
ABD'nin, tezkerenin geçmemesinden TSK’yı sorumlu tuttuğunu belirten Selvi, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün “Evet, Paul Wolfowitz benim baskı yapmamı istedi. Ancak ben yapmadım” dediğini de yazdı.
"1 Mart 2003 günü TBMM'de reddedilen tezkereyle ilgili hüsrana uğradık" diyen George Bush'tan sonra, dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de koruşmuştu. Gül, "Saçlarım o dönem ağardı, uyku uyumuyordum" demişti.
Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi'nin '1 Mart tutanakları açıklansın çağrısı' başlıklı yazısı şöyle:
Barzani’nin bağımsızlık referandumu, 1 Mart tezkeresiyle ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
‘ABD’nin Kürt planında üçüncü aşama’ başlıklı yazımın çıktığı gün eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül aradı. 1 Mart tezkeresinin çıktığı dönemde Milli Savunma Bakanı olan Vecdi Gönül, 1 Mart tezkeresinin görüşüldüğü MGK toplantısının tutanaklarının açıklanmasını talep ediyor.
1 Mart tezkeresinin görüşmeleri öncesinde 31 Ocak ve 28 Şubat tarihlerinde olmak üzere iki MGK toplantısı yapılıyor. Gönül, asıl müzakerenin 31 Ocak tarihli toplantıda yapıldığını belirtiyor.
“TBMM 1 Mart tezkeresini reddetmekle tarihin önüne çıkardığı Irak’ın kaderine onbinlerce askerle fiilen müdahale etme imkânını reddetmiş oldu. TBMM üyelerinin bir kısmı bu zor kararda oylarını MGK’nın yaklaşımına istinat ettirmiştir.
Bu sebeple, aradan on beş sene geçtiğine göre, mevcudiyetinin temeli böyle hayati bir kararı yönlendirmek olan MGK’nın bu konudaki 31 Ocak 2003 tarihli birinci toplantı müzakerelerinin açıklanmasına imkân verecek bir hukuki düzenlemenin yapılması bugün alınacak salim kararlar için de faydalı olacaktır kanaatindeyim. Zira bugün karar yetkisinde olan saygıdeğer zevatın hiçbirisi o gün MGK üyesi değildi” diyor.
Geldiğimiz noktada bütün sorumluluk 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinde gibi bir iddia içerisinde değilim. Fakat bir grup, “Bugün Ortadoğu’da Kürtler, İsrail’den sonra ABD’nin ikinci müttefiki konumuna geldiyse bunda bizim 1 Mart tezkeresini reddetmekle girdiğimiz sürecin payı büyük” tezini dillendirmeye başladı. O nedenle Vecdi Gönül’ün çağrısını anlamlı buluyorum.
MGK Kanunu’nun 10. maddesinde, ‘Tutanaklar ve görüşmeler açıklanamaz ve yayınlanamaz’ hükmü yer alıyor. Ancak devamında ise, “Kararlar Milli Güvenlik Kurulu’nun vereceği karara göre açıklanabilir veya yayınlanabilir” diye açık kapı bırakılıyor. Bu arada bir adım ileri gidip, 1 Mart tezkeresinin görüşüldüğü TBMM’deki oturumun tutanaklarının açıklanmasını öneriyorum. Üzerinden 10 yıllık süre geçtiğine ve yasal bir kısıtlama kalmadığına göre, tutanaklar açıklansın, kimin neyi savunduğu anlaşılsın.
1 MART’TA ROLLER
Demirel’in dediği gibi, “tarihten husumet çıkarma” peşinde değilim. Sadece sınırımızda bağımsız bir Kürt devleti kurulurken, şahısların ve kurumların pozisyonlarının doğru yazılması gerektiğine inanıyorum.
1 Mart tezkeresi AK Parti iktidarının ilk uluslararası sınavıydı. Seçimlere girmesi engellenen Erdoğan AK Parti Genel Başkanı, başbakan ise Abdullah Gül’dü. Erdoğan tezkerenin kabul edilmesinden yanaydı. “Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı” demişti.
Abdullah Gül ise, tezkerenin Bakanlar Kurulu’ndan Meclis’e sevk edilmesini sağladı. Ancak Meclis’ten geçmesi yönünde etkili olmadı. MGK kararı çıkararak, AK Parti grubunu ikna etme çabası yeterli olmadı.
ABD, tezkerenin geçmemesinden TSK’yı sorumlu tuttu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, “Evet, Paul Wolfowitz benim baskı yapmamı istedi. Ancak ben yapmadım” dedi.
KÜRTLERE ÖZEN GÖSTERİLMELİ
ABD’nin Irak ve Suriye planları dikkate alınmadan, faturanın Türkiye’ye kesilmesi haksızlık olur. Devletin bekası söz konusu olduğunda elbette ki yaptırımlar dahil olmak üzere birtakım önlemler alınacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duruşunu önemsemekle birlikte birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
1- Barzani’nin bağımsızlık referandumu Irak, Suriye, Türkiye ve İran’daki Kürtlerde ortak bir payda oluşturdu.
2- Bağımsızlık referandumuna karşı çıkarken işi “Kürt düşmanlığı”na götürecek söylemlerden kaçınmak gerekiyor.
3- AK Parti, ciddi bir Kürt seçmene sahip. Barzani’ye gösterilen tepkinin dozu kaçarsa, muhafazakâr Kürtleri Hüda Par’a, seküler Kürtleri HDP’ye kaptırabilir. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde aman dikkat.
Şimdiye kadar referandumu tartıştık, bundan sonra bağımsızlık ilan edilecek mi edilmeyecek mi onu konuşacağız. Demem o ki, bugünkü noktaya bir günde gelinmedi.