Koronavirüs enfeksiyonunda hastaların üçte ikisinde baş ağrısı yakınması olduğuna işaret eden Dünya Baş Ağrısı Derneği Komite Direktörü, Nöroloji Algoloji ve Vasküler Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz, bu amaçla migren hastalarındaki Kovid riskine dair bir çalışma gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’nin dört büyük tıp fakültesinin nöroloji ve algoloji kliniklerinden akademisyenlerle gerçekleştirdikleri çalışmanın geçtiğimiz günlerde dünyanın en saygın tıp dergilerinden Amerikan Baş Ağrısı Derneği’ne ait Headache dergisinde yayınlandığını anlatan Prof. Dr. Uludüz, çalışmayı İstanbul Tıp Fakültesi, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji ve Algoloji Bölümü’nden bir ekiple yürüttüklerini ve 4 bine yakın hastanın çalışmaya dahil edildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Uludüz, “Kovid’de görülen bu baş ağrısı sıklığından dolayı migreni ya da gerilim tipi baş ağrısı olan hastalarımız, migren atağı mı yoksa Kovid mi oldum diye panik yaşadılar. Bir diğeri de ‘Migrenim var acaba ben Kovid açısından risk taşıyor muyum?’ sorusuydu. Çalışmada özellikle migren hastalarında eşlik eden diğer hastalıkların varlığının, Kovid için bir risk oluşturup oluşturmadığı incelendi ve dünyada yapılmış diğer çalışmalarla karşılaştırıldı. Yaklaşık 4 bin hasta üzerinde yapılan çalışma bize şunu gösterdi. Migrene alerjik astım veya alerjik hastalıklar eşlik ettiğinde risk daha düşük. Ancak tansiyon, kalp, KOAH gibi daha ciddi bir akciğer hastalığı migrene eşlik ediyorsa ve erkek hastaysanız Kovid’e yakalanma riski yükseliyor. Çünkü Kovid ile bu hastalıklar aynı yolu kullanıyor. Virüs, ACE 2 dediğimiz reseptöre bağlanıyor. ACE 2 migrenlilerde de dolaylı olarak damarlarda genişleme yaptığı için migren ataklarını artıran bir reseptör zaten. Aslında ikisi de aynı yoldan gittiği için, migren atakları olan hastalarda ACE 2 reseptörleriyle birlikte bu virüse yakalanma riski artıyor. Ancak migren tek başına risk teşkil etmiyor. Ama beraberinde eşlik eden hastalıklar risk oluşturuyor” dedi.
Kovid-19’dan kadınlardan çok erkeklerin daha ağır etkilendiğine de işaret eden Prof. Dr. Uludüz, “Kovid’de baş ağrısı erkekleri daha çok tutuyor. Hele ki çocuk ve gençlerde ön planda baş ağrısı var. Yani çocuklar size daha önce hiç yaşamadıkları bir baş ağrısı ile geliyorsa mutlaka Korona enfeksiyonunu düşünmek lazım” diye konuştu.
Kovid’de görülen baş ağrısının migren ya da gerilim tipi baş ağrısından farklı olduğunu da anlatan Prof. Dr. Uludüz, şunları söyledi:
“Ağrı, bütün başı tutuyor, ağırlık hissi oluşturuyor, gözlere kadar vuruyor ve ağrı kesici ile geçmiyor, uykuyu dahi etkileyen bir baş ağrısıdır. Yani daha önce yaşamadığınız şiddette bir baş ağrısı yaşarsınız. Özellikle genç ve çocuklarda bunu önemsemek gerekiyor. Kovid baş ağrısı migrenden daha farklıdır. Çift taraflı, bütün başı tutan, ağrı kesiciye rağmen azalmayan, dirençli bir ağrıdır. 72 saatten uzun sürer, bazen günlerce devam eder, günler içinde şiddeti artabilir. Kafada bir sersemlik hissi uyandırır. Migrende ise zonklayıcı bir ağrı vardır, 72 saatten kısa sürer, tek taraflıdır ve ağrı kesicilerle genelde yanıt alınır. Kovid’de ayrıca baş ağrısı ile birlikte koku kaybı çok sık görülüyor. Çünkü benzer sinirler, yan yana giden sinirleri tuttuğu için, trigeminal sinir dediğimiz ağrı sinirini tuttuğu anda, yanındaki koku siniri de etkileniyor ve koku kaybı da bu hastalarda sıkça görülüyor.
Beyin kanamasına işaret eden ağrıların da çok şiddetli ağrılar olduğunu ancak Kovid baş ağrısının bununla karıştırılmaması gerektiğini de söyleyen Prof. Dr. Uludüz, “Beyin kanaması mı geçiriyorum, Koronavirüs mü oldum diye düşünülebilir. Beyin kanamasındaki baş ağrısı, hayatınızın en şiddetli baş ağrısıdır. Kişi kafasını duvarlara vurmak ister o derece şiddetlidir. Aniden ortaya çıkar ve devam ederse şuuru etkiler. Oysa koronavirüs enfeksiyonunda şuur çok fazla etkilenmez. Ağrı başlar, hafif hafif şiddetlenerek gider ve günlerce sürer. Ama eşlik eden bir şuur kaybı ya da tansiyonda bir değişikliğe yol açmaz, baş ağrısına sıklıkla koku- tat kaybı da eşlik eder. Genellikle iki taraflıdır. Oysa beyin kanamasında kanama ne taraftaysa o tarafta şiddetli ağrı hissedilir. Ama şunu da unutmayalım, koronavirüs, beyin kanaması veya beyin damarlarında tıkanıklık (pıhtı) ile de karşımıza gelebiliyor. O nedenle her halükarda, daha önce hiç yaşanmayan şiddette bir baş ağrısı yaşanıyorsa, mutlaka bir acile ya da hekime gitmek gerekir” dedi.
Geçirilmiş Kovid enfeksiyonunun özellikle akciğerde bıraktığı hasara bağlı olarak beynin oksijenlenmesini de olumsuz etkilediğine ve bunun da kognitif (bilişsel) bozukluklara yol açtığına işaret eden Prof. Dr. Uludüz, “Bu hastaları iki grupta ele alıyoruz. Özellikle hastalığı şiddetli geçiren, yoğun bakımda ya da hastanede yatmak zorunda kalan kişilerde, akciğer kapasitesi olumsuz etkileniyor. Bu da akciğerde belli oranda kalıcı lezyonlara neden olabiliyor. Akciğerdeki bu lezyonlar oksijen kapasitesini azaltır ve oksijen satürasyonu yüzde 70’lere düşer. Bu durum beyne giden oksijeni de azaltacağı için, beynin oksijensiz kalmaya en hassas bölgesi olan hafıza bölgesinde bir süre sonra buna bağlı beyin hücrelerinde kayıplar yaşanır. Bu nedenle Kovid geçirmiş hastalarda demans benzeri unutkanlık ortaya çıkıyor. Hastaların bir kısmında, haftalar ya da aylar sonra dahi unutkanlık, konsantrasyon problemleri, sinirlilik, eşyaların yerini bulamama, tekrar tekrar aynı soruları sorma dediğimiz bilişsel bozukluklar görülebiliyor. Beyinde sislenme dediğimiz, aslında ‘Kovid beyni’ dediğimiz bu tablolar uzun vadeli de sorunlara yol açabilecek gibi görünüyor” diye konuştu.
Asemptomatik ya da semptomatik farketmez, akciğerlerinde lezyon ile hastalığı geçirenlerde unutkanlık şikayeti gelişirse mutlaka bir nöroloğa görünmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Derya Uludüz, şu uyarılarla sözlerini noktaladı:
“Çocuklar da genellikle asemptomatik ya da hafif geçiriyorlar. Ama bu çocukların hafif geçirmelerine rağmen, tesadüfi çekilmiş MR’larında bile lezyonlar görülebiliyor ve bu çocukların da bir süre sonra IQ’larında 8,5 puana varan düşüşler gözlenmiş. Çocukların beyni gelişme dönemindedir. Bu dönemde IQ’ları etkileniyorsa, uzun vadede daha büyük hafıza problemleriyle karşılaşabilirler. Tabii ki hastalığı geçiren her çocuk veya genç bunu yaşayacak anlamına gelmiyor bu. Ama çocuk ya da büyük hiç fark etmiyor, çok düşük bir ihtimal de olsa uyanık olmak lazım. Hastalığı geçirmiş bir kişide eskisine göre hafızada olumsuz etkilenme varsa, çocuklarda öğrenme güçlüğü, derslerinde gerileme, aynı soruları daha sık sormaya başlama, algılamasında olumsuz bir etkilenme fark edilirse mutlaka bir nöroloğa gitmekte fayda var. Korkarız ki önümüzdeki yıllarda, unutkanlık-demans vakaları açısında Kovid’e bağlı böyle bir dalga yaşanabilir. Çünkü gerçekten sessiz olan bu lezyonlar akciğerde bir sekel bırakırsa, beynin yetersiz oksijenlenmesine bağlı uzun vadeli konsantrasyon bozuklukları, dikkat eksiklikleri ve unutkanlık ile giden bir seyir bizi bekliyor gibi görünüyor.”
(DHA)