Kadın hakları ve fırsat eşitliği konuları son yılların en tartışmalı konularından birisi. Bir kadın saçını kızıla boyadığı için bile katledilebiliyor. Tecavüz ve cinayet vakaları gündemin neredeyse değişmez maddesi haline geldi ancak bütün bunlara rağmen kadınlar bilimde, sanatta ve sporda ülkemiz için gurur kaynağı olmaya devam ediyor.
Türkiye’de kadınların sosyal hayata katılımı aslında çok yeni bir olay değil. 1843 yılında tıbbiye mekteplerinde kadınların ebelik eğitimi alınması sağlanmış, Tanzimat Dönemi boyunca da özellikle eğitim ve çalışma dünyası alanında kadınların sosyal hayata katılımı ile ilgili çalışmalar devam etmişti. 1913 yılında kadınlar ilk defa devlet memurluğu ve ticaret yapmaya başladı, 1922 yılına gelindiğinde ilk defa 7 kadın tıp eğitimi almaya başladı. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte kadınlar artık daha görünür olmaya başladı. Genç cumhuriyetin ilk atılımları özellikle de 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve 1926 yılında çıkarılan Türk Medeni Kanunu kadınların hem sosyal hayata katılımı hem de eşit haklar elde etmesi açısından atılan en önemli adımlardı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kadın-erkek karma bir şekilde laik bir eğitim almaya başladı (o zamanlar dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye'de de zorunlu din dersi diye bir şey yoktu). Türk Medeni Kanunu ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanma hakkına dair düzenlemeler kaldırıldı, kadınlar boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkını elde etti.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarının en önemli kazanımları kadın erkek eşitliği üzerineydi. Artık eğitimde, çalışma hayatında ve sosyal hayatta kadınlar hem daha görünür olmuştu hem de daha çok söz hakkına sahipti.
5 Aralık 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasına dair yasa onaylandığında Fransa, İtalya, İsviçre gibi birçok Avrupa ülkesinde kadınların seçme ve seçilme hakkı bulunmuyordu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın hakları konusunda dünyada en ileri ülkelerden biriyken son yıllarda bu konuda tekrar geriye düştük. Kadın erkek eşitliği konusu ülkenin en üst düzey yöneticileri tarafından olumsuz yönüyle tartışmaya açılan bir konu haline geldi. Dahası kadın cinayetleri ve tecavüz vakaları tarihte hiç görülmediği düzeylere ulaştı. Umut Vakfı’nın yaptığı araştırmaya göre 2015 yılında 309 vaka silahlı olmak üzere toplam 413 kadın cinayeti işlendi, 2016 yılında ise kadın cinayetlerinin ivmesi artarak devam ediyor.
Hükümet ve cumhurbaşkanlığı tarafında ise kadın-erkek eşitliği ve kadın hakları konusunda verilen demeçler ne yazık ki hiç de iç açıcı değil. Şu anda cumhurbaşkanlığı yapan, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Hopa’daki olayları protesto eden göstericiler arasında yer alan Dilşat Aktaş’tan “kadın mıdır kız mıdır bilmem” Sözleriyle bahsetmesi çok büyük tepkilere yol açmıştı. Yine cumhurbaşkanı “kadın ve erkek eşitliği fıtrata ters” Şeklinde kadın erkek eşitliğine bakışını iletmişti. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kürtaj tartışmalarıyla ilgili olarak “çocuk neden ölüyor; anasının suçunu neden çeksin; anası kendisini öldürsün” sözleri unutulmayan açıklamalar arasında yer alıyor. Yine kürtaj tartışmaları sırasında Recep Tayyip Erdoğan “her kürtaj bir Uludere’dir” diyerek tartışma yaratmıştı. Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ise kadınların çalışma hayatına katılımına farklı bir boyuttan bakarak Mart 2009’da işsizliğin nedeninin kriz dönemlerinde iş arayan kadınlar olduğunu iletmişti.
Üst düzey devlet yöneticilerinin ve siyasilerin bile son 10 yılda kadın erkek eşitliğine bakışının değiştiği, kadın cinayetlerinin, tecavüz ve taciz vakalarının bu derece arttığı bir dönemde kadınlar yine de başarılı olmaya devam etti. İşte sanatta, sporda ve bilim alanında göğsümüzü kabartan, kadın erkek eşitliğine olan inancımızı arttıran kadınlar.
Genç Mucit Canan Dağdeviren
Fizik Mühendisi Canan Dağdeviren henüz 31 yaşında olmasına rağmen şimdiden yaptıklarıyla göz dolduruyor. Canan Dağdeviren, Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi Üyeliği’ne seçilen ilk Türk olma başarısını gösterdi. Henüz 28 yaşındayken kalp atışlarını elektriğe çevirerek kalp pillerinin ömrünü uzatan çip ile Illinois İnovasyon Ödülü’nü kazandı. Nanoteknoloji ve malzeme bilimi alanındaki çalışmalarıyla MIT Technology Rewiev’in her yıl derlediği ‘35 yaş altı mucitler’ listesine de girdi. Kendisi daha önce Forbes dergisinin ’30 yaşından küçük 30 bilim insanı’ listesine de girmişti. Giyilebilir elektronik aletler üzerine çalışan Dağdeviren, dövme gibi vücuda yapıştırlabilen ve deri kanserini teşhis edebilen bir alet de tasarladı.
NASA Projesine Katılan İlayda Şamilgil
İlayda Şamilgil daha önce TÜBİTAK tarafından reddedilen projesinin yurt dışında ödül almasıyla gündeme gelmişti. TÜBİTAK’ın reddettiği proje bir sıvının içerisinde ne kadar su olduğunu mıknatıs ile tespit etmeye yarıyordu, İlayda Şamlıgil bu projeyle ‘Nobel Fizik Ödülü’ne Doğru İlk Adım’ adlı yarışmada birinci olmuştu. Daha sonra ABD’nin Cornell Üniversitesi’nde eğitim almaya başlayan İlayda Şamlıgil, eğitimi devam ederken NASA’nın Mars’a gönderilecek roketlerle ilgili projesi için seçilen 30 kişiden birisi oldu. İlayda bu şekilde devam ederse adını daha çok duyacağız.
Mustang Filmi ile Oscar’a Aday Olan Deniz Gamze Ergüven
Deniz Gamze Ergüven’in filmi Mustang, Türk bir yönetmen tarafından çekilen, Türkiye’de çekilen ve tamamen Türk oyuncuların oynadığı bir film olmasına rağmen Oscar adaylığını Fransa adına kazanmıştı. Ergüven, filmiyle uluslararası arenada birçok festivalde gösterim şansı bulmuş ve Darren Aronofsky, M. Night Shamalayan gibi birçok ünlü yönetmenin övgüsünü kazanmıştı. Övgüler sadece Deniz Gamze Ergüven’e değil filmin başrollerinde oynayan 5 genç kadın oyuncuya da gitti. Kadınların muhafazakâr bir taşra kasabasında yaşadıklarını konu edinen filmi ile Deniz Gamze Ergüven, 2015 yılının en başarılı kadınlarından birisi oldu.
Hayatı Belgesele Konu Olan Karsu Dönmez
1990 Amsterdam doğumlu Karsu Dönmez, henüz 16 yaşındayken ailesinin restoranında hem piyano çalıp şarkı söylüyor hem de garsonluk yapıyordu. Bu dönemde kendisini dinlemeye gelen belgeselci Mercedes Stalenhoef tarafından keşfedildi. Stalenhoef, Karsu Dönmez’in aile restoranında piyano çalarak başlayan ve New York’taki dünyaca ünlü Carnegie Hall’de sahne almasına kadar uzanan müzik kariyerini belgeselleştirdi. Karsu Dönmez daha sonra da Carnegie Hall’de sahne aldı ve adından sıkça söz ettirmeye devam ediyor.
Pink Floyd’u Klasik Piyano ile Yorumlayan Piyanist Ayşedeniz Gökçin
1988 doğumlu klasik piyanist Ayşedeniz Gökçin, Royal Academy of Music’den mezun oldu. Ayşedeniz Gökçin’in repertuarında Listz ve Rachmaninof gibi ünlü klasik müzisyenler bulunuyor. Adından ilk söz ettirmesi ise Listz tarzı ile Pink Floyd şarkılarını yorumladığı ‘Pink Floyd Listzified’ oldu. Bu albümüyle dünyada ses getiren Ayşedeniz Gökçin, daha sonra 2015 yılında Nirvana Project albümü ile rock şarkılarını, klasik piyano ile yorumlamaya devam etti.
Ayşedniz Gezi Parkı Eylemleri sırasında eylemlere destek amaçlı Pink Floyd - The Wall yorumuna bir de video çekmişti.
KPSS Sorusuna da Konu Olan Tenisçimiz Çağla Büyükakçay
Yıllar boyunca tenisçi deyince aklına yalnızca Hülya Avşar gelen bir halkın içinden çıkan birisi olarak Çağla Büyükakçay’ın başarısı gerçekten muazzam. Roland Garros’ta adını ikinci tura yazdıran Çağla Büyükakçay, bu alandaki en büyük başarımızı elde etti. Şu anda kendisi ana tabloda 85. Sırada ve inanıyoruz ki daha da yukarılarda ismini göreceğiz.
Grand Slam Ana Tabloda Oynayan İlk Kadın Tenisçi İpek Soylu
20 yaşındaki İpek Soylu, Roland Garros 2016’da 2. Tura yükselen bir diğer tenisçimiz oldu. İpek Soylu, daha önce Grand Slam ana tabloda oynayan ilk kadın tenisçimiz olmuştu. Bir diğer başarısı ise ABD Açık Tenis Turnuvası’nda genç çift kadınlarda Türkiye’ye ilk Grand Slam şampiyonluğunu getirmesiydi. Henüz çok genç olan İpek Soylu’nun önümüzdeki yıllarda adından daha da sık söz ettireceğini öngörmek zor değil.
Rekortmen Yüzücü Viktoria Zeynep Güneş
Aslen Ukraynalı olan Viktoria Zeynep Güneş, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin ardından Türkiye’ye geldi. Kadınlar 100 ve 200 metre kurbağalama ve 100 ve 200 metre karışık dallarında olimpiyat A barajını geçerek, bu alanda Türkiye olimpiyat tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Tarihte 2 dakika 20 saniyenin altına inebilen üçüncü kadın yüzücü olan Güneş, 2015 yılında yapılan final yarışlarında dünya gençler rekorunu kırdı. Bu başarılarının sayesinde FINA tarafından şampiyonanın en başarılı kadın yüzücüsü seçildi. IOC’den beklenen özel izin çıktı, 2016 Rio Olimpiyatlarında ülkemiz adına yarışabilecek. Türkiye’yi olimpiyatlarda başarı ile temsil edeceğine inanıyoruz.
Olimpiyatlardaki En Genç Temsilcimiz Tutya Yılmaz
17 yaşındaki genç artistik jimnastikçi Tutya Yılmaz, 2016 Rio Olimpiyatlarında yarışacak en genç sporcumuz olacak. 2015 yılında Bakü’de düzenlenen Avrupa Oyunlarında finale de kalmış olan genç sporcu 2016’daki en büyük altın madalya umutlarımızdan birisi.
Başarılı Eskrimci İrem Karamete
1984 yılında yani tam 32 yıl önce davet usulüyle yarışmacıların çağrıldığı Los Angeles Olimpiyatları'na katılan Türk eskrimcilerden bu yana ilk defa İrem Karamete eskrim alanında Rio Olimpiyatlarından bizi temsil edecek. Başarısını daha iyi anlatabilmek için şöyle diyelim, artık olimpiyatlarda kota uygulaması var ve İrem Karamete oyunlara kota uygulaması getirilmesinden itibaren bu başarıyı gösteren ilk sporcumuz oldu. Bu 93 yıllık olimpiyat tarihimizde bir ilk olarak tarihe geçti. İrem, bu başarıyı Prag’da yapılan Avrupa eleme müsabakalarında ilk ikiye kalarak gerçekleştirdi.
Şampiyon tekvandocu İrem Yaman
İrem Yaman, İsviçre’nin Montrö kentinde düzenlenen 22. Avrupa tekvando Şampiyonasında 62 kiloda Avrupa Şampiyonu oldu. Bütün enerjimizi, imkanlarımızı ve hatta neredeyse hayatımızı adadığımız futbolda herhangi bir başarı elde edemezken, pek önemsemediğimiz tekvando gibi sporlarda İrem Yaman gibi sporcularımız başarılarıyla bizi gururlandırıyor.