HABER

Başbakan Ahmet Davutoğlu Krıklareli'nde

Başbakan Davutoğlu, Kırklareli'nde halka hitap etti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hani bazı parti liderleri var ya Türkiye'nin bir kısmına gider diğer kısmına gidemez. Türkiye'nin doğusuna gider batısına gidemez. Batısına giderse doğusuna gidemezler var ya onlara ibreti alem olsun diye Türkiye'nin dört bir köşesini bir haftada dolaştık. Şunu ispat etmek için. Bu ülkenin doğusu da batısı da, kuzeyi de güneyi de tek bir bütündür. Ayrılmaz, parçalanmaz bir bütündür” dedi.

Kırklareli'nde halka hitap eden Başbakan Davutoğlu, "Selam olsun Kırklareli'ni bize emanet bırakan Sultan Murat Hüdavendigar'a. Selam olsun onun komutanına. Hepimiz Osmanlı'nın torunuyuz. Hepimiz Evlad-ı Fatihan'ın torunuyuz. Selam olsun Rumeli'ye, Kırklareli'nden bir dönem onunla birlikte olan Manastır'a selam olsun, Silistre'ye selam olsun, Vardar'a, Tuna'ya selam olsun. Saraybosna'ya, Üsküp'e selam olsun. Filibe'ye, Kozlukebir'e selam olsun. Selam olsun Babaeski'ye, Demirköy'e, Kofçaz'a, Lüleburgaz'a, Pehlivanköy'e, Pınarhisar'a, Vize'ye selam olsun. Emanetiniz başlım üstündedir. Ama Kırklareli güzel bir şey yazmış oraya; ‘Sen mazlumlara yardım et Kırklareli bize emanet diyor' Şimdi söyle Kırklareli. AK Parti'nin yiğit neferleri Kırklareli emanet mi? Bu emanetin hakkını verecek misiniz? Kırklareli'nde inşallah 2015 Haziran'ında Türk siyasi tarihinin rekorunu kıracak mısınız? İşte onun için buradayız. İşte aziz Kırklarelili dava arkadaşlarım çok yoğun 3 aydan sonra ama çok yoğun bir haftadan sonra haftayı Kırklareli'de bir mühür gibi damgalayarak geçiriyoruz. Bizim planlamamızda hiçbir şey tesadüf değildir. Bakın son 10 günlük programıma. Avustralya'dan, Filipinler'den Uzak Doğu'lardan geldik. Önce Erbil'e, Bağdat'a gittik. Oradaki kardeşimize selam verip Türk-Irak ilişkilerine yeni bir sayfa açtık. Ondan sora Patnos'a gittik Ağrı'ya, Erzincan'a gittik, can Erzincan'a. Tunceli'ye gittik. Sonra oralardan Doğu Anadolu'dan Orta Asya'ya doğru selam ettikten sonra indik Şanlıurfa'ya Orta Doğu'ya selam ettik. Kardeş halklara selam ettik. Yanınızdayız dedik. Sonra dün Erzurum'a gittik dadaşlar diyarına. Erzurum kongresini, milli irade kongresini yapan o mübarek şehre selam ettik. Ve Kars'a geçtik. Allahuekber şehitlerine selam ettik. Ve oradan Kafkaslar'a ve Kafkas ötesindeki kardeşlerimize dostluk, kardeşlik mesajlarını ilettik. Sonra Balıkesir'e geldik. Balıkesir'de Kuvayı Milliye ruhuyla tekrar buluştuk. Tekrar istiklalimizin başlangıç noktalarından Balıkesir'de Kuvayı Milliye bilinciyle vatandaşlarımızla buluştuk bugün ve oradan Kırklareli'ne geldik. Balkanlar'a, Evlad-ı Fatihan'a selam için Kırklareli'ne geldik. İşte bizim gönül coğrafyamız. Bunu bilerek yaptık. Şunu göstermeye çalıştık. Hani bazı parti liderleri var ya Türkiye'nin bir kısmına gider diğer kısmına gidemez. Türkiye'nin doğusuna gider batısına gidemez. Batısına giderse doğusuna gidemezler var ya onlara ibreti alem olsun diye Türkiye'nin dört bir köşesini bir haftada dolaştık. Şunu ispat etmek için. Bu ülkenin doğusu da batısı da, kuzeyi de güneyi de tek bir bütündür. Ayrılmaz, parçalanmaz bir bütündür. Ve oralardan ötelere, daha ötelere Kafkas'tan daha ötelere selam ilettik. Horasan erenlerine ki Kırklareli'ne adı veren 40 yiğit, 40 alperen Horasan'dan gelen, Sungur Bey'e, Saltuk Bey'e, Balaban Bey'e, Alparslan Bey'e, ki hepsi Kırklareli'ndeki 40 yiğit olarak bu şehre adını vermiştir. Onlara selam olsun diye Horasan'dan şimdi Kırklareli'nde Evlad-ı Fatihan'a geldik. İşte bizim gönlümüz. Bir kanat, bir boyut, tek bir kesim değildir. Bizim gönlümüzde her bir coğrafyaya söylenecek söz, her bir kıtaya iletilecek ilayi kelimetullah davası vardır. Kırklar Baba dergahında öyle der; ‘Kırk kimse şehit oldu bu yerde. Bu ad ile anılsın bundan böyle bu belde.' Kırklar Baba dergahına ve Kırklar'a, Kırk erenlere, şehitlerimize selam olsun. Onların emaneti bizim omuzlarımızdadır.İşte AK Parti felsefesiyle, bakışıyla diğerlerinin arasındaki fark bu” ifadelerini kullandı.

"BİZİM TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZA TEK BİR MESAJIMIZ OLUR. BİRLİK, BİRLİK, BİRLİK”

"Daha dün Erzurum'da, Kars'ta, Türkiye'nin bir ucunda AK Parti kadrolarıyla buluşurken, vatandaşlarımızla buluşurken tek bir dil kullandık. Aynı sözlerle o vatandaşlarımıza hitap ettik. Tunceli'de ne söylediysek Konya'da onu söyledik. Erzincan'da ne dediysek Balıkesir'de onu söyledik. Ve şimdi Kırklareli'nde aynı mesajı veriyoruz. Bizim Türkiye'deki bütün vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, gönüldaşlarımıza tek bir mesajımız olur. Birlik, birlik, birlik” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Biz Tunceli'ye gittik diye bizi eleştiren Sayın Bahçeli'ye ‘Buyurun siz de gidin' dedik, gitti. Ama nasıl gitti.2 ziyareti karşılaştırın. Ben gittim oradaki kardeşlerimizle buluştum. Cemevine de gittim. Her ilçeden gelen kardeşlerimle buluştum. Hak-Muhammed-Ali diye beni karşıladılar. Sonra biraz önce bir daha dalgalandırın bu bayrağı AK Parti bayrağıyla birlikte kongre salonunda. Tunceli'de birlikte dalgalandırarak şenlik içinde, demokrasi şöleni içine bayrağımızla birlikte bir büyük kongre yaptık. Sokaktaki herkesle konuştuk, herkesle kucaklaştık. Çünkü bizim literatürümüzde bu topraklarda yaşayanlar arasında Sünni, Alevi diye bir ayrım yoktur ve olmayacaktır. Sayın Bahçeli gitti vilayet binasının önünde konuştu, kendi getirdiği partililere hitap etti. Ve 1 saat içinde Tunceli'yi terk etti. Bu mudur halka buluşmak? Halkın eline eli değmeyenler, gönlüne gönlünü dokunduramayanlar, halkı temsil edebilirler mi? Aramızdaki fark bu. Rumelili, Kırklarelili kardeşlerim çok iyi anlar. 3 sene önceydi. Saraybosna'da Ramazan Bayramı'nı idrak etmiştik. Bir akşam Ramazan Bayramı vesilesiyle büyük bir tören yaptılar. Dışişleri Bakanı olarak benim de hitap etmem istendi. Boşnaklara rahat Türkçe hitapta bulundum. Yanımda da bir öğrencim Türkçe'den Boşnakça'ya çeviriyordu. Bütün kalbimden gelen bir sesle dedim ki; ‘Eğer bütün şehirler yıkılsa, bütün medeniyetler yok edilse Saraybosna ayaktaysa insanlık tekrar inşa edilir' dedim. Aynı sizin anlayıp alkışladığınız ve tekbir getirdiğiniz gibi binlerce Boşnak, daha Boşnakça'ya çevrilmeden alkışladılar, tekbir getirdiler. Boşnakça'ya çevrildi bir daha alkışladılar. Sonra öğrencim dedi ki: ‘Hocam ben Boşnakların Türkçe'yi ne zaman öğrendiklerini bilmiyorum' dedi. Dedim ki ‘Biz eğer dilden kulağa konuşuyor olsaydık tercümana da tercümeye de ihtiyaç olurdu. Gönülden gönüle konuşanların ne tercümeye ne tercümana ihtiyacı vardır. Biz Rumeli'ye çıktığımızda gönülden gönüle konuşuruz. Her yere, Kafkaslar'a gittiğimizde gönülden gönüle konuşuruz. Bakü şehitliğinde Kırklarelili şehitlerimizi gördüğümde gözlerim yaşarmıştı. Erzurum'da ve Kars'ta selam ettiğimizde Bakü şehitliğine selam ederiz aynı zamanda. Kırklareli'nden Balkanlar'a selam ettiğimizde Galiçya şehitlerine selam ederiz. Şanlıurfa'dan Suruç'tan Orta Doğu'ya doğru selam ettiğimizde aziz Yemen şehitlerine selam ederiz. İşte bu bilinç sebebiyledir ki Yemen'de yan yana savaşanlar, Bakü'de Kafkas cephesinde yan yana savaşanlar, Galiçya'da yan yana savaşanların torunları hangi mezhepten, hangi etnik kökenden olursa olsun, hangi siyasi, anlayıştan gelmiş olursa olsun, hapsi kardeştir. Ebediyete kadar da kardeş kalacaktır. İşte bu mesajla Türkiye'yi dolaşıyoruz. Ama onlar gittikleri yerde hep farklı mesajlar veriyorlar. Ankara'da başka konuşurlar, diğer şehirlerde başka konuşurlar.”

En Çok Aranan Haberler