Kongrede tek bir MKYK listesinin çıkmasını “başarı” olarak niteleyen Davutoğlu, liste krizi nedeniyle Binalı Yıldırım’ın adaylığının gündeme geldiği iddiaları için de, “Onunla bununla ilgilenmedim, çok işim vardı, 1353 delegenin desteği bana yeter” dedi.
Kongre sürecinde Erdoğan da dahil herkesle görüşerek hazırlandığı kongrede benimsenen MKYK listesinin tazelenme ve yenilenmeyi yansıttığını belirten Davutoğlu dün NTV canlı yayınında, “2-3 aday da çıkabilirdi, bu demokrasi, çıkmış olsaydı ve ben kazanmış olsaydım hangi delegenin kime oy verdiğini sormam. Böyle bir ulvi görev öyle olmuş böyle olmuş benim için o mesele bitmiştir. Bir MKYK listesi çıkması başarıdır. Benim birinci görevim partinin birliğini bütünlüğünü korumak, ortak ruhu muhafaza etmek, bu anlamda hata yaptığımı düşünmüyorum. Benim görevim gerginlik çıkarmak değil, gerginliği sona erdirmek. Görevim partinin birlik ve bütünlüğünü sağlamaktır. Şu olmuş ya da bu olmuş, 1353 delegenin benim üzerimde mutabakat sağlamıştır, bu iş bitmiştir” sözleriyle de kongre tartışmalarına da noktayı koydu.
"GÜL ÇOK YAKIN DOSTUMDUR"
Davutoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakın isimlerin tasfiye edildiği iddiaları için de, “İsimler şuna yakın ya da buna yakın olması fraksiyonel bir yaklaşım. Bunlar doğru tasnifler değil. Geçmişte en zor dönemlerden nasıl omuz omuza çıktıklarını herkes görmüştür. Türkiye’nin kaderi ile partinin kaderi örtüşüyor. Eğer parti içinde ikinci kaderler oluşturmaya çabası olursa o zaman partinin de Türkiye’nin de kaderi etkilenir” dedi. Gül için, “Birlikte çok yoğun mesai harcadığım çok yakın dostumdur” diyen Davutoğlu, partide herkesin herkese eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olduğunu da savundu. Davutoğlu, “İnsanın olduğu sorun, hırs olmaz mı olur bunları aşacak olan bu değerlerimizdir” dedi. Bülent Arınç’ın “Bizdik ben olduk” sözlerine karşılık herkesin kendi içinde muhasebe yapması gerektiğini belirten Davutoğlu, “Kendisiyle hesaplaşmayan birinin başkasıyla hesaplaşma gücü olmaz. Kendisini sorgulama dürüstlüğüne sahip olmadan başkasının sorgulamasını yapmak doğru olmaz. Bütün bunlar, AK Parti kadroları içinde iç muhasebe niteliğindedir. Nerede varsa bir kibir, şahsi çıkarlar için kullanıldığının işaretini gördüğümüzde ona karşı tedbir almak da bizim sorumluluğumuz. Varsa bir eksiklik, kimse zihnine sansür koymasın, herkes düşüncesini ortaya koysun” diye konuştu.
"HDP HASIM MI RAKİP Mİ OLACAK"
AK Partili Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren’in “HDP’ye gönülü oy veren alçaktır” sözlerinin anımsatılması üzerine, kime oy verirse versin seçmeni tahkir eden ifadeleri doğru bulmadığını belirten Davutoğlu, “HDP, MHP, CHP’ye oy veren vatandaşlarımızın rencide edilmesini mazur göremeyiz, her vatandaşımız kıymetlidir. Bizim hasmımız terör örgütüdür, HDP’nin hasım mı rakip mi olacağı terör örgütüne vereceği tepkiyle ilgilidir. Terör örgütünü meşru kılar, arkasında durursa bizim değil milletin hasmı haline gelir. HDP’ye oy verenler ise hangi sebeple verirse versin bizim için kutsaldır. Rencide edici bu tutumu da mazur görmeyiz, bunu mazur görenleri de” dedi.
Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"AK Parti Türkiye'nin en genç partilerden birisi. Çok büyük insan harmanını toplayan bir hareket. Diğer partilerin böyle bir başarı hikayeleri olmadığı için daha sık değişen kadrolarla çalışıyorlar.
Bugün AK Parti dışında toplumun tüm katmanlarını içerisinde barındıran bir parti yok. Türkiye'nin kaderi AK Parti'nin kaderiyle örtüştü. AK AK Parti'de ortaya çıkabilecek bir sorun ülke sorunu haline dönüşebiliyor. Bu önemli bir farktır.
1 Kasım'da AK Parti tek başına iktidar olma şansı olan tek partidir. Türkiye demokratik bir seçimi gerçekleştirdi. Kongre kararını seçim öncesinde almak bile önemlidir. Son derece başarılı bir kongre süreci yaşandı.
Kongre sonunda birlik ve beraberlik tahkim edildi. Değişik yorumlar yapılabilir ama geçerli oyların tümünü alarak seçilmiş olmam 14 yıllık birikimin bana olan güveninin teveccühüdür. AK Parti kongreden güçlenerek çıktı. Şehitlerimiz dolayısıyla müzik yayını yaptırmadık ama salondaki coşkuyu herkes gördü.
Ben fabrika ayarlarına dönem tabirini hiç kullanmadım. Bu bana mekanik geliyor. Kurucu değerler ifadesini kullandım. Eğer bir harekette güçlü bir insan potansiyeli var fakat değerler zaafiyet göstermişse o hareket zaafiyet gösterir. AK Parti'nin kurucu değerleri çok önemliydi.
Değişik kademelerde zaaf varsa bu göz önüne alınır. Milletten uzaklaşma algısı oluşmuşsa bu düzeltilmeli. Makamlar geçici değerler kalıcıdır. Bir iç muhasebe yapma ihtiyacı var. Yüzde 41 aslında çok yüksek bir oran.
ABDULLAH GÜL AÇIKLAMASI
Sayın Abdullah Gül bizim cumhurbaşkanımızdır. AK parti kadrolarından çıkan ilk cumhurbaşkanıdır. Çok yakın bir dostumuzdur. Çok zor müzakereleri birlikte yaşadık. AK Parti'ye katkısı inkar edilemez. AK Parti'nin en önemli kurucularından biridir. Bütün bu harekete katkı sağlamış herkes değerlidir bizim için. Kimse değer taşımak bakımından ihmal edilemez. Biz AK Parti'nin içinde ikinci kaderler oluşturma başkarsak AK Parti'nin de Türkiye'nin de kaderi etkilenir. İsimler birine yakın görüşü fraksiyonel bir yaklaşım. Bu bina içerisinde herkes birbirine aynı mesafededir.
"GÖREVİM GERGİNLİĞİ ORTADAN KALDIRMAK"
Attığım her adımdan tekrar tekrar muhasebeyi yaparak söylüyorum, şu anda bugün AK Parti kadroları 1353 delege tek bir başkanda mutabık kalmışsa ben bundan iftihar ediyorum. O delegelerle gönül bağı kurmak benim görevim. Kongre öncesi çıkarılan dedikodular beni etkilemedi. O delegelerin herbiri benim yol arkadaşım. Delegelerle ilgili spekülasyonlara itibar etmem.
Benim birinci görevim partinin birliğini korumaktır. Attığım adımlarda hata yapmadığımı düşünüyorum. Benim görevim gerginliği ortadan kaldırmak, gerginlik çıkarmak değil.
İnsan hakları konusu AK Parti'nin en fazla önem verdiği konulardan bir tanesi. İnsan haklarıyla ilgili genel başkan yardımcığı bir zaruretti. Gezi olaylarında öyle bir yanlış bir algı ortaya çıktı.
"OPERASYON TERÖR EYLEMLERİ NEDENİYLE BAŞLADI"
Çözüm sürecinin temel dokusunu doğru anlamak lazım. Sadece Kürt vatandaşlarımız değil, bazen Aleviler, bazen solcular baskılar altında kaldılar. Hak ihlalleri oldu. AK Parti'nin çözüm süreci öncesinde yaptığı açılımlarla yapmak istediği şey herkesin huzur içinde kendisini ifade edebildiği hiçbir dil ve lehçenin baskı altına alınmadığı bir hayat alanı oluşturmak istedi. Demokrasi geliştikçe terörün alanı dağılır. Birisi hak mahrumiyetiyle sokağa çıkmışsa o mağduriyet gidince çekilmesi gerekir. Ben siyasi yapıda en önemli şeyin aidiyet duygusu olduğunu düşünüyorum.
Biz o aidiyet hissiyatını yeniden kurduk. Geçen sene Kobani sebebiyle nasıl bir katliam gerçekleştirildiğini biliyoruz. 7 Haziran sonrası saldırılarla tekrar terörü başlattılar. Bu terör operasyonları onların eylemleri sebebiyle başladı. Gerekli tedbirleri almak bizim için yükümlülüktür.
Terör örgütü silahlı gruplar Türkiye'yi terk edecek diye söz vermişti ama daha sonradan birçok yerde çatışma içine girdiler. Demokrasiyle terörle mücadeleyi aynı anda yapmak o kadar zor ki. İç güvenlik yasasında değişiklik yapmak zorunda kaldık. Eskiden yolda aramalar vardı. Yayla ve mezralara çıkma yasağı vardı. Biz bunları kaldırdık. ekonomik faaliyetler artı. Yol aramaları azaldı. Birileri bu anda bu tabloyu istismar ettiler, silah stoklaması yapmaya başladılar. Ama bu teröre taviz verildi anlamına gelmiyor. Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın, faili meçhulleri, yol kesmeleri, yayla ve mezraları siz barış için kullanılmaktan çıkarıyorsunuz demesi lazım.
"TERÖR ÖRGÜTÜNE CİDDİ BİR DARBE VURULDU"
Türkiye'de demokrasiyi koruma operasyonudur. Hem huzuru sağlayacağız hem de demokrasiyi koruyacağız. Güvenlik güçlerimiz terör örgütüne çok ciddi bir darbe vurdu. Şehit cenazesinde ortaya çıkan görüntüler terör operasyonlarına gölge düşürmemelidir. Barınaklar, silah depoları... 3/2 tahribat neticesine ulaştığını kendileri de kabul ediyor.
Şehit verdiğimiz olayların birçoğunda çatışma yok. Korkakça ve haince bombalama var. Seçimler ülke huzuru içindir. Tedbir almak için hiçbir şeyden kaçınmayız.
"ÇÖZÜM SÜRECİNDE AYAKLANMA ÇAĞRISI YAPTILAR"
2013 nevruzunda silahlar bırakılsın diye açıklama yapılmıştı. Ülkede olumlu bir hava esmişti. İmralı'ya ziyaretler yapıldı, silahlar bırakıldı mı? Biz Türkiye'de iç huzuru sağlamayı hedefliyoruz. O doğru yapılan işte netice elde edilmemişse, bir grup gitsin İmralı'da görüşme yapsın... Demirtaş'a söyledim, şehirlerin etrafındaki yapılanmalar kaldırılacak diye. Bir taraftan bizi oyalayarak bir süreç ilerletmek, sonradan ayaklanma çağrısı yapmak... Kobani'de ayaklanma çağrısı yapan Demirtaş'tı. Türkiye'de meşru silahlı güçler dışında varolan silahlı gruplar tasfiye edilene kadar operasyonlar devam edecek. Çözüm süreci bizim vatandaşlarımızla yürütülen bir süreçtir, o yürür. Kimsenin ötekileştirilmesine izin vermeyiz. Terörle mücadeleyi yürütürken demokrasiyi korumaya kararlıyız.
AK PARTİLİ BOYNUKALIN'IN SÖZLERİ
Bu tür ifadeleri doğru görmem, kim söylerse söylesin. Ama bu da böyle bir kasıtla söylenmiş ifadeler değil. Biraz daha gençler arasındaki bir dost ortamında ifade edilmiş hususlar. Kendisiyle de konuştum. Bu veya bunun gibi ifadeler için hepimizin önem göstermesi gereken hususlar var. Bunu genelleştirmek doğru değil. Ayaküstü söylenen ifadelerden genel bir zihniyet çıkarmak doğru değil. Bizi en çok eleştiren medya organları da olsa destekleyenler de olsa onların güvenliğini sağlamak hükümetin görevi. Tahrik unsuru oluşturmamak kaydıyla her görüş beyan edilebilir.
DÖVİZDEKİ YÜKSELİŞ
Geçtğimiz günlerde Merkez Bankası Başkanı ile görüştük. Dünyada dalgalanma o kadar yükse ki. Türkiye en az etkilenen ülkelerden. Gelişmekte olan ülkelerin hepsinde ciddi bir dalgalanma var. Kurda dengenin tekrar sağlanması için kısa ve uzun vadede gerekli adımların atılması için çalışma içindeyiz.
MÜLTECİ SORUNU
Mülteci sorunu artık Suriye sorunu değil, Türkiye sorunu da değil hatta Avrupa sorunu da değil. İnsan onuruna yakışmayacak görüntüler için mültecilerin ihtiyaçları karşılanıyor.
MESCİD-İ AKSA GERİLİMİ
Bir devletin işleyebileceği en büyük terör suçlarından biri. Karşı tarafı yok etmeye dayalı bir anlayış var. Türk olarak bizi ilgilendirir. İsrail bu konuda hiçbir konuda uluslararası değere sığmayacak şekilde belirli saatlerde Müslümanları Mescid-i Aksa'ya belirli saatlerde alınmıyor. Bunun hepsi bütün Müslümanlara saldırıdır. Bizim Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden almaya çalışan İsrail ile ilişkilerimizin normalleşmesi mümkün mü?"