AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında şunları söyledi:
"Aynaya baksınlar kendi 'mübarek' yüzlerini görürler"
"Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullanma gayretlerinin son derece çarpık biçimde devam ettiğine şahit oluyoruz. Mısır'daki olaylardan asıl ders çıkarması gerekenler, her zaman olduğu gibi anlamazdan geliyorlar. On yıllardır bu ülkede statükoyu, elitizmi savunanlar millete göbeğini kaşıyan adam, yüzde 60 aptal diyenler, aynaya bakarlarsa orada kendi mübarek yüzlerini görürler. Bu millet 1950 seçimlerinde, 2002'de 12 Eylül 2010'da statükoya seçkincilere kendisini tahkir edenlere en güzel cevabı vermiştir. Bu mesajı almamakta direnenlerin en azından uluslararası denklemde nereye tekabül ettiklerini, hangi isimlerle yanyana anıldıklarını artık görmelerini temenni ediyoruz. Türkiye'de halkın iradesini küçümseyenler her zaman darbe şakşakçılığı yapmışlardır."
"Her yerin anayasa hukukçusu olsa ne olur!"
"Ana muhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, bugün de vazgeçmiyor. Bakıyorsunuz sıfatı anayasa hukukçusu olan biri çıkıyor garip şeyler söylüyor. Senin her yerin anayasa hukukçusu olsa ne olur? Bu tür kişiler akademisyen olamaz. Bu tür kişiler hukukçu da olamaz. Bu tür kişiler olsa olsa elindeki Anayasa kitapçığını ezberlemiş bir kişi olarak meydanda dolaşır. Siyasete girdiği anda işte kral çıplak meydana çıkıyor. Söylediği laflar ortada. Şu anda kalkıp da TSK'ya yönelik kartondan bir kağıtmış diye orduyu adeta Amerika'nın yönetimine, idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur. Ve şuanda da Zonguldak böyle bir işi başlattı. Ben de buradan bu suç duyurusunu ilan ediyorum. Özellikle TSK bizimle ilgili bir kuruluştur, gereğinin yapılması lazım. Karşılıksız kalamaz. Karşılıksız kaldığı anda TSK ile futbol topu oynar gibi oynarlar. Bedeli ödettirilmelidir. Kimse bunu demokratik süreçle içiçe koyamaz. TSK'yı hiçbir zaman herhangi bir ülkenin yönettiği gibi bir yaklaşıma prim vermeyiz. Buna yönelik adımlarında özellikle savcılarımız tarafından atılmasının gereğini özellikle vurguluyorum. Vesayetçi anlayışları ortadan kaldıran bir iktidardır. Biz otoriter rejimlere karşı olduğumuz gibi, vesayetçi anlayışlara da kaşrıyız. Birileri kalkmış, Ortadoğu'da demokrasi olamayacağını, İslam'la demokrasinin birarada olamayacağını iddia ediyor. Demokratik düzenlerde aşırı radikal anlayışlar iktidara gelemezler. Radikalizm bahanesiyle demokrasinin önünü kesmek tutarsızlık samimiyetsilzik olur. Bölgede belli bir ülkenin çıkarına ters diye bölge halklarının iradelerini hiçe saymak demokrasinin gelişmesine engel olmak vicdansızlık olur. Bugün yüksek sesle demokrasi mesajı vermeyen batılı ülkeler yarın büyük bir inandırıcılık sorunu yaşayacaklar. Ortadoğu halkarının hafızasına kötü bir kayıt düşmüş olacaklardır."
"Annelerin gözyaşı üzerinden siyaset yapmıyoruz"
"Dolmabahçe ofisimizde, haftasonunda önemli bir görüşme gerçekleştirdik. Cumartesi anneleri olarak bilinen annelerden 12 tanesini kabul ettim, dinledim. Anneliğin ideolojisi yoktur. Biz bu sürece anneler ağlamasın diye başladık. Orada 103 yaşına ulaşmış Berfu Ana vardı. Bir hikayesini orada bizimle paylaştı. Onun hissiyatını paylaştığımızda, anneliğin siyasetinin de ideolojisinin de olmadığını gördük. Bir gece evinize girip gözlerinizin önünde oğlunuzu alıp götürüyorlar. 31 yıl oğlunuzdan haber alamıyorsunuz. 'Cemil dedim' son kez diyor Berfu Ana, 'o da bana anne diye seslendi. Son duyduğum sesler buydu. Belki birgün çıkar gelirse kapıyı kilitli bulmasın diye hep açık tutuyorum' diyor. Ne yazık ki bu ülke bu acıları yaşadı. Suçluysa karşılığını bulur. Oğlun hapse mahkum denir. Daha da olmazsa öldü dersin, mezarına gider bir çiçek koyar. Faili mechullerin ne büyük bir acı olduğunu biliyoruz. Evlatlarının kemiklerini bile bulamayan anneler var bu ülkede. 8 yıldır işte biz bu analar için, bu analar adına çetelerle mücadele ediyoruz, bu anneler için milli birlik ve kardeşlik projesi diyoruz. Bunun istismar edilmesini doğru bulmuyoruz. Her ne sebeple olursa olsun ülkemizdeki hiçbir anne evladı için gözyaşı dökmesin diye çalışıyoruz. Başkalarının yaptığı gibi acı üzerinden, kan, şehitlerimiz, annelerin gözyaşı üzerinden siyaset yapmıyoruz. Türkiye bu acıları bir daha yaşamasın diye siyaset yapıyoruz. 8 yıldır tek başımıza bu mücadeleyi yapıyoruz.
"Çetelere avukatlık yapmaya devam ediyorlar"
"Birileri bu arada çetelere avukatlık yaptı ve yapmaya devam ediyor. 12 Eylül'de biz evet derken birileri buna hayır dedi. Bu dönemde işlenen cinayetlerin faillerini rekor bir sürede bulduk ve adalete teslim ettik. Sadece kendi dönemimizle kalmadık, bizden önceki dönemlerde işlenen cinayetlerin aydınlatılması için de gayrette bulunduk. Bu, bu grubun eseridir. Eğer statüko, attığımız her adımda önümüze bir duvar gibi dikilmeseydi, eğer birileri demokrasinin yanında saf tutmak yerine çetelere avukatlık yapmasaydı, inanın Türkiye bugün çok faklı bir yerde olurdu. Önümüze çıkan engellere aldırmayacağız. Türkiye'nin yakın tarihindeki tüm karanlık noktaları aydınlatmak, anne-babaların gözyaşlarını dindirmek için samimiyetle çalışmaya devam edeceğiz. Zor biliyorum ama sabır en büyük zenginliktir. O annelerin yüreği bizim yüreğimizi ve yolumuzu aydınlatmaya yeter.
Çok üzülüyorum ama, 2004 yılında olmuş bir hadise var, dönemimizde faili meçhul yok diye biliyordum ben bunu öğrenmeden önce. Öyle bir anne oradaydı ve evladının İTÜ'de okurken bir gidişle gittiğini ve İğneada'da kaybolduğunu öğrendik. Bir iki telefon görüşmesi ve sadece ıslak fanilanın kendisine ulaştığını öğrendik. İnandırıcı yanı olmadığını söylüyor, ben de inanıyorum ona. Bunlar yapıldı, biliyoruz. Artık bunların aşılması gerekiyor. 2004-2011, 7 yıl. Bu 7 yılı ayrıca hesaba çekmemiz lazım. Annesiyle tekrar tekrar görüşmemiz lazım. Şuanda Ergenekon'da adı geçen bazı isimler var, bu isimlerle bağlantılı olduğu söyleniyor. Bu raporların üzerine gideceğiz, netice almaya gayret edeceğiz."
"Kimse KKTC konusunda bizimle yarışamaz"
"KKTC'ye uyarılarımızı CHP yine istismar malzemesi haline getirdi. KKTC'ye en büyük destek şu 8 yıllık iktidarımız döneminde olmuştur. Kıbrıs davası bu dönemde en güçlü şekilde savunulmuş, KKTC'nin eli bu dönemde güçlendirilmiş, uluslararası platformlarda daha görünür hale gelmiş ve her zaman aktif olmuştur. Kıbrıs mücadelesi ve çözüm iradesi bu dönemde en güçlü şekilde ortaya konmuştur. Hiç kimse KKTC üzerinden istismara kalkışmasın, kendi küçük hesaplarına bu mücadeleyi alet etmesin. Anamuhalefet de, muhalefet de, kimse bu konuda bizimle yarış edemez.
"Bugüne kadar Kıbrıs konusunda hiçbir adım atmayanlar..."
"Bugüne kadar Kıbrıs konusnuda hiçbir adım atmayanların şimdi çıkıp KKTC'yi hatırlamalarını, hem Kıbrıs Türkü'nün hem de vatandaşlarımızın vicdanına havale ediyorum. Bu davadan asla vazgeçmeyecek, Kuzey Kıbrıs'ın menfaatlerini korumak için hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz. Kıbrıs Rum Kesimi'nin ayak oyunlarına hizmet eden her türlü girişim, karşısında bizi bulacak. Türkiye her zaman yavru vatanın yanındadır. Türkiye Kıbrıs meselesinde bir garantör ülkedir. Kuzey Kıbrıslı kardeşlerine destek vermeye devam edecektir, bu konuda hiçbir spekülasyona da izin vermeyecektir.
"Filistin bunun en somut ve en acı örneğidir"
"Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, bölede meydana gelen her bir olay doğrudan ya da dolaylı olarak bölgenin tamamını etkiliyor. 1000 yıllar boyunca bir arada yaşamış kültürleri bir olan bu bölge halklarından birinin başı ağrısa bu hemen diğer ülkelerde de hissediliyor. Filistin bunun en somut ve en acı örneğidir. Hiç kimse Filistin meselesine bir iç mesele olarak bakma lüksüne sahip değildir. Filistin'de bir halka yönelik baskı, sindirme zülum ve isnanlık dışı muamele her an her saniye bütün coğrafyada hissedilmiştir. Fİlistinliler'in meselesi olmaktan çıkmış, insanlık meselesine dönmüştür. İnsani boyutuyla bütün Ortadoğu'da siyasi ve ekonomik her denklemin merkezinde yer almaktadır. Filistin meselesi nasıl her birimizin ortak meselesiyse, tüm bölgede halkların arzuları, insanca yaşam haykırışları da hepimizin ortak meselesidir. Biz meseleye ilkesel bakıyoruz. İnsanlık merciinde, kardeşlik, komşuluk penceresinden bakıyoruz. Kalp gözümüzle bakıyorz. Ne kimsenin içişlerine karışmak isteriz, ne durumdan vazife çıkarırız, ne de kendi kendimize gelin güvey oluruz. Biz isteriz ki bölgemizde barış, istikrar, güven, huzur olsun. Ortadoğu, halkın sesine kulak vermeyen anlayışlardan çok çekti."
"Halka rağmen, halka karşı hiçbir iktidar ayakta kalamaz"
"Bir açık hava hapishanesinde yaşayan Gazze, Hamas, bütün o zor şartlara rağmen Mısır'daki kardeşlerine ekmek ve su ulaştırıyor. Bu tablo çok önemli. Kendileriyle iletişimin olmadığı bir zeminde Gazzeli, Hamas, bunu yapıyor. Kardeşlik hukuku içinde Ortadoğu halklarına gönül bağımızı uzatıyoruz. Halka rağmen halka karşı hiçbir iktidar ayakta kalamaz. İktidarların görevi, halkın taleplerine kulak vermektir. Bu süreçte ABD Başkanı Sayın Obama ile 6 gün içinde 2 görüşmemiz oldu. Mısır'da uluslararası gözlemcilerin denetiminde düzenlenecek serbest ve adil seçimler doğrultusunda yeni bir hükümete düzenli geçiş sağlanmalıdır. Geçiş süreci derhal başlamalı ve kısa olmalıdır. Geçici hükümet ittifaklar belirlenmeli ve tüm taraflar açısında kabul edilebilir olmalıdır. Mevcut gösteriler sırasında şiddete başvuranlar adalete teslim edilmelidir. Evrensel ilkelere uyan bir sçeim yasası benimsenmelidir. Oylama yapıldıktan sonra 24 saat içinde seçim neticelendirilmelidir. Açlık gibi insani sıkıntıların halka ciddi bir dram yaşatmaması için bir donörler kurulu toplanmalıdır."