ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Annan Planı'nın yeniden düzenlenerek Kıbrıs'ta iki halkın oyuna sunulabileceğini söyledi. Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'a verdiği sözü tutmayan AB ülkelerini de eleştirerek, "6 milyon euro vereceğiz demek Yeni Camii önündeki dilenciye layık görülen bir uygulamadır" dedi.
Başbakan Erdoğan, TÜSİAD'ın Hilton Oteli'nde düzenlediği Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nın açılışına katıldı. Başbakan Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği'nden (AB) müzakere tarihi alınması ile birlikte Türkiye için yeni bir dönemin başladığına işaret ederek, bunun üzerine spekülasyon yapanların olabileceğini; ama bunlara önem vermediklerini ifade etti. Türkiye'nin 41 yıllık AB serüveninde en ciddi ve en kararlı adımını attığını vurgulayan Erdoğan, geleceğin tarihçilerinin, 17 Aralık'tan söz ederken bugün kendi söylediklerinden çok daha fazlasını söyleme imkanı bulacaklarını ve bu tarihi, medeniyetlerin yakınlaşması açısından bir milat kabul edeceklerini kaydetti. Erdoğan, "Bu tarihi dönemde Türkiye, bir evrensel değerler bütünlüğü olduğuna inandığımız AB zemininde yeşerecek yeni barış ikliminin adeta bir barış rüzgarı olacaktır. Gelinen bu noktada bu hedefi fazlasıyla yakalanabilir bulduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Bu hedefe ulaşma yolunda ilerlerken zengin tarihi birikimimiz, geniş coğrafi etki alanımız ve büyük insan potansiyelimizle sadece AB'ye değil, bugün en büyük ihtiyacı barış olan bütün insanlığa da önemli katkılar sağlayacağımıza inancım tamdır" şeklinde konuştu.
Gelinen noktanın bir varış noktası değil bir çıkış noktası olduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, önlerinde zorlu engellerle dolu uzun bir yarış parkuru bulunduğunu, tek seçeneklerinin bu yarışı yüz ağartan bir dereceyle tamamlamak olduğunu söyledi. "Millet olarak bu heyecan verici hedefe kilitlenmek için önümüzde altın bir vesile var" diyen Erdoğan, bu vesilenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. doğum gününü, her alanda dünyaya örnek olacak pırıl pırıl bir ülke olarak kutlamak olduğunu bildirdi.
"TÜRKİYE'NİN GELECEKTEKİ PARLAK YERİNİ GÖLGELEMEK İSTEYENLER VAR" Türkiye'nin geleceğin dünyasındaki yerinin, bugün bulunduğu noktadan çok daha parlak olacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, bu yeni dönemin başlangıcında bu heyecanı paylaşmak yerine, gelinen noktayı gölgelemeye çalışanlar bulunduğunu belirtti. Bu çevrelerin, bu hatayı yanlış bilgilendirmeden dolayı ya da siyaseten öyle yapmaları gerektiğini düşündükleri için yaptıklarını savunan Erdoğan, Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki makasın çok açık olduğunu, bu makası hep birlikte kapatmaları gerektiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, aksi takdirde tarihin ve gelecek nesillerin kendilerini affetmeyeceğini dile getirdi. 41 yılın hesabını yapamayanların, 2014 yılının hesabını yapmaya kalktıklarını anlatan Erdoğan, bu kesimleri önce 41 yılın hesabını yapmaya ve bugünlere nasıl gelindiğini değerlendirmeye davet etti. Hükümeti 17 Aralık'ın eşiğine getiren ortak gayreti her vesileyle dile getirmeye özen gösterdiğini belirten Başbakan Erdoğan, bunu, hakkaniyete inandıkları için yaptığını, siyaseti çürüten eski alışkanlıkları artık bir kenara bırakmak gerektiğini dile getirdi. Bu ülkede yaşayan herkesin, siyasetin doğrudan parçası olsun ya da olmasın, eleştiri hakkını kullanabileceğini vurgulayan Erdoğan, bu hakkın kullanılmasını sağlamanın da kendi görevleri olduğunu kaydetti. Erdoğan şöyle konuştu:
"Burada doğru ile yanlışı, gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayıracak bir ölçüye sahip olmamız gerekir. Bu ölçü olmazsa gerçeği, gerçek olmayana kurban ederiz. Bulabileceğimiz en hakkaniyetli ölçü kamuoyu vicdanıdır. 17 Aralık'ta alınan kararın Türkiye kamuoyunun vicdanındaki yansımasını göremeyenler, görmek istemeyenler ve görmemekte direnenler yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeli ve rotalarını millet çizgisine getirmelidirler. Türkiye'de siyasetin kısır çekişmelere feda edildiği, milli menfaatlerle siyasi menfaatlerin ayrı ayrı düşünüldüğü dönemler artık geride kalmıştır. Bu milletin gösterdiği zihniyet aşamalarını görmezden gelen siyaset kurumunu toplumsal iradenin gerisinde bir noktaya taşıma gayreti kimseye hayır getirmez. Bu millet neyin doğru, neyin yanlış olduğunun farkında. Türkiye ne çektiyse bu ülkeyi herkesten fazla sevdiğini, bu milletin menfaatlerini herkesten fazla korumaya azmettiğini söyleyenlerden çekmiştir."
"GÖLGE ETMEK YERİNE AYDINLATMAYI HEP BERABER DENEYECEĞİZ" Başbakan Erdoğan, konuşmasında CHP'ye yönelik mesajlar verdi. Bu yeni döneme elbirliğiyle çalışma arzusu içinde girmeleri gerektiğini anlatan Başbakan Erdoğan, geçmiş 2 yıl içinde atılan adımların TBMM tarihinde daha önce yaşanmış olaylar olmadığını, bu bütünlüğü bozmamak gerektiğini ifade etti. Erdoğan, "Biz nasıl bu başarıyı kendimize mal etmiyorsak, gelin siz de bu tarihi başarıyı bizimle ve milletle paylaşmaktan imtina etmeyin" dedi. Bu uğurda cefayı birlikte yaşadıklarını anlatan Erdoğan, bundan sonraki sürecin esprisinin çok daha farklı olduğunu, yeni dönemde hükümet, iktidarı ve muhalefetiyle yasama, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve söyleyecek sözü olan herkesin bu sürece katkı yapması gereğine işaret etti. Tarama ve müzakere sürecini hep birlikte tamamlayacaklarını ifade eden Erdoğan, tamamıyla omuz omuza dayanışma ve kolektif aklın ortaya konulmasının şart olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Gölge etmek yerine aydınlatmayı hep beraber deneyeceğiz" diye konuştu. Konsantrasyonlarını bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceklerini söyleyen Erdoğan, siyaseti bir kayıkçı kavgasına kurban etmeyeceklerini ifade etti.
Dokunulmazlıklar konusunun Türkiye'de sürekli gündeme getirildiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, söylenenlerin hep siyasetçilerin dokunulmazlık zırhından çıkarılması yönünde olduğunu dile getirdi. Bunun, siyasetin yozlaşmasına, siyaset kurumunun zayıf düşürülmesine yönelik atılan bir adım olduğunu savunan Erdoğan, bu oyuna gelinmemesi gerektiğini kaydetti. Erdoğan şunları söyledi:
"Biz diyoruz ki gelin bütün kamu görevlilerini dokunulmazlık zırhından çıkartalım. Onun için bir Uzlaştırma Kurulu oluşturarak bu çalışmayı yaptıralım. Ama bir ülkede kamu görevlilerinin bir kısmı dokunulmazlık zırhı içinde olacak, diğer kısmı bundan çıkartılacak. Burada o beklenen çalışmayı göremezsiniz. Tüm kamu görevlileri istisnasız olarak dokunulmazlık zırhından nereye kadar, nasıl çıkartılacak, komisyonda bunun çalışması yapılsın. Biz iktidar partisi olarak buna hazır olduğumuzu her zaman söyledik; ancak bu siyasetçi için olursa burada olmadığımızı da söylüyoruz. Çünkü ben siyasetin yozlaşmasına bu noktada müsaade edemem. Siyaseti de sadece böyle basit bir hedefe kurban edemem. Bu noktada tarihi mesuliyetin altına giremem."
"AB SÜRECİNİ KUZEY KIBRIS-GÜNEY KIBRIS SÜRTÜŞMESİNE KURBAN EDEMEYİZ" Konuşmasında Kıbrıs konusuna da değinen Erdoğan, 17 Aralık'ta yaşanan gelişmelerin Kıbrıs meselesi olarak değerlendirilemeyeceğini, bunun Ankara Anlaşması gereği 10 yeni AB üyesinin durumunun ne olacağı meselesi olduğunu ifade etti. Bu adımın atılmasının, Güney Kıbrıs'ın tanınması anlamına gelip gelmeyeceğinin tartışıldığına işaret eden Erdoğan, ortada bir süreç bulunduğunu, bunun müzakerelerini AB Komisyonu ile yapacaklarını ve buna göre kararlarını vereceklerini ifade etti. Erdoğan, bu kararı verirken Güney Kıbrıs'ı mağlup ettik anlayışıyla değil, bir hakkı teslim etmek anlayışıyla hareket edeceklerini söyledi. Her yerde 'ben haklıyım' yaklaşımı sergilemenin bir uzlaşma anlamına gelmediğini belirten Başbakan Erdoğan, bunun adının 'sadece ben' mantığı olduğunu ve orada uzlaşmanın mümkün olmayacağını dile getirdi. Bu konuyu çözmeleri gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, meselenin Kuzey Kıbrıs-Güney Kıbrıs sürtüşmesine getirilmek istendiğini bildirdi. AB sürecini böyle bir sürtüşmeye kurban etmek istemediklerini anlatan Erdoğan, "Kıbrıs sorununun sona ermesi için 24 Nisan sürecinde nasıl olumlu bir yaklaşım gösterdiysek bugün de yarın da aynı olumlu yaklaşımı gösteririz" diye konuştu. Brüksel'den ayrıldığı gün BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kendisini aradığını hatırlatan Erdoğan, Annan'a, bu konuyu oturup yeniden konuşmaları gerektiğini bir kez daha tekrarladığını kaydetti. AB üyesi ülkelerin 24 Nisan'da Kuzey Kıbrıs'la vatandaşlara verdikleri sözü tutmadıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:
"Kendilerine ifade ettiğimiz için burada da rahatlıkla söylüyorum. Gerek mali noktada gerek diğer konularda verdikleri sözü tutmamışlardır. Alınan bir kararla 'efendim biz 259 milyon euro yardım edeceğiz' demek, ondan sonra da 'bunun 6 milyon eurosunu vereceğiz' demek, bu ancak Yeni Camii önündeki dilenciye layık görülen bir uygulamadır. Bunu kabul etmek tabii ki mümkün değil. Türkiye zaten bu noktada gerekli desteği o rakamlarla mukayese edilemeyecek derecede Kuzey Kıbrıs'a nasıl bugüne kadar vermişse, bundan sonra da bu desteği rahatlıkla verebilecek güçtedir."
"NEDEN ERZURUM'A, RİZE'YE, KONYA'YA DEĞİL DE DİYARBAKIR'A GİDİYORLAR, NEYİ ÖĞRENMEK İSTİYORLAR?" Türkiye'nin düşman üretmeye değil, dost kazanmaya yönelik bir anlayışı taşıdığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili marjinal yaklaşımlarla yaşanan olumlu gelişmeleri bozmaya çalışan çevrelere tepki gösterdi. Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili hassasiyeti gerektiğinde bu çevrelerden çok daha fazla göstereceklerini belirterek, düne kadar Kuzey Kıbrıs'ta emperyalizmin otoriter anlamda yer edindiğini savunanların, bugün kalkıp piyasa yapmaya çalışmalarını kabul etmediğini söyledi. Aklı selimle davranarak Kıbrıs'ı bir barış adası yapma noktasında adım atmaları gerektiğini belirten Erdoğan, AB yolunda bu konuyu önlerine engel olarak sürme gayreti içinde olanlarının oyunlarını da bu adımların bozacağını bildirdi.
Türkiye'nin artık savunma psikolojisinden kurtulması gerektiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, delikleri tıkama amacıyla hazırlanan ekonomik programı daha fazlasıyla yapmakta kararlı olduklarını ifade etti. AR-GE çalışmalarına büyük önem verdiklerini söyleyen Erdoğan, bölgeler arası gelişmişlik farklarının ortadan kaldırılması için uygulamaya konulan Teşvik Kanunu'nun önemine de işaret etti. Bu uygulamanın şu anda 36 ili kapsadığını hatırlatan Erdoğan, 1 Ocak 2005'ten itibaren uygulamanın 50 civarında ili içine alacağını belirtti. Bu bölgelerde göçü engellemeyi ve geri kalan bölgeleri ayağa kaldırmayı amaçladıklarını belirten Erdoğan, teşviklerin uygulandığı bölgelerde yatırımcılara birtakım kolaylıklar sağlandığını anlattı. Başbakan Erdoğan, AB üyesi ülkelerden gelenlerin hep Diyarbakır'ı gezmek istediklerine işaret ederek bundan rahatsız olduklarını kaydetti. Diyarbakır'ın, İstanbul ve Ankara'dan sonra 3. büyük il konumuna geldiğini ifade eden Erdoğan şöyle konuştu:
"Oradaki tamamen siyasi bir yaklaşım tarzıdır. Bu bizi rahatsız etmektedir. Bunu ülkemizdeki birlik beraberliğe olumsuz yaklaşma gayreti içinde olanların bir siyasi tezgahı olarak görüyoruz. Niçin Erzurum'a gitmiyorsunuz, niçin Rize'ye gitmiyorsunuz, niçin Konya'ya, Kayseri'ye gitmiyorsunuz? Bir de oralara gidin. Türkiye 81 vilayet. Neyi anlamak, neyi öğrenmek istiyorsunuz, önce onu söyler misiniz? Diyarbakır'ı gidip Türkiye ile ilgili rapor hazırlayacaksanız, bu raporlar bizim kabulümüz değildir. Bir defa teşhisin sağlıklı olması gerekir. Bunun için de her cepheden Türkiye'yi görmeniz gerekir. Ama öyle bir derdiniz yoksa görmeniz mümkün olmayacak. O nedenle bizim bu bölgelerimizi kalkındırmamız lazım."
"2005 ORTASINDA YENİ BİR VERGİ REFORMU GELECEK"
İstihdam konusunda Türkiye'nin bir sorun yaşadığını belirten Başbakan Erdoğan, iş adamlarının, teşvik kapsamındaki bölgelerde yatırımlar yapmalarını istediklerini söyledi. Yerli yatırımcıların bunun önünü açması halinde doğrudan yabancı sermayenin de o bölgelere gideceğini anlatan Erdoğan, Türk yatırımcıların yurt dışındaki yatırımlarından mutluluk duyduğunu; ancak önce Türkiye'de yatırım yapılmasının daha önemli olduğunu bildirdi. Erdoğan, "Öncelikle eve lazım, komşuma nokta nokta" diyerek, iş adamlarına, Türkiye'de yatırım yapmaları çağrısında bulundu.
Başbakan Erdoğan, Gelir, Kurumlar ve Katma Değer vergilerinde indirimlere gittiklerini anımsatarak, bu paketin bir yıllık olduğunu, 2005 yılının ortasında yeni bir vergi reformu ilan edebileceklerini söyledi. Yolsuzluktan gelen kalemlerin, açıklanan vergi paketi içinde olmadığını hatırlatan Erdoğan, yıl ortasında açıklanabilecek vergi reformu ile ilgili, "Her zaman bir sürpriz kalem ortaya çıkabilir" değerlendirmesini yaptı. Erdoğan, beklentilerin üzerindeki özelleştirme gelirinin de ekonomi açısından son derece yararlı olduğunu vurguladı. Artı değerlere bugüne kadar özel sektör mantığı ile yaklaşılmadığı için yaşanan sorunların ortaya çıktığını belirten Erdoğan, siyaset literatürüne 'tüccar siyaset' anlayışı sokacaklarını söyledi. Eğitim, sağlık, emniyet ve adalet hizmetlerinde personel açığını kapatmak amacıyla 2005 yılı bütçesinde 42 bin personel alımının öngörüldüğünü hatırlatan Erdoğan, bu rakamın geçen yılın bütçesinde 36 bin olduğunu hatırlattı. Bu kadroların tahsisini yaparken personel harcamaları için bir limitlerinin olduğunu düşünmek zorunda olduklarını kaydeden Erdoğan, bu adımları atarken mali disiplini bozamayacaklarını ve ekonomik programdan taviz veremeyeceklerini ifade etti. Erdoğan, şartları biraz daha zorlayacaklarını vurgulayarak, daha fazla personel alımı olabileceğini; ama personel harcamalarına yönelik azami bir ödenek tutarlarının bulunduğunu ve bunu aşamadıklarını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, sözlerinin sonunda Kıbrıs konusuna yeniden dönerek, Güney Kıbrıs-Kuzey Kıbrıs noktasında şu anda yapılanların doğru olduğunu, sorunu süratle aşabilmek için hedefin uzlaşma olması gerektiğini bildirdi. Annan Planı'nın yeniden gündeme gelmesinden rahatsız olan kesimler bulunduğunu söyleyen Erdoğan şöyle konuştu:
"Annan Planı'nın ruhunda şu var: 24 Nisan'daki referandumda 'evet' çıkmazsa Annan Planı düşüyor; ama bu plan yeniden düzenlenebilir. Gerekli hazırlıklar yapılır. Önemli olan içerik değil mi? Bir metin üzerinde mutabık kalınır ve iki taraf bunu halkın oyuna sunar. Adı Annan Planı diye neden rahatsız ediyor sizi?"