Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin sabotaj ve tahriklerle bozulmaması için tüm dost ülkelerden destek beklediklerini söyledi. Erdoğan, “Türkiye, tarihi bir dönüm noktasını geçerken, yeni bir sayfa açarken, umut dolu bir geleceğe yelken açarken tüm dost ve kardeş ülkelerin bu sürece katkı vermesini istiyoruz” dedi.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Guvernörler Kurulu 22. Yıllık Toplantısı, Başbakan Erdoğan, Tunus Hükümet Başkanı Ali Laradeyh, Mısır Başbakanı Hisham Kandil ve Ürdün Başbakanı Abdullah Ensour’un katılımıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, alınan tüm tedbirlere rağmen küresel ekonomideki kırılganlığın devam ettiğini belirterek, “İhtiyaç duyulan büyüme oranları bir türlü yakalanamıyor. Adeta bir doyum noktasına ulaşılmış gibi bir yapı söz konusu. Yaşanan finansal krizden gerek sağlam bir makro ekonomik çerçevenin, gerekse yapısal reformların sürekli büyüme ve istikrar bakımından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
Son 10 yılda gerçekleştirilen köklü reformlar sayesinde Türkiye’nin küresel finans krizinde farklı bir konumda olduğunu ve son derece başarılı bir grafik sergilediğini anlatan Erdoğan, “Türkiye artık ekonomik büyüme, istihdam, sürdürülebilir kalkınma, enerji güvenliği gibi küresel düzeyde meselelerde projeleri takdirle karşılanan, görüşü dinlenen, katkısı aranan bir ülke konumuna yükseldi. Türkiye’nin bu başarısının tespit veya bu başarısını basit bir formüle indirgemek mümkün değil. Bu başarı pek çok farklı unsurlardan oluşuyor. Son dönemde Türkiye’de kurumların ve politikalarına kalitesi, ekonomik büyümenin desteklenmesi ve sürdürülmesinde kilit rol oynadı. Uzun vadeli stratejiler ve kalkınma planlarımız, ekonomik politikaların koordinasyonu, kaynakların etkin kullanımı ve kalkınmanın hızlanması adına büyük önem taşıdı. Özellikle küresel ekonomideki değişimlere hızlı uyum sağlayabilen aktif politikalar benimsedik” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, ekonomik başarının ancak halk ile devlet arasında kurulacak güçlü bir bağ ve güvenle tesis edileceğine inandıklarını ifade ederek, “Bu güvenlin oluşturulması ve canlı tutulması için halkın yaşamlarını etkileyecek tüm kararlarda azami ölçüde söz sahibi olması önemlidir. Biz de tüm politikalarımızı insan odaklı bir çerçevede kapsayıcı bir anlayışla tasarladık ve uyguladık. Politika ve strateji belgelerimizi toplumsal ittifakı dikkate alarak ve bütüncül bir yaklaşımla oluşturduk. Sosyal refahın sağlanması yolunda pek çok olumlu adım attık önemli sonuçlar elde ettik. Küresel kriz nedeniyle 2009 yılında yüzde 15’e yükselen işsizlik oranı aldığımız tedbirlerle 2011 yılına geldiğimizde yüzde 9,8’e, 2012’de ise 9,2’ye geriledi. Sosyal harcamalara artık daha çok kaynak ayırabilir hale geldik” dedi.
“TERÖR NEDENİYLE 40 BİNİN ÜZERİNDE İNSANIMIZI KAYBETTİK”
Türkiye’nin yaklaşık 30 yıldır yabancı ülke topraklarından kendisine yönelen terörle mücadele ettiğini belirten Erdoğan, “30 yılın bilançosu ülkemiz ve milletimiz açısından çok ağır oldu. 40 binin üzerinde insanımızı kaybettik. İç ve dış politika ve özellikle de demokratikleşme bu olumsuz süreçte derinden yara aldı. Ekonomik maliyet ise çeşitli hesaplamalara göre ki ben asgarisini veriyorum 350 milyar dolar civarında gerçekleşti. Bütün bunlarla birlikte terörün etkisiyle ülkemizin belirli bölgelerinde yatırım ortamı diğer bölgeler kadar iyileştirilemedi. Yoksulluk ve işsizlik sorunu bölgelere göre farklılık arz etti” şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak 10 yıl boyunca terör meselesini çözmek için çok boyutlu mücadele yürüttüklerini belirterek, şunları söyledi:
“Bir yandan terörle kararlı bir şekilde mücadele ederken, bir yandan da terörü doğuran nedenleri ortadan kaldırmanın gayreti içinde olduk. Ekonomik yatırımlarımıza hız verdik, demokratikleşme adımlarını kararlılıkla gerçekleştirdik, temel hak ve özgürlükler noktasında büyük bir gayretin içinde olduk. En son çözüm süreciyle terörün sonlandırılması, şiddetin sona ermesi, demokratik siyasetin güçlendirilmesi, ileri demokrasi için önemli bir adım attık ve sonuçlarını da almaya başladık. Terörün sona ermesiyle birlikte Türkiye’de tartışmasız yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfa sadece Türkiye’nin iç siyasetini, içerdeki değişimi değil bölgenin de istikrarını, güvenliğini, ekonomik kalkınmasını çok yakından ilgilendiriyor. Süreç 4 aydır etkisini gösterdiği halde bölgede ekonomik ve sosyal anlamda çok önemli değişim gözleniyor. İnşallah bu süreç başarıyla ilerleyecek ve hem bölgenin, hem de Türkiye’nin çehresi çok daha hızlı bir şekilde değişecek, dönüşecektir. Türkiye ekonomisinin bu süreçten çok olumlu etkileneceğine, daha fazla uluslar arası yatırımın çekileceğine, ticaretin ciddi manada artacağına inanıyorum. Hiç kuşkusuz bu süreç işsizlik ve yoksullukla mücadelemizde de farklı bir kulvara geçmemize zemin hazırlayacak.”
“SÜRECİN SABOTAJLARLA BOZULMAMASI İÇİN DESTEK BEKLİYORUZ”
“Türkiye kadar bölgemizin, özellikle Ortadoğu ve Avrupa’nın geleceğini yakından ilgilendiren bu sürecin sabotajlarla, tahriklerle bozulmaması için tüm dostlarımızdan destek bekliyoruz” diyen Erdoğan, “Türkiye tarihi bir dönüm noktasını geçerken, yeni bir sayfa açarken, umut dolu bir geleceğe yelken açarken tüm dost ve kardeş ülkelerin bu sürece katkı vermesini istiyoruz. Kazanan sadece Türkiye olmayacak, kazanan tüm bölgemiz ve bölgemiz hakları olacak” dedi.
Türkiye’nin, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın faaliyetlerine olan desteğini sürdüreceğini anlatan Erdoğan, “Bankanın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da sürmekte olan değişim ve sönüşüm sürecine destek olma noktasında benimsemiş olduğu aktif ve öncü rolü takdirle karşılıyoruz. Bölgedeki dönüşüm süreci esasen bir demokratikleşme sürecidir. Bölgede tarihin normal akışına kavuşması, bölge haklarının 21. yüzyılla buluşması anlamına gelmektedir ve bu artık otokratik sistemlerden, demokratik sistemlere geçişin bir adımıdır. Artık hakların iradesinin egemen olduğu bir döneme geçiştir. Açıkçası Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Akdeniz havzasında tarihi gelişmelere şahit oluyoruz. Artık insanoğlu ‘ben insanım, benim iradem var, benim iradem iktidar oluyor’ diyor. Bölgedeki gelişmeler değerlendirilirken unutulmamalıdır ki demokratikleşme uzun soluklu çaba gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte iniş çıkışlar yaşanması son derece tabidir. Önemli olan tabloyu görebilmektir. Bazı olumsuzluklara odaklanarak bölgenin geleceğine ilişkin karamsar bir bakış açısı sunmak yanlış olur. Bu hataya düşmemeli. Bölge hakların ne istediğini doğru anlamalıyız” şeklinde konuştu.
“ÜLKELERİ, YARDIM İÇİN DUVARA TIRMANDIRACAK OLURSAK BU ZULÜM OLUR”
Başbakan Erdoğan, bölgedeki bazı hükümetlerin acil mali kaynak ihtiyacı içinde olduklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uluslar arası finansal yardım bu ülkelerin likitide darlığına ve bankacılık krizine girmesini engelleyebilir. Uluslar arası toplum mali krizlerin önlenmesi ve beraberinde siyasi krizlerin ortaya çıkmaması için sorumluluk almalı ve bölge ülkelerine azami desteği sağlamalıdır. Türkiye bölgedeki demokratikleşme ve dönüşüm sürecini desteklemeyi sürdürecektir. Dünya kamuoyunun iyi bildiği bu tutumumuz bölgeye ortak, tarihi ve kültürel bağlarımız ışığında son derece tabii karşılanmalıdır. Biz bölgenin ortak bir kaderi paylaştığına inanıyoruz. Bu anlayışla demokratik seçimlerle iş başına gelmiş yönetimlere önyargısız biçimde yaklaşarak olabilecek azami desteği sağlama gayretindeyiz. Gayemiz sadece bölgede kalıcı barışın, refahın, istikrarın temin edilmesidir. Türkiye’nin güvenlik huzur ve istikrarının, bunun yanında Avrupa’nın huzuru ve istikrarının tüm bölgenin durumuyla birebir paralel olduğunu biliyor ve görüyoruz. Biz ülkelerin nerede olduğunu, nerede olabileceğini görmek zorundayız. Öyle ülkeler var ki aslında verilebilecek bir miktar destekle, yardımla geleceğin demokratik ülkesini çok daha rahat kurabilecektir. Ama ona yapılacak yardım için duvara tırmandıracak olursak bu zulüm olur. Biz kendilerine finansmanı nasıl yöneteceğinin ipucunu verirsek, kendilerine verebileceğimiz destekler onları hem onurlu bir şekilde geleceğe yürütür ve onlar geleceğin çok daha güçlü ülkeler arasına girer. Biz bu dünyada zayıf ülkelerle yürümek istemiyoruz.”
"BEN MEMURDAN SİYASET DERSİ ALMAM"
Türkiye’yi 10 yıl önce IMF’ye olan 23,5 milyon dolar borçla devraldıklarını ve o günden bu güne stand-by anlaşması yapılmadığını anlatan Erdoğan, “Bize siyaset öğretmek istediler. Ben siyasetçiyim, ben siyaseti siyasetçiden öğrenirim veya dinlerim. Bir memurdan siyaset dersi almam. Kendilerine bunu anlattım. Eğer bize parasal destek verecekseniz verin. Borcumuzu ödediğimiz zaman sizler bize başka bir şey söylemeyin. Borcumuzu ödemiyorsak gereğini yapın. ‘kusura bakmayın biz sizinle artık anlaşma imzalamıyoruz’ dedik. Borçlarımızı ödedik, son taksiti salı günü ödüyoruz ve IMF ile olan 23,5 milyon dolarlık borç bitiyor” diye konuştu.
Konuşmasında Süveyş Kanalı’na atfen Kanalistanbul projesinden de bahseden Başbakan Erdoğan, “Karadeniz’i Marmara’ya bağlıyoruz. Çok farklı, modern bir kanal olacak. Gördüğünüz, bildiğimiz boğazımızı çevre tehdidinden kurtaracağız ve yeni yapılacak Kanalistanbul ile hem gelir noktasında, hem de şehircilik noktasında çok farklı bir adımı atacağız. 42 kilometre uzunluğunda bir kanal olacak ve en üst düzeyde 500 metre genişliğinde bir kanal olacak. Bu kanalla İstanbul bir marka şehir olarak dünyada yerini alacak” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz