İSTANBUL (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin havalimanlarını, üslerini açması için tüm izolasyonların kalkması gerek. Bunlar kalkmadığı sürece, siz Türkiye'den herhangi bir yaptırım bekleyemezsiniz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) "Ekonomide Sürdürülebilir Büyüme İçin Yatırım ve Üretimin Önemi-Sorunlar ve Çözüm Arayışları" konulu Conrad Otel'de yapılan Sanayi Forumu'na katıldı.
İSO Meclis Salonu'nda saat 14.00'te başlayan İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda, İSO Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük ve Meslek Komiteleri adına sektör temsilcilerinin konuşmaları ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın değerlendirmeleri yer aldı. "İstanbul Sanayi Forumu" başlığı ile düzenlenen toplantıda, İstanbul Sanayi Odası'nda temsil edilen 14 imalat sanayi sektörünün temsilcileri, sektörlerinin ekonomi içindeki konumunu, sorunlarını ve çözüme yönelik önerilerini dile getirdi.
Türk ekonomisinin ve sanayinin etkin temsil kurumu olan İstanbul Sanayi Odası'nın, meclis ve meslek komitesi üyelerinin katılımı ile düzenlediği Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nın, üretim ve yatırım ortamının iyileştirilerek, sürdürülebilir büyümenin tesis edilmesi yönündeki çalışmalara katkıda bulunması hedefleniyor.
Toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, "Bugün burada dile getirilen sorunlar beni umutlandırdı. Geriye doğru gidin, 2.5 yıl öncesini bir hatırlayalım. O gün sorunlar neydi? Türkiye neleri konuşuyordu? O gün acil olarak çözülmesini beklediğiniz konular nelerdi? Bir de bugünkü sorunlara bakıp ikisini kıyaslayalım. Sıralamadaki önceliklerin çok değiştiğini görmemiz mümkün. İlk olarak hep enflasyondan bahsediliyordu. Artık enflasyon, sorunlar listesinin sonuna gelmiş durumda. Belki de artık gündemimizi oluşturmaktan çıkıyor. İstikrarsız büyüme o günün önemli bir sorunuydu. Ekonomi 2002 yılında yüzde 7.9, 2003'te yüzde 5.9, 2004'te yüzde 9.9 olarak açıklandı. Türkiye, sadece son 3 yılın ortalamasında yüzde 8'lik bir büyüme oranını yakalamıştır. Bu oranla da dünya ülkeleri arasında ilk sıralardayız. Yıllık bileşik faiz oranları yüzde 16 civarında, düşmeye de devam ediyor. Reel faiz yüzde 10'un altında. Bugün artık borçlanma sorunlarını da aşıyoruz. Kamu net borç stokunun Gayri Safi Milli Hasıla oranına bakarsak, sadece dönemimiz içinde, yüzde 78'den şu anda 63.4'e düşmüş durumda. Dış ticarette bir çoklarının hayal edemediği seviyeye ulaştık" dedi.
"SEKA'NIN 30 TRİLYON ZARARI VAR"
Türkiye'de kuvvetler ayrılığı prensibinin var olduğunu kaydeden Erdoğan, "Olay sadece yasama değildir. Sadece yürütme ve yargı da değildir. Olay bu üç kuvvetin birbiriyle adeta koordinasyonudur. Özelleştirme konusuna da değinmek istiyorum. 'Gelin bu konuyu masamızın üzerinden kaldıralım' diyorum. Komünist ülkeler bile, özelleştirme olayını çözdü bitirdi. Ama Türkiye hala bitiremedi. Neden birileri ayağa kalkıp, 'Bunlar Türkiye'yi satmaktadırlar' diyorlar? Satılacak yerlere gidip oralarda eylem yapıyorlar. Olayı 'Vatan elden gidiyor' olayına getiriyorlar. Bence bunlar hayatlarında 2 koyun gütmemiş insanlar. İnceleyin, ya bürokrasiden gelmişler ya da maaşlı memurlardır. Eğer risk almış olsa, hayatını risk üzerine bina etmiş olsa, bunu engellemez ve bu eylemler için yola çıkmaz. SEKA'nın 30 trilyon zararı var. Hala ısrarla SEKA'nın özelleşmesine karşı çıkıyorlar. Bırakın özel sektör yapsın, biz niye uğraşalım? Onlar bu işi daha iyi bir şekilde yapıyorlar. Seydişehir Alüminyum Tesisleri'ni ayağa kaldırdılar. Ne oldu? 305 milyon dolara gitti. Biz dedik ki, '110 milyon daha ilave yatırım yapacaksın ve personeli çıkarmayacaksın'. Devlet böyle bir yatırım yapar mı? Tabi ki yapamaz. Biz bunlara sadece gülüp geçiyoruz. Çünkü yapmamız gereken çok iş var, atmamız gereken çok adım var. Bizim petrol kuyularımız yok, bizim altın rezervlerimizden gelen yoğun gelir kaynağımız yok. Biz özel sektörümüzle çalışıp, didinip yardımcı olacağız. Yeter ki, bu özelleştirme hızımızı arttıralım" diye konuştu.
Erdoğan, her noktada Türkiye'nin saatinin sürekli ileri gittiğini belirterek, "Muhalefet büyük bir panik içinde. Her şey nasıl oluyor da yolunda gidiyor diye. Saatimiz devamlı ileri doğru işliyor. Saatlerimiz ne duruyor ne de geriye çalışıyor. Vicdan sahibi herkese düşen, bu güven zeminini sağlamlaştırmaktır. Cari açığı ve işsizliği ağızlarına sakız etmişler. Her yıl 700 bin civarında genç iş buluyor. Bu katılıma rağmen, bundan tam anlamıyla memnun değiliz. Hizmet sektörüne önem veriyoruz.
Çünkü istihdam oranı çok fazla. İşsizlik, sadece Türkiye'nin sorunu değil. Amerika, Avrupa, Uzakdoğu her yerde işsizlik var. Fakat onlar sosyal güvenlik kurumlarını oturttular. Bizim burada bir açığımız var. Onu düzeltmek için var gücümüzle çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Yurt dışına yaptığımız gezilerimizin sebebi, Türkiye'de demokrasiyi rayına oturtmak. Bizler pamuk ipliğine bağlı bir ekonomik iyileşmenin bedelinin çok ağır olduğunu defalarca tecrübe ettik. Bir kaç ay ya da yıl işler yolunda gidiyor. Zemin sağlam olmayınca, ardından bir çöküş yaşanıyor, Türkiye'de tüm dengeler alt üst oluyordu. Biz göreve geldiğimizde borsa 7 binlerdeydi. Şimdi 26 binlere geldi. Devlet millet kaynaşmasıyla bu işi başardık. Yine bu ülkede devlet vardı, niye olmuyordu? Demek ki sesinize kulak verilmiyordu. Ya da sizinle beraber yatıp kalkan bir yönetim yoktu. Şu anda sizin derdinizle ben dertleniyorum. Borsa düşerse 'Benim işadamım ne kaybeder?' diye düşünüyorum. Artık zeminimiz eskisi kadar kaygan değil. Daha sağlam bir zemine sahibiz. Artık rüzgardan nem kapan bir ekonomi olmaktan çıkıp, çok ciddi bir atılıma girdik."
"ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ'Nİ PARA VARSA VERELİM, ALIŞVERİŞ MERKEZİ YAPIN"
İnşaat sektöründeki gelişmelere değinen Başbakan Erdoğan, "Sürekli deprem konuşuluyor. Biz şu anda Toplu Konut İdaresi'nde bir adım attık. Bunun düşünsel alt yapısı, benim belediyecilik anlayışımdan gelen bir katılımdı. Devletin katılımı olmayan bir projeydi. Bunu TOKİ'de aynı şekliyle uyguluyoruz. Devlet olarak arazi imkanı sağlıyoruz. Bir gelişim projesi gerçekleştireceksek böyle yapmalıyız. Kar amacı yok, olsa farklı bir şey yaparız. İnşaat sektörü ciddi bir hareketlilik içine girmiştir.
İstanbul'da bazı hastanelerimizin, okullarımızın modernleşmesi gerekir. Biz İstanbul'da bazı hastanelerin yerini para karşılığında verelim dedik. Mesela Şişli Etfal, para varsa verelim alış merkezi yapın. Biz daha farklı bir yerde Şişli Etfal yapalım, yatak kapasitemizi arttıralım. Biz bu şekilde bu sektörlere girelim istiyoruz. Toplum bir istikrar bekliyor. Bunun hasreti içinde. Bu toplum ekonomik krizlerden çok etkilendi. Şimdi o eski günlerde olduğu gibi gerginlik oluşturup, oradan kar kapmak isteyenler olacak. 'Türkiye kaybetsin ama ben kazanayım' diyenler hep var. Ama biz bunlara prim vermeyeceğiz. Milletimiz de bunlara prim vermeyecek. Hep birlikte ülkemizin bu kalkınmasına koşuyoruz" dedi.
"Biz dinamik bir anlayış istiyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, "Bir şeye karar verince bu adımı atmalıyız. Biz böyleyiz. İrade beyanımızın olmadığı bir konuda, bizi kimse bağlayamaz. Türkiye bu beyanı ortaya koyuyorsa, bunun aksi olamaz. Türkiye'nin havalimanlarını, üslerini açması için tüm izolasyonların kalkması gerek. Bunlar kalkmadığı sürece, siz Türkiye'den herhangi bir yaptırım bekleyemezsiniz. Kimse bize bunu zorla yaptıramaz" açıklamalarında bulundu.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de nedense yatırım yapmakta bazı arkadaşlarımız çekiniyor ama yatırım yapanlar da halinden memnun. Düzce, Aksaray, Malatya ortada. Eksikler var bunları da gideriyoruz. İsteğimiz buralarda bu yatırımlar olsun ki buralarda sağlayacağımız istihdam, bu bölgelerdeki göçün engellemesine vesile olacak ve terör gruplarına da inanıyorum ki bu bölgelerde zemin kalmayacak. Biz tabi burada 2 yıllık bir süreç koyduk. İstediğimizi yakalayamadığımız takdirde bunun da müzakeresini yaparız.
Tekrar yeni bir değerlendirme ile farklı bir adımı yaparız. Enerjide kayıp kaçık oranı konusunda ciddi çalışmalarımız var. Süratle bütün havai hatları yeraltına alma çalışmaları yapıyoruz. Yüksek gerilim hatları dışındaki hatları yeraltına almak için çalışmalarımız başladı. Büyükşehirlerden başlamak üzere unu ülkemizde yer altına alıp kaybı minimize etmenin gayreti içindeyiz. Bunu yaparken özellefdştirmeden kaçma niyetimiz yok. Yabancı sermayenin girişi ile alakalı bazı rahatsızlıklar var.
'Özelleştirmede bunu yabancı sermaye değil de keşke yerel firmalar alsın' diyorlar. Bizim bu konuda rahatsızlığımız yok. Niye bundan korkuyoruz merak ediyorum.
Yabancı sermaye girsin bu ülkeye. Kendimize güvenelim, niye korkuyoruz? Bu paraları buraya çekmemiz lazım. Çekelim ki dünya piyasasında yerimiz olsun. Mesela bir örnek vereyim. Bir Erdemir'i düşünün. Erdemir'i bir dünya devi gelip satın alsa. Bunun dünyada Erdemir mamulünü satmak diye bir problemi olur mu, olmaz. Bu benim ihracatımı çok daha farklı yerlere taşıyacaktır. Piyasalar etkilenebilir diyorlar. Olabilir. Serbest piyasa ekonomisi var. Belki başkaları da buna benzer yatırımlar yapar. Belki 15 yıl önce ben de sizin gibi düşünebilirdim ama geride kaldı. Biz bu yıl 450 trilyon AR-GE çalışmalarına ayırdık. Bu başarıyı görürsek önümüzdeki yıl çok daha farklı ARGE çalışmalarımıza katkımız olacak. Amacımız ARGE çalışmalarında Türkiye'nin dünyada çok daha iyi bir yer almasıdır."