BALIKESİR (İHA) - AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Türkiye'de ve dünyada diyabet hastalarının durumu, diyabet hastalığının nedenleri, bu hastalıkla mücadele etmenini yollarını anlatan ve ulusal diyabet politikası oluşturulmasının gereklerini içeren "Sosyal Bir Proje: Türkiye Ulusal Diyabet Politikası" isimli bir rapor sunduğu bildirildi.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından diyabet hastalığının birinci derecede mücadele edilmesi gereken hastalık olarak nitelendirildiğine dikkat çekilen raporda, dünyada halen 170 milyon diyabet hastasının bulunduğu, 2020 yılında ise bu sayının 3 kat daha ar kişi tmasının beklendiği belirtildi. Türkiye'de ise 2 milyon 600 bin nin aşikar diyabet hastası, 2 milyon 400 bin kişinin ise gizli diyabet hastası olduğunun belirtildiği raporda, hastalığın çocuklardaki durumuyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de 5 milyon diyabet hastası bulunmaktadır. Yani ülke nüfusunun yüzde 14'ü diyabet hastasıdır. 18 yaş altında 15 bin civarında diyabet hastası çocuk bulunmaktadır. Tip 1 diyabetli yani insilün hormonu olmayan bu çocukların insilün bulamadığı takdirde yaşam süreleri 2-3 haftadır. Ülkemizde sosyal güvencesi olan diyabetik çocuk sayısı 12 bin 500, sosyal güvencesi olmayan diyabetik çocuk sayısı ise 2 bin 500'dür. Sosyal güvencesi olmayan diyabetik çocuk hastaların çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşamaktadır. Sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik tabanı zayıf olan ailelere mensup bu çocuklara uygun tedavi uygulanmazsa ya hayatlarını kaybedecek ya da böbrek yetmezliği, göz ve dolaşım bozukluğu gibi sağlık sorunları yaşayacaklardır. Halen Avrupa'da sosyal güvence kapsamında olmayan çocuklara insilün desteği vermeyen tek ülke Türkiye'dir."
Diyabet tedavisinin ekonomiye doğrudan ve dolaylı maliyeti 2.6 milyon şeker hastasının yıllık harcamasının 1.1 milyar dolar civarında olduğunun ifade edildiği raporda, Amerika'daki diyabet hastalarının toplam yıllık maliyeti 94 milyar dolar iken, yapılan düzenlemeler ve kontrollü ilaç kullanımı ile yıllık harcamanın 80 milyar dolara kadar düşürülerek ekonomiye 14 milyar dolar kazanç sağlandığının altı çizildi. Düzensiz ve yetersiz tedavi sonucu gelişen komplikasyonlar sonucu ek tedavi maliyetlerinin 1 milyar doları bulduğu belirtilen raporda doğrudan ve dolaylı maliyetlerin toplam 3.1 milyar doları bulduğu kaydedildi. Raporda ayrıca Türkiye'nin dünyada diyabet hastalığı ile ilgili ulusal programı ve bütçesi olmayan ülkeler arasında olduğu belirtildi.
DİYABET HASTALIĞIYLA İLGİLİ YAPILMASI PLANLANANLAR Türkiye'nin diyabet konusunda evrensel düzenlemeler getiren St. Vincent Deklarasyonu'na imza koyduğuna dikkat çekilen raporda, diyabet hastalığı ile ilgili olarak ülkemizde yapılması gerekenler şu maddeler halinde sıralandı:
"Sosyal güvencesi olmayan 18 yaş altı 2 bin 500 çocuğun yıllık insilün masrafı olan 350 milyar lira, devlet tarafından karşılanmalıdır. Diyabetli hasta eğitim programları yaygınlaştırılmalı. Eğitim alan gizli şeker hastalarının yüzde 10'u, eğitim almayanların ise yüzde 20 ila 40'ı aşikar şeker hastası oluyor. Eğitim alan aşikar şeker hastalarında ise ilaç kullanımı yüzde 15 ila 20 oranında azalıyor, bacak mutasyonları yüzde 50 oranında azalıyor, göz ve böbrek komplikasyonları ise yüzde 30 oranında azalıyor. Bu hastaların toplam harcamalarda ise yüzde 15 oranında azalma gerçekleşiyor. Türkiye'de 18 yaş altı diyabetli çocuk hastaların eğitimi için atıl sosyal tesislerden iki tanesi sivil toplum örgütlerine tahsis edilerek önemli bir projeye imza atılabilir. Heyet raporu bulunan ve kronik hastalığı olan SSK'lı hastaların mükerrer reçetelerini tüm hekimlerin yazabilmesine ilişkin mevzuat düzenlemesi SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü'nce bir an önce yapılmalıdır. Çocukların ve gençlerin diyabetten korunması amacıyla beslenme alışkanlıkları düzeltilmelidir. Okullara beslenme dersi konmalıdır. Okul kantinlerinde satılan yiyeceklere sınırlamalar getirilmelidir. Okullarda öğle yemeği ve süt verilmesi konusunda kalıcı planlamalar yapılmalıdır. Okulun ölçeğine göre diyetisyen, psikolog ve sosyal hizmet uzmanları istihdam edilmelidir. Bireylerin düzenli egzersiz ve spor yapma alışkanlığı kazanması için özendirici programlar yapılmalıdır. Gençlik ve spor genel müdürlüğü ve belediyelere ait spor salonlarında diyabetli hastalara ücretsiz hizmet verilerek spor ve egzersiz teşvik edilmeli, böylece hastalığa bağlı sorunlar azaltılmalıdır.
Diyabet tedavi ve takibini yürütecek kalifiye sağlık personeli sorunu hızla çözülmelidir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Metabolizma beslenme ve Diyabet uzmanlık alanı Endokrinoloji'den ayrılarak bağımsız olmalı ve 5 milyon diyabetli hasta tedavisini üstlenecek uzmanlaşmış hekim sayısı hızla arttırılmalıdır. Diyabet hemşireliği için de resmi bir sertifikasyon programına dayalı eğitim programı hazırlanmalıdır. Halen sayıları 265 olan ve diyabet alanında çalışan hemşireler hazırlanacak sertifikasyon programı ile uzmanlaşmalı ve açılacak kadrolarda bu sayı hızla arttırılmalıdır. Üniversite mezunu hemşireler için diyabet lisans üstü programı açılmalıdır. Ülkemizde toplam bin 100 tane diyetisyen bulunmaktadır. Bu sayı son derece yetersizdir. Sadece üç üniversitede bulunan Beslenme ve Diyetetik bölümleri başka üniversitelerde de açılmalıdır. Tamamı ithal edilmekte olan ve hastalık tedavi maliyetini önemli ölçüde arttıran şeker ölçüm çubuklarının ücretlerini sosyal güvenlik kurumları ödemektedir. Şeker ölçüm çubuklarının imalatının ülkemizde yapılabilmesi için yatırımcıyı teşvik edici, bürokratik, mevzuata yönelik ve mali önlemler alınmalıdır. Her yıl milyonlarca dolarlık pek çok madde, ülkemize gıda adı altında piyasaya sokulup ilaç olarak satılmaktadır. Bunların kontrolleri Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü'nce yapılmaktadır. Bu tür maddelerin denetim ve izinleri Sağlık Bakanlığı'nda olmalıdır. İlki 1989 yılında kurulan ve halen 165 tane olan diyabet merkezlerinin alt yapı, teknik, tıbbi ve personel standardı yoktur. Bu nedenle denetim ve koordinasyon da yapılamamaktadır. Sağlık Bakanlığı'nca ilgili teknik birim tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle diyabet merkezleri resmi bir kimliğe ve bilimsel bir standarda kavuşturulmalıdır. Türkiye Diyabet Vakfı, Türk Diyabet Cemiyeti, Üniversiteler, İlaç firmaları, iş birliği yapmak isteyen kuruluşların başında gelmektedir. Ayrıca TRT'nin vereceği destekle yapılacak olan çalışmalar daha etkili olacaktır."
Raporun sonuç kısmında ise şu görüşlere yer verildi:
"Raporda ifade edilen önlemler doğrultusunda 5 milyon diyabetlinin tedavi ve bakım kalitesi artacak ve organ hasarları azaltılacak, ortalama yaşam süresi artacak, maliyetler azalacak ve yüz milyonlarca dolar tasarruf elde edilecektir."