PARİS (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6 Ekim'de yayımlanan İlerleme Raporu'yla AB Komisyonu'nun Türkiye'nin nereye geldiğini tescil ettiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üyeliğinin AB'ye ne katacağını dikkate almak gerektiğini belirtirken, suni engellere itibar edilmemesi gerektiğini kaydetti.
Fransa'nın başkenti Paris'teki d'Orsay Müzesi'nde Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün (IFRI) 25. kuruluş yıldönümü yemeğine katılan Erdoğan, yemekte yaptığı konuşmada Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde yıllar içinde kritik dönemlerden geçildiğini, hatta zaman zaman duraklamalar olduğunu belirtti. Böyle dönemlerde bile Türkiye'nin AB'yle bütünleşme perspektifini yitirmediğini vurgulayan Erdoğan, bu süre içinde her iki tarafın da birbirini gözden çıkarmadığının altını çizdi.
AB ve Türkiye'nin birbiri için stratejik önem arz ettiğini belirten Erdoğan, "Bizi birleştiren daima ortak değerlerimiz, bilincimiz, ideallerimiz ve geleceğimiz oldu" dedi. Erdoğan, özellikle son 1 yıldır katıldığı toplantılarda reformları ve kararlılıklarını anlattığını söylerken, 6 Ekim'de yayımlanan raporla AB Komisyonu'nun Türkiye'nin nereye geldiğini tescil ettiğini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, 'Türkiye AB için bile malum hassasiyetlerini aşamaz' görüşünün yerini hangi takvim dahilinde AB'ye katılacağı tartışmalarının aldığını belirtirken, "Tabii ki henüz gereken herşey yapılmış, üyelik perspektifimizi netleştirecek tüm kararlar alınmış değil. Türkiye'nin önünde de tamamlanması gereken pek çok zorlu aşama var. Müzakereler yönünde ilk adım olan Komisyon'un olumlu rapor ve tavsiyesini elde ettik. Bunu tarihi önemde görüyor ve memnuniyetle karşılıyoruz" diye konuştu. Tavsiyede diğer adaylara gösterilen usul ve esaslardan bazı farklılıklar olduğunu söyleyen Erdoğan, bunların müzakereler açıldıktan sonra ne şekilde yürütüleceklerine ilişkin konularda yoğunlaştığını kaydetti.
"EN RASYONEL YOLU BULACAĞIMIZA İNANIYORUM"
Müzakerelere ilişkin kararın alınacağı 17 Aralık'a kadar görüş ve beklentilerin ayrıntılı şekilde tartışılacağını ifade eden Erdoğan, "Nihayetinde en rasyonel yolu birlikte bulacağımıza inanıyorum. Türkiye-AB ilişkilerinin seyrine baktığınızda hiçbir yeni aşamaya kendiliğinden veya nedensiz geçilmediğini görürsünüz. Dolayısıyla Kopenhag kriterlerinin ülkemizce karşılandığı teyit olunduktan sonra atılacak tek bir adım vardır, müzakerelere geçmek. Üyelik, ancak uzun bir müzakere süreci sonunda Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmesi sonunda gerçekleşecektir. O zamana kadar hem Türkiye'nin hem de AB'nin çok değişeceğini biliyoruz. O yüzden AB'den hiçbir beklentimiz kısa vadeli pragmatik çıkarlar üzerine kurulu değildir" dedi.
Bazı çevrelerin Türkiye'nin AB'ye üyeliğini salt ekonomik fayda-maliyet analizlerine indirgemeye çalışmasının yanlışlığını vurgulayan Erdoğan, 12 Eylül 1963'te Ankara Anlaşması'nı imzalayan AB Komisyonu Başkanı Walter Hallstein'in 'Bugün büyük bir siyasi adıma tanıklık ediyoruz' sözünü hatırlattı. O dönemde Türk ekonomisinin çok daha kırılgan olduğunu dile getiren Erdoğan, buna rağmen ortaklık ilişkisinin siyasi boyutuna vurgu yapıldığına ve bu siyasi vurgunun hiçbir zaman kaybolmadığına dikkat çekti.
"TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİ AB'NİN HEDEFLERİNE ULAŞMASINI KOLAYLAŞTIRACAK"
Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin siyasi bir birlik olma ve savunma gücünü pekiştirme hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracağı yönünde hiçbir soru işareti olmaması gerektiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin üyeliğinin AB'ye ne katacağını dikkate almak gerektiğini ve suni engellere itibar edilmemesi gerektiğini ifade etti.
Erdoğan, Türkiye ile AB arasındaki kültürel farklılıklar konusunda ise "Anadolu'da yüzyıllarca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olmamızı ve bugün bunun mirasını taşımamızı en büyük zenginliğimiz olarak görürüz. Önemli olan farklılıklar değil, her bir farkın meydana getirdiği artı değerdir" dedi. AB'nin de her bir üyesinin bireysel zenginliklerini birliğin ortak zenginliğine dönüştürebilmesi durumunda güçleneceğini söyleyen Erdoğan, "Avrupa değerlerinin evrensel olduğu iddiasına, Türkiye gibi Müslüman bir ülkenin bu değerlere uymayı öncelik ve amaç edinmesinden daha güzel bir kanıt bulabilir misiniz?" diye sordu.
AB'nin kaygılarını anladıklarını belirten Erdoğan, "Müzakere masasında bunları gereken şekilde dikkate alacak çözümler geliştirebileceğimizi de biliyoruz" dedi. İnsanı ve insan haklarını her şeyin ötesinde tutmayı amaçladıklarını söyleyen Erdoğan, "Ama nedense insanın önüne hep sıfatlar ekliyoruz. Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Türk, Fransız, Alman... Nihayetinde hepimizin insan olduğunu, korkularımızın, sevinçlerimizin arayışların örtüştüğünü unutuyoruz. Türkiye'nin AB üyeliğine de lütfen bu perspektiften bakın. Evet, Türk'üz, Müslüman'ız, cesametli bir ülkenin vatandaşları, zor bir coğrafyanın sahipleriyiz. Ama inanın temele indirgediğimizde sizlerle aynıyız. İnsan hak ve özgürlükleri kavramını yaratmış olan Fransa'nın bizi bu hedeften yoksun bırakacağına ihtimal dahi vermek istemiyoruz" diye konuştu.
"AB'NİN TÜRKİYE'YE GENİŞLEMESİ GEREKLİ BİR ADIMDIR"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin haddinden fazla genişlemesiyle karar alma mekanizmalarını tıkayacağı görüşünde olanlar içinse, "AB'nin Türkiye'ye genişlemesi haddinden fazla değil, gerekli olan bir adımdır. Bahsettiğimiz Atatürk devrimlerini 15 yıla sığdırmayı başarmış, büyük değişim/gelişim potansiyeli ve kabiliyetine sahip bir ülkedir. Bahsettiğimiz, AB yolunda kaydettiği gelişmeleri büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla başaran Türkiye'dir" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin inşa sürecinde hep Avrupa'nın yanında yer aldığını hatırlatan Erdoğan, "Bugün de çağdaş değerleri benimsemiş, kendisini her alanda AB'nin standartlarına ulaştırmış, geleceğin AB iyesi Türkiye'sini inşa ederken AB'yi yanımızda görmek istiyoruz. O seviyeye ulaşmak için atmamız gereken çok sayıda adım var. Bunun zaman alacağını biliyoruz. Planımızda bunu AB olmadan yapmak olasılığına yer vermek istemiyoruz" dedi.
ERDOĞAN, ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ ROMA TÜZÜĞÜ'NÜ İMZALAYACAĞINI AÇIKLADI
Öte yandan Başbakan Erdoğan yaptığı açıklamada, "Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Tüzüğü'nü imzalayıp onaylayacaktır" dedi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Tüzüğü 17 Temmuz 1998 tarihinde gerçekleştirilen bir diplomatik konferansla kabul edilmişti. Tüzük, soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve savaş suçlarıyla itham edilen kişileri soruşturmak ve kovuşturmak için daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurulmasına olanak sağlıyor.
Tüzük'te, Mahkeme'nin kurulabilmesi için 60 ülkenin katılımının gerektiğine dair bir şart bulunuyordu. Tüzüğe, şu ana kadar ABD dışında 100 ülke imza attı.