Erdoğan, zirveye ulaşmaktan daha zor olanın zirvede tutunabilmek olduğunu belirterek, “Zira biz nasıl inançla çalışıyorsak Türkiye ve dünyada hasımlarımız da o kadar hırsla çalışıyor. Biz yeni bir Türkiye aşkıyla nasıl mücadele veriyorsak eski Türkiye'yi özleyenler de o kadar hırsla çalışıyorlar” dedi.
Düzenlenen iftar programında davetliler arasında sanatçı Bülent Ersoy'da vardı. Önce Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'la kısa bir sohbet etti. Daha sonra Emine Erdoğan'a aynı masada eşlik ettiği görüldü. Ayrıca Erdoğan’a Dernek Başkanı Ahmet Aluç, porselen tabak üzerine işlenmiş Cumhurbaşkanlığı Forsu hediye etti.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, şöyle dedi:
"Dün Artvin'in Hopa ilçesinde tatsız bir hadise yaşandı. İnsani Yardım Vakfı Hopa'da yoksular için bir iftar hazırlığı yaparken, bir kısım Vandallar, alçaklar yardım kuruluşunun çalışanlarına saldırdı ve darp etti. Bu saldırganları tanıyoruz. Aynı durumu benim Hopa mitingimde de bana yaptılar.
Onların nereden beslendiğini, neye hizmet ettiklerini biliyoruz. Bu örgütün, Pensilvanya'nın medyası çıktı, bu saldırının arkasında durdu. Pensilvanya'nın bu kuruluşa olan kini bu yardım kuruluşunun İsrail'e verdiği rahatsızlıktan dolayı. Pensilvanya'nın İsrail'e karşı bir açıklamasını duydunuz mu, duyamazsınız. İsrail'in Mavi Marmara'dan dolayı bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya'nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu, otoriteden izin alman lazım. Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi, yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye' de bizsek, biz zaten izni verdik. Ama onlara göre İsrail. Bu yardım vakfının Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Somali'de, Açe'de, Afrika'da ölümü göz alarak yaptığı samimi yardımlar da bu Pensilvanya örgütünü rahatsız etti.
Dernek Başkanı Ahmet Aluç, porselen tabak üzerine işlenmiş Cumhurbaşkanlığı Forsu hediye etti.
SELAM ÖRGÜTÜ
Hopa'daki saldırının arkasında durmaları işte bundan kaynaklanıyor. Eğer 25 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı Selam terör örgütü diye uydurdukları hayali bir şemanın içine bu kuruluşu da bizleri de sizleri dahil edip derdest edeceklerdi. Kendi iktidarların tehdit eden kim varsa yargı ve emniyet içindeki uzantılarıyla onlara çok ağır zulüm uygulayacaklardı. Allah'a hamdolsun oyunları, hesapları bozuldu. Şu anda da başka hesaplar içindeler. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir kez daha şer ittifakını kurdular. Karşımızda, eski Türkiye'nin karanlığını özleyen tüm aktörleri görürsünüz.
VAKTİ GELİNCE
10 Ağustos çok önemli. 10 Ağustos'ta eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında bir seçim yapılacak. Karanlık ile aydınlık arasında bir tercih yapılacak. İnşallah, yeni Türkiye ve aydınlık kazanacak. Biz Allah'a hamdolsun hiçbir zaman aslını inkar edenlerden, tarihini inkar edenlerden, köklerine sırtını dönenlerden olmadık. Bu dava, Selçuklu ile başlayan, asırlarca üç kıta üzerinde adalet mücadelesi veren bugüne onurlu ve dimdik şekilde ulaşan, inşallah heyecanla da geleceğe yürüyen bir davadır. Biz bu büyük, kadim davanın sadece neferleriyiz. Bizden öncekilerden bir emanet devraldık. O emanetin hakkını vermeye çalıştık, çalışıyoruz. İnşallah vakti zamanı gelince de bu emaneti ehillerine teslim edeceğiz. Biz büyüklerimizden ben değil biz demeyi öğrendik. Şahsi hırslarını törpülemeyi, kibri ayaklar altına almayı, nefsi değil davayı öne çıkarmayı öğrendik.
ENGELLERİ AŞMIŞ DEĞİLİZ
Bütün engelleri aşmış dikensiz bir gül bahçesine ulaşmış değiliz. Hiç kuşkusuz eskiye göre çok farklı, ileri bir yerdeyiz. Eskinin manasız yasaklarını tek tek kaldırdık. İnançların, değerlerin, ifade özgürlüğünün, kimlik ve kültürlerin var olma özgürlüğünün önünü açtık. Ancak kazanımlarımızı muhafaza etmek, takdir edersiniz ki onları elde etmekten daha zordur. Zirveye ulaşmaktan daha zor olan zirvede tutunabilmektir. Şeyhe Edebali'nin Osman Gazi'ye söylediği gibi, 'Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler engindekiler kadar emniyette değildir' biz şu anda asla rehavete kapılmadan, asla gevşemeden hem kazanımlarımızı muhafaza etmemiz hem de bu kazanımlara yenilerini eklememiz gerekiyor.
HASIMLARIMIZ DA ÇALIŞIYOR
Zira biz nasıl inançla çalışıyorsak Türkiye ve dünyada hasımlarımız da o kadar hırsla çalışıyor. Biz yeni bir Türkiye aşkıyla nasıl mücadele veriyorsak eski Türkiye'yi özleyenler de o kadar hırsla çalışıyorlar. 17-25 Aralık tarihlerinde yolsuzluk bahanesi adı altında hükümetimize yönelik bir darbe gerçekleştirilmek istendi. Eğer başarılı olsalardı kaybeden sadece Ak Parti, hükümetimiz değil davamız, mücadelemiz, tüm Türkiye olacaktı. Bu saldırıyı gerçekleştirenler bizim siyaset mücadelemizi her fırsatta engellemeye çalışan zihniyetti. Bu saldırıyı gerçekleştirenler, partilerimizi kapatan zihniyetti, bizi tahkir eden, hor gören, bizi her türlü denklemin dışına atmaya çalışanlardı. Daha da vahimi bu saldırıyı gerçekleştirenler cemaat görüntüsü altında vatanına ihanet şebekesi kurmuş bir örgüttü.
ERBAKAN’A GİT DEDİLER
1980'de askeri müdahaleyi desteklediler. 1990'larda başörtüsü mücadelesinin karşısında oldular. Başörtüsünü furuattır diye kalkıp tanımlamaya çalıştılar. 28 Şubat'ta darbecilerin yanında yer alıp imam hatip okulların kapatılmasını desteklediler. Dönemin Erbakan hükümetine, 'beceremediniz artık bırakın' diyecek kadar darbecilerle aynı dili kullanacak kadar vefasız oldular. Son birkaç yıl içinde bu örgütün ne kadar nankör, ne kadar kaypak ve ne kadar ihanet içinde olduğun tecrübe ettik