YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Başbakan Yardımcısı Arınç'tan Değerlendirmeler

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “-Şu kadar gazeteci içeride-dediğimiz zaman, bu kadar gazetecinin kaç tanesinin molotoftan,...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “-Şu kadar gazeteci içeride-dediğimiz zaman, bu kadar gazetecinin kaç tanesinin molotoftan, bombadan, örgüt evinde yakalanmaktan, silahlara yardım ve yataklık yapmaktan suçlanıp da bu yüzden içeride olduğunu da, adli kayıtlara bakarak bir zahmet ortaya koymakta fayda var" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Yılın Basın Ödülleri’ töreninde bir konuşma yaptı. Geçen yıl muhalefet partilerinin de desteğiyle yeni RTÜK Kanunu'nu çıktığını belirten Arınç, frekans ihalelerini planladıklarını, reyting ölçümleme yönetmeliklerini çıkardıklarını belirtti. 1994 yılından bu yana yapılamayanı yapmak suretiyle bundan sonra radyo televizyon yayıncılığının geleceği noktayı göstermiş olduklarını vurgulayan Arınç, 2004 yılında çıkan Basın Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin önemli bir aksaklık yaşanmadıklarını kaydetti.

Bazı kişilerin basın özgürlüğünden şikayet ettiklerini belirten Başbakan Yardımcısı Arınç, “Bunun, doğrusu Basın Kanunu ile çok ilgisi yok. Basın Kanunu, yazılı medya ile ilgili bir kanunumuz. Basın Şurası toplanmış, arkasından da kanun çıkarılmış. Bugün basın mensubu arkadaşlarımızın, özellikle cezaevinde tutuklu veya hükümlü bulunanların veya haklarında adli takibat yapılanların şikayet ettiği husus bir, Türk Ceza Kanunu'dur; ikincisi de Terörle Mücadele Kanunu'dur. Sayıları ne kadar olursa olsun, hemen hemen yüzde 70'inin Terörle Mücadele Kanunu kapsamında suç isnat edilerek tutuklandığını ve haklarında ceza verildiğini bildiğimiz pek çok gazeteci arkadaşımız var. Yine Türk Ceza Kanunu'nun pek çok maddesi ile adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, soruşturmanın gizliliğini ihlal, bilişim suçlarıyla ilgili bazı hususlarda da suçlandıklarını biliyoruz. Bunlar Ceza Hukuku kapsamında değerlendirilecek konulardır. Ben TRT'den bir şekilde ilgili bakan olarak sorumluyum. Ama muhalefetimizin de bir gölge bakanı var; Sayın Gürkut Acar. İşini gücünü bıraktı, her gün bana sözlü sorular sormak suretiyle TRT'yi birlikte yönetiyoruz. Eksik olmasın. Ben bundan gurur duyarım. Meclis Başkanlığım döneminde de soruyu bir denetim aracı olarak bildiğim için mutlaka cevaplandırmaya çalışırdım. Şimdi de Sayın Acar'ın sorularını, sanıyorum bir ekip hareket ediyorsunuz, çünkü bazen sorular başka arkadaşlarımdan da geliyor, onları cevaplandırmaya, yanlış yaptıklarımız varsa düzeltmeye, yanlış bilinenler varsa onlar hakkında da doğru bilgilendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

TERÖRLE MÜCADELE KANUNU

Basının özgürlüğünün esas olduğunu ve anayasalarda bu hususun yer aldığını belirten Başbakan Yardımcısı Arınç, “Şikayet üzerine veya doğrudan kendi izlememizle yayın ilkelerine aykırı bir durum tespit edilirse, sıfırdan başlamak üzere müeyyideler verilebiliyor. Bugün gazetecilik mesleğini ifa ederken, yazı yazarken, kitap çıkarırken, karikatür yaparken diyelim ki fikrini, düşüncesini açıklarken geniş anlamda bir anlatım özgürlüğünde çok büyük sorun yaşanmıyor. Bunu söylediğim zaman içinizden kızabilir, dışınızdan homurdanabilirsiniz. Ama söylemek istediğim şu; bakınız 100 gazeteci içeride, olabilir. Ama suçlara bakınız. Bu suçlardan bir kısmı adi suçlardır. Hepimizin işleyebileceği cinsten. Yolda giderken Allah saklasın, birisine çarpmış olabiliriz. Bazı kötüler hırsızlık da yapmış olabilir, her meslekten insanların yapabileceği gibi. Gasp da işlemiş olabilir, vesaire. Bunları herhalde gazetecilik mesleği olarak görmek mümkün değil. Bir kısmı ve çok kısmı, özellikle belli amaçla yayınlanan gazeteler. Hepinizi tenzih ederek söylüyorum, isimlerini de vermek istemiyorum. Çünkü isimlerini versem gerçek anlamlarını da bilemeyeceksiniz. Ne demek istediğimi daha iyi anlıyorsunuz. Bilerek suç işleyen, bilerek örgüt propagandası yapan, bilerek örgütün lojistik desteğini sağlamayı amaç edinmiş, tirajları az, ama belli çevrelerde etkisi güçlü olan gazeteler var. Geçenlerden bundan birisi çıktı, çıktığı gün de ‘Ben bu suçu işlemeye devam edeceğim’ dedi. İşledikleri suç Terörle Mücadele Kanunu kapsamındadır. Bir propaganda yapmak, iki örgüt üyeliği, eylemlere destek sağlamak. Örgüt üyesi olmasa bile örgüte destekte bulunmak gibi tarif edilmiş bir kanun. Bu kanundan şikayet ediyorsak o zaman yüksek sesle ‘Bu Terörle Mücadele Kanunu değiştirilmelidir veya kaldırılmalıdır’ dememiz lazım. Ama hem Terörle Mücadele Kanunu'ndan şikayet etmeyip kaldırılmasını da istemeden, ‘Bu kadar gazeteci içeride demek’ samimi olmaz. Çünkü Terörle Mücadele Kanunu 1990'lı yıllardan beri var. Bazı maddeleri değişti. Türkiye terörle mücadele ediyor, örgüt var, eylemleri var, bu eylemlere destek verenler var. 'Kaldıralım' derseniz, bu sizin cesaretiniz olur. İspat ederseniz ki kalkması gerekiyor ben de size katılabilirim. Ama bu kanun orada durdukça, bu kanuna rağmen örgütle ilişkisini her gün bağırmak zorunda kalan insanlara uygulanacak yaptırımlar da o kanunun içerisinde olacaktır” ifadelerini kullandı.

PROPAGANDA GEÇİŞ SÜRECİ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de, ‘Sayın’ diye başlayan pek çok suçun işlendiğini ve bazı kişilerin tutuklandığını kaydetti. Yargıtay ve Danıştay’ın bu konuda farklı kararlar aldığını ifade eden Arınç, “Filan kişi hakkında 'Sayın' demek propagandaya girmez. Demek ki propaganda da bir geçiş süreci yaşamışız Türkiye'de. Herkesin suratını buruşturan bir şey, üç sene sonra Yargıtay'ın suç kabul etmediği bir nokta olarak karşımıza çıkmış" dedi.

Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal'ın bir bildiri okuyarak propaganda suçu işlediğini de anlatan Bülent Arınç, "Örgüte üye olmasa da örgüt lehine hareket ettiği için ayrı bir ceza alıyor, iki, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında artırarak değerlendirildiği için bir daha ceza alıyor, üç. Cezası karşımıza 8 yıl 9 ay olarak çıkıyor. Şüphesiz bunda bir çarpıklık var. Bu çarpıklığı gidermemiz lazım ve giderdik. Nerede giderdik? 3. yargı paketinin içinde giderdik” diye konuştu.

"GAZETECİ SIFATINI TAŞIYOR, AMA BİR EYLEMDE DE BOMBA ATIYOR"

Arınç, Terörle Mücadele Kanunu'nun diğer maddelerinin unsurlarının da değişmesi gerektiğini savundu. Bu konuda da bir çalışmaları olduğunu anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Daha çok Balyoz, Kafes, buna benzer suçlamalar ortaya çıktığında, telefon dinleme kayıtları televizyon ve gazetelere düştüğünde, kanunsuz olarak hakkında bir dinleme kararı olmadan yayınlanmaya başlayan kişilik haklarına da tamamen aykırı olan bu eylemlere karşı 3 maddede ağırlaştırıcı maddeler getirdik. Yani ifşa etmek, bunu yayınlamak bir kişilik hakkının ihlali olarak görüldü. Aynı zamanda da soruşturmanın gizliliğini ihlalle adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs gibi suçlarda suçun unsurlarını daha güçlü hale getirdik, ama cezalarını indirdik. Bütün bunları kimse görmezden gelmemeli. Gazeteci sıfatını taşıyor, ama bir eylemde de bomba atıyor. Herhalde bahsimiz bu değil, değil mi? Biz bunları konuşmuyoruz. O zaman ‘Şu kadar gazeteci içeride’ dediğimiz zaman bu kadar gazetecinin kaç tanesinin molotoftan, bombadan, örgüt evinde yakalanmaktan, silahlara yardım ve yataklık yapmaktan suçlanıp da bu yüzden içeride olduğunu da, adli kayıtlara bakarak bir zahmet ortaya koymakta fayda var. Terörle mücadele bugün için ne kadar önemli bir hale geldi hepimiz bunun farkındayız. Başarısız bulabilirsiniz hükümeti, ama ortada bir olay var. İntihar saldırıları gibi her gün gelen ve kendilerini öldürmek üzere gelenlerle belki onları yaşatmak, kendilerini de müdafaa etmek zorunda kalan güvenlik güçleri arasında büyük bir kavga var, mücadele var. Her gün şehitlerimiz, her gün gazilerimiz var. Dolayısıyla terörle mücadele eden bir ülkenin her şeyi serbest bırakmasını herhalde akıl karı bulamayız.”

YIPRANMA ZAMMI

“Yıpranma zammı” olarak bilinen fiili hizmet zammının 2008’de kabul edilen Sosyal Güvenlik Kanunu ile kaldırıldığını belirten Arınç, “ 'Bu tekrar konulsun, geri getirilsin’ derken, diğer iş kollarında ne yapacağız? Onlar için de düşünmemiz lazım. Bunların içinden birisini seçtiğimiz zaman diğerleri feryat edecek. Ben aslında olumlu bakıyorum, Başbakanımız da olumlu bakıyor. Sosyal güvenlik, geçmişten bu yana Türkiye'nin kara deliği. Bu kara deliğin de siyasette sorumluluk taşımış insanlarca getirildi. İsim vermeyeceğim, zaten esasen adrese teslim. Kimi konuştuğumu da biliyorsunuz. 6 tane farklı emeklilik sistemi getirip, 30, 35 yaşında insanları emekli yapmakla, kıyağıyla, kıyak olmayanıyla, dışarıda, içeride emeklilik hakkı tanımakla bizim sosyal güvenliğimiz her hükümetin başına bir dert oldu. Biz bunu yeniden toparlamak için büyük bir mücadele ile herkesi aynı sosyal güvenlik şemsiyesinde toplayacak bir kanun çıkardık. Ama arada da 20 yıl, 30 yıl gibi geçiş süreleri koyduk. Şu anda bize bir faydası yok. Ne zaman faydası olacak? 2019'da bir kısmı, 2029'da bir kısmı yürürlüğe girdiği zaman. Ama adını koymak zorunda kaldık. Dolayısıyla bugün bu sisteme zarar verebilecek bir hususu yerine getiremeyiz. En sonunda bizim yaptığımız bir çalışma oldu. Sizlerden aldığımız çalışmalar oldu. Başbakanımız bunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın önüne koydu, ‘Bu meseleyi çöz’ dedi. Çok zor bir iş. Ama çözülecek. Nasıl çözüleceğini hepimiz yakın zamanda göreceğiz. Geçmişin siyasetçileri gibi her ilçeye bir il plakası vermek veya herkesin talebine ‘Eyvallah yaparız, seçimden sonrasını bir görelim’ demek durumunda değiliz. Böyle bir popülizm Türkiye'ye kazandırmaz, kaybettirir. Ben basın mensubu arkadaşlarımın bana göre de haklı olan taleplerine karşı hiçbir yerde, ‘Evet bu iş olacak’ demedim, ama ‘Üzerinde çalışıyoruz’ dedim. İnşallah olumlu bir cevabı yakın zamanda verebilirsek ki herhalde ekim ayı açıldığı zaman SGK çalışmaları içinde bunları da görebileceğiz” dedi.

SOSYAL PAYLAŞIM SİTEMİ

İnternet medyasına yönelik çalışmanın hazır olduğunu ve özellikle sosyal paylaşım sitelerinde sınırsız ve sorumsuz bir alan olduğuna dikkati çeken Başbakan Yardımcısı Arınç, “Buradaki yorumları okuduğunuz zaman kulaklarınıza kadar kızarır. En son Sırrı Sakık evladını kaybettiği zaman herkesin ağzına geleni yazdığı ve duyurduğu bir sosyal medyanın kime ne faydası var? Ne kadar ayıp, ne kadar çirkin. Bir insanın evlat acısıyla ‘Oh olsun’ diyerek adeta zil takıp oynamak neyin nesi? Bu kadar da mı insanlığımızı kaybettik. Herkesin evladı kendisi için çok kıymetlidir. Bu insani bir duygu. Onunla başa çıkamayız. Onunla başa çıkacak şey, bundan 4-5 sene evvel çıkmış olan Bilişim Suçlarıyla Mücadele diye bir kanundur. O kanuna göre takip yapılabilir. Bize de hakaret edenlerle ilgili olarak savcılıklar bazen dava açıyorlar. Bize soruyorlar, biz çoğundan 'vazgeçin' diyoruz. Vazgeçiyorlar, takibat yapmıyorlar. Kamu görevlisine hakaret eden, ağzını doldura doldura, Türkiye'de pek çok insan var. Her siyasetçinin başına gelebilir. Biz bunları bir kenara bıraktık. Bunlar genel hükümlere göre takip edilsin. Bizim yapmamız gereken şey, internetteki haberportallarını düzenlemek” ifadelerini kullandı. Arınç sözlerini ise söyle bitirdi:

“Milyar dolarlık enerji ihalelerine giriyor, peşin para buluyor, teminat mektubu getiriyor, ama gazetesinde çalışanlara 6 aydır, 7 aydır maaş ödemiyor. O gazetede çalışanlar da ikide bir beni telefonla arıyorlar, ‘Başkanım ne olur bir defa daha vur da, belki birkaç aylık maaşımız ödenir’ diye. Geçende vurmuştum, 3 aylık ödemişler, daha 4 ay içerdeler. Arkadaşlar böyle olmaz. Suriye'de kaçırılan Cüneyt Ünal hayatta. Onu kullanmak isteyen güçlerin elindedir. Hayatta olması bile bizim için sevindirici. En kısa sürede Türkiye'ye, ailesine ve basın camiasına Cüneyt'in katılmasını bekliyoruz”.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler