Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, bugün bir gazetede yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kız öğrenciler erkek öğrencilerle aynı evde kalıyor. Muhafazakar yapımıza bu ters” yönündeki haberin tamamen asparagas haber olduğunu belirterek, “Özel evlerde kalan talebelerin şu veya bu şekilde denetlenecekleri veya baskınlar yapılacağı şeklindeki yazılar gerçeği hiçbir şekilde yansıtmamaktadır. Düpedüz asparagas bir haberdir. Bizim böyle bir yetkimiz yok” dedi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın sona ermesinin ardından açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda görüşülen konuları değerlendirdi. Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda İçişleri Bakanı Muammer Güler’in ve ekibinin yeni kimlik kartları üzerinde bir sunum yaptığını ifade eden Arınç, daha önce Başbakanlık Genelgesiyle Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı pilot çalışmalarını başlattıklarını söyledi. Bu kimlik kartı projenin özellikle 10 yıllık kullanım ömrüne sahip polikarbon materyalden oluşan temaslı ve temassız çip içeren uluslararası standartlara uygun en gelişmiş güvenlik öğelerini içinde barından bir kimlik kartının üretilip vatandaşlara dağıtılması hedeflendiğini ifade eden Arınç, “Bu konuya ilgili tüm çalışmaların bittiği ve bir örnek pilot kimlik kartı üzerindeki bilgiler ilgili arkadaşlar tarafından sayın Bakanımızın başkanlığında sunulmuş oldu. Bu kimlik kartıyla vatandaşlarımız başka hiçbir belge ve kart taşımak durumunda kalmayacaklardır. Sahtecilikten kaynaklanan vatandaş mağduriyetleri önlenecektir. Koruyucu unsurlar var. E-devlet kapsamında sunulan hizmetlere internetin bulunduğu her yerden, ev, iş yeri gibi kimlik kartıyla erişilebilecektir. Kimlik kartı seyahat belgesi olarak da kullanılabilecektir. Kimlik kartı elektronik imza olarak da kullanıla bilecektir. Kimlik kartı kamu kurumlarının vatandaşa yönelik sunacakları hizmetlerde elektronik iş süreçlerini destekleyerek bürokrasiyi önemli ölçüde azaltacaktır. Kamu hizmetlerinden yararlanan kişilerin hak sahipliği denetimi kolay ve güvenli bir şeklide yapılacaktır. Yetersiz kişi doğrulmasından kaynaklanan usulsüzlük, yolsuzluk ve mali kayıplar asgariye inecektir. Sağlayacağı güvenli kişi doğrulaması nedeniyle e-devlet hizmetlerinin nitelikleri de sayıları da artacaktır. Buna ilişkin tüm çalışmalar yapıldı. Taslakta beğenildi ve artık temin edilme ve vatandaşlarımıza ulaştırılma konusunda son noktaya gelindi” dedi.İçişleri Bakanı Muammer Güler ve ekibinin yaptığı sunumdan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Bakanlar Kurulu’na bir sunum yaptığını dile getiren Arınç, iç ve dış gelişmeleri detaylı bir şekilde ele alındığını kaydetti.“BAŞBAKAN BAN Kİ-MOON İLE GÖRÜŞTÜ”Başbakan Yardımcısı Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile bir telefon görüşmesi yaptığını söyledi.“BUNLARIN DIŞARIYA YANSIMIŞ OLMASI BİR DEFA GERÇEKÇİ DEĞİL”Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin “AK Parti Kızılcahamam kampında Sayın Başbakan'ın ‘kızlarla-erkeklerin aynı yurtta kalmalarının muhafazakar yapımıza ters’ olduğu şeklinde bir açıklama yaptığı haberlerde yer aldı. Böyle bir açıklama var mı? Yurtlara denetleme geliyor mu?” diye sorması üzerine, “Bu konu bir şekilde basında da yer almış. Şuna dikkat etmemiz lazım. Bizim Kızılcahamam’da yaptığımız toplantılar Sayın Başbakanımızın konuşmaları dışında bir parti içi toplantı olduğu için kapalı yapılmaktadır. Yani görevli olmayan arkadaşların girmediği bir toplantıdır. Her defasında yaptığımız toplantının formatı şudur. Bütün bakanlar sahnede kendine ayrılan masada yer almakta. Milletvekilleri de kendi yerlerinde oturmaktadırlar. 4.5 saat süren bir sorgulama yöntemiyle milletvekillerin düşünceleri ve buna karşılık sayın bakanlara bir soru yöneltilmişse onların da karşılıkları alınmaktadır. Başbakanımızda ifade etti. 29 milletvekili arkadaşımız o gün rahat bir şekilde söz aldı ve 4.5 saat içerisinde Kalkınma bakanımızdan, başbakan yardımcılarına, Sağlık Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na kadar Türkiye ile ilgili her konu dile getirildi ve cevaplandırıldı. Bunların dışarıya bir şekilde yansımış olması bir defa gerçekçi değil” ifadelerini kullandı.“BUNLARA BİLGİ BİLE DEMEK DOĞRU DEĞİL, BUNLAR DUYUM”“Orada bir ses kayıt cihazı olmadığına göre belki sadece dışarıda bir şekilde ucundan kenarından hiçte gerçekçi olmayan bir izlenimle bazı bilgiler edinilmiş olabilir” diyen Arınç, bunlara bilgi bile demenin doğru olmayacağını sadece duyum olacağını söyledi. Bunların gerçek konuşulan sözle kesinlikle bir ilgilisi olmadığını dile getiren Arınç, “Şunu rahatlıkla söyleye bilirim. Gençlik ve Spor Bakanımıza yönetilen bir soru oldu. Özellikle üniversitelerde öğrencilerin çok yoğun olduğu illerde Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun yaptırdığı ve denetiminde bulundurduğu yurtların yeterli olmadığı, öğrencilerin dışarıda kaldığı, bazılarının özel ev kiraladığı, bazılarının da başka özel kişilere ait adı yurt olan yerlerde barındırdıkları ifade edildi. Bildiğiniz gibi Kredi ve Yurtlar Kurumu son 11 yıllık hükümetimiz döneminde fevkalade güzel binalarda, bazıları tek kişilik, bazıları 2 kişilik, 4 kişilik içinde her türlü ihtiyacı karşılaya bilecek donanımların bulunduğu, sıcak yemeğin çıktığı, kahvaltının verildiği, her an sıcak su imkanın bulunduğu mükemmel yurtlar yaptık. Bunların sayısı da içinde barındırdığı öğrencilerin sayısı da artmış oldu. Üç milyona yakın öğrenci sayısının bulunduğu üniversitelerimizde bu yurtların kafi gelmediğini biliyoruz. Bu talep hemen hemen bütün milletvekillerimizin ortak talebi haline geldi ve sayın Başbakanımız Gençlik ve Spor Bakanımıza bu yurtların süratle sayısının arttırılması ve yurtlarda olası yaşanabilecek olumsuzluklara karşı bakanlığın mutlaka görevini en işi şekilde yapması ortaya çıktı. Yani yaşabilecek olumsuzluklar nedir, bir yurtta yapılması gerekli olmayan en azından bazı yasak eylemler olarak gösterilen belki yasadışı suç haline gelebilecek veya disiplinsiz yasıla bilecek olayların yaşanmasıdır. Bunların sokaklarda çok örneklerini görüyoruz ama bu örneklerin bir yurda taşınmasının, yurttaki öğrencileri rahatsız edebileceği konusunda esasen bakanlığın var olan denetim görevlerini daha iyi bir şekilde yapılması konuşuldu. Bunu bende biliyorum. Bunun açıklanmasında hiçbir mahsur yok” diye konuştu.“DÜPEDÜZ ASPARAGAS BİR HABERDİR”Gazetelere yansıyan haberin gerçekçi olmadığının altını çizen Arınç, “Ancak gazetelere yansıdığı şekliyle özel evlerde kalan talebelerin şu veya bu şekilde denetlenecekleri veya baskınlar yapılacağı şeklindeki yazılar gerçeği hiçbir şekilde yansıtmamaktadır. Düpedüz asparagas bir haberdir. Bizim böyle bir yetkimiz yok. Böyle bir düşüncemiz de yok. Sayın Başbakanının buna benzer bir ifadesi de kesinlikle söz konusu değil. Ama unutmayın Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı olan tüm yurtların özel ticari amaçlarla kişiler tarafın açılmış olan yurtlarında denetlenmesi hem Milli Eğitim Bakanlığımızın hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın görevleri içerisindedir. Yoksa özel kiralanmış evlerde kimler kalıyor, kimlerle birlikte kalıyor, ne yapıyorlar, ne yapmıyorlar bunlar bizim ilgi alanımız içerisinde değil. Bu tür haberleri kesinlikle reddediyorum ve maksatlı buluyorum” şeklinde konuştu.“TÜRKİYE’NİN EL-KAİDE’YE DESTEĞİ KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”Dış basında Türkiye’nin Suriye’de El-Kaide yanlısı gruplara destek verdiği yönünde haberlerin yer aldığı yönündeki bir soruya ise Arınç, “Bu tür şeyler geçmişten buyana bırakın yabancı basını Türkiye’nin anamuhalefet partisinin milletvekilleri tarafından da dillendiriliyor. İsimleri sizce malum ve üç yıldan buyana Suriye’de cereyan eden bu vahşete kayıtsız kalan Esad rejiminin ayakta durması için büyük bir gayretle büyük bir azimle siyasi faaliyetlerini yürüten bazı kişiler var. Onlarda iddia ediyorlar ki Türkiye Suriye’deki bu örgütlere destek sağlıyor. Bunlar ne kadar yalan ve maksatlıysa yabancı bazı basın yayın organlarında yazılanlarda aynı kaynaklara dayandığı için onların hiç birisi doğru değildir. Bizim Suriye ile ilişkimiz sadece insani amaçlar orada hayatını kurtara bilmek için Türkiye’ye insanlara destek sağlaya bilmektir. Bu desteğinde 600 bin kişiye şuanda ulaştığını ve onlara yaptığımız harcamalarında 2 milyar lirayı fazlasıyla aştığını söyleye bilirim. Yoksa bizim orada Özgür Suriye Ordusu veya Suriye’deki muhalefeti sadece siyasi anlamda desteklediğimizi herkes biliyor. Geliyorlar Türkiye’de toplantılar yapıyorlar, muhalefetin unsurları bir araya geliyor, muhalefetin yöntemlerini tartışıyorlar, kendilerine başkan seçiyorlar. Türkiye’de yapılan faaliyetler bunlardır. Bunlar siyasi faaliyetlerdir. Silahlı faaliyetler değildir. Dolayısıyla bunların ortaya çıkarılmış olması şüphesiz orada El-Kaide benzeri örgütlerin mevcut boşluğu doldurmak için gelip belli bir amaçla çatıştıkları herkes biliyor. Ama Türkiye’nin o örgütlere karşı herhangi bir desteği kesinlikle söz konusu değildir” dedi.“SURİYE SINIRINA DOĞRUDAN BİR DUVAR İNŞA ETMEK SÖZ KONUSU DEĞİL”Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökhan’ın Suriye sınırına inşa edilen duvarı protesto etmesinin hatırlatılması üzerine ise Arınç, Türkiye’de yurttaşların güvenliğinin esas aldıklarını belirterek, “Bunun için de bazı geçici tedbirleri yapmak durumunda kalıyoruz. Orada geçici tedbir olarak yapılan şey bir duvarın örülmesi ve bu bin 300 metrelik kesimindeydi. Bu duvarın örülmesi duvarın tamamen yükselmesi anlamında değildir. Mevcut yapının üzerine tel örgü geçirilecektir. Yani duvar diye biliyorsa yapılan şey hayır duvar değildir. Orada yapılanın üstüne bugüne kadar başka yerlerde uyguladığımız gibi tel örgüye ait bir yapı oluşacaktır. Bugün mevcut yapının üstüne tel örgütü getirilmek suretiyle güvenliğin sağlanması yoluna gidilecektir. Doğrudan buraya boydan boya bir duvar inşa etmek veya duvar yapmak söz konusu değildir. Bunu belki bir açıklama olarak kabul edilebilirsiniz. Bunun üzerinden siyaset üretenler var. Hatta bir belediye başkanı açlık grevine başlamış durumda. Hayır iddia edildiği gibi değil tel örgü ile korunabilecek bir can güvenliği orada tesis edilmiş olacak” ifadelerini kullandı.“YAKIN ZAMANDA BEDELLİ ASKERLİK KESİNLİKLE DÜŞÜNÜLMEMEKTEDİR”Arınç, AK Parti 21. İstişare ve Değerlendirme toplantısının ardından Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun sosyal paylaşım sitesinden “Bedelli Askerlik” ile ilgili olarak yaptığı açıklamaların sorulması üzerine ise, “Bu konu kesinlikle doğru değil. Bu konu kesinlikle Kızılcahamam’da konuşulmadı. Toplantıyı baştan sona takip eden bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Bedelli askerlik konusu gündeme bile gelmedi. Gelmesi de mümkün değil. Biliyorsunuz biz son bedelli askerlik konusunu geçtiğimiz yıl çıkardık. Ondan önceki bedelli askerlik ise yıllar öncesi. Her sene bedelli askerlik çıkacak diye bir şey yok. Genelkurmay Başkanlığı’nın askerlik ihtiyacı dikkate alınır. Belli bir birikim varsa belli bir yaştan sonrası bedele bağlanır. Dövizli askerlik başka bir şey bedelli askerlik başka bir şeydir. Bedelli askerlikteki yeterli süre olmayınca veya müracaat edenler farklı yorumlardan kaynaklanan bir takım hak kayıplarına uğrayınca iki maddelik yeni bir kanun çıkardık. Onunla da müracaatlarını yapamamış olanlara kolaylık geçirmiştik. Bu geçtiğimiz yıl yapılan bir düzenlemedir ve yakın bir zamanda kesinlikle bedelli askerlik düşünülmemektedir. Arkadaşımız belki de özlemini dile getirmiş olmalı” diye konuştu.“TAZMİNAT KONUSUNDA BİRİNCİ ÖZRE BAĞLI OLARAK BİR SONUCA ULAŞMAYI HEDEFLİYORUZ”Mavi Marmara saldırısıyla ilgili bir soru üzerine ise Başbakan Yardımcısı Arınç, şunları söyledi:“22 Mart’tan itibaren bu görüşmelere başladık. İsrail’in resmen özür dilemesinin arkasından bu eylemde hayatlarını kaybedenler ve yaralılar için tazminat ödenmesi söz konusu oldu. Ben Türkiye tarafındayım İsrail tarafından başkaları vardı. Türkiye ve İsrail ile bazı görüşmeler yapıldı bazı konularda bu süreç tıkandı. Süreç bitmiş sonuçlanmış kesilmiş değil. O konulardaki bir anlayış birliği mevcut olursa veya o anlayış birliğine ulaşa bilirsek tazminat konusunu da gündemimizden çıkaracağız. Bu konuda kesinleşmiş olacak. Tabi bu konunu gündemden çıkması yapılacak imzalanacak bir sözleşmenin İsrail tarafında kendi prosedürlerine göre Türkiye tarafında da bizim anayasamızda yer alan uluslararası sözleşmelerin Meclis tarafından uygun bulunmasına dair bir kanunla mümkün olabilecek. Görüşmelerin başında olan bir arkadaşınız olarak süreci şu anda rölantide devam ettiğini ama kesilmediğini söyleyebilirim. Buradan Türkiye’nin bir kaybı olmaz ancak birbirine bağlı 3 tane unsurun yerine getirilmesi için biz tazminat konusunda birinci özre bağlı olarak bir sonuca ulaşmayı hedefliyoruz. Bir başka hedef de Gazze’ye karşı uygulanan ablukanın ve ambargonun kaldırılmış olmasıdır. Bu konuda bazı iyileştirmeler yapıldı en azından mal ve erzak girişleriyle ilgili. Ama bizim anladığımız bir manada çok iyi bir iyileştirme sayamayız. Üzerinde çalışılması gerekiyor.”“MISIR YARGISI İÇİN BİR YÜZKARASI OLACAK BİR KARARLA KARŞILAŞMAYIZ”Askeri darbe ile devrilen Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin yargılanmasına başlamasıyla ilgili bir soru üzerine Arınç, “Dış politika kapsamında konuşuldu, önemli bir konu. Mısır’da halkın seçtiği cumhurbaşkanı ve onun hükümetine karşı bir darbe yapıldı. Türkiye demokrasi açısından bu darbeye karşı durdu. Çünkü biz ortak paydamız demokrasidir. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ve onun hükümetine karşı hiçbir mazeret hiçbir geçerli söz mevcut olamaz. Çünkü demokrasilerde sandık esastır, halkın oyu esastır, halkın iradesi esastır. Daha sonra yaşanan olaylara karşı da süratle demokrasiye geçilmesini, yeni bir Anayasa yeni bir seçim kanunu yapılarak halkın tüm kesimlerinin iştirak edeceği hiçbirisine karşı bir kısıtlama olmayacak bir seçimle yeniden demokrasinin inşa edilmesini istedik ve bütün ABD’de, AB’de bütün dünya kamuoyunda Mısır’da demokrasiye biran önce geçilmesini konusunda yapıcı önerilerde bulunmalarını, çalışmalar yapılmasını istedik. Maalesef şuana kadarki gelişmeler bu noktada değil. Bizim beklediğimiz şudur, darbeyi yapanlar hemen hemen bütün ülkelerde devirdikleri insanı hayalli suçlamalarla mahkeme önüne çıkarırlar onu mahkum etmeye çalışırlar. O yüzden siyasi tutukluların derhal serbest bırakılmasını, partilerin açık kalmasını ve Mursi’ye karşı hayali suçlamalarla onu mahkum edecek bir yapay yargılama yöntemine gidilmemesini istemiştik. Cumhurbaşkanı Mursi bugün mahkeme önüne çıktı ve ajanslardan yayınlandığı kadarıyla cesur bir davranış içerisinde ‘halkın seçtiği cumhurbaşkanıyım ben’ diyerek sanıklara giydirilmek istenen beyaz elbiseyi reddetti. ‘Ben cumhurbaşkanıyım siz bana bu soruları soramazsınız beni yargılama yetkiniz yok. Yargılama yetkisi meclistedir. Siz asıl yargılanacaksınız çünkü meşru bir cumhurbaşkanını suçluyorsunuz’ şeklinde mert, cesur, samimi, kararlı bir duruş sergilediğini, onunla birlikte yargılanan İhvan’ın önde gelenlerinin de cumhurbaşkanlarına sahip çıktığını ajans haberlerinde okuduk. Ve bazı itirazlar üzerine mahkemenin 8 Ocak’a ertelendiğini biliyoruz. Uzun bir süre ve bu dosyadaki belgeleri okumak için bu süreye ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor mahkeme. Demek ki belgeler yeterince okunmamış veya incelenememiş de sayabilirsiniz. Bu Mısır halkına reva görülecek bir davranış değil. Bizim Mısır’ı bugünlerde ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Kerry’den de Mısır’la ilişkilerini devam ettiren bütün Avrupa ve batı ülkelerinde de tek istediğimiz var. Mısırda demokrasiye dönüş için yapay suçlayıcı mahkemeler değil bir takım örgütleri kapatarak değil bir an önce seçime toplumun bütün kesimleriyle birlikte gitmek ve halkın tercihine saygı duymaktır. Dolayısıyla Kerry’nin bu çabaları bu noktada olursa belki bu ziyareti faydalı bile sayabiliriz. Kaldı ki bugün Almanya’dan yapılan açıklama da Türkiye’nin tezlerini doğrulayan bir açıklamadır. Ben hür dünyanın adına darbe diyemese bile, Mısır’da olan bitenler için, en azından bu ortak paydaları ifade ettiklerini görüyor ve Mısır halkının bu dönüşümü mutlaka gerçekleştireceğine inanıyorum. Mursi görülüyor ki cezaevinde tutulacaktır. İnşallah bu yargılama sonucunda Mısır yargısı için bir yüzkarası olacak bir kararla karşılaşmayız” diye konuştu.“VATANDAŞA ÇOK KÜÇÜK BİR MALİYETİ OLACAK”Yeni kimliklerle ilgili bir soru üzerine Arınç, yeni kimliklerin vatandaşa küçük bir maliyetinin olacağını belirterek, “Çiplerin içerisinde çok önemli bilgiler var. Koruyucu unsurlar var. Yani bunların okunduğu zaman o kişi hakkında en önemli bilgilere ulaşılabilecek çok önemli bilgiler var. Bir maliyet hesabı ortada konuşuldu. Bunun çok yüksek olmadığını bunun normal olduğunu rahatlıkla söyleye bilirim ama rakam vermekten uzağım. Çünkü sadece maliyetler tartışıldı” dedi.“BU İHBARLARIN NE ŞEKİLDE SONUÇLANACAĞINI YARGININ KARARIYLA ÖĞRENECEĞİZ”“27 Nisan Bildirisiyle ilgili bugüne kadar bir soruşturma başlatılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz” şeklindeki soru üzerine Arınç, “12 Eylül darbesi ile ilgili bildiğiniz gibi dava açıldı, esas hakkındaki mütalaasını savcı verdi.28 Şubat ile ilgili dava devam ediyor. Bildiğim kadarıyla henüz mütalaa verilmedi. TBMM’de bu tür olaylarla ilgili olarak kurulan bir komisyon çok önemli bir çalışma yaptı ve bunun sonuçları da 2 cilt halinde yayınlandı. Orada varılan sonuçlar bizim için siyasi anlamda önemlidir. Bu olayların tekrar yaşanmaması için geçmişten alacağımız elbette dersler vardır, örnekler vardır. Ancak söylediğiniz yargılama süreci üç erkten birisi olan yargıya aittir. Yani yargı kendisine bağımsız mahkemeler marifetiyle temsil ediyor, savcılar soruşturma yapıyor, mahkemeler kovuşturma yapılıyor, ilk derece karaları temyize gidiyor başka başka kanun yollarından geçiyor. Bazı şikayetler ve ihbarlar üzerine soruşturma başlatılan davalar oldu şikayetler oldu. 27 Nisan ile ilgili olarak şikayetler bildiğim kadarıyla vardı. Yani bu konuda cumhuriyet savcılıkları veya başsavcılıkları henüz soruşturmalarına devam ediyorlar mı yoksa bir sonuca bağladılar mı bu konuda adalet bakanımız kadar bilgi sahibi değilim. Ama eğer bir sonuca bağlansaydı, yani takipsizlik kararı verilir, suç oluşturmuyor denebilir veya iddianamede dava açılır, TCK’nın veya bazı kanunların suç içerdiği konular savcılar tarafından yazılır. Ama ben iki senede henüz mevcut olmadığını düşünüyorum. 27 Nisan’la ile ilgili bildiğim kadarıyla vardı, bu şikayetlerin veya bu ihbarların ne şekilde sonuçlanacağını yargının kararıyla öğreneceğiz. Bunu beklemekte fayda var” ifadelerini kullandı.“BAHİS VE ŞANS OYUNLARINDAN DEVLET ELİNİ ÇEKECEK”Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetelere yansıyan “Devlet bahis oyunlarından elini çekmeli” şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:“Evet, hükümetimizin böyle bir kararı var, bahis ve şans oyunlarından devlet elini çekecek. Bunlar özelleştirilecek. Bunlarla ilgili yönetmelikler ve hukuki altyapı hazırlanıyor. Bazı müşavir arkadaşlarımız belki 6-7 aydan beri bu konu üzerinde çalışıyorlar, Süper Toto ile ilgili olanlarda sonuca yaklaştık ama diğer konuların bütçe ile ilgileri var. Bazı Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgileri var, bazı spor kuruluşlarına yapılan yardımlarla ilgisi var. Kapsamlı bir çalışma yapılıyor ama prensip olarak biz devletin bu tür işleri artık yapmaması gerektiğini bunların özel kişiler marifetiyle bir ticari kazanca yönelik olarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz.”
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz