Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, "Son yıllarda özellikle Yunanistan devleti ne yazık ki Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının, azınlık olmaktan kaynaklanan hatta onun da ötesinde insan olmasından kaynaklanan haklarına ilişkin sürekli ayak sürüyor. Onları iade etmek ve vermek konusunda maalesef 'görmedim, duymadım' ve 'bilmiyorum' şeklinde bir yaklaşımı var." dedi.
Çavuşoğlu, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Konferans Salonu'ndaki "Kudüs Programı"nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir basın mensubunun "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan'a bir ziyareti oldu. Orada özellikle Lozan Antlaşması'nın düzenlenmesiyle ilgili birtakım açıklamaları var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?" sorusuna, Çavuşoğlu, 65 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak hem Yunanistan'ı ziyaretinin hem de Batı Trakya Müslüman Türk azınlığıyla kucaklaşmasının önemli olduğunu vurguladı.
Batı Trakya'daki Müslüman azınlığın yıllardan beri bu durumun hasretini çektiğini belirten Çavuşoğlu, merhum Celal Bayar'ın 1952'de Yunanistan'a gidişinden bu yana böyle bir ziyaretin gerçekleşmediğini anımsattı.
Çavuşoğlu, görüşmeler sırasında Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos'un özellikle Lozan Antlaşması ile ilgili ifadeleri neticesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da mukabele ederek, Lozan'ın güncellenmesi gerektiğine ilişkin sözlerinin olduğunu dile getirdi. Bunun altında yatan nedenin, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına Lozan'ın alt metinleri ve Lozan'dan önce yapılmakla beraber atıf yapılan diğer anlaşmaların uygulanmamasından kaynaklanan bir durum olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"İstanbul'daki gayrimüslim azınlığa karşılık olarak, Batı Trakya'daki Müslüman azınlık yerlerinde bırakıldılar. Diğer bölgelerde yaşayan Rum ve Türkler mübadeleye tabi tutuldular. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile bu hüküm altına alınmıştır. O tarihte Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının bölgede nüfus yoğunluğu yüzde 85, Yunanlıların ise yüzde 15'ti. Mülkiyet oranı da Türklerin lehine yüzde 85'ti. Bugün geldiğimiz zaman bunun tam tersi istikamette bir gelişme olduğunu görüyoruz. Son yıllarda özellikle Yunanistan devleti ne yazık ki Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının, azınlık olmaktan kaynaklanan hatta onun da ötesinde insan olmasından kaynaklanan haklarına ilişkin sürekli ayak sürüyor. Onları iade etmek ve vermek konusunda maalesef 'görmedim, duymadım' ve 'bilmiyorum' şeklinde bir yaklaşımı var."
Çavuşoğlu, 1933 Atina Anlaşması ile müftülüklerin statüsünün çizildiğine, hatta Yunanistan'ın 1920'de çıkardığı bir yasa ile müftülerin seçiminin düzenlediğine dikkati çekti.
Müftülerin seçiminin bizzat orada yaşayan Müslüman azınlık tarafından yapılması öngörüldüğüne işaret eden Çavuşoğlu, 1985'e gelindiğinde seçimle işbaşına gelmesi gereken müftü yerine maalesef Yunanistan'ın atama usulüyle bir müftü tayin ettiğini anlattı.
Çavuşoğlu, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının bu duruma rıza göstermediğini ve kabul etmediğini aktararak, şöyle devam etti:
"Sonuç itibariyle bugün tayin edilmiş bir müftü, bir de azınlık mensuplarının seçmiş olduğu bir müftü var. Azınlık mensupları nezdinde meşru olan müftü, kendisinin seçtiği müftüdür. Amma velakin atanmış müftü şu anda mührü elinde tutuyor ve şu anda onlar işbaşında. 1985'e kadar uygulanagelmiş bu yasal formatı bir anda değiştirerek adeta dini özgürlüklere el koyması kabul edilebilir bir şey değil. Yıllardan beri hem hükümetlerimiz dönemlerinde özellikle de AK Parti döneminde masaya yatırılmak suretiyle bu konu sürekli gündemde tutuldu. Bazen mesafe alınmak için bir gayret gösterildi ama nihayetinde hiçbir şekilde sonuca ulaşılamadı.
Şu anda halen bu iki başlılık orada devam ediyor. Bizim için iki başlılık değil, bizim için yegane müftülük seçilmiş müftüler. Dolayısıyla bakıyorsunuz bir yerde Lozan bir yerde Atina Anlaşması ama gel gelelim dönüp baktığımızda müftülerini seçtirmiyorlar. Yıllardan beri böyle devam diyor. Bu bir kere zaten Lozan'ın fiilen değişmesi anlamına geliyor. Yunanistan Lozan'ı uygulamamış olmakla, buna alternatif bir uygulama ortaya koymuş olmakla zaten Lozan'ı değiştirmiş oluyor."
- "Tabelalar hala yerine konulmadı"
Etnik kimliğe ilişkin olarak yapılan uygulamaların da olduğunu anlatan Hakan Çavuşoğlu, "Yunanistan'ın maalesef Türk ifadesini içeren Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının kültürel noktadaki ihtiyaçlarını karşılayan önemli kurumlarını, 1985 yılında bir valinin almış olduğu bir kararla 'burada olmayan bir azınlık yaratmaya ilişkin bir çaba var' diye bunların tabelalarını indirdi. Yani 'Türk yoktur' dedi." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, tabelaların hala bugün yerine konulmadığına dikkati çekerek, azınlık toplumunun temsilcilerinin bu defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dava açmak suretiyle konuyu Avrupa'ya taşıdığını anımsattı. Çavuşoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2008'de Yunanistan'ın bu etnik kimliğine yönelik bu kurumlara yönelik uygulamalarını haksız bulduğunu ve mahkum ettiğini belirtti.
Lozan Antlaşması'nın 37. ile 45. maddeleri arasında karşılıklı iki toplumun hak ve hukukunu tayin ve tespit edildiğini dile getiren Çavuşoğlu, Yunanistan'ın, 1967'de gerçekleşen darbeden sonra vakıflara el koyduğunu ve vakıf yönetimlerini de azınlık mensuplarına seçtirmediğini vurguladı.
Çavuşoğlu, ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasına ilişkin soruya da "Tabii ABD Başkanının imzalamış olduğu bu kararı kabul etmek mümkün değildir. Kudüs Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için kutsal bir mekandır. Elbette Kudüs kırmızı çizgimiz ve bizim ilk kıblemiz. Çünkü Kudüs miraca giden yoldaki ilk basamak." karşılığını verdi.
(AA)