'Basit ama iyi yönetilemeyen süreç' tanımlamasında bulunan Günay, 31 Mayıs'ta yaşanan polis şiddetinin olayalrı tırmandırdığını ve suhuletle, şfekatle olayların daha ilk gün çözülebileceğini söyledi.
Günay, şunları söyledi:
Son yaşadığımız olaylarla ilgili sosyal medyada paylaştığım değerlendirmeleri derli toplu şekilde sizlerle yapmak için bu toplantıyı düzenledim.
'GENEL KURUL'DA KONUŞACAKTIM AMA KOPUKLUK OLDU'
Aslında Genel Kurul'da söz almayı da düşünmüştüm. Ancak başkanlık ve benim aramda sanırım bir kopukluk oldu. Ben de bir basın toplantısının daha iyi olabileceğini düşündüm
Ülkemiz üzüntü verici olaylar yaşadı. Sokaklar ve meydanlar farklı nedenlerle bir araya gelen, oldukça öfkeli insanlarla doldu taştı.
Haklı bir çevre duyarlılığından yola çıkan anlayışsız, kaba, haksız davranışlar sonucunda ülke düzeyinde belki milyonları aşan insanların alanlara çıkmaya başladı.
'POLİS ÖLÇÜSÜZ MÜDAHALEYLE OLAYLARIN YAYGINLAŞMASINA NEDEN OLDU'
Böyle olunca bozguncular ve kışkırtıcılarda zaman zaman bu olayların arkasına saklanarak, yurttaşların canına yönelik hareketle toplumun sağlığını tehdit ettiler.
Güvenlik güçleri aldıkları emirlerin katılığı, öncelikle bu bozguncuları yakalayıp teşhir etmek yerine, bazen haksız ve gereksiz, bazen haklı ama ölçüsüz müdahalelerle, olayların yaygınlaşmasına neden oldular. asit ama iyi yönetilemeyen süreçte sanki iktidara karşı, bir iktidar değiştirme hevesi ve hayali ürettiler.
Bir polisimiz ve vatandaşlarımız öldü, gözlerini yitirenler var, evler, araçlar yandı. Birlikte barış içinde yaşama duygumuz, duygudaşlık ciddi biçimde zarar gördü. Ve böyle devam ederse devam edecek. İnsanları neredeyse çatışma eşiğine getiren bu olayın temelinde bir çevre sorununun, Beyoğlu’nda neredeyse son yeşil alanın, yeşil kalma talebinin masum talebin olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
'ÖZELEŞTİRİ YAPMA İHTİYACIYLA YÜZ YÜZE GELECEĞİZ'
Olayların boyutları değiştikçe, uluslararası komplodan söz etmeye,iktidara karşı söylenmeye başlandı. Ama bu başlangıç noktasını ve nasıl yönettiğimiz göz önünde bulundurulursa, başarısız yönettiğimiz ortaya çıkacaktır. Özeleştiri yapma ihtiyacıyla yüzyüze geleceğiz.
'31 MAYIS'TAKİ ŞİDDET VE İFADELER İSYANA YÖNELTTİ'
İlgili ve kamu biriminin, yurttaşların isteklerini değerlendireceğini, ağacın korunmasına, 18 gün sonra yaptıkları gibi söylenmesi, olayın başladığı gün sağlanabilirdi
İlk günden, kökten reddi, başlangıçtan her kesimden İstanbullunun, Ak Partililerin, diğer partililerin, sırf bu birliktelik görülmesin diye, uygulanan 31 Mayıs Cuma sabahının şiddeti ve o gün yine ortaya çıkan, mahkeme kararını hiçe sayan ifadeler insanları neredeyse bir isyana yöneltti.
Sokağa çıkan herkes tepki gösteren herkes, Başbakan Yardımcımızın açıklamasına göre 80 ilde neredeyse, o parkı Beyoğlu’nda Taksim’de o parkı o yeşil alanı o ağacın isyanını bilmiyor.
'GEZİ PARKI SİMGEYE DÖNDÜ'
Gezi Parkı bütün bu hayata karışan ortama itiraz edenlerin, özgürce yaşamak isteyenlerin toplandığı ortak bir alana simgeye dönüştü. “Mesele gezi parkından ibaret değil arkadaş” denilerek de anlatılmak istenen bu, iktidar değiştirmek değil. Bu tepkisi anlamak ve yeni tepkilere yol açmadan sükuneti sağlamak her ülkede öncelikle bizim yönetimin görevidir. Bu insanlar, gençler çoğunlukla bir siyasi partiye yakınlık duymuyorlar.
'YÖNETİM ŞEFKAT İSTER'
Yönetim, suhulet nezaket kolaylık yumuşaklık şefkat ister. Husumet, şiddet ve nefretle yönetim olmaz. Bizim tarihen ve bugün üzerine durmamız gereken temel ilke budur. Bir iktidar, bir siyasi partinin iktidarı olabilir. Ama hükümet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütününün hükümetidir. Bütün bir süreç boyunca, suhuletn merhametin adaletin, daha büyümeden, uluslararası medyaya çıkmadan aşabileceğini hep anlatmaya çalıştım.
'EVLERİNİZE DÖNÜN'
Bütünüyle yurttaşlarıma da çağrım var. Lütfen evlerine dönmeliler. Elbette düşünce özgürlüğü, yasalara uygun biçimde ifade etme hakları var. Dışarda şu yada bu şekilde, polisin müdahale etmesini haklı kılabilecek bir eylem demokrasiye hizmet etmez. Bunu bütün yurttaşlarımın dikkatine sunmak istiyorum.
SORULAR
Erdoğan ve sizin görüşlerinizin farklı olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Ak Parti’de siyaset yapmaya devam edecek misiniz?
Ben AK Parti’ye çok zor bir dönemde geldim. Hangi niyetle olursa olsun bir başka korku döneminde de sesimi kısmak niyetinde değilim. AK Parti’nin büyük bir kitlesinin benim gibi düşündüğünü düşünüyorum. Benim baştan beri itiraz ettiğimiz, İstanbul'un minareleriyle yarışan betonlarla, özgürlük taleplerin onların da talepleridir. Bunları içerde söylememem, dışarda söylememem gibi.
Ben gördüğü yanlışa itiraz eden insanlar, seslerini duyurursa burası demokratik bir kurumdur görüntüsü verdiğini sandığım için bunları herkesle paylaşıyorum. Devam ediyorum. sizi belki hayal kırıklığına uğratıyorum ama.
Siz de partinizin “duran adamı” mısınız?
Bazen duruyor gibi görünürsünüz ama derinden yürüyorsunuzdur. İstifa etmeyi düşünmediğinizi söylediniz ama.
İhraç bekliyor musunuz?
Tatsız işler konuşmayalım. Şefkat, adalet, merhamet dolu davranışlar göndermeler yapmaya çalışıyorum. Kimsenin aklına kötü şeyler getirmeyin.
Bakanlar Kurulu’nda gündeme getirdiyseniz, bakanlar size nasıl tavır aldı? Destek mi verdi?
Bakanlar Kurulu’nda tartıştık şu şöyle, bu böyle dedi gibi bir tartışma olmaz. Benim bakanlıktan ayrılmadan çok önce, hem İstanbul’un siluetini bozan yapılarla ilgili, önce AVM, sonra rezidans, şimdi müzeye dönenlerle ilgili önceden de söylemiştim. Bakanken yapmadığım itirazı bugün yaparsam eksiklik hissederim. Ama bugünkü bakanken söylemiştim demek için değil.
Şimdi biraz tarumar oldu ülkemiz. Maddi değeri ölçülemeyecek, insanın canı maddi olarak ölçülebilir mi? Bütün bunlar olmayabilirdi. Devlet refleksi yerine siyaset aklı kullanılmış olsaydı. 10 yıldan beri iktidarız ama kaynağını milletten alan bir anlayışı olmalıyız.
'KEŞKE BELEDİYE BAŞTAN AĞAÇLARI ORAYA GÖNDERSEYDİ'
Benim söylediğim, ah keşke baştan, İstanbul Belediyesi ağaçları oraya gönderseydi. Krikor ustanın, İstanbullu'nun hiçbir tarihi yapısına benzeyen yapısı varsın olmasın deseydik, buraya gelmezdik.
Sayın Başbakan benim bu konudaki görüşlerimi biliyor. Ama görüşlerimi isterse bunları sunmaktan onur duyarım. Hiçbirimiz hiçbir toplantıda, bizim dışımızda kalanlar için, nefreti körükleyici bir söz sarf etmesin. 30 yıldır Türkiye’yi kanatan bir yarayı geride bırakıyoruz. Gelip Taksim meydanında, 100 tane ağacın altında boğulmayalım.