1999'da asrın felaketini yaşayan depremzedelerin acıları çeyrek asır sonra da yürekleri dağlamaya devam ediyor. Eşiyle ayrıldıktan sonra Yalova'ya yerleşen, 16 gün sonra ise 7 çocuğuyla depremi yaşayan Tijan Küçük o anları anlatırken gözyaşlarına boğuldu. Her 17 Ağustos'ta acılarının daha da büyüdüğünü dile getiren Küçük, depremde kaybettiği 10 yaşındaki kızının tek hayali olduğunu söyleyerek "Ben hiç şort giydirmezdim ona, hep bir şort giymek isterdi. Ölmeden bir hafta önce ona şort almıştım. O şortla da öldü" dedi. Küçük'ün "8 aylık kızım da arkamdaydı. Depreme ona arkam dönükken yakalandım. Sırtıma tekme ata ata son nefesini verdi" ifadeleri ise kahretti.
TÜRKİYE'NİN YÜREĞİNE DOKUNAN TRAJEDİ!
ÖLÜM OVASI
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova'da yıkıma neden oldu. Depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Meydana gelen hasarın izleri yıllar içinde silinse de acısı yüreklerde hep taze kaldı. 7.6 büyüklüğündeki depremin yıkıma yol açtığı Yalova'da, en ağır kaybın yaşandığı bölge Hacı Mehmet Ovası oldu. Depremden sonra ismi 'Ölüm Ovası' olarak anıldı.
4 ÇOCUĞUNUN CANSIZ BEDENLERİ ÇIKARILDI, HASTANEDE ÖĞRENDİĞİ GERÇEK İSE...
Kentte hayatını kaybeden 2 bin 504 kişinin arasında Tijan Küçük'ün 4 çocuğu da vardı. Küçük, depremde 7 çocuğuyla enkaz altında kaldı. Tijan Küçük 12 saat, Mehmet (18), Kadir (7) ile İrem (4) de 17 saat sonra enkaz altından çıkarıldı. Küçük'ün 4 çocuğu Kerem (15), Erdem (14), Çiğdem (10) ile henüz 8 aylık olan Sinem'in ise 6 gün sonra cansız bedenlerine ulaşıldı. Tijan Küçük, 8'inci çocuğuna hamile olduğunu ise enkazdan çıkarıldıktan sonra hastanede öğrendi.
'HAYATIMIN EN BÜYÜK VİCDAN AZABI'
Eşinden ayrıldıktan sonra depremden 16 gün önce 1 Ağustos günü Bursa'nın Gemlik ilçesinden Yalova'ya, 5 katlı bir binanın 1'inci katına taşındığını belirten Tijen Küçük, depreme uykuda yakalandıklarını söyledi. Küçük şöyle konuştu:
"Hacı Mehmet Ovası'ndaki Dağkent Sitesi, depremde ilk yıkılan bina. Deprem 45 saniye sürmüş. 3'üncü, 4'üncü saniyelerde görenlerin anlattığına göre ilk yerle bir olan, tamamen kat kat çöken bizim bina. 68 kişi vefat etti, 4'ü benim yavrularımdı. 64 kişi de komşulardan vefat eden oldu. Hayatımın en büyük vicdan azabı zaten 1 Ağustos'ta Gemlik Kumla'dan, Yalova Hacı Mehmet Ovası Dağkent Sitesi'ne taşınmak. 17 Ağustos gecesi de ne olduğumuzu anlamadan depreme yakalandık. Tek hatırladığım rahmetli büyük oğlumun bir tek 'anne' diye bağırması. Yanımda yatıyordu. 8 aylık kızım da arkamdaydı. Depreme ona arkam dönükken yakalandım. Sırtıma tekme ata ata son nefesini verdi. Öğleden sonra beni enkazdan çıkardılar. Ama çocuklarımdan haber yoktu. Onların yaşadığını, hastanede olduğunu söylediler ama hepsi vefat etmiş, yaşamıyorlardı. Sonra tek tek, en son rahmetli Erdem'imi 6'ncı gün çıkardılar. Onun da zaten ölüsünü bile göremedik, göstermediler. Çok hasar almış, çok darbe almış. Öyle defnettik. 4'ü de yan yana yatıyor. Bitmeyen bir acı, hiç tükenmeyen. Unutabilen varsa helal olsun, biz unutamadık. Ölene kadar da unutamayacağız."
"CESET TORBASI KÜÇÜCÜK BİR ŞEYDİ"
Küçük, o gece yaşadıklarını DHA muhabirine şu sözlerle anlattı: "Deprem olduğunu anlamadım. Rahmetli büyük oğlum bir ağırlıkla birlikte 'anne' dedi. Küçük kızım, oğlumla ikimizin ortasında yatıyordu. Ağabeyi severken uyuyakalmışız. Küçük kızım baya baya, insan sesleri yayılana kadar çığlık çığlığa ağladı. Acıkmıştı galiba. Birkaç gün sonra soğuk hava deposunda buldum onun ölüsünü. Sırtıma tekme atarken bükülü kalmış, öyle de vefat etmiş. Sonra diğer rahmetli büyük kızımı buldum. O da simsiyah kömür gibiydi. Rahmetli büyük oğlumun kafatası yoktu. O da kömür gibiydi. Küçük oğlumu zaten hiç görmedim, göstermediler. Ceset torbasından da hiç çıkarmadılar. Oğlumun baya boyu posu vardı ama ceset torbası küçücük bir şeydi. Bize hiç göstermediler. Çok mücadele ettik ama Erdem'imi göremedik.