Amerikalı Prof. Dr. Evan Stark, fiziksel şiddetin aile içindeki şiddetin en önemli unsuru olmadığını, kadına en büyük zararı, içerisinde çekince, izolasyon, aşağılama, kontrol ve bağlayıcılık taktiklerini barındıran “baskıcı kontrol”ün verdiğini söyledi.Kişiler arası şiddet konusunu hukuk, siyaset ve sosyoloji alanında yenilikçi çalışmalarla araştıran ve bu anlamda uluslararası üne sahip olan Amerikalı Prof. Dr. Evan Stark, Mersin Üniversitesi (MEÜ) Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (MERKAM) davetlisi olarak geldiği Mersin’de düzenlenen söyleşiye katıldı. MERKAM Müdürü Prof. Dr. Bahar Taner, merkezin yönetim kurulu üyeleri, MEÜ akademik ve idari personeli ile Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi'nde bir araya gelen Prof. Dr. Stark, deneyimlerini paylaştı.Türkiye'nin kadına karşı şiddete yönelik en geniş hukuk kurallarına sahip ülkelerden biri olduğunu belirten Stark, yargı ile onun uygulanışı arasındaki en büyük orantısızlığın da yine Türkiye’de olduğunu, ABD'de ise bunun tam tersi bir durumun yaşandığını kaydetti. Yaptığı şiddet araştırmasının içeriğiyle ilgili bilgiler veren Stark, araştırmanın asıl konusunu oluşturan ve ilişki içerisinde çekince, izolasyon, aşağılama, kontrol ve bağlayıcılık taktiklerini barındıran ‘baskıcı kontrol’ün kadına en büyük zararı verdiğini vurguladı. Baskıcı kontrolün belli bir yöntemle ilerleyen davranışlar bütünü olduğuna ve en büyük zararı kadınların eşitliğine, özgürlüğüne, kişiliğine ve onuruna verdiğine dikkat çeken Stark, “Baskıcı kontrol, kadınların kendileri için yapmak istediklerini engeller ve fiziksel şiddetten daha ağırdır. Kadınlara karşı şiddet, sırf erkeklerin kadınlara yaptıklarıyla ilgili değil, kadınların kendilerine, ailelerine ve ülkelerine faydalı olmalarını engellemeleriyle ilgilidir” dedi.Prof. Dr. Stark, İngiltere'nin şiddet tanımına "baskıcı kontrol"ü eklediğini, İskoçya'nın aile içi şiddet tanımını genişleterek “histerik şiddet” uygulaması olarak değiştirdiğini ve pek çok ülkenin de Türkiye'nin yaptığı gibi ekonomik ve duygusal şiddet tanımını kanunlarına yerleştirdiğini aktardı. Amerika hariç tüm ülkelerde kadın gruplarının, şiddet konusunu kanunlara yansıtmaları için hükümetlere baskı yaptığını söyleyen Stark, aktivist akademisyenler olarak kendilerine düşenin kanunlar ve onların uygulamaları arasındaki boşluğu kapatmak olduğunun altını çizdi.Cinsel taciz vakalarının yüzde 80’inin kadınların birlikte oldukları kişiler tarafından gerçekleştirildiğine de işaret eden Stark, “Kadının sağlığı siyasi bir önem taşır. Kadının vücudundaki yaralanmaların sürekliliği ve izlediği yol, onların ağızlarına, göğüslerine, karınlarına ve cinsel bölgelerine uygulanması, çok açık biçimde kadın yaralanmalarının haritası, erkekler tarafından çizilen cinsel ve siyasi bir haritadır” diye konuştu.Şiddete uğrayan kadınlarda alkol tüketimi, uyuşturucu kullanımı ve intihar eğilimlerinin arttığını da belirten Stark, kadınların dayak yeme ve ölüm korkusu nedeniyle bu yola başvurduklarını belirledikleri bilgisini verdi. ABD’de kadın sığınma evlerinin açılmaya başlandığı 1976-2000 tarihleri arasındaki kadın erkek ölüm oranlarını katılımcılarla paylaşan Prof. Dr. Stark, “Bu tarihten itibaren kadınların erkekleri öldürme oranı düşerken, erkeklerin kadınları öldürme oranı aynı kalmış, hatta artmıştır. Bu da bize kadınların kendilerini ve çocuklarını tehdit altında hissettiklerinde, erkeklerin ise kadınlardan ayrıldıklarında ve kontrolü kaybettiklerinde öldürmeye yatkın olduklarını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz