YÖK'ün aldığı "Başörtülü öğrenciler tüm sınavlara başları kapalı şekilde girebilirler" kararına en sert tepki, bugün Yargıtay Başsavcılığı'ndan geldi.
[**
**](https://www.mynet.com/yargitaydan-turban-cikisi-110100537990)
[**
**](https://www.mynet.com/turbanda-uzlasma-saglanamadi-110100537989)
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın yayınladığı açıklamada, başörtüsü serbestliğinin laiklik ilkesine aykırı söylenerek bu konuda "Anayasa'ya, AYM ve AİHM kararlarına uyulmalıdır" denildi. Yazılı açıklamada Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu ifade edilirken, laiklik ilkesinin temel ilkelerinden biri olduğu vurgulandı.
Peki YÖK'ün başörtüsü kararı gerçekten laiklik ilkesine aykırı mı?
Anayasa, AYM ve AİHM kararları bu konuda aslında ne diyor ve bunlar nasıl yorumlanmalı?
Konuyu Habertürk'e değerlendiren Anayasa hukukçuları bakın neler dedi:
**ANAYASA HUKUKU PROFESÖRÜ SERAP YAZICI**
**“AİHM kararını yanlış yorumluyorlar”**
Laiklik ilkesinin ne anlama geldiği Türkiye’de bazı çevreler tarafından katı olarak yorumlanmaktadır. Bu ilke bir boyutuyla devlet otoritesinin ayrılmasını, diğer boyutuyla devlet otoritesi karşısında din hürriyetinin garanti edilmesini gerektirmektedir. Bu anlamda devletin kişilerin din hürriyetine müdahale etmemesi gerekir. Batı demokrasilerinde ve Avrupa konseyine üye devletlerde yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü kullanımı serbesttir. Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin tümünün laik olduğu bilinmektedir. Üstelik laikliği en katı manada uygulayan Fransa’da dahi yüksek öğretim kurumlarında öğrenciler için başörtüsü serbestliği vardır. Türkiye’deki yasağın Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin uygulamalarına paralel olmadığı açıktır. Anayasa Mahkemesi’nin türbana ilişkin tüm kararları Türkiye’ye özgü benzeri olmayan katı laiklik anlayışının eseridir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’deki türban yasağına ilişkin kararına gelince, bu kararda yasağın sözleşmeyi ihlal etmediğine işaret edilmiştir. Diğer bir deyişle yüksek öğretim kurumlarında türbana serbestlik tanımanın sözleşmeyi ihlal edeceği vurgulanmamıştır. Ancak karar Türkiye’de yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğunu ifade ederek yüksek öğretim kurumlarında türbana serbestlik tanındığı takdirde türban kullanmayanların veya Müslüman olmayanların haklarının korunmasına hassasiyet gösterilmesine işaret etmiştir. Bu nedenle Türkiye’de sadece yüksek öğretim kurumlarında bu yasağın kaldırılmasında laiklik ilkesine bir aykırılık olmayacaktır, ancak bu bağlamda ortaya çıkması muhtemel her tür problemi ve çeşitli provokasyonları engellemek amacıyla genç kızlar üzerinde türban bağlamaları konusunda baskı yapan herkese uygulanması gereken müeyyideler tespit edilebilir.
**TBMM MİLLİ EĞİTİM KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM**
**"YÖK’ün kararı Anayasa’ya aykırı değil"**
Bu mesele Danıştay’ın, devlet memurlarına ait kılık kıyafet yönetmeliğinin üniversitelerde de uygulanabileceğine dair yorumuyla başladı. Arkasından Anayasa Mahkemesi’nin kararı yine bir karar olarak değil de bir yorum olarak geldi.
Ortada 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun ek 17. maddesi var. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etmedi. Bu madde diyor ki, “Yürürlükteki kanunlara uygun olmak şartıyla yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir.” Bu madde rahmetli Turgut Özal zamanında çıkarıldı. Birçok hukukçu diyor ki, bir kanun maddesi yürürlükteyse bununla ilgili yorum, kanun maddesi yerine konamaz. Bu kanun ve 17. madde yürürlükte hâlâ.
Buna rağmen AİHM’e gidildi. Sonra AİHM’in kararı da yanlış yorumlandı, “AİHM de başörtüsünü yasakladı” dendi. Halbuki AİHM dedi ki, “Her ülke kendi kararını kendi verir.” Yani AİHM başörtüsünü yasaklamadı, “Her ülke kendi kararını kendi versin” dedi. Mesela Avusturya’da, Almanya’da üniversite öğrencileri istedikleri kıyafetle üniversiteye devam ediyor. Viyana’da bir sürü Türk öğrenci başörtülü okuyor.
Dolayısıyla ek 17. madde yürürlükte hâlâ. YÖK’ün açıklaması da bu yönde. Zaten öteden beri, 28 Şubat’ın etkisiyle yapılan uygulamalar hariç, gerek İhsan Doğramacı’nın gerek benim YÖK başkanlığım zamanında böyle sorunlar olurdu ve biz bu ek 17. maddeye dayanarak öğrencilere müsamahalı davranarak bu meseleyi çözerdik. Çünkü asıl mesele öğrencilerin eğitimine mani olmamaktır. 1981’den 1998’e, yani Kemal Gürüz döneminden öncesinde uygulanan budur. Ve YÖK’ün yeni kararı da Anayasa’ya aykırı değildir.
Şimdi bütün siyasi partilerin genel başkaları bunun bir sorun olduğu ve çözülmesi gerektiği konusunda uzlaşma noktasına geldiğine göre, bunun artık bir sorun olmaması gerektiğini düşünüyorum.