Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’de PKK’nın Suriye kolu YPG’ye karşı başlattığı “Zeytin Dalı Harekatı” devam ederken, Yeniçağ gazetesi yazarı Batuhan Çolak çok önemli bir 'göç dalgası' iddiasında bulundu.
İşte Çolak'ın dikkat çeken o yazısı;
"Türkiye tarihi bir karara imza atarak, Afrin'e giriş sürecini başlattı. Operasyonda ilk 3 gün geride kalmış durumda.
Bu kapsamda geçtiğimiz pazar günü, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal medya yöneticileriyle Vahdettin Köşkü'nde buluştu, operasyona ilişkin önemli değerlendirmeler paylaşıldı.
Genel Yayın Yönetmenimiz Hayri Köklü Bey ile birlikte toplantıya iştirak ettik.
Başbakan Yıldırım, toplantının başında tüm medya kuruluşlarına, Afrin operasyonuna tam destek verilmesinden dolayı teşekkür etti.
Önemli bilgiler de paylaştı:
*Afrin Bölgesi'ndeki terör unsurlarının sadece PKK/PYD ile sınırlı olmadığını, IŞİD'in de bölgede etkin olduğunu,
*Son bir yılda Türkiye'ye yönelik 600'ün üzerinde taciz eyleminin gerçekleştiğini,
*Afrin'de PKK'nın baskısından bunalan 300 binin üzerinde Kürt'ün Türkiye'ye sığındığını,
*Operasyonda kullanılan silahların yüzde 70'inin yerli üretim olduğu,
*4 aşamadan oluşacak operasyonda bölgenin yaklaşık 8-10 bin arasında teröristten temizleneceğini,
*ABD'nin Rakka'dan yaklaşık 50 tır silahla kaçan IŞİD'e göz yumduğunu söyledi.
Bilgilendirme sonrasında soru-cevap kısmına geçildi.
Başbakan Yıldırım'a, "Afrin Operasyonu sırasında Türkiye'ye yönelik yeni bir göç hareketi bekleniyor mu, olması durumunda Türkiye'nin nasıl bir çözümü olacak? Operasyonlar başarıyla tamamlandıktan sonra Türkiye'de sayıları 3,5 milyona ulaşan Suriyeli mültecilerin geri dönüşü hususunda bir proje ve tasarruf olacak mı?" sorularını yönelttim.
Başbakan Yıldırım ise, "Bölge nüfus hareketlerine çok müsait bir durumda. Operasyon sırasında da göçler gelebilir. Ama Türkiye şu anda alabileceğini almış durumda ve kapasite tamamen doldu. O yüzden sınıra yakın bölgelerde güvenli barınma ve yaşam alanları oluşturmaya başladık" cevabını verdi.
Türkiye'deki mülteci nüfusuna ilişkin değerlendirme ise öğleden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi.
Erdoğan, partisinin Bursa Kadın Kolları teşkilatının düzenlediği toplantıda şunları söyledi:
"Şimdi bütün mesele Afrin'i gerçek sahiplerine teslim etmek. Bizim hedefimiz nedir? 3,5 milyon Suriyeli topraklarımızda var mı? Var. İşte bizim hedefimiz topraklarımızdaki Suriyeli kardeşlerimizi kendi topraklarına bir an önce göndermek."
İktidar nezdinde Suriyeli mültecilere ilişkin ilk kez "geri gönderme" söylemi telaffuz edildi.
Tüm bu yaklaşımlardan anlaşılıyor ki Afrin operasyonunun başarıyla tamamlanması durumunda Türkiye'den Suriye'ye "geri dönüş göçü" başlayacak.
Eğer bu söylemler, başkanlık seçimlerinde "bir vaat" olarak sunulursa ciddi bir artı oy gelmesi ihtimal dahilinde.
Özellikle son aylarda artan şikayetler, asayiş olayları ve demografik yapıdaki sarsılma, iktidarı böyle bir sürece yönlendirmiş gözüküyor.
***
Türkiye'nin birçok meselesi siyaset üstüdür.
Her konuyu iktidarın kapsam alanında değerlendirmek ve bu doğrultuda ayrıştırmak, ortak milli duyguların geliştirilmesi noktasında endişelere yol açıyor.
Çözüm süreci bunun en güzel örneği… Eğer o günlerdeki uyarılar "Siz siyaset yapıyorsunuz, AKP'yi istemiyorsunuz" şeklinde yorumlanmasaydı bugün El Bab ve Afrin'de çok farklı bir tablo ortaya çıkabilirdi.
Ama zararın neresinden dönülse kârdır.
O bakımdan Afrin Operasyonu son derece önemlidir.
***
Bir özel televizyon dün bölgeye giden Mehmetçiklere canlı yayında mikrofon uzatıyordu.
Askerlerimizin yüzlerini ve vücut dillerini dikkatli bir şekilde inceledim.
Kimisi evdeki çocuklarına, eşine ve ailesine selam gönderiyor, kimisi arkadaşlarına sevdiklerine "Beni merak etmeyin" diyordu.
Tek bir gerçeği gördüm; hepsi büyük bir aşk ve istekle oradaydı. Ve adeta fethe gider gibi heyecanlılar. Çocukları, eşleri onlar için önemli; ancak vatan aşkları çok daha ağır basıyor. Bunu net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Diksiyonları ise son derece düzgün, kararlı ve kendilerinden eminler.
15 Temmuz gibi bir badireyi atlatıp, sonrasında Afrin gibi karışık bir coğrafyaya böylesi büyük bir operasyonu yapabilmek her ordunun harcı değil.
Türkiye, kararlı bir duruşla, tüm uyarılarını yaparak, doğru zamanda, etkili bir şekilde operasyonu başlattı.
Askerin yemesi-içmesi bile başlı başına bir organizasyon isterken, Afrin Bölgesi'ne önce havadan, sonra karadan giriş başladı.
Karşımızda yerleşik düzene geçmiş, tıpkı çözüm sürecindeki gibi "evlerin içlerine sızmış" teröristler olacak.
Tüm zorluklara rağmen, TSK'nın bu operasyon yeteneği ve Mehmetçik'te bu aşk olduğu sürece her şeyin üstesinden gelinir. Allah askerlerimizi, vatandaşlarımızı her türlü zorluktan, tehlikeden korusun."