"Adam takım çalıştırmıyor, bayan arkadaşlarına göre antrenman programı yapıyordu. Bir bilgisayardır tutturmuş gidiyor. İşte benim de önümde bilgisayar var. Bilgisayarla şampiyonluk falan olmaz. Biz yönetim olarak zamanında paraları ödemesek, primleri vermesek, sen istediğin kadar çalış olmaz."
"Yazılanlar-çizilenler hep yanlışlarla dolu. Evet ben oyuncularla toplantı yaptım. Kendileri istedi bu görüşmeyi. 25 kişi de aynı şeyi söyler mi? ‘Sabah selam veriyor, akşam başını çeviriyor. Kimseyle konuşmuyor.’ dediler. Onların tek istediği vardı; Bize sevgi ve saygı göstersin. Liderlik yapsındı."
Duayen gazeteci Şansal ağabey (Büyüka) hiç yitirmediği muhabir heyecanıyla telefonda anlattıkça ben yerimde duramıyordum... “Bir iki saate kadar yazıp göndereceğim“ dediğinde, Milliyet’in manşeti şekillenmişti bile... Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım gün içinde Şansal ağabey (Büyüka) ile konuşmuş ve çok önemli açıklamalar yapmıştı. Söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi. Aziz başkan, Ersun Yanal ile ilgili perde arkasında kalan hatta “sır“ sayılabilecek ne varsa anlatmıştı Büyüka’ya... Aykut Kocaman, Alex, Zico da payını almıştı bu açıklamalardan...
Bir kez daha gündem yaratmaya hazırlanırken Ersun Yanal ile ilgili o sevimsiz ses kaydı düştü internete... F.Bahçe’nin 3 Temmuz’dan bu yana savunduğu tüm ilkelere ters düşen o çirkin kayıtla ilgili değerlendirmesini almak için Mahmut Uslu’yu aradım. “Şu anda senden duydum. Bakıp sana geri döneceğim. Ama ne olursa olsun çok çirkin bir olay“ dedi... Yaklaşık on dakika sonra aradı sayın Uslu ve “Başkan konuşmak istiyor“ dedi... Yaklaşık 40 dakika süren ve çok büyük bölümünü Aziz başkan onay vermediği sürece yazmayacağım ürkütücü, şaşırtıcı, ilginç ve kesinlikle komik konuşmamız başlamış oldu...
Aziz Yıldırım aslında Şansal Ağabey’e söylediklerini tekrarlıyor ve eklemeler de yapıyordu... Özel hayatla ilgili ağır ifadeleri vardı, “Şansal bunları yazmayacağını söyledi. Sen yaz, bak ben söylüyorum Mahmut Uslu da burada dinliyor şahit o. Yaz hiç çekinme yaz“ diyordu, ben “Emin misiniz başkan aynen böyle yazmamı mı istiyorsunuz“ dedikçe o “Yaz herkes bilsin ne mal olduklarını“ diyordu...
“Adam takım çalıştırmıyor, bayan arkadaşlarına göre antrenman programı yapıyor“ deyip damardan giriverdi başkan...
İşte Aziz Başkan ile aramızda geçen konuşmanın kayıt dışı olmayan bölümleri:
Antrenmanda neler yapıldığını, nasıl çalıştığını keşke bir görseydiniz. Araştırmamışsınız bile. Bir bilgisayardır tutturmuş gidiyor. İşte benim de önümde bilgisayar var. Bilgisayarla şampiyonluk falan olmaz. Biz yönetim olarak zamanında paraları ödemesek, primleri vermesek, sen istediğin kadar çalış olmaz. Sana paranı gazetende ödemezlerse şu anda çalıştığın gibi çalışır mısın? Bu bir ekip işidir. Şampiyonluk ekip işi ile gelir. Mesela Zico’yu neden gönderdiğim de sorgulanıyor. Ama bilmiyorlar ki taktikleri bile kardeşi Edu’dan alıyordu. Taa Brezilya’dan arıyordu. Şampiyon olduk, geldi iki misli para istedi.
Söz verdi, tutmadı
Yazılanlar - çizilenler hep yanlışlarla dolu. Evet ben oyuncularla toplantı yaptım. Oyuncular istedi bu toplantıyı. Ben de ‘gidin hocanıza söyleyin’ dedim. Söylediler. Sonra futbolcularla konuştum. 25 kişi de aynı şeyi söyler mi? (Sabah selam veriyor, akşam başını çeviriyor. Kimseyle konuşmuyor.) dediler. Ama bir futbolcu dahi gelip de bana ‘Hocayı istemiyoruz gönder’ demedi. Onların tek istediği vardı, ‘Bize sevgi ve saygı göstersin. Liderlik yapsındı’... Bu oyuncular karakterli çocuklar, onlara haksızlık ediliyor. Bu toplantı sonrası hocayı evime davet ettim. Kendisine oyuncuların rahatsızlıklarını isim vermeden anlattım. Bu şekilde oyuncuların talepleri var diye ilettim. O da bana ailesel sorunları olduğunu, en kısa süre içinde bunları çözeceğini söyledi, hatta ertesi gün oyuncuların bazıları ile diyaloglara girdi. Ancak birşey değişmedi bana verdiği sözü yerine getirmedi.
Kopenhang’a gidildi. Oyunculara izin vermiş çarşıya göndermiş. Biri çıksa bir şey dese saldırsa, bizimkiler de genç insanlar karşılık verse al başına belayı. Öğreniyorum ki çocuklara izin verdiğinde bir menajerle yanına bayan arkadaşını alarak bir cafeye oturuyor. Sonra çocuklar yanına gelince; ‘gelin siz de oturun’ diyor. Onlar da biz oturmayız, yarın maçımız var deyip otele gidiyorlar. Takımın kaldığı otelde kendisi ve bayan arkadaşı için takım ayrıldıktan sonra yer ayırtıyor. İzinler veriyor, 2.5 gün. Sow oradan Fransa’ya, Kadlec ülkesine gitmiş. Holmen araba kiralayıp ayrılmış. Böyle disipsizlinsizlik olur mu? Ben devreye girip bütün izinleri kaldırıp İstanbul’a getirttim herkesi.
Kendi kerameti değil
Daha ayrıldığı gün F.Bahçe logosunu çıkarttı kenara attı. Bakın bazı gazeteciler söylüyor bizimle anlaşmadan önce gidip Galatasaray ile görüşmüş diye.
Bakın tekrar Yanal konusuna geri dönüyorum. Bende gerçekten hayal kırıklığı yarattı. Aslında onunla çalışmayacağımı daha önce açıklamıştım ama araya hatırı sayılır dostlarım girdi. Ayrıca Ersun Yanal da geldi bana ‘ben değiştim, geçmiş geride kaldı’ dedi. Oysa hiç değişmemiş. Çok net ortaya çıktı. Etik olan benim onu çıkıp korumamdı. Basın toplantısında da bunu yaptım. Oysa yanıldığımız ortaya çıktı. Geçmişte milli takımını niye bıraktığına da bakalım. Orada ne başarısı var. Burada başarıyı o değil oyuncular elde etti. Yani kendi kerameti değil takımın kerameti.
Her şeyin bir yolu yordamı vardır. İstifayı düşünüyorsan önce gelir bize sorarsın. Öyle yangından mal kaçırır gibi Anadolu Ajansı’na açıklama yapmazsın. 15.30’da Mahmut Bey’le randevusu vardı. Gelir orada söylerdi. Kendisi ile özel olarak oturup konuşur, yollarımızı ayırırdık.
26 Temmuz’da Topuk Yaylası’na bayan arkadaşlarını getiriyor. Bizim bir çalışanımızın arabasını kullanıyor. Sonra 4 gün izin veriyor. Kendisinin de Yunanistan’a gittiği söyleniyor.
Salih içimde büyük yaradır
Salih’i vermemek için çok direndim. Ama ben ne söylediysem ne istediysem Romalılar hep evet dediler. Benim içimde büyük yaradır bu transfer. Salih bu takıma dinamizim katardı. Bunu bile görmek istemedi. Sezon içinde Salih’i oynat oynat dedim ısrarla oynatmadı. Antalya’da devre arasında Salih’e ‘Seni hayatta oynatmam. Oynatıp da şampiyonluğu kaybedersem beni topa koyarlar’ demiş. Dönüşte Samandıra’da Salih’in yanına gittim. Resimler de var. Elimi omuzuna koydum. Sen moralini bozma, bu takımın geleceğisin dedim. Ama oynatmadı.
Salih konusunda hiçbiriniz gazeteciler olarak yazmadınız olan biteni. Ersun’dan yana hareket ettiniz. (Aziz Başkan böyle deyince araya girdim ve sayın başkan haksızlık yapıyorsunuz. Geçen sezon başında biz Yanal, Salih’i kiralayacak diye Milliyet’te bu haberi yazdık. Senad Ok imzası ile çıktı. Ama siz hemen yalanladınız’ dedim). Bunun üzerine başkan ‘evet doğru söylüyorsun o doğru haberdi ama kurumsallık adına yalanladık. Salih’i kaybetmemek için de böyle davrandım’ cevabını verdi.
Bir tane genç mi oynattı?
Ne yaptı bu hoca söyleyin bana. Bir tane gence şans verdi mi koca sezon boyunca. Biz Trabzon maçında şampiyonluğu garantilemiştik. Ondan sonra bir genci oynattı takıma kazandırdı mı. Biz de Gökhan Gönül’ün alternatifi olacak Savaş var. Onu oynat. Ama oynatmadı.”
Erkan nerede oynayacak dedim, yanıt veremedi
Transfere gelince; bizden Erkan Zengin’i istedi. Ben de ‘alırım ama bana nerede oynatacağını söyle’ diye sordum. Topu alıp hızlı dikine gidiyormuş. Elinde zaten Alper var. Bana yanıt veremedi. Biz de almadık. Listesinin ilk sırasında Kampl varmış. Biz çok daha önceden bu oyuncu ile görüşüyorduk zaten. 17 milyon euro bonservis bedeli var. Daha başka yabancılar da istedi. Ronaldo’yu, Messi’yi listeye yazar ben de isterim. Zaten yabancı sınırlaması var. Ayrıca Topal ve Emre gibi önemli oyuncular mevcut. Bunları hiç düşünmüyor.
İşte Aziz başkanın özetleyerek verdiğim açıklamaları... Kim haklı, kim haksız siz karar verin. Ancak başkan ile aramızda geçen ve buraya yansıtmadığım sohbet benim için bu olayda bir haklı olduğunu gösterdi... (milliyet)