Bayburt Müftülüğü tarafından Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen “Hz. Peygamber Ve İnsan Onuru” konulu panelde Hz. Muhammed’in (s.a.v) İslam Hukuku açısından topluma ve insan hayatına, insan onuruna kazandırdığı değerler anlatıldı. Savaş döneminde insan onurunun, hak ve hürriyetlerinin korunması ile Veda Hutbesi’nin önemine dikkat çekildi.
Şair Zihni Kültür Merkezi’nde Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan ve başkanlığını Bayburt Müftüsü Kemalettin Aksoy’un yaptığı panele Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Yusuf Şen, Yrd. Doç. Dr. Suat Erdem ve Yrd. Doç. Dr. Yakup Mahmutoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Yrd. Doç. Dr. Yusuf Şen, insanın onurlu bir varlık olarak sahip olduğu ve Allah (C.C) tarafından kendisine bahşedilen temel hak ve özgürlüklerden bahsederek, “Cenab-ı Hakk’ın şereflendirdiği insan olabilme özelliği taşıyorsak eğer ‘onurlu insanız’ demektir. İnsanda ‘melek, melekten üstün, şeytan ve şeytandan aşağı’ olma potansiyeli vardır. Bizler eğitimci olarak terbiye ile insanın onurlu, güzel, iyi özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. Hz. Peygamber (s.a.v), onurlu insana en güzel örnektir. Onur kavramı; saygınlık, haysiyet, kişinin kendisine saygılı olması ve başkalarının da o insandan saygı beklemesini içerir. Allah (c.c), insanı her şeyde merkeze, temele yerleştirmiştir. Bu da insana verdiği değerin bir göstergesidir. İslam dini insana birçok hak vermiştir. Bunlar onurlu insan olmamızdan kaynaklanan haklardır. İnsan, Allah (c.c) katında onurlu, değerli bir varlıktır ve bu nedenle de Cenab-ı Hak tarafından görev ve sorumluluklarla donatılmıştır. İnsanın nefsinin, aklının, dininin, neslinin ve malının korunması esas kılınmıştır. Bunlar temel haklardır ve insanın onuru için önemlidir. Devlet de bu yüzden bu hakları, dolayısıyla insan onurunu korumakla yükümlüdür. Din hükümleri kimin için konulmuştur? Peygamberler kimin için gelmiştir? Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) kimin için gelmiştir? Tüm bunlar insanın, Cenab-ı Hak tarafından muhatap alınıp değerli ve onurlu kılınmış olmasına en güzel delil ve örnektir” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Yakup Mahmutoğlu ise, Hz. Peygamber’in (s.a.v) çağlarüstü şahsiyet modelinin ve evrensel anlayışının savaş hukukundaki yerine değinerek, dinleyicileri savaş dönemindeki hareket tarzı, örnek yaklaşımı konusunda bilgilendirdi. Hz. Peygamber’in (s.a.v) savaş sırasında da elçilere, emanetlere, kadınlara, esirlere ve ölülere saygı gösterilmesi hususunda davranışları ve sözleriyle sayısız örnekler sunduğunu belirten Mahmutoğlu, “İnsanın temel hak ve özgürlüklerinin, onurunun son derece ihlal edildiği bu çağda Hz. Peygamber’in (s.a.v) insanlığa miras bıraktığı değerlere ne kadar da ihtiyacımız var. Cahiliye döneminde savaş çıkarıyorlar, yakıp yıkıyorlar, öldürdükleri ve yakaladıkları insanların derilerini yüzüyor, uzuvlarını kesiyorlar; kadın, çocuk, yaşlı demeden herkese acımasızca eziyet ediyor, son derece kötü muamele ediyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v) ise, savaşta bile insanların onurunu korumaya, insanın ölüsüne bile saygı gösterilmesine önem vermiştir. Savaşın bile bir hukuku olması gerektiğine inanan Hz. Peygamber (s.a.v), durumun savaşacak noktaya gelmemesi için öncelikle uzlaşma çareleri arar, İslamiyet’e davet eder ve ‘İlk savaşan, ilk öldüren siz olmayın’ derdi. Hz. Peygamber’in (s.a.v) savaş hukuku alanına getirdiği/kazandırdığı yenilikleri, düzenlemeleri, değerleri; ‘savaşta elçilere, emanetlere, kadınlara, esirlere ve ölülere saygı gösterilmesi’ şeklinde özetleyebiliriz. Hz. Peygamber (s.a.v), elçilerin öldürülmesini, onlara kötü muamele edilmesini engellemiş, elçinin masumiyetine ve bu nedenle de dokunulmazlığına vurgu yapmıştır. ‘Elçiye zeval olmaz’ anlayışı bu uygulamanın bir sonucudur. İslamiyet, kim olursa olsun onurunun çiğnenmemesine ehemmiyet vermektedir. Burada önemli bir zatın önemli bir sözüne değinmek istiyorum: ‘Ben Hz. Peygamber’i (s.a.v) övmedim, bilakis O’nun ismini zikretmekle benim sözlerim değer kazanmış oldu’ demiştir” diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Suat Erdem de, Hz. Peygamber’in (s.a.v) “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” niteliğindeki Veda Hutbesi’ni anlattı, Hutbe’nin insan onuru açısından önemine değindi. Veda Hutbesi’nde gönderilen vahiylere, ilahi öğütlere iyi kulak verilmesi gerektiğinin önemle vurgulandığına işaret eden Erdem, konuşmasında şunları söyledi: “Hz. Peygamber (s.a.v), kabile savaşlarının, kan davalarının ve ahlaksızlığın en kötü, yaygın haliyle yaşandığı, kadınların aşağılandığı, bir mal gibi alınıp satıldığı, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye döneminde yaşamış ve peygamber olmuştur. Bu dönemde peygamberlik mücadelesi vermiş ve bu mücadele sonunda da, vefat edeceği yılda bir veda haccı yapmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v) burada bütün insanlığa bir seslenişi, haykırışı vardır. Veda Hutbesi dediğimiz bu sesleniş, O’nun (s.a.v) 23 yıllık peygamberlik hayatının, İslami değerlerin özeti niteliğindedir. Hutbede Peygambere (s.a.v) itaat edilmesi gerektiği emredilir; çünkü Peygamber’e (s.a.v) itaat, Allah’a (c.c) itaat demektir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) sünnetine uymamız gerek, çünkü sünnet vahye dayanır, vahiy desteklidir. İnsanlığa ‘Benim sözlerimi iyi dinleyin ki, izzet ve şerefle huzurlu yaşamaya devam edesiniz’ demiştir Hz. Peygamber (s.a.v). Veda Hutbesi’nde insanın sahip olduğu canının, malının, namusunun, onurunun korunmasına dair temel hak ve özgürlüklerin çiğnenmemesi, maddi ve manevi değerlere saygı gösterilmesi gerektiği konusunda altın öğütler verilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse: Bütün insanlar tek bir nefisten, tek bir candan yaratıldığı için ‘haksız yere’ tek bir ‘masum’ insanı öldürmek bütün insanları öldürmek olarak kabul edilmiştir. Kısas cezasından bahsedilmiştir; ‘kasten’ adam öldürmenin cezası kısastır. Ayrıca, ‘suçun ve cezanın şahsiliği’ ilkesi üzerinde durulmuştur; buna göre herkes yalnızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Hiçbir insan, kimsenin günahına, suçuna, cezasına ortak olamaz. İslamiyet’le birlikte kan davaları kaldırılmıştır. Cezaları yalnızca Devletin uygulayabileceği önemle vurgulanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v), ‘Hakka, hukuka riayet edin. Hiçkimsenin, bir başkasına zarar verme hakkı yoktur. Mümin, insanların canına, malına zararı dokunmayacağından emin olunan kişidir’ demiştir. ‘Nefsinize zulmetmeyin, nefislerinizi öldürmeyin, zira kendinizin de üzerinizde hakkınız vardır’ diyerek intihar etmenin günah kapsamına girdiğini belirtmiştir.”
Erdem, Veda Hutbesi’nde Hz. Peygamber’in (s.a.v) özellikle de kadın-erkek, karı-koca ilişkileri ile kadın ve kız çocuklarına, onların onuruna ‘sahip olunması değil’, ‘sahip çıkılması’ hususunda önemli vurgular yaptığını ifade ederek şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (s.a.v), ‘Kadınların haklarını koruyunuz ve bu hususta Allah’tan (c.c) korkunuz. Siz kadınları Allah’ın (c.c) bir emaneti olarak aldınız. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır’ demiştir.”
“Sonuç olarak, 100 bini aşkın insan huzurunda okunan Veda Hutbesi, Hz. Peygamber’in (s.a.v) 23 yılda uygulamaya koyduğu, geliştirdiği inkılabın özetidir” diyen Yrd. Doç. Dr. Erdem, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Savaşlar, kan davaları, kadın-erkek/karı-koca ilişkileri, insanın temel hak ve özgürlükleri, kadın hakları, miras ve medeni hukuku, zina, eşitlik, hürriyet gibi aklınıza ne gelirse, sadece kendi çağı için değil hangi çağda olursa olsun toplum hayatında insan için önemli olan bütün konularda, alanlarda yapılan düzenlemeleri, yenilikleri, önemli hükümleri, altın kuralları, öğütleri, kanunları içermekle, insanoğlu için evrensel bir belge niteliğinde, özelliğindedir. Bütün insanları kapsayan tarihi bir hutbedir, bir ‘Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’dir. Allah (c.c) katında en üstün olanınız, Allah’ın (c.c) dinini en iyi yaşayanınızdır. Bunun için de Sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) kendimize örnek, rehber almamız lazım. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) gibi davranmaya, O’nun (s.a.v) gibi düşünmeye, O’nun (s.a.v) hayata baktığı gibi hayata bakmaya çalışmalıyız.”
Panele başkanlık eden Müftü Aksoy da, “Müslüman Müslümanı dilendirmez” sözüyle fakir insanların onurunun korunması gerektiğine işaret etti ve Osmanlı döneminde de varolan bir uygulamayı örnek verdiği konuşmasında: “Eski zamanlarda, özellikle de Bayram öncesinde hayırsever vatandaşlar, bakkalların veresiye defterlerindeki borçları ödeyerek, borcunu ödeyemeyenlere, geçim sıkıntısı çekenlere yardım ederdi. Kimse, kimin borcunu ödediğini bilmez, borcu ödeyenin de kimliği saklı tutulurdu” anekdotuna yer verdi.
Bayburt Üniversitesi öğretim üyeleri, kent eşrafı, vatandaşlar ve öğrencilerin katıldığı panelin sonunda, sunumlarından dolayı öğretim üyelerine teşekkür hediyesi takdim edildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz