Baykal, Bakırköy Belediyesi'nce yaptırılan Atatürk Spor ve Yaşam Köyü'nün açılışını gerçekleştirdi.
Açılışta konuşan Baykal, Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ekonomik sorunlar ve terörle mücadele ile ilgili eleştirilerini de dile getirerek, Hükümetin Türkiye'nin 220 milyar dolar olan dış borcunu 500 milyar dolara çıkardığını, 1,5 milyar dolar olan cari açığını da 50 milyar dolara çıkardığını kaydetti.
Deniz Baykal, "Ekonominin makyajı döküldü, pudrası, boyası döküldü. Gerçekler ortaya çıktı" dedi.İktidara sıfır terör teslim edildiğini, ancak bugün terörün hem yaygınlaştığını, hem de yeni bir nitelik kazandığını ifade eden Baykal, sadece masum insanların ve güvenlik güçlerinin öldürülmediğini, terörün artık meydan okumaya başladığını ve Başbakan'a, "Buraya gelme" diyebildiğini kaydetti.
Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tayyip Erdoğan'ın terörle mücadele politikası iflas etmiştir. Türkiye çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştır. Şimdi bu noktaya gelen Başbakan, çıkıp diyor ki, 'Eğer istemiyorsanız çekip gidin'. Bir dakika. Sen kime 'çek git' diyorsun? Bu topraklarda yaşayan bütün insanlar hepimiz burada eşit vatandaşlar olarak yaşama hakkına sahibiz. Mertebemiz ne olursa olsun, etnik kökenimiz ne olursa olsun, hepimiz eşit haklara sahibiz. Bu memleket hepimizindir. Kimsenin kimseye 'çek git' deme hakkı yoktur.Ama o yanlış yapanlardan hesap sormak, iktidardasın, senin görevindir. Sen hesabı sormayıp sonra da başkalarına 'çek git' diyemezsin. Burada yaşayacağız. Hesabı da sen soracaksın. Eğer sen sormayacaksan gideceksin, hesabı soracak olanlar gelecek."
Baykal, bir gösteri sırasında saldırıya maruz kalan bir vatandaşın umutsuzluk içinde kendisini savunmak zorunda kaldığını ve pompalı silahını üzerine gelenlere karşı kullandığını hatırlatarak, Başbakan'ın da "Elbette bu böyle olur" dediğini söyledi.
Deniz Baykal, 'Eğer vatandaşın her birisi kendi hakkını, hukukunu, güvenliğini kendi silahıyla savunmaya kalkarsa, Tayyip Erdoğan sana ne ihtiyaç var? Sen ne işe yararsın? İktidar olmak demek devletin hukukunu, yasalarını, vatandaşın can ve mal emniyetini güvence altına almak demektir. Bunu sen yapacaksın" diye konuştu.
AK Parti'nin içinde etkili noktalarda görev yapan insanların artık oralarda barınamaz hale geldiğini öne süren Baykal, Türkiye'nin, tarihinin hiçbir döneminde yaşamadığı şekilde yolsuzluk olaylarının içine girdiğini savundu.
Baykal, "yolsuzluk yapanların 'CHP' denince kriz geçirir hale geldiğini" ileri sürerek, AK Parti Genel Başkan Yardımcılarından Şaban Dişli'nin partide barınamayıp gittiğini, Dengir Mir Mehmet Fırat'ın da televizyonda meydan okumasına karşın, karşılıklı tartışmada her şeyin ortaya çıktığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan'ın bunların söylenmesinden rahatsız olduğunu dile getiren Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bana da sataşmama kararı aldı. 'Baykal'a çatmıyorum' dedi. Bunu derken kafasında, 'Baykal da (ben de sana sataşmam) diye bir hesap yapıyorsa, ben böyle bir karar almam. Benim işim gerçekleri söylemek. Sen de ne biliyorsan söyle. İster televizyona birlikte çıkalım, orada söyle. Tıpkı yardımcının Kılıçdaroğlu'na söylediği gibi. Biz de çıkalım. Sen de benim hakkımda ne biliyorsan söyle. Ben de ne biliyorsam senin hakkında söyleyeyim. Eğer televizyona çıkmak istemiyorsan Meclis'te sadece ikimizin dokunulmazlığını kaldıralım. Mahkemeler hesap sorsun. Eğer bundan da korkuyorsan, rica ediyorum, ne olur sadece Deniz Baykal'ın dokunulmazlığını kaldır. Mahkemeler benden hesap sorsun. Ona da hayır, ona da hayır... Ne olacak? 'Ben Deniz Baykal'a çatmayacağım.' Lütfen çat. Benim böyle bir talebim yok. O senin takdirin ama, sen çatsan da çatmasan da gerçekleri söylemek benim görevim."