İSTANBUL (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kıbrıs konusunda New York'da başlayacak görüşmelere yeni bir barış müzakeresi gözüyle bakma olanağının olmadığını söyledi. Baykal, "Orada söz konusu olan müzakere yapmak değildir, ortadaki planın kabulünü sağlayacak sürecin sorumluluğuna katılmaktır. Yani bir emri vakiyle, bir oldu bittiye katılmak üzere oraya heyet gitmiştir" dedi.
İspanya'da düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Başkanlık Konseyi Toplantısı'na katılan Baykal, yurda döndü. THY'ye ait bir uçakla saat 18.30'da İstanbul'a gelen Baykal, Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, Madrid'deki toplantılarda Irak, İsrail-Filistin konularında uluslararası kamuoyunun etkin bir kurumu olarak üye ülkelerin düşüncelerini aldığını, kendilerinin de katkıda bulunduklarını söyledi.
İsrail-Filistin sorunu konusunda artık sabırların tükenmekte olduğu bir aşamaya gelindiğini belirten Baykal, Uluslararası kamuoyu en kısa zamanda bir çözüm talebini ısrarla ifade ettiğini kaydetti.
Baykal, toplantıda Irak sorunu konusun da gündeme geldiğini belirterek, "'Yeni bir değerlendirme ortaya koyuldu. Bu değerlendirme, en kısa zamanda demokratik bir seçimle Irak halkının gerçek temsilcilerinin etkin olduğu bir geçiş dönemi oluşturarak, Irak'ta yönetimin lağvedilmesini öngörüyor. Irak'ta istikrarı sağlamak için BM ve bölge ülkelerinin katılımıyla bir askeri güç kurulması öneriliyor. Yeni Irak anayasasının CHP'nin düşünceleri doğrultusunda dinsel temelde ortaya çıkmaması, bütün dinleri kapsayan, kavrayın bir anlayış içerisinde düzenlenmesi gerektiği ifade ediliyor. Etnik farklılaşmaya dayanan siyasi yapılanmanın, bir federasyon modelinin sakıncalı olacağı belirtiliyor" diye konuştu.
Kıbrıs sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP lideri Baykal, "Maalesef New York'ta başlayacak görüşmelere yeni bir barış müzakeresi gözüyle bakma olanağı yoktur. Orada söz konusu olan müzakere yapmak değildir, ortadaki planın kabulünü sağlayacak sürecin sorumluluğuna katılmaktır. Yani bir emri vakiyle, bir oldu bittiye katılmak üzere oraya heyet gitmiştir" dedi.
Baykal hükümetin Kıbrıs sorunu konusundaki tutumunu da eleştirerek, şunları söyledi:
"Hükümet, son zamanlara kadar, Annan Planı'nın kayıtsız şartsız kabulüne dayalı bir Kıbrıs politikası söylememiştir. Bunun tam tersini söyleyegelmiştir. Planda çok önemli köklü değişiklikler yapılması gerektiğini ve ancak bir mutabakat sağlandıktan sonra bir referandum söz konusu olabileceğini, bu nedenle yapılması gerekenin planda ciddi, yeni bir müzakere sürecini açmak olduğunu, masadan kaçmamak gerektiğini söylemiştir. Bu Türkiye'nin temel dış politikasıdır. Bugüne kadar hükümet, MGK ve TBMM bu çerçevede görüş bildirmişlerdir. Bu Türkiye'nin ortak milli politikasıdır. Şimdi ortaya çıkan politikanın milli politika olduğunu söyleme olanağı yoktur. Bu durum, oldu bittiyi Türkiye'ye kabul ettirme girişimidir. Bir emri vakidir. Emri vakiyi hükümet yapmaktadır."
Başbakan Erdoğan'ın, Annan ve ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşmelerde, "Mutabakat olmadan da referanduma gidilebileceği konusunda sözlerin verildiğinin" anlaşıldığını iddia eden Baykal, şöyle devam etti:
"Bu son davet mektubunda Annan, daveti, Başbakan'ın tutumundan cesaret alarak yaptığını açıkça ifade etmektedir. Başbakan'ın, çok göstermelik, çok az sayıda, planın esasına ve dengesine dokunmayan bir noktada itirazları olabileceğini gördüğünü, planın bu şekliyle referanduma sunulmasını kabul ettiği izlenimi aldığını Annan mektubunda ifade etmektedir."
Başbakan Erdoğan'ın aldığı pahalı dersin bedelini Türkiye'nin ödemek zorunda kaldığını savunan Baykal, şunları kaydetti:
"Bugün, önümüzdeki tablo, getirilen bu planı, hiçbir anlamlı, ciddi, önemli noktasında değiştirmeye teşebbüs dahi etmeden olduğu gibi referanduma sunacağımızı taahhüt etmektir. Türk dış politikası Lozan'dan bu yana ilk kez bir büyük kırılma içine girmiştir. Türkiye'nin dış politikası, Türkiye'nin yararlarından çok birilerinin birilerine yaranması anlayışına dayalı olarak götürülmeye başlanmıştır. Bu üslubun doğal sonucu Türkiye'nin kaybetmesidir. Haklarımızın, ulusal yararlarımızın kaybedilmesidir. Türkiye bunu imparatorluk döneminde çok yaşamıştır. Tekrar bu eski alışkanlığı ortaya çıkmaya başladı. Madrid'den Meclis Grup Başkanvekili ile görüştüm ve kendisinden bugün Kıbrıs konusunda genel görüşme önergesi vermesini istedim."
Daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandıran Baykal, 'Kıbrıs sorunu çözülmezse Türkiye'nin AB'ya alınmayacağını' söyleyenlerin bulunduğunun ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın ABD'ye endişeli gittiğinin hatırlatılması üzerine, "Denktaş'ın endişeli olmasından daha doğal birşey yoktur. Bütün bunları sayın Denktaş çok iyi görmektedir. Hükümetin yönlendirmesi doğrultusunda iyi niyetle gayret göstermeye devam etmektedir" dedi.
Baykal, 'Kıbrıs konusunda haklarını takip ederse Türkiye'yi AB'ye almazlar' düşüncesinin 'ibretlik' olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Bunu söyleyenler bir defa Kıbrıs konusundaki politikanın Türkiye'nin yararına olmadığını, aleyhine olduğunu, bu politikanın kendi başına savunulamaz olduğunu bence itiraf etmiş oluyorlar. AB resmi belgelerinde, 'Kıbrıs sorununun Türkiye'nin üyelik müzakereleri açısından bir ön şart olmadığı, olamayacağı' ifade edilmiştir. Hukuki bağlantının bulunmadığı açıktır. 'Hukuki bağlantı yok, ama vermezler' mantığı ile bir Kıbrıs'ta haklarımızdan vazgeçelim anlayışı fevkalade tehlikeli ve tutarsız bir yaklaşımdır. Türkiye AB'ye girecekse girecektir."