Bursa’dan Ankara’ya giderken gittiği Eskişehir’de CHP İl binasını ziyaret eden Deniz Baykal toplantı salonunda partililere hitaben konuşma yaptı.
TARTIŞMALARIN ALTINDA EZİLMEMELİYİZ
Türkiye’nin gerginliklere, tartışmalara çekilmek istendiğini söyleyen Baykal, bu süreçte CHP’nin tekrar bir hedef partisi haline dönüştürülmek istendiğini öne sürdü. Baykal şöyle devam etti: "Bunun da farkındayız. Bu sorumluluk duygusu içinde bizim Türkiye’ye bakışımızı ve bu tartışmalara bakışımızı açık, net bir şekilde ortaya koymamızda yarar var. Her vesileyle bunu yapmalıyız diye düşünüyorum. Bu çerçevede ben inanıyorum ki içine sürüklenmekte olduğumuz tartışmaların altında ezilmemeliyiz, onun üzerine çıkmalıyız. Türkiye’yi içine çekmek istedikleri tuzağa partimizi düşürmemeliyiz, tam tersine partimizi de, Türkiye’yi bu tuzaktan kurtarabilmeyiz. Bu bize düşen bir görevdir." İnsanlık tarihinde tatsız, üzücü ve ıstıraplı olayların yaşandığını ifade eden Deniz Baykal, "Maalesef insanlık tarihinde böyle acılar, böyle tatsız olaylar, böyle ızdıraplar, baskılar, zulümler, ölümler maalesef çok sık karşılaştığımız bir tablo. Ben bunları canım bunlar doğaldır, olağandır. Elbette böyle şeyler olur anlamında söylemiyorum. Ama ayağımızı yere basalım. Gerçekleri görelim. Yani bir tarihin içinden barış çıkarmaya çalışıyoruz. Kardeşlik çıkarmaya çalışıyoruz. Uyum çıkarmaya çalışıyoruz" dedi.
ÖLEN DE ÖLDÜREN DE BİZİM İNSANIMIZ
Silivri’de gazeteci Mustafa Balbay’ın bin gündür tutuklu olduğunu belirten Deniz Baykal şunları kaydetti: "Tarihimizde haksızlıklar yaşandı hiç şüphe yok. Daha yakın tarihlerde bir başbakanı astık. Bakanları astık. Yassıada mahkemeleri diye özel bir mahkeme düzeni kurduk. Şimdi Silivri mahkeme düzeni diye bir mahkeme düzenimiz var. O devam ediyor. Yani oralarda acı birikmiyor mu? Silivri’de acı yok mu Allah aşkına? Orada gözaltına almış, tutuklanmış 3 yıldır. Bakın bugün bininci gününü tamamladı Mustafa Balbay. Bininci gününü tamamladı genç bir gazeteci. Minicik çocuğunu daha doğru dürüst kucağına alıp sevemedi. Bin gündür tutuklu. Eline silah mı aldı? Hırsızlık, soygun mu yaptı? Ne yaptı? Yani bunlara girdiğiniz zaman şu anda da acıların, ızdırapların, baskıların, zulümlerin yaşanmakta olduğu bir gerçek değil mi arkadaşlar? Daha kısa bir süre önce 24 askerimizi şehit verdik. Her gün Güneydoğu’dan ölüm haberleri geliyor. Onlar bizim insanlarımız. Yani bazen ölende öldüren de bizim insanımız. Ona da yanıyoruz ona da yanıyoruz. Niye bunlar oluyor arkadaşlar? Bunlar oluyor ama değil mi? Siyasetin görevi nedir? İnsanlık tarihi böyle acıları, ızdırapların yaşandığı bir tarihtir. Şimdi mesele nedir arkadaşlar? Bugüne kadar çok büyük acılar yaşadık. Bundan sonrasını yaşamayalım ne olur. Bundan sonra acı yaşamayalım, kimseye de yaşatmayalım."
Deniz Baykal, gelecekte acıların yaşanmaması için yargının bağımsız, basının özgür olması gerektiğini söyledi. Baykal, "Yani iktidar şikayet edilemez olmayacak. İnsanların dertleri, sıkıntıları, şikayetleri olacak: onu ifade edebilecek insanlar. Bu imkanı sağlayacaksın. Hayır yazma, yazma. Muhalefete vur iktidara selam dur. Öyle bir anlayış olmaz" dedi.
GERÇEKTEN Mİ ÖZÜR DİLİYOR
Türkiye’de bazı çevrelerin geçmişi yaralarını, düzeltmek, tedavi etmek ve aşmak için değil kaşımak için bu çerçevede gündeme getirme çabaları olduğunu savunan Deniz Baykal şöyle konuştu: "Yeni acıların üretilmemesi için gereken tedbirleri alıp geçmişimi de sevgiyle, saygıyla, hakşinaslıkla, yanlışlıkları da gerekirse kabul ederek, telafi ederek ele alalım. Buradan Türkiye’yi daha kaynaşmış, daha birleşmiş, bütünleşmiş, daha güçlü olarak çıkarmaya çalışalım. Yoksa bölmeye, parçalamaya, birbirine düşürmeye yönelik çabalara fırsat vermeyelim. Çünkü geçmişle ilgili bu tartışmaların iki yönü olabilir. Ya bizi birbirimize düşürmeye yönelebilir ya da bizi birbirimizle kaynaştırmak için bir sevgi projesi halinde ortaya çıkabilir. Eğer böyle olacaksa başımızla beraber. Eğer öbürü olacaksa buna izin vermeyin arkadaşlar. Çevrenize, dünyaya bakın, Türkiye’nin tarihine bakın ve buraya girmeyelim ama ben milletimizin zaten bunu çoktan aşmış olduğunu, bu tip arayışlara hiçbir şekilde izin vermeyeceğini biliyorum. Şimdi özür dileyim diyenler var. Özür dileyenler var. Şimdi o geçmişi sevgiyi dönüştürmek için mi özür diliyor yoksa kaşımak için mi özür diliyor? Geçmiş yaraları kanatmak için mi özür diliyorum diye ortaya çıkıyor, yoksa gerçekten mi özür diliyor? Sen geçmişteki acıları dolayısıyla özür dilediği insanların bugün yaşadıkları acılar karşısında gereken tedbiri önce alsana. Bugün o insanların maruz kaldıkları haksızlıkları sahiplenip, onları çözmeye yönelsene. Hala Türkiye Sivas’ın acısını taze taze yaşıyor. Hala Maraş’ın acıları tazedir. Dersim’e gidiyoruz, Dersim’in hesabını soruyoruz. Tarihimizden kavga, husumet, düşmanlık çıkarmayalım. Tarihimizden sevgi, barış ve kardeşlik çıkaralım. Özür dilemek için ortaya atılanlar, özür diliyorum diyenlerin bir kısmı söylediğim gibi onu günün siyasetine malzeme taşımak için yapmaktadırlar. Bunu görmek lazımdır: Özür dilenmesini talep edenlerin bir kısmı da hiç kuşkusuz iyi niyetle bu talebi yapmaktadır. Ama bu talebi yaparak özür dilemeyi Türkiye’de kavgayı tahrik etmek için kullanmak isteyenlerin tuzağına düşülmektedir: bunun da hesabının çok iyi yapılması lazımdır. Türkiye bu işi aşmalıdır, aşacaktır, aşmıştır. Yeterince bu işler konuşuldu. Kimsenin tuzağına düşmeyelim."
TOPLUMUMUZUN ÖNÜNE KURT YUMAĞI ATILMAK İSTENİYOR
Kurt yumaklarını bir kenara itip işimize bakalım diyen Deniz Baykal, "biliyorsunuz kışın avlanan avcılar yanlarında ava giderken karda, kışta, tipide yanlarında yün yumağı da götürürler. Avcı olanlar bilir. Eğer avlanırken kurtlar sizi çevirirse kurtulmak için çantalarındaki yumaklardan birisini çıkarıp, kurdun önüne atarlar. Kurtlar koşar yumağın üzerine; Yumağı didiklerken, çekiştirirken avcılar yolunu bulur hemen o kuşatmayı yarıp, kaçabilirler. Şimdi toplumumuzun önüne böyle bir kurt yumağı atılmak isteniyor, Sakın buna düşmeyelim. Bu kurt yumağına kapılmayalım. Cumhuriyetimizin değerlerine, CHP’nin o bildiğimiz, Türkiye’ye büyük hizmet vermiş güçlü, muhteşem, büyük CHP’ye her zaman olduğundan daha çok sahiplenelim. Bu tuzakları, bu kurt yumaklarını bir kenara itelim, işimize bakalım."