IHA052C3C8-SIY/15-ARA-0AF6-A126
- TBMM GENEL KURULU'NDA 2007 BÜTÇE MÜZAKERELERİ
- CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL:
- "TÜRKİYE'DE YOLSUZLUKLAR BİR SAC AYAĞININ İŞBİRLİĞİYLE YAPILIYOR, BU SAC AYAĞINDA HARAMZADE İŞADAMI, AÇGÖZLÜ BÜROKRAT VE AHLAKSIZ SİYASETÇİ VARDIR"
ZAFER ÇAKMAK-ALİ ULURASBA-DEVLET ARIK
ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, erken seçim konusundaki değerlendirmelerinin normal karşılanması gerektiğini ifade ederek, "Başbakan, 'İki koyunu güdemeyenler'den bahsetti, 'aç tavuk kendisini buğday ambarında görür' dedi. O benzetmeler, o söylem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışan bir söylem değildir. Başbakan bu konularda biran önce yeni bir üsbulun içine girmelidir" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda başlayan 2007 Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki müzakarelerde CHP adına Genel Başkan Deniz Baykal bir konuşma yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Baykal'ın konuşmasının hemen öncesinde Genel Kurul salonuna geldi ve Baykal'ın konuşmasını dinledi.
Enflasyonya mücadele doğrultusunda çarpıcı sonuçların alındığının bir gerçek olduğunu ifade eden Baykal, 2001 yılında alınan tedbirlerle bu iktidar işbaşına gelmeden önce, yüzde 70 oranındaki enflasyonun 2002 yılı sonunda yüzde 30 düzeyine indirildiğini hatırlattı.
Baykal, AK Parti'nin iktidarda olduğu 4 yılda ise enflasyonun yüzde 30'dan yüzde 10'a indirildiğini bildirdi.
"Enflasyon indikçe daha aşağı indirmek daha güç olur, buna kuşku yok. Enflasyon artık kolayca düşebilir olmaktan çıkmıştır" diye konuşan Baykal, 2006 yılı enflasyonunun, 2005'in yıl sonu enflasyonunun üzerinde olduğuna işaret etti.
Enflasyondaki düşme eğiliminin durması ve tersine bir artışın ortaya çıkmaya başlamasının nedeninin iyi anlaşılması gerektiğini kaydeden Baykal, Türkiye'de enflasyonla mücadelede ihmal olmadığını ancak enflasyonun sadece mali tedbirlerle indirilebilir olmanın sınırına geldiğini belirtti.
Kurun, Türkiye'de enflasyon bakımından en belirleyici olay haline geldiğini söyleyen Baykal, Mayıs ayında yaşanan dalgalanmanın enflasyonun aşağı indirilmesine engel olduğunu bildirdi. Baykal, "Dolar düşük olursa ithalatı teşvik ediyorsunuz. Dış ticaret açığı büyüyor. Bu açmazın aşılması lazımdır. Yüzde 13.5'luk reel faiz ve orada tıkanma gerçek bir uyarıdır. Bu ekonominin böyle sürdürülebilir olduğu konusundaki inanç artık zaafa uğramıştır. Bunun altındaki temel gerçek dış ticaret rakamlarında yatıyor. Dış ticaret açığı 52.5 milyar düzeyine çıktı. Cari açık 34 milyar doların üzerine çıktı. Bu Hükümet işbaşına geldiğinde cari açık 1.5 milyar dolardı. Türkiye'de cari açığın, ekonomik büyümenin gereği olduğunu iddia edenler var. Cari açık, büyüme rakamlarının küçülmesine rağmen devam ediyor" şeklinde konuştu.
Merkez Bankası Başkanı'nın kısa süre önce kamuoyuna yaptığı 'döviz geliri olmayanlar dövizle yatırım yapmasınlar' uyarısına dikkat çeken Baykal, bu uyarının altında bu tablonun yattığını kaydetti.
Bu ifadede Türkiye'de kurun istikrarının garanti edilemeyeceği yönünde bir uyarı niteliği bulunduğunu anlatan Baykal, 2002'de ihracatın ithalatı karşılama oranın yüzde 69 iken gelinen noktada bu oranın yüzde 60 olduğunu belirtti.
Bu tablonun, Türkiye'deki borç manzarasını da ciddi şekilde etkilediğini ve yansıttığını dile getiren Baykal, geride bırakılan dönemde borçların azalmadığını, arttığını söyledi. Cari açığın borçlarla kapatıldığını kaydeden Baykal, bunun sanal bir istikrar görüntüsü verdiğini, bunun sürdürülebilir bir tablo olmadığını vurguladı.
Türkiye'de bugün daha az yatırım yapıldığını ve daha az tasarruf edildiğini, buna karşın daha çok tüketildiğini anlatan CHP lideri Baykal, Türkiye'de tasarruf oranının 3 yılda yüzde 26'dan yüzde 14'e düştüğünü, yüzde 74 olan tüketim düzeyinin yüzde 86'ya çıktı ifade etti. Baykal, bu düzeyin, Japonya, ABD, Fransa gibi ülkelerin tüketim düzeyinin üstünde olduğunu belirtti.
Türkiye'deki tüketim kredisi kullanımının bu dönem içinde 20 kat, kredi kartı borçluluk düzeyinin de 5 kat arttığını dile getiren Baykal, "Türkiye'de büyüme var. Büyüme borç üretiyor, cari açığı büyütüyor, işsizliğe sebep oluyor. Son 3-4 yılda Türkiye'de istihdam ortamına giren insan sayısı 3.6 milyon olmuştur. Bu dönem içinde oluştrulan ilave işgücü 446 binden ibarettir. İşgücüne katılım oranı Türkiye'de düşüyor. Yüzde 52.5 düzeyinde olan işgücüne katılım oranı yüzde 47.8 oranına düşürüldü. Bu indirilince işsizlik oranı düşüyor. Bunlar kendi kendimizi aldatma düzenlemeleri. Türkiye tarıma da, enerjiye de, eğitime de daha az kaynak ayırmaktadır. GAP yatırımı unutulmuştur. Orada vatandaşların gelirini ciddi şekilde artırabilecek sulama yatırımları bilinçli bir şekilde ihmal edilmiştir" dedi.
Doğrudan yabancı sermaye girişinin arttığının da doğru olduğunu söyleyen Baykal, ancak bunun, Türkiye'nin pazarının paylaşılması niteliğinde bir yabancı sermaye olduğunu belirtti.
Varolan kuruluşları büyütmeye değil onların yerini almaya, bu pazarı paylaşmaya yönelik bir girişim olduğunu ifade eden Baykal, "Bizim beklediğimiz doğrudan yabancı sermaye yatırımı bu değildir. İstihdam yaratacak, ihracatı artıracak, GSMH'yı artıracak yatırımları bunlardan ayırmak lazımdır" diye konuştu. Özellikle tarım ve sosyal güvenlik alanında ciddi sıkıntıların kendisini göstermeye başladığını dile getiren Baykal, izlenen politikanın, Türkiye'de özellikle çiftçileri çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını ifade etti. Bu iktidarın en çok üstende durduğu konulardan birinin de bu olduğunu hatırlatan Baykal, mazotun vergilerinin indirilmesi, pancar ve tütün kotalarının kaldırılacağı taahhütlerinin yapıldığını, bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini söyledi.
Türkiye'de bir kaçak ekonomi sektörünün ortaya çıktığını anlatan Baykal, bunun kayıt dışından farklı birşey olduğunu belirtti. Çok çarpık bir düzenin ortaya çıktığını ifade eden Baykal, "8 milyar dolarlık bir akaryakıt kaçakçılığı vardır. Bu kaçakçılık olayının her türlü ciddi tedbirle bertaraf edilmesi mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Türkiye'de 30 milyon cep telefonunun kayıt dışı olduğunu herkes bilmektedir. 4.5 milyon insan kayıt dışında çalışıyor. Bu sağlıklı bir manzara değil, bir çözülme tablosudur. Bu tablo Türkiye'yi ekonomik, sosyal, ahlaki bunalımlarla karşı karşıya bırakmıştır. Bir de Yimpaş problemi var. Bu konuda da hiçbir ciddi tedbir alınmamıştır. Onbinlerce insanın bir ömür boyu yaptıkları tasarruflar ellerinden alınmış, 5.5 milyar Euro'luk bir birikim talan edilmiştir. SPK tarafından hazırlanan bir yasa tasarısı sümen altı edilmiştir" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, 'vatandaşın ekonomik refahı 2002'ye göre daha ileri gitmediyse bize oy vermesin' dediğini hatırlatan Baykal, Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu'nun, vatandaşın ekonomik hissiyatı ile ilgili belli aralıklarla durum değerlendirmesi yaptığını hatırllatı. 2003 yılında vatandaşlara, '6 ay öncesine kadar satın alma gücünüz daha mı iyiydi daha mı kötü?' diye sorulduğunda vatandaşların yüzde 24'ünün 'daha iyi', yüzde 27'sinin 'daha kötü' cevabını verdiğini hatırlatan Baykal, 2006'da ise daha iyi diyen vatandaşların oranının yüzde 12.4'e düştüğünü, daha kötü diyenlerin oranının ise yüzde 27'den yüzde 43.9'a çıktığını anlattı.
Baykal, bunun, vatandaşın kendi durumu ile ilgili devletin resmi makamlarına yaptığı açıklama olduğunu dile getirdi. Bu tablo işsizlik, yoksulluk, yolsuzluklar manzasarıyla birlikte değerlendirildiğinde yeni bir anlayışın ortaya konulmasına ihtiyaç bulunduğunun ortaya çıktığını ifade eden Baykal, bu ekonomik ortamda hangi dinamikler işliyor, enfyasyon nasıl tıkanmaya başladı, büyüme hızında düşme nasıl kendisini gösteriyor, Türkiye'de siyaset nereye gidiyor, bunlara da bakılması gerektiğini belirtti.
Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda da çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Son dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve erken seçim tartışması yaşandığını anlatan Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimimin Türkiye'de her zamankinin ötesinde bir ilgi ve heyecan bulutu haline dönüştüğünü bildiklerini ifade etti. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı konusunun bir önemli gerilim konusu haline dönüşmeye başladığını kaydeden Baykal, bunu doğru anlamak gerektiğini belirtti.
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı'nın, Anayasa'nın etkin bir şekilde işletilebilmesi, Anayasa'nın inançla sahiplenilmesi, savunulabilmesi açısından en önemli sorumluluk noktası, Anayasa'nın zirvesinde bir mercii olduğunu vurgulayan Baykal, "Orada Anayasa'yı kucaklama, devlet kurumlarını birbiriyle uyum ve işbirliği içinde çalıştırma görevi vardır. Herkesin kaygısının altında yatan ana konu sayın Başbakan'ın Cumhurbaşkanı adayı olarak bu kriter açısından, Anayasa'ya inanma, sahip çıkma açısından çok ciddi sorunlar yaratabilecek olduğu gözlemidir. Bunun yanlış ve haksız bir gözlem olduğunu iddia etmek mümkündür. Bu bizim şahsi değerlendirmemiz değildir. Sayın Başbakan'ın siyasi çizgisinin, kimliğinin şekillendiği dönemlerden başlayarak, 40'lı yaşlarından sonra Türkiye'nin Anayasal kimliğine yönelik yaptığı değerlendirmeler ortadadır. Bunlar bir bakış açısı, bir anlayış. Bunları unutmak mümkün değil. 'Bize göre demokrasi ancak bir araçır. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız bu düzene gitmede bir araçtır. Halk totaliter rejimi istiyorsa buna saygı duymalıyız'. Bu sözlerle siyasi kimliği ortaya 0lçıkmış olan bir siyaset adamının Cumhurbaşkanı olarak kendisinden beklenen Anayasa'yı sahiplenme, kurumları uyum ve işbirliği içine sokma görevini yerine getirebileceğini düşünebilir miyiz? Bu ve bunun devamı niteliğinde çok daha kaygı verici, devletin üniter niteliğini reddeden, eyalet sisteminin düşünülebilir olduğunu söyleyen açıklamaları var. Böyle bir Cumhurbaşkanı düşünebilir mi?" değerlendirmesinde bulundu.
Baykal şunları söyledi: "Burada görüşlerimizi ifade etmemizi normal karşılamanız lazım. Başbakan, 'İki koyunu güdemeyenler'den bahsetti, 'aç tavuk kendisini buğday ambarında görür' dedi. Hani Anayasa'ya bağlıydınız dedi. Cumhurbaşkanı'nın erken seçim gerekiyor demesi onun Anayasal yetki ve sorumluluk çerçevesindedir. Sayın Başbakan'ın bu tedirginliğini anlayamıyorum. Erken seçim onu çok rahatsız ediyor. Hepimiz seçimden çıkarak geliyoruz. Seçim denilmesinden niye bu kadar tedirginlik içine giriyoruz. Anayasaya ters öneri yapmış gibi niye davranıyoruz. O benzetmeler, o söylem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışan bir söylem değildir. Bu konudaki telaşına bağlamak istiyorum. Başbakan bu konularda biran önce yeni bir üsbulun içine girmelidir. Geçmeyi düşündüğü makam bakımından da ciddi sıkıntılar doğurur. Böyle bir Başbakan'ı içimize sindiremiyoruz,, böyle bir Cumhurbaşkanı'na Türkiye layık değil. Bunu düşünün, bunu dikkate alın, buna Türkiye'nin ihtiyacı var diyoruz. Bunun takdiri TBMM'nindir. Biz bu konularda uyarı görevimizi yerine getiriyoruz. Takdir sizindir. Başbakan iktidara geldiğinde diyordu ki 3 yılda Türkiye düze çıkacak. 4 yıl geçti Türkiye'nin düze çıktığı yok. Onun aklı halkın düze çıkması değil kendisinin Çankaya'ya çıkmasındadır. Olur mu, olmaz mı, olursa hayırlı olur mu onu da yaşayarak göreceğiz".
Baykal, dış politikada da yetki ve sorumlulukların bir süredir bu konunun yetkili kurumlarının dışında ele alınmaya başlandığını, yetkili kurumların devre dışı bırakıldığını anlattı. Baykal, büyükelçilerin Başbakan'ın yaptığı toplantılara alınmadığını, danışmanların orada bulunduğunu ifade etti. Dış politikanın yanlış yönlendirildiğini söyleyen Baykal, "Kısa devre çalışmalar yapılmıştır. Başlangıçta yapılan hatalar kendisini göstermeye başlamıştır. Bütün bunları yaşadık. Hükümet'in ekonomide, siyasette, ahlakta, toplumsal dokunun çözülmesinde, izlenen ekonomik politikalarla sorumluluğu olduğu gibi dış politikada da çok ciddi sıkıntılar yaratmıştır. Türkiye'yi mahcup duruma düşüren gelişmeleri hep beraber izledik. Milletimiz bunların değerlendirmesini yapacaktır" dedi.