HABER

Baykal'dan sürpriz Dursun Çiçek çıkışı

CHP lideri Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile isim vermeden Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a yüklendi.

Çankaya Köşkü’nde Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın da katılımı ile gerçekleşen üçlü görüşme sonrasında, gözaltındaki iki kuvvet komutanı ve bir ordu komutanının serbest bırakıldığını ifade eden Baykal, birkaç gün sonra da askeri savcılığın “irtica ile eylem planı” altındaki imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu yönünde tespitte bulunduğuna işaret etti. Baykal partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

3’lü zirveden sonra salıverildi

BİR süre önce gerilimin yükseldiği bir dönemde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Bbaşkanı buluştu. Buluşmadan hemen sonra iki eski kuvvet komutanı ile eski Genelkurmay 2. Başkanı salıverildi. Buluşmadan sonra şunlar oldu: 1) Bir süre önce gözaltına alınan iki kuvvet komutanı ve bir ordu komutanı salıverildi. Zirveden sonra bu tahliyeler gerçekleşti. 2) Genelkurmay’la ilişkili olarak iki önemli açıklama yapıldı. Bu açıklamalardan birisi “İrtica Eylem Planı” iddiası konusunda “askeri savcının incelemesi sonucunda orijinal olabileceği kanaatinin ortaya çıktığı açıklandı. Bu kanaat doğrultusunda da askeri savcılık tutuklama talep etti. Genelkurmay açıklamasında mahkemenin tutuklamayı kabul etmediği bilgisi de açıklamada yer aldı. Ancak, böyle bir kanaatin bu aşamada ifade edilebilmesi için ciddi bir araştırmanın yapıldığını söylemek mümkün değil. Çünkü imzanın makine ile atılıp atılmadığı, iddia edilen belgede Çiçek’in parmak içinin olup olmadığı, hangi bilgisayardan çıktığı konuları araştırılmadı. Parmak izi araştırmadan o açıklamayı yapıyor, Bir belgenin üzerinde parmak izi var mı yok mu? DNA ve parmak izi araştırması matematiksel bir kesinlikle sonucu verir. Bunları yaptık mı? Yapmadık. Bunu yapmadan bir açıklama yaptık. İmzanın atıldığı kalemin mürekkebinin cinsi ve yaşı teknik olarak belirlenebilir. Bunlar yapıldı mı? Yapılmadı. Ama mahkemeleri ikna etmeyen verilerle bu suçlamanın varit olabileceği Genelkurmay’dan yapılan açıklamayla ilan edildi.

TSK’ya: ‘Aldım, verdim’le değil

Albay Çiçek hakkında amirlerini yanıltmak, amirlerinin bilgisi dışında, onları yanıltacak çalışmalara yapmak suçundan bir dava açılmak istendiği yine Genelkurmay açıklamasından ortaya çıktı. Bu ciddi bir meseledir. Eğer Genelkurmay’da böyle bir belge hazırlanmış ise bunun net bir şekilde ortaya çıkması lazım. Yukarıdaki siyasi pazarlıklar doğrultusunda, ’aldım verdim’ pazarlıklarıyla değil, gerçekten öyle midir, bunun ortaya çıkması lazım. Ne gerekirse yapılmalıdır. Parmak izinin bulunması lazımdır. Mürekkebin yaşı çıkarılmalıdır. Makine kullanıldı mı, anlaşılmalıdır. Eğer gerçekten o kişi bunu hazırlamışsa, o zaman olay bambaşkadır. Bu şekilde geçiştiremeyiz. ’Amirlerin bilgisi dışında gerçekleştirildi’diye geçiştirilemez, ciddi iştir o. Nasıl hazırlandı? Emir kumanda ile mi hazırlandı? Genelkurmay’ın kalbinde görev yapıyor bu arkadaş. Eğer orada gerçekten bu hazırlanmışsa, bunun önünü arkasını aydınlatmak zorundayız. Demokratik bir ülkede kamuoyuyla böyle oyuncakla oynar gibi Oynayamazsınız. Ciddi olacaksınız. Adaletin gereği neyse yapacaksınız. Vahim bir olaydır. Mutlaka aydınlığa kavuşturulmalıdır. Çiçek o bölgeyi hazırladı mı hazırlamadı mı? Hazırladıysa hesabını vermelidir. Sadece Çiçek değil, Çiçek’e bunu hazırlama fırsatını verenler de, işbirliği yapanlar da, işbirliği yapılmasına göz yumanlar da sonuna kadar araştırılmalıdır. Gerçek ortaya çıkarılmalıdır.

7 yıl neden kimse hesap sormamış

KöŞk’tekİ zirveden sonra, İstanbul’daki tatbikat senaryosu ile İlgili Genelkurmay’ın atadığı bilirkişi raporu da ortaya çıktı. Bu raporda da çok ilginç ifadeler var. Yalın gerçek şu: 2003 yılında İstanbul’da 1. Ordu’nun yaptığı tatbikatın emirlere, talimatlara, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın anlayışına uymayan bir biçimde icra edilmiş olduğu 7 yıl sonra bugün bu dava ortaya atıldıktan sonra tespit edilmiş. 7 yıl önce yapılmış olan yanlışlıkların adı 2010 yılında konulmaya çalışılıyor. 7 yıl önce yapılmış olan tatbikattaki yanlışlıklar, Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı’nın bilgisi dışında kalmış, yığınla generalin ve subayın katıldığı o toplantıda yapılan hukuksuzluklar, yanlışlıklar Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay’ın bilgisi dışında cereyan etmiş, 7 yıl boyunca komutanlıklar bundan haberdar olmamış, 7 yıl boyunca bu yanlışlıkların hesabı kimseden sorulmamış, kimseye ’niye böyle yaptın’diye soruşturma yapılmamış, günün birinde TSK’ya karşı bir zamanlar var olduğu ifade edilen ve devam edip etmediğini bilmediğim ’psikolojik harekat’ ortaya çıktıktan sonra, bu konuda iddialar ortaya atıldıktan sonra fark edilmiş ki İstanbul’da yapılan işler meğer Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın, Genelkurmay Başkanlığımızın onayı ve bilgisi dışında yapılmış. Ve bunlardan dolayı da hesap sorulmamış. Şimdi dava ortaya çıkınca, bu gerçek kamuoyunun bilgisine, zirveden sonra duyurulmuş. İyi mi? Türkiye’den adalet manzaraları...

Sözün bittiği noktadayız

Erzİncan Başsavcısı İlhan Cihaner ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in de sanık olduğu davanın iddianamesinde ”Berk’in Alevi köyleriyle özel olarak ilgilendiği, ihtiyaçlarının giderilmesi için ordunun imkanlarını kullandığı“ bilgileri yer alıyor. Bakar mısınız? Saldıray Berk böylece mezhep ayrımcılığı yaparak, çatışma çıkarmayı amaçlıyormuş. Bu zihniyet bu anlayış, Cumhuriyeti koruyacak olan Cumhuriyet savcılarının anlayışı olarak önümüze çıkıyor. Ve bu gerekçeyle bir ordu komutanını şüpheli olarak ilan edip, onun hakkında bütün bu suçlama kampanyası sürdürebiliyorsa bunun hakka, adalete, demokrasiye, insan haklarına yararlı olabileceğini düşünmek mümkün mü? Yazıklar olsun, yazıklar olsun... Türkiye’de sözün bittiği noktadayız.

Baykal, grup konuşmasında Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in de sanık olduğu davanın iddianamesiyle ilgili belgeleri gösterdi, “Bakar mısınız? Saldıray Berk böylece mezhep ayrımcılığı yaparak, çatışma çıkarmayı amaçlıyormuş. Bu zihniyet bu anlayış, Cumhuriyeti koruyacak olan Cumhuriyet savcılarının anlayışı olarak önümüze çıkıyor” dedi.

ŞİİRLİ YANIT

Baykal: Bu memleketin anayasası, Türkiye’de hazırlanacak, herhangi bir siyasi partinin, genel merkezlerinde, odalarında hazırlanmayacak. Bunları anlatmaya çalışıyoruz, Başbakan, ’olur olur, bal gibi olur’ diye bize şarkı söylüyor. Ben de Başbakan’a Özdemir Asaf’ın bir şiiriyle cevap vereyim: “İnsansız adalet olmaz-Adaletsiz insan olur mu?-Olur, olmaz mı?-Ama olmaz olsun...”

En Çok Aranan Haberler