Sardığınız hiçbir sarmayı beğenmeyip bir de üstüne 2. tencereyi önünüze koyarlar. Ne kadar çok sarma, o kadar yetenek ve saygı demek. Umrunuzda olmasa da o sarmaları sardırmak için ellerinden geleni yaparlar.
Aslında herkes. Senin baklava açabileceğine inanç yoktur da işte basit işleri aradan çıkarsın diye düşünürler.
Kahvaltı hazırlama işi hep sana verilir, nedense başka hiçkimsenin görevi sayılmaz. Bir üstüne üstlük sana yardım etmek isteyen erkek kardeşine de izin vermezler.
Odana girdiğin an seni insan sevmemekle, akrabalara düşmanlıkla suçlarlar. Bütün gün salon ile mutfak arası mekik dokumak zorundasındır.
Bir de üstüne çayın renginden, bardağın parıltısına kadar yorum yaparlar.
Bu sorunu meali evlilikten başka bir şey değildir. Evlilik ne zaman, yok mu birileri, geç kalıyorsun... Bütün yorumlar ardı ardına başlar. Tabii her şey gizlice parmaklarında yüzük var mı yok mu onu aramakla başlar.
Gözleriyle kolonya şişesini işaret eder birileri. Kalkıp dökme görevi adeta alnına yazılmış gibi kalkarın ayağa.
Sırayla çocukları toplayıp oyalanabilecekleri oyunlar üretme işi sendedir. Odan adeta bir çocuk kreşine döner.
Mirasa çöken dayının da, herkesi kıskanan yengenin de, 7 yıldır kayıp eniştenin de elini öpmeni bekleyeceklerdir.
Annenin karşı koltuktan verdiği direktifle esnemeye başlarsın. Bir an önce gitseler de yatağıma uzansam hissi dolar içine.
Bayram günü evin genç kızı olmak zordur. Bir sürü kural, binbir türlü ritüel, uğradığın ayrımcılık derken günler bir türlü bitmez. O kalabalık, neşe dolu sofralar senin için sabır denemesi gibi olur. Direndiğin kurallarla, kendini kabul ettirdiğin kadar özgür de kalabilirsin elbet orada. Bayram, sevdiklerimizle, bizi bunaltmadıkları sürece güzel. Herkese iyi bayramlar!