YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Bdp Grup Toplantısı…(1)

BDP Genel Başkanı Selahattin Demitaş, Başbakan’ın İmralı ile ilgili ‘avukat görüşü bir kenarda dursun’ sözlerine...

BDP Genel Başkanı Selahattin Demitaş, Başbakan’ın İmralı ile ilgili ‘avukat görüşü bir kenarda dursun’ sözlerine tepki göstererek, “İdarenin başı başbakana soruyorum; hangi yetki, hangi madde, hangi tüzükle ‘ben İmralı’ya avukat göndermem diyorsun? Yürütmenin başı çıkmış, yargısal bir işlemle ilgili açık bir talimat veriyor. ‘Ailesi gidebilir, avukatlar gidemez’ diyor. Nasıl böyle bir yetki, güç kullanabilir. Bir tek savcının sormasını istiyoruz” dedi.

Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın tamamını cezaevlerindeki açlık grevlerine ayırdı. “56. gününe ulaşmış bir açlık grevi yaşanırken, yaşam riskinin ortaya çıktığı bir gündemde bizim başka konuları tartışma lüksümüz yoktur” diyen Demirtaş, BDP’nin bu konudaki görüşlerinin hükümet tarafından can kulağıyla dinlemesi gerektiğini söyledi. Bugün itibariyle 707 mahkumun açlık grevi yaptığını belirten Demirtaş, taleplerinin artık kamuoyu tarafından bilindiğini söyledi. Bu insanları açlık grevi gibi ciddi bir eylemi yapmaya iten nedenlerin sorgulanması gerektiğini belirten Demirtaş, açlık grevinin bir neden değil sonuç olduğunu söyledi. KCK tutuklamalarının başladığı 14 Nisan 2009’dan bu yana yaşananlar hatırlandığında bu nedenlerin de anlaşılacağını belirten Demirtaş, o günden bu yana 10 bine yakın siyasetçi, genç, yaşlı, kadın, erkek, belediye başkanı, meclis üyesi birçok kişinin kesintisiz bir operasyonla tutuklanıp cezaevine konulduğunu söyledi. Bu kişilerin neden tutuklu olduklarını bilmeden iki yıl boyunca hücrelerde tutulduğunu belirten Demirtaş, daha sonra hazırlanan iddianamelerin de nasıl uydurma delillerle dolu olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Anadilde savunma yapmak isteyenlerin de bu talepleri karşılanmadığı için son 2.5 yıldır savunma hakkını kullanamadıklarını belirten Demirtaş, “O mahkeme salonlarında sadece ‘ben buradayım’, ‘ez lı vırım’ diyebilmek için aylarca beklediler” dedi.

Bu tutuklamalarla ilgili eylem yapanların da dışarıda işkencelere maruz kaldığını savunan Demirtaş, bu sırada Uludere’de 34 kişinin hayatını kaybettiği olayın yaşandığını hatırlattı. Duruşma salonlarında bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı dahil hükümet üyelerinin ‘ana dilde savunma hakkı yoktur, bu bir şovdur, böyle bir şey olamaz’ dediklerini belirten Demirtaş, “Ne iç hukuku ne uluslararası sözleşmeleri tanıdılar. O ortamda bizler 12 Temmuz’da genel seçim yaptık. Milletvekilimiz Hatip Dicle’nin milletvekilliği AKP tarafından gasp edildi, YSK da bunu kabul etti. Aradan bir hafta geçmedi 6 milletvekilimizin tutuklamayı itirazları reddedildi ve hala 6 vekilimiz tutuklu” diye konuştu.

“BDP’NİN TALİMATIYLA AÇLIK GREVİ BAŞLATILDIĞI İDDİASI YALAN”

Tüm bu yaşananları cezaevinde olanların da izlediğini, gördüğünü belirten Demirtaş, şunları kaydetti:

“Öyle bir noktaya geldiler ki 56 gün önce bir karar verdiler; ‘biz artık bu gidişata dur diyeceğiz’ dediler. ‘Tecridin olduğu 1.5 yılda bin 37 insan yaşamını yitirdi, biz artık önümüzdeki günlerde bin kişinin daha ölmesine izin vermeyeceğiz, biz öleceğiz’ dediler ve süresiz dönüşümsüz açlık grevi başlattılar. Şimdi soruyorum bu açlık grevlerini başlatan BDP’nin tavrı mı, yoksa bu tablo mu? İnsanları açlık grevine iten BDP’nin politikaları mı, dayatmaları mı yoksa bu tablo mu? Çok açık bir şekilde son 3.5 yılda yaşananlar ve ağırlıklı olarak son bir yılda yaşadıklarımız içerideki siyasetçileri de artık sürece müdahale etme, kendi bedenlerini ölüme yatırma noktasına getirdi. İşte açlık grevlerini nedeni budur. Yoksa elinizde BDP’nin talimatıyla açlık grevinin başladığına dair tek bir söz, talimat, tek bir delil, belge, bilgi kırıntısı bile varsa çıkın bunu açıklayın, yoksa da susun. Yoksa da BDP’yi suçlamayı bırakın. Bu insanlar dışarıda asker, polis, gerilla, korucu, sivil, çocuk, bebek kim olursa ölmesin, müzakereler başlasın, diyalogla bu sorunlar çözülsün diye kendi canlarını ortaya koydular. Kendilerine yapılmış bu kadar haksızlığa rağmen, 3.5 yıldın sorgusuz sualsiz orada tutuklu olmalarına rağmen kendileri için bir şey istemediler. Yine dışarıda ölümler dursun diye halk için, toplum için, siyasi sorumluluğumuz gereği bunu yapmalıyız diyerek bunu yaptılar.”

“BAKANLAR KURULU’NDAN ÇIKAN AÇIKLAMAYI ÖNEMSİYORUZ”

Makul, mantıklı ve meşru taleplerle ilgili adım atmanın sor olmadığını ifade eden Demirtaş, hükümetin özellikle de başbakanın açıklamalarının bugüne kadar açlık grevlerinin sonlanmasını engelleyen bir tutum ve tavır olduğunu söyledi. Demirtaş, “Belki hükümetin dün Bakanlar Kurulu’nda tartıştığı düzeyiyle 20 gün önce, bir ay önce tartışılmış olsa, açlık grevleri bugüne kadar devam etmeyecekti. Bu sorun bugüne kadar duruma gelinmeyecekti. Bu nedenle biz dünkü tartışmayı, açıklamaları önemsiyoruz. Ama sonuç almak için önümüzde bir 56 gün daha yok, birkaç gün var. Bu açıklamaların hem altı doldurulmalı hem de hızlı, pratik adımlar atılması için birbirimize destek olmalıyız” dedi.

Açlık grevi eylemi yapanların taleplerinin karşılanmayacak talepler olmadığını belirten Demirtaş, İmralı’daki avukat görüşmelerinin engellenmesinin Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda suç işlediğini savunan Demirtaş, CMK’nın 20. ve Ceza İnfaz Yasası’nın 59. maddelerinde avukat ve hükümlünün görüşebileceğine ilişkin açık hükümler bulunduğunu söyledi. Demirtaş, “Burada, ‘bu görüşmenin yapılması başbakanın izni veya Adalet Bakanının iznine tabidir’ diye tek bir cümle var mı? Yok. Peki kanunlar bu kadar açıkken bir Başbakan nasıl olur da çıkıp ‘avukat görüşü bir kenarda dursun’ diyebilir. Kendisi bu yetkisini tam olarak alıyor? Biz ‘avukatlar İmralı’ya gitsin’ derken bu iki maddeye dayanıyoruz, siz ‘avukatlar gidemez’ derken hangi maddeye dayanıyorsunuz?” diye konuştu.

İdarenin her türlü eylem ve işleminin hukuka uygun olmak zorunda olduğunu belirten Demirtaş, “İdarenin başı başbakana soruyorum; hangi yetki, hangi madde, hangi tüzükle ‘ben İmralı’ya avukat göndermem diyorsun? Yargısal bir işleme karşı nasıl bu kadar açık bir ifadede bulunuyorsun? Ortada bir kanunsuzluk var. Savcılar ne iş yapar, bize fezleke göndermek dışında. Yürütmenin başı çıkmış, yargısal bir işlemle ilgili açık bir talimat veriyor. ‘Ailesi gidebilir, avukatlar gidemez’ diyor. Nasıl böyle bir yetki, güç kullanabilir. Bir tek savcının sormasını istiyoruz. Avukat gider, kendisi görüşmek istemiyorsa avukat geri gelir. Koster gerçekten bozuk mu o konuya girmek istemiyorum. Yeri geldiğinde ‘Barbarosların torunuyuz’ diyen, yeri gelince ‘şöyle donanmamız var, İsrail’i tuzla buz ederiz, bilmem kaç saatte Şam’a yetişiriz’ diyen bir devlet 45 dakika uzaklıktaki bir adaya 1.5 yıldır ‘koster bozuk’ diye gidemiyorsa bu bizim utancımız değil, bunu söyleyenlerin utancıdır. Ben olsam bu kadar ucuz, basit yaklaşmazdım. Ben olsam, istesek üç dakikada gideriz ama istemiyoruz’ derim. Bu konuda mert olurum” dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler