ANKARA (ANKA) -BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Nevruz Bayramında Cizre'de yaşanan olaylara ilişkin görüntüleri basına açıkladı. Yaşanan olayların MOBESE kayıtlarının da mutlaka savcılık tarafından incelenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kürt sorununun çözümüne ilişkin IRA ve ETA ile yapılan barış sürecini örnek gösteren Kaplan, "AKP'nin önerdiği model Sri Lanka modeli. Şiddeti bunun için yapıyor. Operasyonları yaygınlaştırma nedeni de budur" iddiasında bulundu.
Kaplan TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Nevruz'a ilişkin Cizre BDP binası önünde yaşanan olayların görüntülerini basın mensuplarına gösterdi.
Güvenlik güçlerinin parti binasının kapısını kırarak içeriye girdiklerini ve çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan grubu darp ettiğini iddia eden Kaplan, "Bu görüntülerin çekildiği noktada 24 saat Mobese kaydı yapılıyor. Savcılık Mobese kayıtlarını izlemelidir. AKP'nin emir verdiği güvenlik güçleri direkt binaya saldırıp tamamen talan etmişlerdir. Üstelik bu sırada herhangi bir karşı koyma ya da başka bir eylem yaşanmamıştır" dedi. BDP İlçe Başkanının da fotoğraflarını gösteren Kaplan, olaylar sırasında ağır şekilde darp edildiğini halen bir hastanede tedavi gördüğünü de söyledi.
-"DEVLET TERÖRÜ"-
1992'deki Nevruz Bayramında da benzer olayların yaşandığını ifade eden Kaplan, "90'larda bu işleri derin devlet, Jitem yapıyordu. 2012'de AKP'nin emir verdiği güçler tarafından yapılıyor. Biri jandarma terörüydü, şimdi devlet terörü" diyerek, Şırnak'ta fiili olarak savaş hali uygulaması olduğunu ve hükümetin sınır tanımadığını öne sürdü.
Terörle mücadele konusunda yeni strateji olarak ortaya atılan 'BDP ile müzakere'konusunu da değerlendiren Hasip Kaplan şöyle devam etti:
"Bugüne kadar 7 bin tutuklu var. Hükümet BDP ile müzakereden bunu anlıyor. Bu anlayış, F tipi müzakereye benziyor. Müzakereyi Mecliste değil, F tipinde yapmanız lazım. Hiçbir şartta müzakerenin figüranı olmayız. Cizre'de yaşanan olayları Hitler dönemiyle kıyaslarsanız şu an uygulanan politikaların daha beter olduğunu görürsünüz. AK Parti Cizre'de ne yaparsa yapsın 10 kişiden 1'i dahi kendilerine oy vermeyecek. Bu düşmanlık dünyada görülmemiştir. İsrail Gazze'de bunu yapmadı. AKP Cizre'de yaptı.
Biz anayasal bir partiyiz. Başbakanın kullandığı siyasi uzantı jargonu 12 Eylül savcılarının iddianamelerde kullandığı jargon. Kendini bu jargondan arındırmalıdır. Millet iradesiyle seçilen bir gruba saygıyla bakması lazım. Yakıştı mı sana?
-KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ-
AKP'nin önerdiği model Sri Lanka modeli. Şiddeti bunun için yapıyor. Operasyonları yaygınlaştırma nedeni de budur. Oysa IRA ve ETA ile nasıl barış süreci yapılıp sonuç alındıysa bu şekilde olmalı. Başbakan'la sadece 1 kere görüştük. Kandil ve İmralı'da yapılan görüşmeler kat be kat fazladır. Anadil, statü, eşitlik, kimlik ve kültürel haklar konusunda bizim isteklerimiz net ve ortada. Sizin iradeniz nedir? Asıl Başbakan'a sormak lazım. Güvenlik politikalarında ısrar edecek mi? Bu bahar eğer siyasi irade, Meclis iradesi koyamazsak, silahları susturamazsak 75 milyona değil, daha fazlasına büyük acılar yaşatma noktasında tarih bizi affetmeyecek."
Toplantı sonrası gazetecilerin 4+4+4'ün Genel Kurul'da görüşmelerine ilişkin soruları da cevaplayan Kaplan, "AKP, eğitimi kendi siyasi emellerine uygun hale getirmek istiyor. Bu sisteme karşıyız. Anadilde eğitimi esas almayan, ırkçılıktan, resmi ideolojiden arındırılmayan hiçbir eğitim sistemini kabul etmiyoruz" dedi.
Başbakan'ın dershanelerin kapatılmasına ilişkin sözlerini de değerlendiren Kaplan, "Başbakan uçağa binince ortaya laf atıyor. Eğitim sistemini özel sektöre devreden, ticarileştiren kendileri değil miydi? 'Ben gidip gelene kadar millet tartışsın' diyor, sazan zannediyor herkesi. Ciddi olsa karşımıza bir taslakla, çalışmayla çıkar. Laf ola beri gele" diye konuştu.
Suriye Büyükelçisinin çekilmesine yönelik soruları da cevaplayan Kaplan şöyle devam etti:
"Türkiye'nin Suriye konusunda oynadığı rol kritiktir. Bu tehlikeli bir süreçtir. Meclisi dışlıyor, partileri dışlıyor, Seul'de gizli protokoller imzalıyor. Bu Türkiye'nin Ortadoğu'daki 50 yıllık geleceğini belirleyecek bir olaydır. Ortadoğu'da başka devletlere yaslanarak ayakta durmaya çalışmak züldür. Türkiye bu noktada şahsiyet sahibi olmalıdır."