ANKARA (ANKA) – Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkeme ile Yargıtay 2. Hukuk Dairesi arasındaki “Doğuran mı, yoksa emek sarf edip çocuğu büyüten mi annedir” tartışmasına, son noktayı koydu. Kurul, yerel mahkemenin “büyüten, emek veren anneden yana” verdiği kararı bozarak, biyolojik anneden yana hüküm kurdu.
2003 yılında doğan ve doğduğu günden beri gerçek ailesi sandığı koruyucu ailenin yanında olan Çetin’in geleceğini Yargıtay belirledi. Yerel mahkeme anne olmak için sadece doğurmak değil onu büyütmek ve emek vermek gerektiğine dikkat çekerken, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “bebeğini bırakıp giden annenin özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinin söylenemeyeceğini ifade ederek” kararı bozdu. İki mahkeme arasındaki uyuşmazlığı ise Hukuk Genel Kurulu çözdü. Kurulun gündemine yansıyan dava konusu olay şöyle gelişti:
-AİLEDEN KORKTUM-
Evlilik dışı ilişkiden hamile kalan ve 2003 yılında İstanbul’da bir hastanede doğum yapan N.Ç., ailesine ve akrabalarına bu durumu açıklamaktan korktuğu için haber vermedi. Doğumundan 2 gün sonra bebeğini bir apartmanın içine bırakan N.Ç., daha sonra polisi arayarak çocuğu bıraktığı adresi bildirdi. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim edilen bebeğe Çetin ismi verildi. Bu arada evlat edinmek isteyen Ö., çifti küçüğün koruyucu ailesi oldu. Belli bir süre sonda çocuğun biyolojik annesi velayet davası açtı.
Evlilik dışı beraberlik sonucu hamile kaldığını belirten N.Ç., İstanbul 2. Aile Mahkemesi’nde verdiği ifade de yeni bir evlilik yaptığını eşinin de çocuğu kabul ettiğini belirterek Çetin’i almak istediğini söyledi.
-ÇOCUK AİLEYİ ANNE VE BABA OLARAK BİLİYOR-
Bebeğin biyolojik annesinin mahkeme kararıyla N.Ç. olduğu kesinleşti ancak Çetin anne ve babası olarak bildiği koruyucu ailenin yanında kaldı. Mahkeme tarafından görevlendirilen Pedagogların raporlarında, küçüğün Necla ve eşi tarafından evlat edinilmesinde bir engel görülmediğine yer verildi. Biyolojik anne N.Ç., ise bebek terki suçunu işlediği gerekçesiyle hapis cezası ile cezalandırıldı ancak cezası paraya çevrilerek ertelendi. Çetin’in evlat edinme davası ise İstanbul 3. Çocuk Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, küçüğün neredeyse doğduğu tarihten itibaren davacılar ile aile halinde yaşantısını sürdürdüğüne dikkat çekerek, bu aileyi kendi ailesi olarak benimsediğine işaret etti. Mahkeme, Çetin’in anne ve baba olarak bildiği aileden ayrılmasının kişilik gelişimine olumsuz etkileyeceğini ifade ederek, Necla ve eşinin velayetine karar verdi.
-YARGITAY: “BİYOLOJİK ANNEYE VERİLMELİ”-
Karara N.Ç. itiraz edince dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Temyiz talebini kabul eden Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise “Davalının küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenemez. Evlat edinmede asıl olan anne babanın rızasının aranmasıdır” dedi Daire, Çetin’in evlat edinilmesinde davalı annenin rızasının bulunması gerektiğine hükmederek, kararı oyçokluğu ile bozdu. Karara muhalif kalan üye ise “Küçüklerin korunmasında asıl olan çocuğun mevcut ve beklenen yararının gözetilmesidir. Anne ve babanın yararı ikincidir. Velayet kendine olan davalı annenin dava rızasının aranmasına gerek olmadığı koşulları gerçekleşmiştir” diyerek çoğunluğun görüşüne katılmadı.
-ANNE OLMAK DOĞURMAK DEĞİL, ONU BÜYÜTMEK VE EMEK VERMEKTİR-
Dosya yeniden İstanbul 3. Çocuk Mahkemesi’nin gündemine geldi. Yargıtay’ın kararına uymayan mahkeme, biyolojik annenin doğum yaptığında 34 yaşında olduğunu ve daha önce bir evlilik geçirdiğine dikkat çekerek, “Başından evlilik geçmiş bir bayanın halileliğinin 7. ayına kadar hamileliğini fark etmemesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Çocuğun kişiliğinin temelleri ilk 5-6 yıl içinde atıldığı için sağlıklı bir kişilik oluşturabilmesi için bu yıllar içindeki gelişim dönemlerini sağlıklı geçirmesi gerekir” dedi. Gelişim döneminde yaşanacak büyük değişikliklerin çocuğu olumsuz etkileyeceğini belirten mahkeme, kararında, doğurmak kadar emek sarf edip bakmanın önemine işaret etti. Direnme kararının gerekçesinde şöyle denildi:
“Çocuk, anne ve baba olarak bildiği davacılar ile aile bağı kurduğu ve davcıların da küçük için anne, baba olarak değişmez iki unsur konumundadır. Çocuğun annesi ve babasından ayrılması, kaygı ve panik oluşturacaktır. Biyolojik anne N.Ç.’nin evlilik yapmış olması ve küçük çocuğun biyolojik anneye verilmesi durumunda üvey baba yanında yaşayacak olması da çocuk açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Anne olmak sadece çocuğu doğurmak değil, onu büyütmek sevmek, ve emek vermek gerektirir. Sevginin karşılığının emek olduğu düşüncesi değerlendirildiğinde, davacı annenin emeğinin biyolojik anneden daha ütsün olduğudur. Davacı anne Necla’nın anneliği çocuğunun menfaati için gerekli.”
Necla’nın anneliğinin ve sarf ettiği emeğinin biyolojik anneye göre daha ağırlıklı olduğuna dikkat çeken mahkeme, bu emeğinin karşılığının Çetin’in annesi olarak bildiği Necla’da kalması gerektiğine işaret etti.
-YEREL MAHKEMENİN EMEK KARARI BOZULDU-
Yerel Mahkeme karara direnince dosya Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul, yerel mahkemenin emekten yana verdiği kararı bozarak 2. Hukuk Dairesi’nin biyolojik anneden yana verdiği karardan yana hüküm kurdu.