HABER

"Bedelli askerlik çalışması yok"

İSTANBUL (İHA) - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, "Bedelli askerlik uygulamasıyla ilgili olarak kaynakta ihtiyaç fazlası yükümlü bulunmadığından, bu uygulamanın tekrar başlatılmasına ilişkin herhangi bir çalışma yapılmamaktadır" dedi.

Harp Akademileri Komutanlığı'nda "Yıllık Değerlendirme Konuşması" yapan Orgeneral Özkök, değişen güvenlik stratejisi ve bunun Türkiye üzerindeki etkilerini anlattı. Dünyanın, güvenlik bağlamında bir dönüşümden geçtiğini belirten Özkök, "Uluslararası düşünce çevrelerine göre dönüşümün amacı, avantajları geliştirirken zafiyetleri azaltmaktır. Dönüşüm yalnız teknolojiyle ilgili değildir. Aynı zamanda zorluklar ve fırsatlar hakkında düşünme yöntemini değiştirmek, savunma teşkilatına yeni bir perspektifle bakmak, olanak ve yeteneklerimizi, öngörüsel bir yaklaşımla tespit edilecek gelecekteki zorluklarla başa çıkacak şekilde yeniden düzenlemekle ilgilidir" dedi.

Orgeneral Özkök, "Dönüşüm, silahlı kuvvetleri çok güç programsal ve yapısal seçeneklerle karşı karşıya bırakabilir. Ancak burada önemli olan, hangi alanlarda daha yoğunluklu yatırım yapılabileceğinin tespit edilmesidir. Öyleyse neden böyle bir değişime ihtiyaç duyulmaktadır? Soğuk savaş paradigması, soğuk savaş sonrası her konuda yaşadığımız hızlı değişime paralel olarak, ülkelerin güvenlik ve iç istikrarını olumsuz şekilde etkileyen risk ve tehditlere artık çözüm üretememeye başlamıştır. Çünkü oluşan risk ve tehditler hem özellikleri ve hem de çeşitlilikleri itibariyle çok geniş bir yelpazeye yayılmıştır" diye konuştu.

NATO'NUN DEĞİŞİM SÜRECİ

Başta uluslararası terörizm olmak üzere, beliren bu asimetrik tehditlerin günümüz teknolojilerinden artan oranda yararlanmaları ve uluslararası düzeyde bir yapılanma çabası içinde olmalarının, güvenlik güçlerinin mevcut risk ve tehditlerle etkili bir şekilde mücadelesini güçleştirmekte olduğunun altını çizen Özkök, "Bu tablo geçmişe göre bilinmeyenlerin çok daha fazla olduğu ve tehdidin somut olarak algılanmasında farklı yaklaşımların yaşandığı bir ortam ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olarak biz de bu değişimi yakından takip etmeye ve bunun üzerimizdeki yansımalarını doğru olarak algılamaya çalışıyoruz. Ayrıca, güvenlik alanında uluslararası sistemde tek işlevsel güvenlik örgütü olarak yer alan ve bölgesel bir ittifak görüntüsünden sıyrılarak küresel bir nitelik kazanmaya başlayan NATO'nun son dönemde geçirdiği değişim sürecini de yakından takip ediyoruz" açıklamasında bulundu. Özkök, sözlerini şöyle sürdürdü:

"NATO, değişen güvenlik ortamında, öncelikle konsept alanında büyük bir değişime, bir başka deyişle transformasyona uğramıştır. Yeni yaklaşımda, kriz yönetimi, terörizm ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi gibi görevler ön plana çıkarken, genişleme, yeni ortaklıklar ve işbirliği inisiyatifleriyle faaliyetleri askeri alandan politik-askeri alana yönelmiş; ittifak, kuvvet ve komuta yapısında değişikliğe gitmek suretiyle, dikkatini klasik NATO harekat alanından, 'krizlere müdahale' adı altında harekat alanı dışına kaydırmıştır. Bu amaçla NATO yüksek hazırlık düzeyinde bütünüyle intikal edebilir, dış takviyeye ihtiyaç duymadan harekat icra edebilecek kabiliyette kuvvet yapısı oluşturmaya çalışmaktadır. Kuvvet ve karargah sayıları açısından küçülme, etkinlik ve verim yönünden artış hedeflenmektedir."

TSK'NIN VİZYONU

TSK'nın da, değişen dünyayla birlikte kendisini zaman içinde yenilediğini ve geliştirdiğini kaydeden Özkök, özellikle son yıllarda yaşanan değişime paralel olarak TSK'nın vizyonunun yenilendiğini söyledi. Özkök, "Yeni vizyon, geçmişle olan bağlantıyı koparmadan geleceğe yönelik dinamik bir öngörüyü ifade etmektedir. Buna göre TSK'nın vizyonu; TSK'nın tarihsel niteliklerini, kendini sürekli olarak yenileyerek en üst seviyeye çıkarmak ve dünyada yaşamakta olduğumuz değişime ayak uydurarak 21. yüzyılın çağdaş silahlı kuvvetlerini yaratmaktır. Ancak yeni ortam dünyadaki bütün ülkeler için homojen bir yapı arz etmemektedir. Örneğin günümüzde, Avrupalı devletler için risk ve tehditler sadece asimetrik bir özellik taşırken, Türkiye için durum farklıdır. İçinde bulunduğu zor coğrafyada Türkiye için risk ve tehditler, simetrikten asimetriğe doğru uzanan geniş bir yelpazeye yayılmıştır" dedi.

Özkök, "Bu geniş yelpaze; bölücü ve irticai faaliyetler, uluslararası terörizm, uyuşturucu trafiği ve yasa dışı göçle mücadele gibi asimetrik özellikli risk ve tehditlerle, komşu ülkelerde oluşabilecek istikrarsızlıklar, Irak'ın kuzeyinde ortaya çıkabilecek istenmeyen oluşumlar, Kafkaslar'daki istikrarsızlıklar, Türkiye'nin menfaatlerine indirilebilecek büyük darbeler; su sorunu ve kitle imha silahları tehdidi gibi Türkiye'nin güvenliğini olumsuz yönde etkileyebilecek ve tesadüfi çatışmalardan kaynaklanan yüksek yoğunluklu bir çatışma ortamı oluşturabilecek simetrik risk ve tehditleri de içermektedir" diye konuştu. Türkiye'nin sahip olduğu güvenlik stratejisinin 4 temel dayanağı olduğunu dile getiren Özkök, bu temel dayanakları ise şöyle sıraladı:

"Etrafımızdaki simetrik tehditlere karşı mevcut dengeleri ve milli menfaatlerimizi korumak için caydırıcı bir gücün varlığı, ülkenin bütünlüğüne, ulusal birliğine ve rejimin devamlılığına yönelik tehditlere karşı gerekli tedbirlerin alınması, Doğu Akdeniz'deki güvenliğimizin temel noktasını teşkil eden Kıbrıs'taki hak ve menfaatlerimizin korunması ve uluslararası yeni risk ve asimetrik tehditlerin, özellikle uluslararası terörün ülkemizdeki faaliyetlerinin ve ülke dışındaki menfaatlerimize zarar vermesinin önlenmesidir."

SOĞUK SAVAŞ

Orgeneral Özkök, Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki güvenlik parametrelerinin, bu coğrafyanın sonucu olarak diğer ülkelerin güvenlik stratejilerini oluşturan parametrelerden oldukça fazla ve farklı olduğunu söyledi. Soğuk savaş sonrası azalan konvansiyonel tehdit çerçevesinde batılı ülkeler silahlı kuvvetlerinin teşkilatında nicelikten ziyade niteliğe önem vererek ciddi oranlarda sayısal azalmaya giderlerken, aynı dönemde TSK'nın kuvvet yapısında batıda görülen anlamda bir küçülmeye yönelmediğini söyledi.

TSK'nın, hem iç güvenlik hem de dış tehdide karşı süratle reaksiyon gösterebilecek, esnek ve modüler, süratle rol değiştirebilir bir kuvvet yapısı oluşturulmasının, en önemli hedef olarak tanımlandığının altını çizen Özkök, "Bu hedefe ulaşmadaki en önemli husus ise, modernizasyon projelerinin hayata geçirilmesidir. Modernizasyon projelerinin teker teker hayata geçirilmesiyle TSK; beka kabiliyeti yüksek, teknoloji-bilgi ve eğitim üstünlüğüne sahip, hızla yer değiştirebilen, modüler, elastiki ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek yeni kuvvetler oluşturabilecektir" diye konuştu.

Orgeneral Hilmi Özkök, konvansiyonel harp ile asimetrik harbi birlikte icra edebilecek bir kuvvet yapısıyla her 3 kuvvetin müşterek harekat icra etmesini öngören bir yapıya dönüşmenin de ayrıca önem arz ettiğini belirterek, "Çevremizde ve dünya konjonktüründe meydana gelen değişiklikleri de dikkate aldığımızda, önümüzdeki 10 yıllık dönemde TSK'nın yeniden yapılanması büyük önem taşımaktadır" açıklamasında bulundu. Bununla ilgili bir çalışmanın devam ettiğini ifade eden Özkök, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu kapsamda 1990'lı yılların başında, tümenler ve alayların çoğu lağvedilerek tugay ve tabur esaslı kuruluşa geçilmiştir. 15 Temmuz 2003 tarihinde askerlik süresinin indirilmesiyle mükellef asker sayısı yüzde 17 oranında azaltılmış, hudut birliklerinin teşkilat yapısı gözden geçirilerek 2004 yılı içerisinde hudut birliklerinde yüze 15'lik küçülmeye gidilmiştir. Böylelikle, bugüne kadar yaklaşık 150 bin civarında bir personel indirimine gidilmiştir. Hudut birliklerinde yüzde 11 oranında ilave bir küçülme sağlayacak yeni bir çalışma ise devam etmektedir."

BEDELLİ ASKERLİK İDDİALARI

Bedelli askerlik konusuna da değinen Özkök, "Son günlerde basın ve yayın organlarında bedelli askerlik ve askerlik süresinin kısalmasıyla ilgili yoğun şekilde yanıltıcı haber ve yorumlar yapılmaktadır. Özellikle, askerlik süresinin kısalmasının, önce modernizasyon bilahare küçülmeden sonra değerlendirilebileceğinin altını çizmek isterim. Diğer taraftan, bedelli askerlik uygulamasıyla ilgili olarak, kaynakta ihtiyaç fazlası yükümlü bulunmadığından, bu uygulamanın tekrar başlatılmasına ilişkin herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. Esasen mevcut kanun çerçevesinde buna imkan da yoktur. Bu konu hakkında basında yayımlanan haber ve yorumlar gerçekle bağdaşmamaktadır" şeklinde konuştu.

Özkök, bu haber ve yorumların bazı sıkıntılara neden olduğunu ifade ederek, "Bu haber ve yorumlar; silah altına alınacak yükümlülerin bedelli askerlik beklentisiyle askerlik işlemlerini yaptırmayarak bakaya ve yoklama kaçağı suçlarını işlemelerine ve TSK personel kaynağının daralmasına neden olmaktadır. Bu günlerde yazılı ve görsel basında yer alan bir diğer konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Türkiye Cumhuriyeti'nde tek bir devlet vardır. O da Anayasa'da tarif edilmiş olan devlettir. Devlete çeşitli sıfatlar eklemenin ve bu sıfatları da varlığı devletin güvencesi olan kurumlarla ilişkilendirmenin uygun olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.

PSİKOLOJİK HAREKAT

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de ülkeler arası menfaat çatışmalarında ve sıcak çatışmalarda psikolojik harekatın önemli bir yeri olduğunu ifade eden Özkök, "Değinmek istediğim bir başka konu da, basına da intikal eden eski adıyla Psikolojik Harekat, yeni adıyla Bilgi Destek Harekatı ve birliklerine ilişkin olarak yapılan isim ve kavram değişikliğidir. Hemen her ülkede, bu konuyu takip eden birimler mevcuttur. Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve TSK'nın bu alanda birimlerinin olması çok doğaldır. Bilgi teknolojilerindeki yaygınlık ve değişim psikolojik harekatı çok etkilemiştir. Bu nedenle, bu konudaki kavram, işlev ve isimlerin değiştirilmesi gerekmiştir. Medyaya yansıyan sadece belirli bir maksada matuf olarak yapılan bir isim değişikliğidir. Bu değişiklik, konunun basında yer almasından oldukça önce yapılmıştır. Bu birimin icra ettiği görevlerde ve teşkilatında herhangi bir etkisizleştirici değişiklik yapılmamıştır" açıklamasında bulundu.

Özkök, "Sonuç olarak, TSK Kuvvet-2014 Kuvvet Yapısı Çalışması, tehdit ve risk değerlendirmesiyle bölgesel gelişmeler göz önünde bulundurularak, 2004 yılında öncelikle 4 tugayın harekata hazırlık kategorileri düşürülmüş, 2005 yılında ise bu birliklerin lağvedilmesi ve başka birliklerin kategorilerinin ise düşürülmesi öngörülmektedir. Şu husus daima göz önünde bulundurulmalıdır ki, küçülme ancak modernizasyonla birlikte mümkündür. Hesapsız, dengesiz küçülmeler gün gelir büyük felaketlere yol açabilir. Bu bakımdan küçülmede amaç sadece birlikleri, masrafları azaltmak değil, bunun yanında geride kalan birliklerin harekata hazırlık durumlarının artırılmasıdır. Boşalan kışlalarımız ise öncelik üniversitelerimizde olmak üzere, eğitim mercilerine devredilmektedir" ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler