Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Bekir Coşkun'a 29 Nisan 2012'de yazdığı 'Paşa' başlıklı yazı için soruşturma açıldı.
Genelkurmay Başkanlığı, suç duyurusunda Coşkun'un 'Paşa' adlı yazısıyla TSK personelinin şeref ve haysiyetini rencide ettiği, Türk Ceza Yasası'nın 125. maddesine göre kamu görevlisine hakaret suçundan soruşturma açılmasını istedi.
Konuyla ilgili İstanbul Savcılığı soruşturma başlattı. Bekir Coşkun'un Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ifadesi alındı.
Türk Ceza Yasası'nın 125. maddesinde, sözkonusu suç için 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor
Soruşturmayı Twitter hesabından duyuran yazar şu ifadeleri kullandı:
"Genelkurmay Başkanlığı suç duyurusunda bulundu...Savcılık soruşturma başlattı...İfade vermeye gidiyorum..."
**'Başbakan hedef gösterdi'**
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'Paşa' yazısından sonra Coşkun'u hedef alarak 'Kaleminden pislik damlıyor' demiş ve Genelkurmay'ı suç duyurusunda bulunmaya davet etmişti.
Bekir Coşun ise yaşanan gelişmelerin ardından Başbakan tarafından hedef gösterildiğin vurgulayarak " Ben üstüme alınmıyorum. Genelkurmay, bir saldırı, bir küçümseme, bir yıpratma arıyorsa onu başka yerde arasın.
Başbakan bir yazar için kaleminden pislik akıyor dedi. Peki medya ve toplum buna nasıl razı olabilir? Bu mümkün mü? Benim okuyucularımın sayısı az da olabilir. Ama bizler bu ülkenin mutluluğu için emek vermiş kalem sallamış elimizden gelen özeni göstermiş insanlarız. Ne oldu peki? Benim dünyam zehir oldu, inanılmaz tehditler küfüler... Ben ve ailem tehdit altındayız şu anda. Bir Başbakan nasıl bir yazarı hedef gösterir. Yeter artık oradan kovulduk diğerinden sürüldük oradan atıldık, başımıza gelmeyen kalmadı" ifadelerini kullanmıştı.
**İŞTE O YAZI...**
Paşa...
Sahipsiz kurt, o gece boyalı kulübenin önünden geçerken gördü onu... Çok bakımlı, şişman, keyfi yerinde, kulübesinin içinde öyle oturuyordu aynı soydan gelen köpek..
Selam verdi:
“Merhaba...”
“Merhaba...”
“Adın ne?...”
“Paşa...”
\*
Merak etti:
“Şu önündeki şey ne Paşa?..”
“Yemek tabağım...”
“İçinde ne var?..”
“Kemiğim...”
“Şu ne?..”
“Su tasım...”
“Ya şu yumuşak koltuk gibi olan?...”
“Minderim... Üzerinde oturayım diye...”
“Kim veriyor bunları?..”
“Sahibim...”
\*
Kulübenin içindeki Paşa sordu bu kez:
“Peki sen ne arıyorsun?..”
“Yiyecek...”
“Yiyecek aramakla bulunur mu?..”
“Zor ama bulunabilir... Çok koşturmak lazım... Gece gündüz dolanacaksın... Kimi zaman bulamadığımda o gün aç geçer... Ama mücadele etmezsen ölürsün...”
\*
Kulübenin köpeği Paşa akıl verdi:
“Bir sahibin olsa, sana baksa ya... Karnını doyurur, suyunu verir... Hiç yorulmazsın adamım... Aç da kalmazsın, susuz da...”
“Tasım da olur mu?..”
“Olur...”
“Oturmak için minder de mi verirler?..”
“Verirler tabii...”
\*
Kurt sordu:
“Peki şu omuzunda parlayan ne?..”
“Tasmam...”
“Ne işe yarar?..”
“Sahibim beni yönettiğine göre bu lazım... Nereye çekerse oraya...”
“Ya onun istediğini yapmak istemezsem?..”
“Karşılığında yapacaksın... Onca şey veriyor yani...”
\*
Döndü gitti öbürü...
Giderken, kulübedeki Paşa’ya seslendi:
“Hiçbirisini istemem... Ben özümde kalayım daha iyi...”